'Bin yılın lideri: Recep Tayyip Erdoğan'

Müslüman Türk’ün son bin yıllık tarihinde en başarılı devlet başkanı Tayyip Erdoğandır.. Bu cümleyi okuyanlardan bir kısmı: “hadi canım sende” diyordur şu an.

Bir kısmı: “Yazıyı sonuna kadar okuyalım, bakalım ne çıkacak?” diyordur.

Üçüncü grup da: “Bence de öyledir ama, İdris Günaydın bunu nasıl izah edecek?” diyordur!

Latife, yani ironi yapmıyorum, inanarak söylüyorum.

Bin yıllık Müslüman Türk Tarihinde ilk büyük hükümdar Alpaslandır. Alpaslan Selçuklu hükümdarı ve elli bin kişiyle iki yüz bin kişilik Bizans ordusunu yenerek çok büyük bir başarıya mühür vurmuştur.

Anadolu’nun kapılarını Türklere ve İslam’a açmıştır.

Alpaslan’dan devamla o seviyede büyük hükümdar Fatih Sultan Mehmet Handır. İstanbul’u fethederek Bizans’ı ikinci kez büyük hezimete uğratmıştır. Hem de çağ açıp çağ kapatmıştır.

Üçüncü aynı seviyede hükümdar Yavuz Sultan Selim’dir. İran’ı yenmis, Mısır’ı fethetmiş, Hilafeti Osmanlı mülküne getirmiş ve dokuz yıllık padişahlığı döneminde Osmanlı sınırlarını misliyle genişletmiştir.

Dördüncü aynı seviyede hükümdar Kanuni Sultan Süleyman’dır. Kırk altı yıl iktidarda kalarak Osmanlı mülkü onun sayesinde en geniş sınırlarına ulaşmıştır. Akdeniz bir Türk Gölü haline gelmiştir.

Beşincisi ise Sultan Abdülhamit’dir. Otuz üç yıl hükümdar kalarak hasta bir Osmanlıyı tedavi etmiştir.

Yukarıda ismini zikrettiğim büyük devlet adamları gerçekten büyük işler başarmışlar lakin:

Var olan handikaplarını bertaraf edip içerideki taht kavgalarını yenerek siyasi havayı lehlerine çevirdikleri ve hükümdar oldukları halde:

1- Selçuklu ve Osmanlı geleneğine göre hükümdarlık babadan oğula geçiyordu. Mutlaka mevcut şehzadelerden biri de hükümdar olacaktı ve arkalarında kendilerini destekleyecek en az elli bin kişilik bir ordu toplanıyordu. Bu hükümdarlar, daha şehzadeliklerinde arkalarında hazır bir ordu buldular ve konjonktürü değerlendiren koltuğu kaptı. Orta Çağın sonuna kadar Müslüman Devletlerde de tüm dünya devletlerinde de hep böyle oldu.

2-İktidarı ya babalarından veya kardeşlerinden devraldılar. Güçlü ordu, güçlü devlet hazır beklemekteydi.

3-Hiç biri seçim yapıp halka kendilerini sormadılar.

4- Başarıları büyük ölçüde kılıca dayalıydı. Siyasi ağırlıklı, diplomatik maharetlere bağlı değildi.

5- Ordu, adliye, maliye ve diğer kurumlar arasında inanç ve anlayış farklılığı, görüş ayrılığı yoktu. Devletlerin ana gayesi her zaman “İlayı kelimetullah” idi.

6-Hazine ağzına kadar doluydu ki; hazineden yana sıkıntıları yoktu.

Buna rağmen:

1-Malazgirt Savaşı bir savunma savaşıydı ve Bizans saflarında savaşa gelen Oğuzlar ve Peçenekler Türk saflarına katıldılar. Günlerce yol yürüyüp İstanbul’dan gelmiş Bizans ordusu yorgunluğun, taktik hatanın bedelini mağlubiyetle ödedi.

2-Fatih, eğer Çandarlı Halil Paşayı saf dışı bırakmasaydı İstanbul’u fethedemeyecek ve kellesinden olacaktı.

Ayrıca kardeşi Cem Sultan sürgünde öldü.

3-Yavuz iktidarını sağlam tutabilmek için kardeş katline razı oldu!

4-İlk enflasyon ve enflasyona bağlı ekonomik isyan Kanuni zamanında oldu. Oğlu Şehzade Mustafa babasına isyan etti. Oğlunu boğdurttuğu söylenir.

5- Abdülhamid Han kendisine ve Osmanlı mülküne her cihetten düşman olan Avrupa’ya karşı Panislamizm siyaseti güttüğü halde kendi ailesinde başlayan Batıya özenme fiiline mani olamamıştır.

6-Bu saydığım padişahların çoğu genç yaşta padişah oldular. Küçük denilebilecek yaştan itibaren tecrübeli devlet erkanı ile devleti yönettiler.

7-Osmanlı tebaası asker ve köylü olarak kaldı. Ganimetler milletin reel anlamda yaşamasına yetiyordu.

