Antalya gecelik bayan arkadaş izmir otele gelen bayan arkadaş Mersin eve gelen bayan

antalya escort yaşanmış sexs hikayeleri sexs hikayeler porno ozle

Isparta eşya depolama Kahramaraş eşya depolama Karabük eşya depolama Karaman eşya depolama Kars eşya depolama Kastamonu eşya depolama Kırıkkale eşya depolama Kırşehir eşya depolama Kilis eşya depolama Kütahya eşya depolama

Adana incall escort Alanya incall escort Anadolu yakası incall escort Ankara incall escort Antalya incall escort Ataköy incall escort Avcılar incall escort Avrupa yakası incall escort Bahçelievler incall escort Bahçeşehir incall escort Bakırköy incall escort Başiktaş incall escort Beylikdüzü incall escort Bodrum incall escort Bursa incall escort Denizli incall escort Diyarbakır incall escort Esenyurt incall escort Eskişehir incall escort Etiler incall escort Fatih incall escort Gazinatep incall escort Halkalı incall escort İstanbul incall escort İzmir incall escort İzmit incall escort Kadıköy incall escort Kayseri incall escort Kocaeli incall escort Konya incall escort Kurtköy incall escort Kuşadası incall escort Malatya incall escort Maltepe incall escort Mecidiyeköy incall escort Mersin incall escort Nişantaşı incall escort Pendik incall escort Muratpaşa incall escort Şirinevler incall escort Şişli incall escort Taksim incall escort, Ümraniye incall escort

Başbuğ'dan vazgeçtiniz, ya Abdurrahman Dilipak?

Gündem (Web Sitesi) - Web Sitesi | 18.01.2023 - 12:15, Güncelleme: 18.01.2023 - 12:15
 

Başbuğ'dan vazgeçtiniz, ya Abdurrahman Dilipak?

Yeniakit Yazı İşleri Müdürü Ali İhsan Karahasanoğlu, 'Başbuğ’dan vazgeçtiniz, ya Dilipak?' başlıklı yazısında çarpıcı ifadeler kullandı

