''Gezi, sivil direniş, hak, demokratik eylem'' derken; polise kurşun!

Bugün hem biraz empati yapalım..

Hem de devletin sorumluluğunu biraz daha geniş açılardan sorgulayalım..

Bu arada, teröristlere “terörist” diyemeyen siyasi kimlikleri ifşa edelim.. 

“Demokratik hakları tanınması” başlığı altında teröristleri allayıp pullayıp, onları illegalitede daha da aşırılığa gitmesini bilerek veya bilmeyerek destek veren milletvekillerini masaya yatıralım..

Aynı zamanda, “Basın hürdür, sansür yasaktır” mantığı ile hareket ettiklerini iddia edip, teröristlere sözcülük eden medya organlarını da gözden geçirelim..

Çağlayan Adliyesi dün, 13 yıllık tarihinde, ikinci DHKP-C terör örgütü saldırısına muhatap oldu..

Çağlayan’ın arka mahallelerinin, DHKP-C yapılanmasında etkin olduğu gerçeği, belki bu iki saldırıda rol oynamış olabilir..

Ki; o iki saldırıdan birincisi, yine o bölgede oturan Berkin Elvan üzerinden yaşanmıştı.

Gezi isyanında geceyi polisle çatışarak geçiren 14 yaşındaki Berkin Elvan’ın, sabaha doğru polis fişeği ile yaralanıp vefat etmesi sonrasında DHKP-C terör örgütü, tehdit üzerine tehdit savuruyordu..

“Polis fişeğinin faili bulunup, kasten öldürmeden ceza alması” tehditleri sonrasında, DHKP-C talebinde samimi değilmiş ki, tam da fişeği kullanan polis bulunup, taksirle adam öldürme için iddianame düzenlenme aşamasına gelindiğinde, Çağlayan Adliyesi’ndeki o saldırı düzenlendi.

Savcı Selim Kiraz, görevi başında iken, gezi isyancıları DHKP-C’li teröristler tarafından rehin alındı ve sonrasında şehid edildi..

Cumhuriyet gazetesi, teröristlerin “Mecbur bırakıldığımız eylem şekli idi” ifadelerini manşete taşıyarak destek verdi..

Cumhuriyet gazetesi, o başlığından dolayı bir ceza ödemediği içindir ki... O günden bu yana, terörist destekçiliğini sürdürüyor.

Hatta teröristlerden birisi konumundaki Can Atalay’ın cezaevinden çıkarılması için, demokrasi üzerinden operasyonlar bile düzenlendi..

DHKP-C’nin ikinci saldırısı ise dün düzenlendi..

Emrah Yayla ve Pınar Birkoç isimli iki terörist, Adliye önündeki polislere silahla saldırdılar..

Savcıyı şehid eden DHKP-C’li teröristlerden birisinin soyadının da Yayla olmasından kaynaklı, “şimdiki de, önceki Yayla’nın kardeşi” yanlış bilgileri sosyal medyada yayılmasının hemen ardından, merak ettim, Emrah Yayla kim?

Emrah Yayla ismine, belki daha eski vukuatları da vardır ama.. Benim ulaştığım ilk tarih, 14 Aralık 2005 tarihli, PKK’nın yayın organı olan Özgür Gündem’de, bir köşe yazısı içindeki ifadeleri..

Emrah Yayla yazmış, Özgür Gündem yazarı da köşesine taşımış..

Hani şu, CHP’lilerin, hatta Saadetlilerin bile sahip çıktığı Merdan Yanardağ var ya.. Onun genel yayın yönetmenliği yaptığı Özgür Gündem gazetesinde!..

Ne diyor, Emrah Yayla, o ifadelerinde?

“MUHALiF GENÇLİK BASKILARLA KARŞI KARŞIYA! Emrah Yayla (Gençlik Federasyonu üyesi) Gençlik sorunları ülke sorunlarından bağımsız değildir. Türkiye’de muhalif unsurlara yönelik baskılar ve çarpık eğitim sistemi var. Gençlik kendi sorunlarına sahip çıkmaktan uzaklaşmıştır. Demokratik gençlik örgütlenmesi çok düşük bir düzeydedir. Gençler örgütlülüğe ilgi göstermiyor.” 

