Kentsel dönüşüm düşmanı beşli ittifak!

Ali İhsan Karahasanoğlu, muhalefet liderlerinin, devletin kentsel dönüşüm çalışmalarına nasıl köstek olduklarını anlattı.

Karahasanoğlu'nun bugünkü yazısı...

İstanbul’da, büyük çoğunluğu 1999 depreminden önce yapılan binaların bulunduğu Beykoz Tokatköy’de kentsel dönüşüm yapılmak isteniyor..

En önemli sebep, tahmin ettiğiniz üzere depreme dayanıksız evlerin yenilenmesi..

Beykoz ilçesinin, AK Partili bir başkan tarafından yönetildiğini de belirtelim..

Ve yapılmak istenilen kentsel dönüşüme kimlerin kimlerin nasıl karşı çıktıklarını tek tek sıralayalım..

 Ve Kahramanmaraş depreminden sonra, küçücük bir utanma duyguları varsa, kendilerinden bir özür bekleyelim..

Tokatköy ile ilgili olarak muhalefette yer alan beş partinin ortak yaptığı bir açıklama ile başlayalım..

Çok değil, şunun şurasında 5 ay önce yapılmış, açıklama..

Çağrının başlığı, “Tokatköy’de yıkımlar derhal durdurulmalı”

Bakın dikkat buyrun..

“Yapımlar dursun” denilmiyor..

“Yıkımlar dursun” deniyor..

Bir anlamda, “tahliyeler dursun” denilmiş oluyor..

Hani “yıkımlar sürsün. Buna itiraz etmiyoruz. Çünkü dayanıksız evlerde oturulmaması gerekir.. Ama yerine yapılacak inşaat konusunda işler aceleye getirilmesin.. Bu şartlar altında, alelacele anlaşma haklı değil, adaletli değil. Milletin hakemliğinde, daha adil bir anlaşma için, yıkımdan sonra konuşmak üzere, tahliyeler hemen başlatılsın” derler..

“Buna kim, niye itiraz eder ki?” derim..

Ardından da, CHP’li müteahhitler gelir..

Başka siyasi görüşlerden müteahhitler gelir..

Teknik şartlar zaten standart olarak belirlenir..

En uygun şartla yapmayı taahhüt eden, binaları yapar..

Ama bunların derdi, vatandaşın depreme dayanıklı binalarda oturması değil ki.

Milleti, “kandırılıyorsunuz. Sizin üzerinizden AK Parti büyük rant devşiriyor. İtiraz edin. Binalarınızı yıktırmayın, kentsel dönüşümü engelleyin..” diyerek direnişe çağırmak..

Sonra muhtemel deprem yaşandığında da..

“Nerde devlet?” diyerek, sanki o binaların yıkılmasını önleyenler kendileri değilmiş gibi, tekrar algı çalışmalarını sürdürmek..

 Ortak açıklamayı yapan partiler hangileri?

“CHP, İYİ Parti, DEVA Partisi, Gelecek Partisi ve Saadet Partisi”..

Hani Demokrat Parti de katılacaktır ama..

Beykoz’da teşkilatları olmayabilir..

Diğerlerinin tamamının Beykoz ilçe başkanları tarafından bir açıklama yapılıyor ve şunlar söyleniyor:

“Beykoz Belediyesi’nin Tokatköy’de uyguladığı kentsel dönüşüm projesinde, karşılıklı diyalog gibi bu tarz projelerde olmazsa olmaz hususları göz ardı ettiğini ve bunların yerine orantısız polis müdahalesi ve gözaltıları ile tabiri caizse taleplere kulak tıkamanın tercih edildiğini gözlemlemekteyiz.”

 Hemen merak edeceksiniz..

“Acaba ne olabilir, polis müdahalesine niye ihtiyaç hissedilmiş olabilir?” diyeceksiniz.

Çünkü, aylarca süren görüşmelerde, sanki depreme dayanıksız evlerde oturulmuyor, 1999 öncesinde yapılan binalarda oturulmuyor, belediye vatandaşın evini elinden almak istiyormuş gibi oluşturulan bir algı eşliğinde..

