Kibir abidesi ''boş başak'' Ekrem!

Malumunuz “boş başaklar” dimdik durur...

İçerisi dolup taneler olgunlaştığında eğilmeye başlar.

Başağın eğildiği en son nokta, en olgun olduğu noktadır.

Şair Sadi Şirazi de “Meyvelerle yüklü dal, başını yere kor” diyerek, ancak donanımlı kimselerin alçakgönüllü olduğunu vurgular.

Yunus Emre ise “Er odur ki alçak dura, yüceden bakan göz değil” dizeleri ile alçakgönüllü olmanın erdemini ifade eder.

Dolayısıyla burnunun dikine gitmeyen, bilginin ve bilimin ipine sarılan, kendini her alanda yetiştiren insanlar ne kadar tevazu sahibi ise…

Kendini bir şey zanneden kibirli insanlar da içi boş başak misali hep dimdiktir!

Bu açıdan bakıldığında Cumhuriyet’i kuran Atatürk bile “ben” demekten çekinmiş, hep “başardık, başaracağız” şeklindeki hitaplarla kendini üstün görmekten, övünmekten ve kibirli görünmekten kaçınmıştır.

Fakat partisi CHP için aynı şeyi söylemek mümkün değil.

Atatürk’ün danışmanlarından Ahmet Ağaoğlu, 1926'da M. Kemal’e sunduğu raporunda,

 “CHP'nin bir baskı örgütü haline geldiğini”, dahası yozlaşmakta olan Cumhuriyetçi kadronun “Halka karşı mütehakkim ve kibirli vaziyetler almakta” olduğunu aktarmıştı.

Ağaoğlu’nun dediği gibi de oldu.

CHP daima üstenci, elitist, halka tepeden bakan insanların bir araya geldiği “kibirliler partisi” olarak kaldı.

AK Parti’ye yönelik nefretiyle bilinen oyuncu Levent Kırca bile, “En kibirli belediye başkanları CHP'de oluyor. Burunlarından kıl aldırmazlar. Kapısında beni iki saat bekleten CHP'li başkan biliyorum. Ben AK Parti başkanlarında şunu gördüm. Adam seni kapıda karşılar, kapıya kadar uğurlar” diyerek, ülkenin en büyük iki partisi arasındaki farka dikkat çekmişti.

Başkan Erdoğan da 21 yıldır sürekli parti teşkilatına “kibirden” uzak durmalarını tavsiye etti.

“Siyasette tevazu ile yükseliş ters orantılıdır. Mütevazı alçak görünür, aslında yeri çok yüksektir. Gururlu, kibirli yüksek görünür, aslında yeri çok alçaktır” dedi.

“Asla gurura, kibre kapılmamak durumundayız. Bu ülke gururla, kibirle oturanları çok iyi gördü. Saati vakti geldiğinde geldiği yere gönderdi” uyarısında bulundu...

Sahi!

Burnundan kıl aldırmayan statükonun nice “kibirli mensupları” bir bir siyaset sahnesinden silindi gitti ama kendini “milletin hizmetçisi” olarak gören ve buna uygun davranan Başkan Erdoğan ve yol arkadaşları hala milletin gönlündeki yerini koruyor.

CHP'li siyasetçiler ise benliğini Kaf dağının ardında gören o nobran, üstenci ve kibirli tarihiyle münasip tavırlarından bir türlü vazgeçemiyorlar.  

Bunların başında ise hiç kuşkusuz çıkarı için yalan söyleyen, eleştiriye hiç tahammülü olmayan ve kendisini bulunmaz Hint kumaşı sanan “kibir abidesi” Ekrem İmamoğlu geliyor.

“Kibirden uzak kalacağız” dedikçe, kibrinden İmamoğlu’nun yanına yaklaşılmıyor.

Şöyle ki…

CHP İstanbul İl Başkanlığı, 27 Aralık 2018’de, devrik lider Kılıçdaroğlu’nun da katıldığı bir organizasyonla Büyükşehir Belediye Başkan Adayı Ekrem İmamoğlu’nu tanıtmıştı.

O dönem CHP İstanbul İl Başkanı olan Canan Kaftancıoğlu’nun açılış konuşması ve Kılıçdaroğlu’nun takdiminin ardından kürsüye gelen Ekrem İmamoğlu,

“Ben İstanbul’u yeniden küresel iddia sahibi bir marka kent haline getirmek için adayım. İstanbullulara, yaptığı işi özenle yapan, herkesin hakkına saygıyla yaklaşan, sorumluluklarını bilen, kibirden arınmış, güler yüzlü, liyakat sahibi ve dinamik bir yönetim kadrosu vaat ediyorum” demişti.

İBB’nin liyakatli personelini işten atıp yerine yandaşlarını dolduran İmamoğlu görevdeki 40’ıncı günüde ise belediyedeki yakın çalışma ekibini tanıttığı toplantıda,

“Benim yol arkadaşım mutlaka kibirden uzak olacak” diye esip gürlemişti.

Geçen 4,5 yılından ardından ise…

Devletin valisine “it” diyen..

YSK üyelerine “ahmak” diye küfreden…

Kendisi gibi düşünmeyen vatandaşa “senin beynin uyuşmuş” diyerek tokat atan…

Kayak tatilini eleştiren meclis üyesine “Kayak takımı ‘g***ne’ girsin” diyecek kadar seviyesizleşen…

Nagehan Alçı ile yaptığı ‘Karadeniz Turu’nu eleştiren kendi yandaşlarına, “Vız gelir, tırıs giderler.. Akıllı olsunlar” diyerek rest çeken…

Tutarsızlıkları ve agresif tavırlarıyla antipati toplayan…

“Kibirden arınmak” şöyle dursun, “kibir çukurunda debelenen” bir profil çizdi.

Şimdi de CHP’nin İBB adaylığı için kendi ismini ilk zikreden kişi olan ve Yunan şarkıcı Mikis Theodorakis ile “Güneş topla benim için” şarkıları söylemekten başka bir numarası olmayan Zülfü Livaneli’den esinlenmiş olmalı ki…

Önceki gün katıldığı bir programda “Ben İstanbul Belediye Başkanı'yım. İBB Başkanı gerekirse bir elinde Ay'ı bir elinde Güneş'i tutar.” diyecek kadar ileri gitti.

“Boş başaklar” gibi kalkıp, “Bir elime güneşi, bir elime ay’ı verseniz bile yolumdan dönmem”  diyen Hz. Peygamber ile kendini kıyaslamaya kalktı.

Oysa bırakın güneşi, ayı elinde tutmayı daha çenesini tutmaktan bile aciz bir zavallı olduğunu ve bu yüzden hapis cezası aldığını unuttu.

Hülasa!..

Bir kişi “kibir” kavramını ağzına sakız edip, sürekli kendine aksi yönde imaj çiziyor ve bu kavramı “anormal” derecede “sömürüyorsa”, o zat “egoistin”, “bencil”in en önde gidenidir!.

“Ben”, “ben” diye dolaşan İmamoğlu bu özelliğiyle adeta “kibir” sözcüğünün yaşayan karşılığıdır.

Şimdilerde, “Kazandık, İstanbul’a kazandırdık” diyerek, dağıttığı süt ile kadim İstanbul’a değer kattığını sanıyor.

Yarın haşa “Yedi tepeyi ben yarattım” derse kimse şaşırmasın!