Yazıcıoğlu davasında adalete güvenim kalmadı

Türk siyasetine değer katan Müslüman Anadolu insanının inançlarını meclise taşıyan merhum Muhsin Yazıcıoğlu, on üç yıl önce bugünlerde Rahmeti Rahmana kavuştu. Kendisini taşıyan helikopterin kaza sonucu mu düştüğü yoksa suikast mı olduğu hâlâ tartışılıyor. Öte yandan Yazıcıoğlu’nun davası mahkemelerde devam ediyor. Türkiye’de her kesimin çok sevdiği Muhsin Yazıcıoğlu ve vefatından yıllar geçse de hayırla dualarla anılıyor. Biz de merhumun kız kardeşi Mavuş Ocak ile Muhsin Yazıcıoğlu’nun örnek ahlakını milli manevi değerlere bağlılığını ve devam eden mahkeme sürecini konuştuk.

Muhsin Başkan’ın çocukluk zamanlarınız nasıl geçti? Nasıl bir çocuktu?

Muhsin Başkan’ın çocukluğu bile efendi, uysal, vicdanlı, duygusaldı. Çocukluğunda bile farklıydı. Okumaya öğrenmeye meraklıydı. Muhsin Başkan, küçükken okula gidip kaydolmak istedi. Öğretmen de tanıdığımız birisiydi. Seneye kaydolsun şimdi de gelsin gitsin, hem öğrenmiş olur, dedi. Kaydı olmadığı için öğretmen sınıfta bırakınca hıçkırarak ağladı. Öğretmen neden beni geçirmedi diye.

Hürmette sınır tanımazdı

Muhsin Başkan’ın küçükken annesine babasına hürmeti nasıldı?

Anlatılmaz bir hürmeti var. Anneye babaya değil, hepimize hürmetliydi. Kim ne derse koşardı. Herkese yardım etmek isterdi. O küçük yaşlarında sabah namazı kıldığını gördüm. Yanına gittim, terliğine kurban olayım, dedim. “Niye öyle diyorsun abla ben sana kurban olayım” dedi. Öyle severdi.
Nereye gitse annemi arar, helallik ister duasını alırdı. Bizimle irtibatını hiç kesmedi. Sürekli koşturmaca içinde olduğundan pek yüz yüze görüşemezdik. Telefon eder, gönlümüzü alırdı.

İşkence görür ama bize moral verirdi

Hapishane yıllarında bildiğimiz kadarıyla size mektup yazarmış. Mektuplarında neler yazardı? Hapishanede neler yaşadı?

Hapishanede 7,5 yıl yattı. Ağır işkenceler görmüş. Bize hiç üzücü bir şey yazmadı. Hapishanede onu görmemiz bir günümüzü alırdı. Beş dakika ancak görebilirdik. Moral vermeye çalışır, ben çok iyiyim, derdi. Niye zayıfladın, diye sorduğumuzda hiç söylemezdi.

Mektuplarında hep bizim üzülmememizi, iyi olduğunu, kötü bir şey yaşamadığını suçu olmadığını, çıkacağını yazardı. Mektuplarını hâlâ saklarım.

3 gün umutla ağladık

Muhsin Başkan’ın şahadet haberi size nasıl ulaştı?

Biz Hollanda’daydık. Seçim zamanı yaklaştığı için yardımımız olur diye Türkiye’ye gelmiştik. Kalabalık bir aileyi ziyarete gittik. Onlarla konuşurken, eşim aradı, “Geliyorum hazırlan” dedi. Ev sahibi de “Kahve yaptık, ağabey de içsin öyle gidin” dedi. Eşim, “Acelemiz var Sivas’a gideceğiz” dedi. Üzgün bir hali vardı. Annem hasta olduğu için ilk başta ona bir şey olduğunu düşündüm. Arabaya bindiğimde “Doğru söyle, sen kendini kaybetmişsin” dedim.