“Şunu isteriz. Bunu mutlaka almalıyız” denilerek.. Hayatın gerçeğinden kopuk taleplerle, kentsel dönüşüm kilitlenmeye çalışılıyor..

“Projeye imza atmayan Tokatköylü hemşehrilerimizin itirazları sonucunda yürütmeyi durdurma kararı çıkmış, her ne kadar bu karar iptal edilmiş olsa da bu iptal kararının nihai karar olmadığının bilinmesine karşın bölgede vatandaşlarımızın elektrik, su ve doğalgazları kesilmiş ve nihai karar beklenmeden bazı yıkımlar gerçekleşmiştir” diye de açıklama devam ediyor..

Hatay’a bakın..

İbret alın..

Nerde?

Beş partinin açıklaması şöyle sürüyor:

“Elektrik, su ve doğalgazı kesilen binalara yeniden bu hizmetler verilmeye başlanmalıdır.”

Yani ne deniliyor?

“Mezar evlerde oturulmaya tekrar devam edilmelidir.”

Beş parti birden, ortak açıklama ile bunu talep ediyor.

Vatandaşı düşünen yok.

Depremde ölecek insanları düşünen yok..

Beşli açıklamanın ötesinde, her bir muhalefet partili yetkili, sürekli konuyu gündemde tutmaya çalışıyor..

Mesela CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun gizemli danışmanı Hacer Foggo..

Hacer Foggo şöyle diyor:

“Tokatköy’de maalesef gördüğünüz gibi bu yıkımları da yine kentsel dönüşüm var, çünkü burada bir zulüm var!”

Depreme dayanıklı ev yapmak istiyorsunuz.

Karşı çıkıyorlar.. “Zulüm var” diyorlar..

Devam ediyor Hacer Foggo: “Beykoz’da bugün inanılmaz bir yıkım durumu var. Arkamda gördüğünüz yerde epilepsi hastası iki çocuk var. Polis biber gazı kullandı. Hukuksuz bir yıkım için polisler buraya gelmiş durumda.”

Çıksın Hacer Foggo, bugün de aynı sözleri tekrarlasın.

Epilepsi hastası çocukları istismar ederek yaptıkları algıların kaç bin kişinin canına mal olduğunu, kendilerinin yaptıkları algılar dinlenecek olursa, Hatay’da yaşanılanların, İstanbul’da da tekrarlanacağı gerçeğini görüp, bir özür dilesin..

İyi Parti Genel Başkanı Meral Akşener’den devam edelim..

Akşener’i artık faşist olarak tanımlamayan Cumhuriyet gazetesinin haberinden aktarıyorum:

“Meral Akşener, mahallelinin avukatı Taner Kunt ve mahallelinin sözcüsü Ahmet Kanbur ile konuştu.

Kunt, 100’e yakın dava açtıklarını söyleyerek, bu kapsamda hazırlanan bilirkişi raporlarının mahallelinin lehine olduğunu bildirdi. İçinde eşyalarının olduğu evlerinin yıkılmaya devam ettiğini de anlatan Kunt ...”

Devam edemeyeceğim..

Bu nasıl bir vicdansızlıktır..

Bu nasıl bir sorumsuzluktur..

Bir de utanmadan, 100 dava açtıklarını söylüyorlar..

Ne için dava açmışlar?

“1999 öncesinde yapılan binalarımız yıkılmasın” diye.. 

Ve Akşener milletvekillerine talimat veriyor, oradaki mahalleliye de, “Onların dokunulmazlığı var. Yıkıma geldiklerinde milletvekillerimiz de burada olacak” diyerek..

Çaresiz insanların aldatıldıkları, dolandırıldıkları şeklindeki algılarla, onların depreme dayanıksız evlerde kalmaya tahrik ediyor..

Bu nasıl bir siyasettir?

Bu nasıl bir vicdandır?

Bu nasıl bir anneliktir?