Zekeriya Say'dan BAY KEMAL vaat analizi

Başarılı köşe yazarı Zekeriya Say, son günlerde dikkat çekmek ve Akp grubunun  icraatlrını görmezden gelen ve  en iyiyi kendisinin getireceğini iddia eden Kemal Kılıçdaroğlu ile ilgili, geçmiş dönem siyasetçi ve vaatlerine vurgular yaparak ders niteliğinde bir köşe yazısı yazdı.

Erdal İnönü'den, Demirel'e, Deniz Baykal'dan Tansu Çillere..

Zekeriya Say, yazısında her dönemin siyasetçilerinin vaat ve icraat kısmının analizini yaparak, okuyucuları Kemal Kılıçdaoğlu vaatlerine ulaştırdı.

 

Say'ın “Namus sözü” tutmadı, sırada “Bay Kemal sözü” var! başlıklı köşe yazısı:

CHP’nin “Onursal Genel Başkanları”ndan Erdal İnönü, ‘yerine getiremem’ endişesiyle siyasi yaşamında hiçbir vaatte bulunmazmış.

Bu duruma alışık olmayan etrafındaki şakşakçıları ise ısrarla; “Yapamazsan yapamazsın, ama vaadin yoksa oy alamazsın!” diyerek onu uyarırmış. 

Sürekli seçmene vaatte bulunması gerektiği dikte edilen Erdal İnönü’nün yolu bir seçim gezisinde Ünye’ye düşmüş. İnönü’nün bu halini bilen partisinin Ünye adayı;

“Aman Erdal Bey, burayı il yapacağınızı söyleyin, seçmen diyor ki ya bunu söyler ya da oy alamaz. Ya vaatte bulunsun ya da hiç konuşmasın.”

İnönü bakar ki başka çare yok, Ünye’yi il yapacağını söyler ve ardından Fatsa’ya gider.

İşin komik yanı ise, Fatsalılar da ilçelerinin il olmasını istemektedi. 

Erdal İnönü, ne yapacağını kara kara düşünürken imdadına babası İsmet İnönü yetişir.

Zira geçmişte babası Fatsa’yı il yapacağını vaat etmiştir.

Erdal İnönü kürsüye çıkar ve “Değerli Fatsalılar, ne istediğinizi biliyorum ama söylememe bile gerek yok, babam zaten size il olacağınızı söylemiş! Benim size söylememe gerek bile yok!..” diyerek vaziyeti idare eder.

Benzer bir hadise de Süleyman Demirel’in başına gelir.

İl olma sevdasına düşen Sivereklilere hitap eden Demirel;

“Şimdi söyleyeceğim sözlerin altını iyi çizin” demiş ve eklemiş:

“Seçimin ertesi günü siz de il’siniz.” Bununla yetinmeyen Demirel bir de “plaka numarası” vermiş. Tabii seçim geçmiş, Demirel başbakan koltuğuna oturmuş, ama hiç ses yok. İlçe ahalisi, gazete kupürleriyle Ankara’ya gelerek soluğu Demirel’in yanında almış ve “Hani il olacaktık!” diye sitemde bulunmuş.

“Dün dündür bugün bugündür” klişesinin mucidi Demirel, boş durur mu?

Kendine yakışan bir üslupla yapıştırmış cevabı: “Ben o zaman dedim ama sonra bunun ülke gerçeklerine uygun olmadığını gördüm. Şimdi de altını çizdiğiniz o vaadimin üstünü çizin” demiş ve zavallı Sivereklileri eli boş bir şekilde gerisin geriye göndermiş.

Maalesef eski Türkiye’de, ‘vaadin yoksa seçmenden oy alamazsın’ şeklinde yanlış bir inanış vardı.

O yüzden de seçimde galip gelmek isteyenler desteksiz vaatlerde bulunurlardı.

Mesela; Hortumcu Cem Uzan, “Mazot 1 TL, emekliye 14 maaş” vaat etmiş, “İl sayısı 250 olacak” demişti.

