Adaylar belirlenirken CHP’de kavga, Ak Parti’de kardeşlik!

Yeni Akit Gazetesi Sorumlu Yazı İşleri Müdürü Ali İhsan Karahasanoğlu, AK Parti ve CHP'nin aday belirleme süreçlerindeki farklılığa değindi.

Belediye başkan adaylıkları üzerinden yaşananlar dahi, Türkiye’deki sol siyaset anlayışının riyakârlığını ve karmaşıklığını bize ispatlıyor..

Bir yanda “Demokrasi.. Demokrasi” diye tepinen CHP’de, iki ay önceki kongrede, “Tüzüğü değiştiriyoruz. 45 gün sonra aynı salonda tüzüğü değiştirmek üzere buluşuyoruz” taahhütüne rağmen,  bir hafta sonrasında, “2024 mahalli seçimlerine tüzük değişikliği yetişmiyor. Bir sonraki seçime” diyerek, başkan adaylarının delegelere seçtirilmesinden vazgeçiliyor..

Tepkiler üzerine, “Adayların delegeler tarafından seçilmesi için tüzüğü değiştiremiyoruz ama.. Biz yine de, tüzük değişmeden de, adaylarımızın bir kısmını delegelere belirleteceğiz” açıklaması yapılıyor..

Ama şimdi CHP’de öylesine bir kavga var ki..

“Keşke demokrasi olmasaydı da.. Böyle kavgalar da yaşanmasaydı” dedirtecek, tartışmalar yaşanıyor.

CHP Genel Merkezi’nde, akşam geç saatlerde, koridorlara yansıyan bağırışlar..

Milletvekillerinin birbirlerine yönelik hakaretleri..

“Demokrasi bu mu?” dedirtecek cinsten..

Adayları delegelere seçtirmek üzere yola çıktılar..

Delegeleri boşverin.

“Başkan adayları, milletvekili yakınlarından şu mu olsun, bu mu olsun”a geldiler..

Hani bunlar sürekli, Ak Parti’yi eleştiriyorlar ya..

“Ak Parti’de biat kültürü var. Tepedekiler ne derse, o oluyor. Oysa bu işin doğrusu, adayların demokratik şekilde belirlenmesi” diyorlar..

Ve son somut örnek olarak, Ak Parti’nin çok önemsediği İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı adaylığı için, Murat Kurum’un isminin açıklanması sonrasında, küçücük de olsa bir tartışma yaşanmamasını gösterip, eleştiriyorlar.

Oysa bir partide kavga çıkması mı eleştirilir?

Yoksa kavga çıkmaması mı?

Parti içinde öyle bir disiplin var ki..

CHP’de olduğu üzere, Genel Merkez içinde geceyarısı kavgaları yerine..

Veya İyi Parti’de, İzmir’de olduğu gibi, “İl başkanının dediği mi, belediye başkanlığına aylar öncesinde gösterilen adayın dediği mi olacak” kavgası yerine.. Sonunda il başkanının görevden alınması gibi tatsız gelişmeler yerine..

Ak Parti’de, işler tıkır tıkır yürüyor..

Anketler yapılıyor. İstişareler yapılıyor.. Konuşuluyor..  En sonunda da.. Tepedeki yönetim bir isim açıklıyor.. Herkes itaat ediyor..

CHP ile İyi Parti’de ise..

“Adayları delegelere belirleteceğiz” diye çıktıkları yolda.. En sonunda partililer birbirleri ile mahkemelik olma noktasına geliyorlar..

CHP Genel Başkanı daha bir ay önce.. “Hatay’da tarihi bir karar vereceğiz” diyor..

“Depremde belediye başkanı da kusurludur, halkın düşündüğünü uygulayacağız” diyerek, mevcut CHP’li belediye başkanını tekrar aday göstermeme niyetini ortaya koyuyor..

Bir ay sonra.

Ne oldu ise. 

Kim, ne ile tehdit etti ise..