Eşim, “Annen iyi. Muhsin Başkan’ın helikopteri düşmüş ama kendileri iyilermiş” dedi. İçimde bir yangın oluştu. Dayanamadım ağlamaya başladım. Sivas 45 dakikalık yol. Kimisi hastanede yatıyormuş, dedi. Yurt dışından çocuklarımız aradı, “Daha bulunmamışlar, bu nasıl iş” dedi.

Ne yapabilirsin ki?.. Üç gün umutla ağladık. Daha sonra kara haberi medyadan alınca dedim ki, umutla bekledik gelecek sandık. Bütün hayallerimizi suya düşürdüler. On üç senedir de bir sonuç alamıyoruz. Her şey ortada. Üzüntümüzü tarif edemem.

İsmail Ağa Cemaatinden Abdullah Hoca’ya “Beni iki aydır çok sıkı takibe aldılar. Ölürsem beni siz yıkatın” diye vasiyette bulunmuş. Bu bilgi doğru mu?
Biz de öyle bir duyum aldık. Kendi ağzından duymadım. Bana böyle şeyleri bazen anlatmak istedi ama “Gardaş, ne olur ben senin ağzından kötü bir şey duymayayım dayanamam dedim.”

Hizmette particilik olmaz

Muhsin Başkanla bir hatıranızı alabilir miyiz efendim?

Burada Saadet Partisi için çalışan bir genç vardı. Benim için “Yazıcıoğlu’nun bacısı bile bize oy veriyor” diye yanlış bir propaganda yapmış. Ben de gittim kendi yüzüne “Kardeşim dururken başkasına oy vermem nasıl mümkün olur” dedim.

Sonra onların kardeşime işleri düşmüş. Bir nakil veya onun gibi bir şey. Bize geldiler. Numarasını istediler ya da bizimle Ankara’ya gelebilir misiniz dediler.
Onlarla görüştükten sonra Muhsin kardeşimi aradım. Başka partiden çalıştıklarını hatta benim hakkımda onlara oy verdiğim yönünde propaganda yaptıklarını onlara kızgın olduğumu anlattım. Sonra sadede geldim. Yardım istediklerini söyledim. Muhsin güldü. “Bacım, Ben burada milletime yardım için duruyorum. Kim olursa olsun. Oy, gösteriş için değil.” dedi. Kardeşim, hakkına girmekten korkuyorum, çoğunu söylemek istemiyorum, dedim. “Orası benim bileceğim iş. Sana kim gelirse haber et. Sen sakın tereddüt etme. Düşman da olsa, onları temsil etmek için buradayım. Gücüm yeterse yardım ederim, yetmezse Allah’tan dilerim” Dedi. Vallahi billahi aynen böyle söyledi.

Dinine yürekten bağlıydı

Efendim, Muhsin Başkan’ın dini yaşamı, dine bağlığı hakkında neler söylersiniz?

Dine bağlıydı. Maneviyatı güçlüydü. İbadetini gizli yapardı. Kimsenin onun dini hayatını konuşmasını istemezdi. Riyayı sevmezdi. Namaza çok düşkündü. Bir vakit namazı geçirmez hemen vaktinde kılardı. Gece namazına da kalkardı. Peygamberimize yürekten bağlıydı.

Muhsin Başkan’ın herkesin yardımına koştuğunu biliyoruz. Bu yönü hakkında ne dersiniz?

Kurban olduğum Rabbim ona yardımseverlik vermişti. Herkesin işine koşardı. Derdi ki: “Maddiyatım yetse bütün yoksullara yardım etmek isterim.” İhtiyaç sahibi olan biriyle karşılaşıp yardım yapamayınca çok üzülürdü. Yardımseverlikte örnek bir insandı. Vefatından sonra çok sayıda insan kendilerine yardım ettiğini anlattı. Kimseyi ayırmazdı. Alevi, Sünni, Türk, Kürt demez yardım ederdi. Her insan onun için değerliydi. Onun için Allah’ın kulu olması yeterliydi.