Bütün bunlara karşılık Recep Tayyip Erdoğan

*Rotasını ümmetçilikten ırkçılığa, rejimini şeriattan laikliğe, dümenini Mekke Limanından Bizans’a, imanını Kur’an’dan Nutuk’a kırmış bir devlete idareci seçildi.

*Babadan oğula değil seçimle iş başına geldi.

*Kendisine oy veren kitle hariç tüm devlet kurumlarının/ anlayış olarak neredeyse/ karşı safta olduğu bir ahvalde geldi!

*2001 ekonomik krizi gibi kasaların içinin boşaltılıp, masada her şeyin devrildiği bir anaforda geldi.

*28 Şubat Post Modern darbesinin enkazlarının aralarından geçerek, o cadı avı görevlilerinin dudaklarına bulaşmış kirli kanlar henüz kurumamışken geldi.

*Siyasi düşünce benzerliği olan ve aynı dünya görüşüne yakın olduğu bir partinin yakılan evinin dumanı henüz tütüyorken geldi.

*Bin yıl sürecek denen 28 Şubat’ın daha ilk yıllarında geldi.

*Yirmi yıl boyunca millete sora sora geldi.

Ne yaptı?

# Önce mali disiplini sağlayarak millete güven verdi.

# O, 28 Şubat’ın içi ceset dolu valizleriyle gezen generallere, tekmili birden “kes lan” diyerek beyinlerinde korkunç bir sadme hissettirdi.

# Çağının Çandarlı Halil Paşalarına “Sen benim me’murumsun. Haddini bil” dedi.

# Ordu içinde bir eğilim Roma’ya bakarken meğer bir eğilim de ABD’ye bakıyormus. 15 Temmuz’da “Ben buradayım. Siz de erkekseniz konum atın. Geliyorum” diyerek pillerini kumandadan çıkardı.

# Dışarıdan efelenenlere karşı “One Minute: O ne minti?” diyerek dünya Siyonizminin ağzına zehir doldurdu.

# Öteki dünya jandarmalarına da “Dünya beşten büyüktür. Kendinizi bi maydanoz sanmayın” diyerek ayar çekti.

# Tüsiad gibi müstekbirlere de “Bana bir İmam Hatipli olarak Başbakanlığı nasip eden Allaha hamdolsun” diyerek, geçmiş hükümetlere İmam Hatip raporu hazırlayan ve kendisini de “İmam Hatipleri suluyorsun” diye eleştiren Tüsiad’a karşı “Tencere tava hep aynı hava. Sizin malınız mal, milletin oyu bedava” öyle mi diyerek hizaya getirdi.

# Alpaslan Malazgirt’de Oğuz ve Peçeneklerin Bizans saflarından Türk Ordusuna katılmasıyla savaşı kazanmıştı. Tayyip Bey de Abdullah G, Abdüllatif Ş, Ahmet D, Ali B... Bunlara bir de bu gün yarın “Bülent A” eklenir... Bu ihanetlere rağmen hâlâ dimdik ayakta durmayı başardı.

# İçerideki Brütüs’lere, dışarıdaki Neron’lara rağmen gidip Rumların kulaklarını büzerek Maraş’ı iskana açtı.

# Yunanistan’ın burnuna dokuna dokuna Akdeniz’i Türk Gölü haline getirdi.

Hafter denen adamı çölde kum fırtınası, pardon, Türk Fırtınasına tutarak, Paşinyan’ı Karabağ’da pişman ederek, Suriye’den binlerce kilometre toprağın bugün için kontrolünü, yarın mülkünü elde ederek, Irak’ta asilere cehennemi yaşatarak, Afrika’da mazlumlarla zalimler arasında set olarak... Türkiye’nin neler yapabileceğini gösterdi.

İçeride sayısız hizmetler yaparak, Türk Tarihinin hiçbir döneminde yapılamayan hizmetlere imza attı.

En çok yurt dışına ziyarete giden, en çok yurt dışından ziyaret kabul eden... Barış için en çok arabuluculuk yapan lider oldu. Bunları yaparken ne frak giydi ne smokin...

Ne inancından taviz verdi ne de kafirlere karşı yılıştı!.

Hep zımnen şunu söyledi: “Biz tarihin en büyük milletiyiz. Büyüklüğümüz Hakk’a bağlılığımızdan ve hizmetimizden gelmektedir. Biz geriye dönersek siz deliye dönersiniz. Ama çare yok; deliye döneceksiniz! Alpaslan’ı bir kale komutanı şehit etti. Fatih’i zehirlediler. Yavuz şirpençeden öldü. Kanuni eceliyle... Abdülhamid’i İttihat Terakki eliyle Emanuel Karaso tahttan indirdi.

İnşallah Tayyip Bey bu ülkenin kaderine hükmetmeye devam edecek. Çünkü onun için “Allahım! Ömrümün kalan kısmını Tayyip Erdoğan’a ver” diye dua eden binlerce insan var. Bir de seni asla asilere, zalimlere, bağilere teslim etmeyeceğiz diyen milyonlar…. Bu milletin ferasetinden, arifliğinden şüphem yok. Ya Tayyip Erdoğan ya da ondan daha iyisi... Başka yok inşaallah!