Deniz Baykal, milli gelirin yüzde 2’sini yardım paketi olarak yoksullara dağıtacağını..  

Erkan Mumcu, “2 yıl içerisinde iş bulamadığı için çalışmayana iş bulacağını”

Tansu Çiller, “Herkese bir ev bir araba vereceğini”

Mehmet Ağar, “Herkese daha iyi araba, daha iyi ev ve çocuklarına daha iyi tatil imkanı sağlayacağını..” 

Besim Tibuk, “Casinoların devlete bağlı olacağını..”

İsmail Cem’in YTP’si, “Herkesin tansiyonunun bedava ölçüleceğini..” 

PKK’nın siyasi uzantısı DEHAP ise, “Dağda silahlı genç kalmayacağını..” vaat etmişti.

Süleyman Demirel ise “Kim ne veriyorsa beş fazlası” diyerek el yükseltmişti.

Muharrem İnce’nin “Uzay madenciliği” ile Haydar Baş’ın uçuk vaatleri ise herkesin malumu.

“Sallamasyon vaatçiliğin” son temsilcisi olan Kemal Kılıçdaroğlu’nun ise şimdilerde birer siyasi mevtaya dönen yukarıdaki siyasilerden aşağı kalır yanı yok.

CHP Genel Başkanı olur olmaz, önce “Recep Bey” diye bir söylem geliştirerek aklınca Başkan Erdoğan’ı tahfif etmeye çalışan Kılıçdaroğlu’nun ilk vaadi, çiftçilerin aldığı mazottan ÖTV’yi kaldıracağını söylemek oldu.

Yetmedi…

“Mazotun üzerindeki ÖTV ve KDV’yi kaldıracağım, onları Recep Bey’in boynuna asacağım” diyerek, bir de efelendi.

Ertesi yıl, yani 2011’de bu kez bir adım ileri giderek, taksicilere bir kereye mahsus ÖTV’siz araç sözü verdi.

Tam 10 yıl boyunca bu vaatlerini tekrarlayıp duran Kılıçdaroğlu, 2021 yılında vaatlerini güncelleyerek, ilk cep telefonunu ve oyun konsolunu alan gençlerden de ÖTV almayacağını söyledi. Bu vaadi gözüne az görünmüş olmalı ki, listeye ilk internet aboneliklerinden alınan vergiyi de kaldıracağını ekledi.

Derken, bir adım daha ileri giderek, gençlere “İlk arabanızdan ÖTV alınmayacak” şeklinde seslendi.

Sonrasında, hükümetin hayata geçirdiği hizmetleri sahiplenmekle övünen Kılıçdaroğlu, tam da Başkan Erdoğan’a taşıtlarda ÖTV oranlarını sıfırlama yetkisi verilmesini içeren kanun çıkmadan 2 saat önce, bu kez evinin mutfağından yaptığı Youtube yayınında, herkese “araç alımlarını birkaç ay erteleme çağrısında” bulunarak, ÖTV’yi sıfırlayacağını vaat etti.

Merhum Adnan Kahveci, “Bir siyasetçi size bir söz söylediği zaman ona bu sözün parasal karşılığının ne kadar olacağını sorun” derdi... 

Kılıçdaroğlu da önceki geceye kadar, vaatleri için “kaynağı nereden bulacaksınız?” diye sorulduğunda, “Benim adım Kemal, kaynak benim” diyerek, soruları geçiştiriyordu.

Kılıçdaroğlu’nun son vaadinde benim dikkatimi çeken husus, vaadin uçukluğundan ziyade Kemal Bey’in teminatı oldu..

Zira Kılıçdaroğlu geçmişte bir vaatte bulunduğunda ya gider notere tasdik ettirir ya da “namus sözü” verirdi.

Bu kez, inandırıcı olsun diye Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın kendisine yönelik hitabını kullanarak; 

“Bay Kemal olarak sözümdür” demiş.

Bakalım noter onayıyla, namus sözüyle 12 yıldır kimse ikna edemeyen Kılıçdaroğlu, “Bay Kemal” ile kaç kişiyi oltaya düşürecek!