Lütfü Savaş’ı, yeniden aday olarak açıklıyorlar..

Mansur Yavaş, Etimesgut ilçesine başkan adayı olarak, İP’ten istifa eden bir ismi öneriyor. 

CHP üst yönetimi, bir dizi oyuncusunu; Erdal Beşikçioğlu’nu oraya layık görüyor.. Delege falan boşverin. CHP binasına girmemiş adamı, tepeden paraşütle indirip, aday olarak açıklıyorlar..

Ardından da Mansur Yavaş’ı kastederek, “Çok iyi anlaşacaklar” diyorlar..

Göreceğiz, çok iyi mi anlaşacaklar?..

Yoksa, “Beni dinlemediniz, hem o kazanamadı, hem de beni kaybettirdiniz” mi diyecek..

Ya Eskişehir adayının belirlenmesi süreci için ne diyeceksiniz?

86 yaşındaki Yılmaz Büyükerşen, gazetelerde boy boy röportaj yayınlatıp, “Tecrübe çok önemli” mesajlarını, bir haftadır veriyordu.

Bence de, tecrübe çok önemlidir..

Ama bu işin bir ortasını da bulmamız lazım..

Tecrübe önemli diye, 5 yıl için seçim yapıldığına göre, bir kişinin 91 yaşındaki belediye başkanlığını da, normal göstermeye kimse kalkmasın..

O zaman ne yapalım..

Yılmaz bey olmuyorsa..

Onun yerine, Yılmaz beyin işaret edeceği bir kişiyi aday gösterelim.

Yılmaz bey kimi işaret ediyor?

Genel sekreteri olan hanımefendiyi..

Çok güzel, tam saltanat!

Baba gidiyor. Kızı geliyor gibi bir şey..

Eskiden baba yerine oğul padişah oluyordu..

Şimdi bunlarda da.

Yılmaz gidiyor, sekreteri yerine konulmak isteniyor..

Tabii seçmen bu işe ne diyecek, sandıklar açılınca göreceğiz..

Önemli olan, CHP yönetiminin, böylesi bir saltanat sistemine onay vermesi.. 

Genel Başkanlığa kendi adaylığını koyamayıp, Kemal Kılıçdaroğlu seçilemeyince de, “S..et.. Kudursunlar.. Alevi  dükalığını yendik” diyen Ekrem İmamoğlu’nun dayatmalarını ise hiç anlatmaya bile gerek yok.

Ekrem İmamoğlu sadece kendi adaylığını değil, İstanbul’un ilçelerini değil.

İzmir’i ve diğer illerin adaylarını bile belirlemeye soyundu.. 

Demek ki, CHP mantığında delege demek, Ekrem İmamoğlu demek..

Delegelerin belirleyeceği adayları, Ekrem İmamoğlu seçiyor..

Ve gelinen son nokta şu..

Delegelerin isteklerinin es geçildiği..

Milletvekillerinin birbirleri ile kavga ettiği.. 

CHP Genel Başkanı’nın “O aday gösterilmeyecek” dediği kişilerin, bir ay sonra kuzu kuzu aday gösterildiği.. 

İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı’nın 81 vilayetin birçoğundaki başkan adaylarını belirlemeye kalkmasından yola çıkarak, “Ben Ankara adayı isem. Etimesgut’a da benim dediğimi aday göstermeniz gerekmez mi” diyen Mansur Yavaş’a reva görülen muamele..

Bu film, Ekrem İmamoğlu ile Mansur Yavaş’ın birlikte verecekleri görüntü ile son bulacak..

O görüntü, 2023 Cumhurbaşkanlığı seçim akşamında, Ekrem İmamoğlu’nun sözlerinin tekrarı olacak:

“Kanka, laf aramızda. Kazanıyoruz..” 

Onlar kazanıyoruz dedikleri saatlerde, Tayyip Erdoğan’ın Cumhurbaşkanlığı ilan edilmişti bile..