Bay Kemal sonunda bunu da yaptı

Mehmet Şeker, “Darbe olursa tankın üstüne ilk ben çıkarım” dedikten sonra, darbe yapmaya yeltenenlerin -hatıra binaen- tankları kenara çekip yol açması üzerine, Atatürk Havalimanı’ndan tıpış tıpış ayrılan ve tıraş olup kırmızı kravat takarak koltukta haberleri seyreden bir kahraman var elimizde" ifadelerini kullandığı köşesinde, Kemal Kılıçdaroğlu'nu isim vermeden yerden yere vurdu. Kılıçdaroğlu'nun hata yapmadığını, düpedüz ihanet ettiğini belirten Şeker, Yeni Şafak'taki yazısında şunları kaydetti:

"Milyon defa söylendi, yazıldı, çizildi, bir işe yaramadı. Milyon defa daha yazılıp çizilecek, fakat biliyoruz ki yine bir işe yaramayacak.

Boşa kürek çekmeye benziyor diye, söylemekten vaz mı geçelim?

“Darbe olursa tankın üstüne ilk ben çıkarım” dedikten sonra, darbe yapmaya yeltenenlerin -hatıra binaen- tankları kenara çekip yol açması üzerine, Atatürk Havalimanı’ndan tıpış tıpış ayrılan ve tıraş olup kırmızı kravat takarak koltukta haberleri seyreden bir kahraman var elimizde.

Öyle bir kahraman ki…

Her yaptığının, kendi geçmişinden tam zıddı bir tavır sergilediğini hep birlikte hatırlıyoruz.

Söylediği sözlerin de.

Şayet yeni bir söz söylemişse ve arşivden o sözü yalanlayacak aksi yönde bir sözünü bulamıyorsak…

Yeni bir tavır sergilemişse ve o davranışın tersi olan bir örnek bulamıyorsak…

Bilin ki o sözün ve davranışın tam zıddını kısa bir süre sonra mutlaka ortaya koyacaktır. Hiç şaşmaz.

Balyoz mağduru generali ziyaret etti.

Sonra Balyoz operasyonu yapanlarla kol kola girdi, yanaklarından öptü.

Bir anlamda hem vurana hem vurulana sarıldı. İkisine de hak verdi. İkisinin de yanında durdu.

Ama bir suçlu bulmak gerekiyordu.

Ortada bir suç varsa, o suçun mutlaka faili de olması gerektiğinden, biri suçlanmalıydı.

Balyoz, kendi kendine kalkıp birilerinin tepesine kendiliğinden inmiş olamazdı.

O da tabii ki Erdoğan’ı suçladı.

Unutkanlık gibi bir sorunu mu var, bilemiyoruz.

Fakat esas sıkıntısı, hafızayla ilgili olmaktan ziyade, niyetle ilgili görünüyor.

Tankların arasından nasıl süzüldüğünü unutmuş olabilir mi?

Unutsa bile o hareketini eleştirenler kaç defa hatırlattı. Mevzu gelip yine niyete dayanıyor.

“15 Temmuz’da darbeye karşı hep beraber mücadele ettik” diye kameralar karşısında konuştu.

Ama 15 Temmuz için “kontrollü darbe” demişti, “Tiyatro” demişti.

Galiba “darbeye karşı hep beraber mücadele ettik” sözünü unutmuş olacak ki bir ara KHK’lıları göreve iade edeceğini beyan etti.

Yok yok, unutmamıştır. O kadar hafıza zayıflığı, Baydın’da bile yok.

O beyanı üzerine aldığı alkış (alkıştan ziyade ‘aferin’ belki de) çok hoşuna temas etmiş olmalı…

Sonra defalarca tekrar etti. Ne anlama geldiğini elbette iyi biliyordu.

Darbeye karışmak suçundan görevden atılanları geri almaktan bahsetmekteydi.

Kimler içinde bir ferahlık duyup alkışladı? Kimler ona aferin dedi?

Defalarca suçladığı kesimlere gün geldi çiçekle yaklaştı.

“En büyük ülkücü benim” dediği bile vakidir. Eliyle bozkurt işareti yapmışlığı da vardır.

Ülkenin menfaatini düşünüyor gibi konuşurken, tam tersi açıklamalarda bulunmaktan zerre kadar çekinmemiştir.

“Türkiye’de can güvenliği yok, turistler gelmesin” ifadesi de kulaklarda asılı durmaktadır hâlâ.

Dış yatırımcıları ürkütmek için “Türkiye’ye yatırım yapmayın” deyişi de.

Ordumuzun sınır ötesinde yapacağı operasyon için Meclis’te “Hayır” oyu kullandı.

Bütün saz ekibi de ona uydu. Yetinmedi, “Evet” oyu verenleri vatana ihanetle suçladı.

Sonra kalktı, vatana ihanetle suçladıklarıyla bir masa etrafında buluştu, ittifak yaptı, tokalaştı, kucaklaştı.

“Allah Allah deyip geçer Genç Osman…”

Hey yavrum hey… Bakın nerelere geldik. Ona kalsa, Bağdat’ın kapısını açan Genç Osman da yerli yerinde otursa, bir yere kıpırdamasa daha iyi olurdu.

Bu tavrı izah edebilecek, bir mantık çerçevesine oturtabilecek bir babayiğit çıkar mı?

“Demirtaş niye içeride?” sözünü defalarca söyledi. Bu artık beylik sözü hâline geldi.

Çok faal bir polisin beylik tabancasını kullanması gibi kullanıyor. İkide bir çıkarıp ateş ediyor.

Biz de yüzlerce defa açıkladık. Fakat hâlâ anlamadı.

Terör suçundan, terör suçundan, terör suçundan.

Yüzlercenin üstüne artı üç eklendi de ne oldu? Anlamış mıdır? Bence anlamıştır.

Esas mesele anlayıp anlayamamak değil.

En baştan biliyor hangi sözün ne demek olduğunu ve nereye varacağını.

Kendi ağzından duyduk nitekim. “Ben her sözümü düşünerek konuşuyorum. Anlamını bilerek konuşuyorum.”

Bazı safça düşünenler de onun hata yaptığını zannediyor.

Ne hatası? Hatanın da bir haddi olur, hattı zatında. Bunun adı hata değil, ihanettir.