İfadeler bildik cinsten.

Basma kalıp cümleler.

Tam da bugünkü sol çizginin şablon cümleleri..

19 yıldır, sol çizgide değişik bir şey yok, sizin anlayacağınız.. ..

27 Temmuz 2006’da ise, Emrah Yayla’nın katıldığı bir protesto, hem kendisini, hem arkadaşlarını ve hem de belki devleti, hatta bizleri derin derin düşündürmesi gerekir..

Haber şöyle:

“HÖC’den işgal protestosu! İSRAİL’in, Filistin ve Lübnan’a saldırısını protesto etmek amacıyla Adana Haklar ve Özgürlükler Platformu basın açıklamasının ardından İsrail bayrağını yaktı. Basın açıklamasını okuyan Emrah Yayla saldırılar sonucunda Gazze’de katledilen Filistinli sayısının 100’ü aştığını belirterek, öldürülenlerin çoğunun çocuk, yaşlı ve silahsız olduklarını ifade etti.”

Şimdi empati zamanı..

Şimdi DHKP-C gibi terör örgütlerinin içine düşen gençlerin yaşadıkları zigzagları hatırlatma zamanı..

18 yıl önce, İsrail’in 100 sivili öldürmesi üzerine gösteri yapan, bu duyarlılığı gösteren bir Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı..

18 yıllık sürecin sonunda..

İsrail’in katlettiği sivil sayısı, üç aylık süreçte 27 bini aşmış iken..

Gelip, Türk polisine kurşun sıkıyor..

Veya devletin yapması gereken empati açısından bakacak olursak..

Devlet, bu insanları örgütün elinden koparamamış olmalı ki, 18 yıl önce 100 sivilin katledilmesine isyan eden bir insanımız, şimdi geldiği noktada, 27 bin sivil katledilirken, dünyanın yürekli sesi olmaya aday Türkiye Cumhuriyeti’nin polisine kurşun sıkma maşalığına imza  atıyor..

Empatiyi, soldan çarklı basın organları da yapmalı..

Terör örgütlerini gönülden bağlı değiller ise, sadece demokratik haklarına destek vermek için, bu terör örgütü üyelerinin haberlerini yapıyorlarsa..

Şimdi şu bakış açısını iyi değerlendirmeleri gerekir.

Emrah Yayla ile ilgili, Cumhuriyet gazetesi defalarca “İşkenceye uğradı. Dava açıldı, haksız tutuklandı, mağdur edildi, çıplak aramaya tabi tutuldu” türünden haberler yapmış.

Konuyu siyasilere de getirelim.

Sezgin Tanrıkulu, Ömer Faruk Gergerlioğlu, Utku Çakırözer gibi CHP ve HDP’li milletvekilleri, bu teröristleri masum gibi göstererek, veya terörist olsalar bile, bazı temel hakları olduğunu öne sürüp, yaşadıkları iddia edilen mağduriyetleri, kamuoyuna sunup, o örgüt üyelerini de cesaretlendirmişler..

Terörist de olsa, temel hakları var, doğrudur..

Ama lütfen..

Cezaevine giren kişi, hele hele terör suçundan tutuklanmış ise, “çıplak arama”ya itirazının neyi haktır?

Ne yapılacak, sokakta giyilen mont ile mi arama yapılacak?

Ki; milletvekilleri, böylesine kıldan tüyden konularla, terör örgütlerine cesaret kazandırmayı kendilerine hak görmüşler..

Devletin, bu terör örgütlerinin tabanlarına el uzatarak, yollarının yanlış olduğunu anlatamamasındaki kusuru hatırlatalım...

Medyanın, terör örgütü üyelerine destek veren yayınları ile, teröristleri cesaretlendirmede ve saldırılarda katkıları olduğunu belirtelim.

Milletvekillerinin rolleri olduğunu belirtelim...

Ve çağrımızı yapalım.. 

Lütfen devlet yetkilileri.. Lütfen medya organları. Lütfen  milletvekilleri..

Hepimiz kendimize çeki düzen verelim.

Terörle aramıza mesafeyi net olarak koyalım..