Can'lara değil, Twitter’a nefes oldular!

Ali İhsan Karahasanoğlu, deprem bölgesinde vatandaş ve devlet el ele çalışırken sosyal medya için ortalığı ayağa kaldıran Cumhuriyet ve Karar'ı eleştirdi.

Karahasanoğlu'nun bugünkü yazısı...

ABD’li deprem uzmanları açıkladı: “Aynı ilde, 24 saat geçmeden iki büyük depremin yaşanması açısından en önde kaydedileceklerden biri!”

6 binden fazla bina yıkılmış..

60 binden fazla yaralı..

Daha artacağı belirtilen şu anki vefat sayımız 16 binden fazla.

OHAL ilan edilmiş..

Devlet seferber olmuş..

150 bine yakın insan, AFAD liderliğinde, TSK organizesinde, Kızılay öncülüğünde, bakanlıkların kontrolünde bölge insanına yardımda.

Kimi enkaz altındaki insanları tespit, kimi kurtarma telaşında..

Kimi, depremden etkilenen insanların iklim koşullarının olumsuz tesirlerinden koruma amaçlı yardımları organize ediyor..

Yiyecekler organize ediliyor..

Bütün Türkiye’nin yardımlarını organize etmeyi boşverin, sadece Ankara Çankaya’daki yardımları bile organize edemeyen Çankaya Belediyesi’nin, “Bizden paso, yardımları Ankara Büyükşehir Belediyesi’nin adresine götürün” denildiği bir ortamdan bahsederken..

Tek odaklanacağımız yer, insan canı olduğu bir aşamada..

Bir insanın daha canını tehlikeden koruma, kurtarma için çaba sarfedildiği noktada..

Bir insanın daha, canına zarar gelmemesi için, ona yiyecek götürmenin derdine düşüldüğü aşamada.

Bir cana zarar gelmesin diye, ona giyecek/barınma ihtiyacı karşılanmaya çalışıldığı bir ortamda..

Kısacası, herkesin “canları koruyalım, kurtaralım, onlara nefes olalım” dediği bir ortamda..

Türkiye’de çıkan biri sağlı, biri sollu iki gazete, ABD’nin Twitter’ına “nefes” olma iddiası ile manşet atmışlar..

Cumhuriyet gazetesi önümde..

“Vicdansız karartma” demişler..

150 bine yakın insanın görev aldığı yardımlarda, AFAD’ın telefonları, mailleri, diğer iletişim bilgileri.. Kızılay’a ulaşmak için bilgiler.. CİMER’e iletişim yolları..

Hepsi açık iken..

Cumhuriyet’in derdi, yalan ihbarlarla, yardım çalışmalarını sekteye uğratan, insanların moralini bozan, depremzedelerle alay eden tüm ahlaksızlara nefes olmak..

Bunun için de, Twitter’ın önceki gün kısa bir süreliğine erişiminin yavaşlatılmasını, “Vicdansız karartma” diye veriyor, cumhuriyet..

Sonra da, “suret-i hak”tan görünerek, şu yalanları uyduruyorlar:

“Depremde enkaz altında kalan iktidar, depremzedelerin yardım çağrısı yaptığı Twitter ve Tik Tok’a kısıtlama getirdi. Sosyal medyanın kısıtlanması, afetzedeler için el ele veren hayırseverleri engelledi.”

Eğer kurtarma çalışmaları hakkındaki yardımdan bahsediyorsanız..

Zaten o, AFAD organizesinde yapılıyor..

Yiyecek, giyecek yardımından bahsediyorsanız, Twitter’da laklak etmeden, o yardımı yapamıyor musunuz?

Hatta şunu bile söyleyebilirim..

İlla bir sosyal medya aracılığı ile yardım organizesinde bulunacaksanız.

Ve bunda samimi iseniz..

Yine hayranı olduğunuz ABD’li şirket Facebook’un sosyal medya alanı var.

Instagram var..

Var oğlu var..

Ama maksat belli.

Tıpkı gezi isyanında olduğu gibi..

