Bu kadar 'Brütüs' varken 'ihanet'ten söz edilemez!

Meral Akşener siyasete DYP’de adım attı.

“Benim geldiğim sosyal sınıf itaat etmeyi, sadık olmayı, kanaat etmeyi, vefa duymayı öğrenir” diyerek, “itaatkâr” bir imaj çizdi.

Bu sayede DYP’de yükselerek o dönem Genel Başkan olan Tansu Çiller’in sağ kolu ve en güvendiği isim oldu.

Toz kondurmadığı Çiller ailesi sayesinde 1995 seçimlerinde, önce ‘‘aile kontenjanı’’ndan İstanbul Milletvekili seçildi. Daha sonra sadakatinin karşılığı olarak “bakan” yapıldı ve Türkiye’nin ‘İlk kadın İçişleri Bakanı’ oldu.

Bir zamanlar “Çiller'in manevi kızı”, “iflah olmaz müridi” ve “ailenin bakanı” olarak görülen Meral Akşener, 1999 seçimlerinden sonra liderine isyan etti.

‘‘Çiller artık gitmeli’’ diyerek DYP'deki muhalefet hareketinin öncülerinden oldu.

Tanus Çiller, “ihanete” uğradığını ima etmek için Akşener’den ‘‘Brütüs’’ diye söz etti. Çiller’e yakınlığıyla bilinen dönemin “Öncü Gazetesi” ise bir adım ileri giderek Akşener’i 'Brütüs'lerin azılısı' ilan etti.

"Bizim kız Meral" ise, “Bir Brütüs varsa bir de Sezar vardır. Ama yüzlerce Brütüs varsa ihanetten söz edilmez” diyerek, Çiller ailesine cevap verdi.

“Kılıçlı eşkıya” namıyla maruf Hüseyin Cebeli’nin torunu ve Patnos'un Tapu Sicil Müdürü iken ismi şaibelerle anılan Kamer Kılıçdaroğlu’nun oğlu olarak dünyaya gelen Kemal Kılıçdaroğlu,  SSK Genel Müdürlüğü döneminde onlarca akrabasını işe aldığı ve kurumu zarara uğrattığı gerekçesiyle “mimlendi”

1999 yılında, DSP’den Kocaeli milletvekili adayı olmak isterken, dönemin DSP Genel Başkanı Bülent Ecevit tarafından, “SSK'yı batık bir kuruma dönüştürdüğü” gerekçesiyle veto edildi.

Bay Kemal de CHP'nin kapısını çalıp önce parti üyesi, sonra milletvekili, akabinde ise CHP Grup Başkanvekili oldu. Kaset kumpası yüzünden istifa eden Deniz Baykal’ın ardından yaptığı açıklamada, CHP Genel Başkanlığına aday olmadığını söyledi. Bir hafta sonra ise “talibim” diyerek ağız değiştirdi. Bu hamlesinden sonra, Baykal’ı “arkadan hançerlediği” gerekçesiyle ona da ‘Brütüs’ benzetmesi yapıldı. Hakkında, “Daha dün ‘omuz omuza’ durduğunuzu zannettiğiniz, dışarıdan bakınca öyle görünen kişilerin, ‘kılıç çektikleri’ne tanık olursunuz. Hatta kılıçlarını size hâlâ aşk nutukları ata ata saplarlar. ‘Siyasetin doğası’ derler buna da. ‘İhanet’ siyasetin doğasında vardır! Bu CHP'de daha çok böyledir.” şeklinde satırlar kaleme alındı.

Kılıçdaroğlu ise gelen eleştirileri, "Siyaset eğer demokratik düzende yapılacaksa, 'arkadan hançerleme', 'Brütüs' benzetmelerinin doğru olduğuna inanmıyorum” sözleriyle geçiştirmeye çalıştı.

“Sezar'ın evlatlığı”, “Çillerin manevi kızı”, Baykal’ın sağ kolu” derken, “Brütüs”lerin, en “olmaz” denilen siyasi partilerde bile görüleceği tescillendi.

AK Parti’nin “altın çocuğu” olarak girdiği siyasette, Başkan Erdoğan sayesinde, genç yaşta “bakanlık” koltuğuna oturan DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan da tam bir “Brütüs” özelliği sergileyenler arasında yer aldı.

Babacan, CHP’nin kanalı Halk TV’de katıldığı bir programda, AK Parti üyesiyken, Abdullah Gül’ün, Erdoğan’a karşı muhalefetin cumhurbaşkanı adayı olması için CHP, HDP ve İYİ Parti ile masaya oturduğunu açıkladı.

“Görünür değildim ama tam göbeğindeydim” sözleriyle, partisine karşı işlediği ihaneti yüzü kızarmadan anlattı.

“Stratejik derinlik” diyerek “derin yanlışlara” imza atan ve kendisini “Başbakan”lık koltuğuna oturtan Cumhurbaşkanı Erdoğan’a karşı “liderlik” mücadelesi vererek AK Parti’yi ele geçirmeye çalışan Ahmet Davutoğlu’ndan ise bahsetmeye bile gerek yok.

Örneklerden de anlaşılacağı üzere…

Üst aklın yönlendirmesiyle bir araya gelen ve tek gayeleri Başkan Erdoğan liderliğindeki AK Parti iktidarını devirmek olan masa ittifakının bu dört aktörünün en büyük özelliği, geçmişte liderlerinin arkasından iş çevirmek olmuştu.

Şimdiden isimlerini tarihin utanç defterine “Modern Brütüsler” olarak yazdıran bu dörtlü, bu kez de “rant kavgası”, “koltuk hesabı” ve “adaylık dayatması” yüzünden birbirlerinin kuyusunu kazıyor.  

Bugüne kadar girdiği her partiyi ele geçirmeye çalışan, başaramayınca da terk edip gitmesiyle bilinen İyi Parti lideri Meral Akşener, geçmişteki, “Altılı Masa'yı devirmem, millete ihanet etmem" söylemine rağmen, en iyi bildiği şeyi yaptı ve masayı tekmeleyerek, devirdi.

Masanın dağılmasının ardından ayağa kalkan fonlu medyanın kalemşörleri ve CHP’nin paralı trolleri, “Akşener davaya ve halka ihanet etti”, “Tam kazanacakken takıma ihanet etti”, “Kendisini umutla destekleyen toplumsal sınıfa ihanet etti” ve “Ülkenin kaderiyle oynadı” şeklindeki söylemlerle, seçime 2 ay kala ihanete uğradıklarını ve bunun bedelsiz kalmaması gerektiğini söylüyorlar.

Gerçekte ise Meral Akşener’in yukarıda aktardığım sözünü görmezden geliyorlar.

Ne diyordu Sayın Akşener, “Yüzlerce Brütüs varsa ihanetten söz edilmez.”

Bence de Meral Hanım haklı!

Bu kadar “Brütüs”ün olduğu bir ittifakta, hiç kimse “ihanet”ten söz etmemeli!