Muhsin Başkan’ın dini eğitim aldığı birisi oldu mu? Okumaya yazmaya merakı sizce nereden kaynaklanıyor?

Özellikle bir hocası yoktu. Söylemekte bir sakınca yok bizim sülalemiz hocaydı. Bizim dedelerimiz Mısır’da bile okumuşlar. Onlardan gelen bir bağ var. Eskilere bağlılıkları vardı. Hapishane’de Kur’an’ı çok okumuş, çok ilerletmiş.

iyi bir evlat,

iyi bir baba oldu

Muhsin Başkan, çocuklarına nasıl davranırdı?

Çocuklarına çok bağlıydı. Onları gündüz göremiyorum diye onları sabah kendisi kaldırırdı. Kendisi yemeklerini yedirirdi. Çocukları yolcu ederdi. Gece sütlerini verirdi. Bir gün onlardayken, çocukları yolcu ettikten sonra “Abla çok görüşemiyoruz, sohbet edelim” dedi. Biz konuşurken zil çaldı. Biz çocuklar bir şey unuttu diye düşünürken çocuk dedi ki “Baba her gün servise gidene kadar el sallıyordun bugün neden yapmadın?” Çocukları öyle ilgiye alıştırmıştı. O kadar yoğun olmasına rağmen annemizi dahi her gün arar helalliğini alırdı.

Adalet eksik kalınca yıkılıyoruz

Muhsin Başkan’ın davalarıyla alakalı ne söylemek istersiniz? Bu duruşmalar neden kördüğüm haline geldi?

Bilemiyorum. Önceden haberlere inancım sonsuzdu. Şimdi Yazıcıoğlu davasında ne adalete ne haberlere güvenim kalmadı. Neden kalmadı? Bakıyorum, her şey ortadayken hiçbir şey açığa çıkmıyor. 13 yıl Türkiye Cumhuriyeti, bir davayı uzatabilir mi? Bilmiyorum. Akıl yetecek şey değil.

Dünya kadar avukat giriyor. 50 tane dosya koyuyorlar. Bunu öyle bir hale getirdiler ki kördüğüme döndü. Bir savcı geliyor 2 tane 5 tane dosya okuyor, baştan geri alınıyor. Onların çalınmasına ufak bir hırsızlık süsü veriyorlar. Cahil bir adam onu söker mi? O sökülecek bir şey mi? Bu bilinçli bir şey. Tasarlanmış, planlanmış. Bir iz koymamak için ellerinden geleni yapıyorlar. Suçu herkes birbirine atıyor.

Muhsin Yazıcıoğlu davasının duruşmalarına katılıyor musunuz?

Davalara katılmak için Kahramanmaraş’a gidiyoruz, kaç defa kaza yaptık. Gittiğimizde orada kalıyoruz, sıkıntıya düşüyoruz, hasta oluyoruz, aç-susuz kalıyoruz, maddi-manevi sıkıntı yaşıyoruz ama adamlar televizyondan rahat rahat konuşuyorlar. Biz orada sürünüyoruz, hiçbir sonuç alamadan dönüyoruz. Her seferinde manevi olarak da yıkılıyoruz. Çok yıprandık.

Bazen düşünüyorum ki, kendi davamıza kendimiz mi bakacağız. Yurt dışında birisi adam götürüyor 1-2 ay içinde sonuçlanıyor. Cezası ne ise çekiyor. Bizim Türkiye’miz adaletten bu kadar mı yoksun?

Son olarak, Muhsin Başkan’ın izinden gitmek isteyen gençlere neler söylemek istersiniz?

Onun yolundan gideceklerse yolları açık olsun, inşallah. Zihinleri açık olsun. Memleketimize, milletimize her bakımdan yararlı olsunlar.