Yalan haberlerle, halkı aldatmak. Galeyana getirmek.

Cezai sorumluluğu bile olmadığı için, sınırsız özgürlük iddiası ile ortaya çıkıp, yalanı, iftirayı ve her türlü pisliği içinde barındıran ABD’nin şirketi Twitter’ın üzerinden, Türkiye’de büyük bir karışıklık ortaya çıkarıp, doğal olay olarak yaşadığımız depremin arkasından, organize işlerini yürütmek..

 Soldan çarklı medya organının manşetini, ABD’li şirkete nasıl nefes olma derdine düştüklerini verdik.

Şimdi sağ cenahlı medya organından somut örnek.

Karar gazetesinin sürmanşetinde şu başlık var:

“Twitter’ı bırakın, şu enkazı kaldırın.”

Direkt bunlara cevap vermemiz gerekirse, “ABD’nin şirketinin avukatlığını bırakın, enkaz altındaki canlara nefes olmaya çalışın” demek ve bitirmek gerekiyor..

Gerçekten de, bunların savruldukları yeri anlamak mümkün değil..

Twitter’ı serbest bırakalım..

Ki; birkaç saatlik yavaşlatma dışında zaten engel yok..

Varsayalım, sınırsız bir serbestliği sağladınız.

Enkaz altındaki hangi can, Twitter serbest olduğu için, nefes almayı sürdürecek?

ABD’li şirket mi nefes almayı sürdürecek, yoksa enkaz altındaki insanımız mı?

Bu kadar mı körsünüz?

Bu kadar mı, ülke düşmanlığı yapacak acizliğe düştünüz..

Tek derdiniz var..

Erdoğan düşmanlığı.

Gerisi hepsi hikaye..

İnsanlar, afette yakınlarından Twitter üzerinden haber alıyorlarmış..

Utanmadan, bunu yazabiliyorlar..

Gazeteciyiz diye de ortalıkta dolaşmaya devam ediyorlar..

Onlarca mesajlaşma ve hatta sesli internet üzerinden haberleşme imkanı var iken.

Ve internet üzerinden haberleşme imkanlarında, şu ana kadar ciddi bir aksama olmamış iken..

Eğer baz istasyonu sorunu var ise, zaten Twitter’da da sorun olacağı tartışmasız iken..

Twitter üzerinden yapılan bu yalan haberler, ülkeye ihanet değilse nedir?

Can Ataklı’nın o malum sözleri aklıma geliyor..

“Erdoğan’ı deviremeyiz. Ancak büyük, çok büyük bir felaket.. Çok büyük bir savaş.. veya deprem olursa, belki o zaman.”

Mantık işte bu..

Kafa bu..

Her şeye razılar..

Erdoğan gitsin de..

Çok büyük bir felakete razılar..

Çok büyük bir savaşa.. Çok büyük bir depreme..

Bu kafadır ki, şimdi o ihtimallerden birisinin yaşandığı ortamda, “ha gayret, elimize bir fırsat geçti” edası ile..

Ahlaksızca saldırıyorlar..

“Twitter’a yavaşlatma gelmese, depremin tesiri daha az olacaktı” modunda yazılar bile kaleme alırlarsa, hiç şaşırmam..

Depremin üçüncü gününde, iki-üç saatlik bir yavaşlatma üzerinden algı üzerine algı üretmeleri, ne kadar vicdansız olduklarını da gözler önüne seriyor..

Ama ben, “ya sabır” diyorum..

Kentsel dönüşüm ile ilgili her adım atıldığında, “her yer beton, her yer beton” diyen ahlaksızların, tek tek sözlerini yüzlerine vurmak için, şu acılı günlerin geçmesini bekliyorum..

Kendileri kışlık ayrı beton, yazlık ayrı beton, yetmiyor bir de yurtdışında tatillerde betonlarda yaşayanların..

Bu milletin çocuklarına, “1999 öncesinin betonunda yaşa, kentsel dönüşüme kanma” yalanları ile nasıl aldattıklarını bir bir yüzlerine vuracağım. Az sabır..