Gerçek mağdurlar adalet bekliyor

28 Şubat sürecinde mütedeyyin kesime yönelik zulüm fırtınası estiren, cezaları onandığı günden bu yana “yaşlıyız” diyerek cezaevinden çıkmanın yolunu arayan cuntacılar hastalık bahanesiyle bir bir tahliye olurken, iftiralarla ve düzmece belgelerle hapse atılan alnı secdeli insanların feryatları görmezden geliniyor. Laikçi-sol kesimin baskıları sonucu, hasta ve yaşlı hükümlüler için yayınlanan genelge ile darbeci Hakkı Kılınç da tahliye edilirken, onlarca hastalıktan muzdarip Faruk Belkavli, Şeyhmus Alpsoy, Mehmet Emin Alpsoy, Hamit Çöklü ile Mehmet Sıddık Durgun gibi mağdurlar ‘adalet’ çığlıklarının duyulmasını bekliyor.

Tutuklu kaldığı Sincan F Tipi cezaevinde hayatını kaybeden darbeci Vural Avar’ın ölümünü fırsat bilen postal sevdalısı laikçi cenahın ve fonlu medyanın baskısı sonrası harekete geçen Adalet Bakanlığı’nın, hasta ve yaşlı hükümlüler için yayımladığı genelge sonrası darbeci Hakkı Kılınç tahliye edilirken, gözler 28 Şubat zalimlerinin hüküm sürdüğü dönemde cezaevine atılan ve hastalıklarla mücadele eden mazlumlara çevrildi. Müebbet mahkumu 28 Şubatçı Kılınç’ın “ileri yaş” gerekçesiyle tahliye edilmesi maşeri vicdanda kabul görmezken, kamuoyu; ağır epilepsi hastası olan ve neredeyse her gün sara krizi geçiren Sivas mazlumu Faruk Belkavli, hem kolon kanseri olan hem % 79 engellilik raporu bulunan Şeyhmus Alpsoy, Parkinson, Hepatit-B, böbrek kisti, bel fıtığı hastası olan oğlu Mehmet Emin Alpsoy ve atıldığı hapishanede kalp hastalığına yakalanan Hamit Çöklü ile mağdur hükümlülerinden Mehmet Sıddık Durgun gibi tutukluların bir an önce serbest bırakılmasını bekliyor.

Aynısı mazlumlara da gösterilsin

Konuyla ilgili Akit’e konuşan Avukat Sinan Pak, şu değerlendirmede bulundu: “Hukuki açıdan bir takım aksaklıkların ve eksikliklerin olduğu ayan beyan ortada olan Sivas olaylarındaki ve diğer mazlum mahkumların da yaşlılıktan ve sağlıktan ötürü cezalarının infazının derhal durdurulması gerekmektedir. Aslında yıllar öncesinden beri gerçek mağdurlar için tahliye edilmeleri gerekmekteydi. Halen içeride olmaları büyük bir utanç ve üzüntü sebebidir. Kamuoyunda olumsuz bir algı oluşabilir endişesiyle bu kişilerin hasta ve bakıma muhtaç halde cezaevinde tutulmaları doğru değildir. Biz bu olumsuz algıya göre karar veremeyiz. Cezanın infazına yönelik birde engelleyici sebep varsa Hakkı Kılınç’a uygulanan prosedür neyse diğer mağdur mahkumlara da uygulanması elzemdir. 28 Şubat sürecinden milyonlarca insanımızın canı yandı, hak kaybına uğradı, zulme uğradı. Bu zulmün faillerini tahliye eden adalet sistemimiz, mazlum mahkumlar için de aynı cesaret ve kararlılıkla adım atmalıdır. Kamuoyunda oluşacak tepkiyi dikkate alarak, aynı cürette hareket etmemesi utanç sebebidir. Buradan Adalet Bakanlığı yetkililerinin sesimizi duymalarını isteriz. Bu insanlarımızı sahipsiz bırakmamız gerekmemektir. Bu hukuki anlamda çifte standart oluşturur. Dolayısıyla kişiye özel bir düzenleme kanaatine sebebiyet verir. Bu da adalet sağlandığı inancını zayıflatır.

İnfaz için sağlık şart

Biz, ceza yargılamasının insani değerler üzerinden yapıldığı toplumdayız. Uluslararası standartlarda bir ceza yargılamamız ve cezanın infazına yönelik bir uygulamamız var. Bu infazın işletildiği dönemde mahkûmların sağlığının infaza elverişli olması gerekmektedir. Yani sağlığını kaybetmiş bir mahkumun artık cezasının infaz edilmesine yer olmadığı şeklinde insani ve ceza hukuku değerleri bakımından bir kriter konulmuştur. Darbecilerin yapmış olduğu fiilin suç teşkil etmesi durumunda cezalandırması ve infaz edilmesini elbette talep ediyoruz. Ama sağlıklı durumda iken. Her ne kadar işlenen cürüm ağır olsa da, 28 Şubat sürecinde yaşanan zulümde payı olsa da darbeci olduğu mahkeme kararlarıyla tescillense de sağlığını kaybeden bir kişi, insani olarak cezasının infaz edilmesi yetisini kaybetmiş bir durumdaysa, serbest bırakılması makuldur. Bu açıdan sağlığını kaybeden 28 Şubat davasının mahkûmlarının da tartışmasız bir şekilde bırakılması gerekir.”

Hukuk herkese eşit uygulansın

Avukat Cüneyt Toraman ise, konuya ilişkin şu görüşleri dile getirdi: “İnfaz hukuku konusunda fazla bilgim yok ama hukukun herkese eşit uygulanması gerektiği konusunda tereddüte gerek yok. Hatta hukukçu olmaya bile gerek yok. Bazı sanıklar için lehte uygulamalar yapılıyorsa bu uygulamaların bütün sanıklara yapılması lazım. Hem de hiç ayrım yapılmadan. Ama maalesef soruşturmanın başladığı andan itibaren 28 şubat sanıklarına farklı muamele yapıldı. Hüküm kesinleştikten sonra da hükümlü olduktan sonra da farklı muamele yapıldığını görüyoruz, duyuyoruz. Yani Türk yargı sistemi açısından Türk adalet sistemi açısından hoş bir durum değil. İnşallah bu eşitsizliği düzeltirler. Temennimiz o yönde.”