Yeniakit Yazı İşleri Müdürü Ali İhsan Karahasanoğlu, bugünkü yazısında "AK Parti’nin, kadın kollarının üyelerinin, kadın kolları il başkanlarının, 81 ilden yaptıkları şikayetler sonrasında, Abdurrahman Dilipak ağabeye açtırdıkları ceza davasının devam etmesine ne diyeceğiz?" sorusunu sordu. İşte Ali İhsan Karahasanoğlu'nun o yazısı: Tarih 12 Ocak 2022. Müjdat Gezen, Cumhuriyet gazetesindeki yazısında “83 yaşındaki emekli orgeneralin eşi, kocası tahliye oldu diye mutluluktan ağlıyordu. Ben çok utandım. Bizi yönetenler siz de utandınız mı? Sanmıyorum. Çünkü siz..” diye yazmıştı.. Tahliye olan kişi, aslında artık komutan değil.. Kesinleşmiş mahkeme kararı ile rütbesi sökülen bir darbeci.. Binlerce, onbinlerce dindar insanın eğitim hakkını kısıtlayan darbecilerin ekibindeki bir isim.. Müjdat Gezen, bu ülkenin seçilmiş insanları için, bunu yazıyor.. İki gün sonra “Sanat hayatının 70. yılı” adı altında bir etkinlik düzenleniyor.. Etkinliğe, Genelkurmay eski başkanlarından İlker Başbuğ da katılıyor.. Ona orgeneral diyebiliriz.. Çünkü rütbeleri sökülmedi.. Rütbelerinin sökülmesinden, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın, yargılama izni vermemesi ile kurtuldu.. Kanun değişikliğinde, Genelkurmay başkanlarının görev sırasındaki giriştikleri darbe eyleminden yargılamaları, Yüce Divan’da  Cumhurbaşkanı’nın izin vermesi ile olabilir” denilince.. İlker Başbuğ hakkındaki darbe davası, Ağır Ceza Mahkemesi’nden Yüce Divan’a gidecekti ki.. Tayyip Erdoğan, “İzin vermiyorum” dedi.. Ve İlker Başbuğ, yargılanmaktan kurtuldu.. Hem de, Tayyip Erdoğan hükümetini devirmeye teşebbüsten yargılanmaktan, yine Erdoğan’ın izin vermemesi ile kurtuldu.. Ve o İlker Başbuğ, “safımız belli olsun” mantığı ile.. Daha iki gün önce, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın da içinde bulunduğu iktidarın tümüne, “Bizi yönetenler siz de utandınız mı? Sanmıyorum. Çünkü siz..” diye yazmış olmasının ödülü olması amacıyla.. Müjdat Gezen’in 70. yıl etkinliğine katılmış.. Ajans şöyle haber veriyordu bu katılımı: “Müjdat Gezen 70. Sanat Yılı Kutlama Töreni Cemal Reşit Rey Konser Salonu’nda düzenlendi. Törene eski Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ da (solda) katıldı.” Bir kenara not ettik.. Dün ajanstan bir haber daha geçti.. “İlker Başbuğ’a ‘kamu görevlisine hakaret’ davasında beraat” başlığını taşıyordu.. Haber metni de şöyle idi: “Eski Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ, televizyon programında sarf ettiği sözler nedeniyle ‘kamu görevlisine hakaret’ suçundan 4 yıla kadar hapis istemiyle yargılandığı davada beraat etti.” Haber metninden okuyunca olayı hatırlıyoruz.. Başbuğ, 28 Ocak 2020’de katıldığı ulusal bir kanalda “26 Haziran 2009’daki kanun teklifini getiren siyasiler araştırılsın. ‘FETÖ’nün siyasi ayağı yok’ dersek gerçek inkar olur.” sözlerini sarfederek, yapılan bir kanun değişikliğinin, ki halen yürürlükte olan bir kanundur, FETÖ isteği ile yapıldığı imasında bulunmuştu.. Kendisinin Genelkurmay Başkanı olduğu dönemde, onlarca FETÖ’cüyü generallik rütbesinde çıkartmasını hiç konu edinmeyen İlker Başbuğ, milletvekillerini, olması gereken bir kanunu çıkarttıkları için, “FETÖ ayağı mıdırlar, araştırılsın” diye suçluyordu.. Hali ile AK Parti’li vekiller de, İlker Başbuğ hakkında, o tarihte şikayetçi oldular.. AK Parti milletvekilleri Ahmet Aydın, Mustafa Elitaş, Abdurrahman Müfit Yetkin, Mehmet Ceylan, Bekir Bozdağ, Yahya Doğan’ın şikayeti ile, İlker Başbuğ hakkında kamu davası açıldı.. Aslında şikayete gerek yoktu.  Kamu görevlisine hakaret, re’sen takibi gereken suçlardandır.. Ve şikayetten vazgeçilse bile, yine re’sen devam eder.. Ama, AK Parti’nin vekilleri, İlker Başbuğ hala, AK Parti düşmanlığını sürdürdüğü halde, şikayetlerinden vazgeçince, mahkeme de, “Nasıl olsa kimse bu dosyayı kurcalamaz. Şikayetçi yok. Savcı da beraat istiyor. Beraati bastıralım gitsin” demiş ve beraat kararını vermiş.. Buraya kadar yaşanılanlara küçük küçük sitemlerimiz olsa da.. “AK Parti milletvekilleri, kendilerine yönelik hakaretleri, hala o hakaretler devam ettirildiği halde takip etmiyorlarsa, ne diyebiliriz” sitemimizle, konuyu kapatırız da.. Ya aynı AK Parti’nin, kadın kollarının üyelerinin, kadın kolları il başkanlarının, 81 ilden yaptıkları şikayetler sonrasında, Abdurrahman Dilipak ağabeye açtırdıkları ceza davasının devam etmesine ne diyeceğiz? Dün AK Parti’nin karşıtı olan, hatta AK Parti hakkında kapatma davası açıldığında, kapatma kararı verilmesi için görüşmeler yaptığı belirtilen ve bu yönde hakkında iddianame hazırlanan İlker Başbuğ hakkındaki dava, izin verilmeyerek bitirildi.. Aynı Başbuğ’un, sabah akşam AK Parti’ye hakaret eden Müjdat Gezen’e takdir ziyareti bulunduğu bir ortamda, kendilerini “FETÖ ayağı olup olmadıkları” noktasında soru işareti oluşturduğu konuşmasından dolayı açılan davada “şikayetçi olmadığınızı” belirterek, davadan çekildiniz, beraat kararı verilmesini sağladınız.. Peki.. Yarım asrı aşkın süredir, aynı hak yolda mücadele ettiğine şahitlikte bulunacağınız Abdurrahman Dilipak’ın AK Parti’ye de değil, AK Parti içindeki akepelilere yönelik sözleri sebebi ile yaptığınız suç duyurusundan vazgeçmek, çok mu size ağır geliyor? Vazgeçsinler, vazgeçmesinler, benim o davada bir ceza çıkabileceğini vereceğim ihtimal sıfırdır.. Ama.. AK Parti’ye, öncesinde de sonrasında da karşıtlıklarını sürdürenler karşısında bu kadar toleranslı olunurken.. AK Parti’nin temel hak ve özgürlükler konusunda farklı düşünmediği, hatta birlikte yol aldığı, eski yıllarda “Akil İnsanlar Heyeti”ne seçtiği, yine İnsan Hakları konusunda kurullarda görev vererek kendisine güvenlerini izhar ettikleri Abdurrahman Dilipak hakkındaki şikayetlerinde ısrarcı olmaları, benim kanaatimce, AK Parti’ye yakışmıyor.. Ki, İlker Başbuğ hakkındaki dava, şikayet olmasa bile açılıp, sürdürülmesi gereken bir dava iken.. AK Parti’li kadın kollarının açtığı dava, şikayetçiler kamu görevlisi olmadığı için, re’sen yürütülecek bir dava değil.. Şikayetler geri çekildiği an, dava otomatik olarak düşecek.. “Cezası ne ki?”, diyebilirsiniz.. Önemli olan, cezanın miktarı değil.. Önemli olan, nerde durduğumuzu izhar etmek.. Çelişkili hareket etmemek.. Tutarlı olmak.. “Vefa”nın bir semt isminden ibaret olmadığını ispatlamak.. AK Parti’li kadınların, şikayetlerinde haklı olmadıklarını düşünüyorum ama.. Yine de, kısır tartışmaya girmemek için söylüyorum.. “Gönül koysalar” bile, bununla yetinip, amansız bir savaşın içine girilmiş gibi tavır takınmamaları gerekirdi.. En azından yanlıştan dönerek; birçoğunun Abdurrahman Dilipak’ın yazıları ile büyüdükleri gerçeğini de dikkate alarak, doğru olanı yapmaları, evleviyet içeren vazifeleridir..
Yeniakit Yazı İşleri Müdürü Ali İhsan Karahasanoğlu, 'Başbuğ’dan vazgeçtiniz, ya Dilipak?' başlıklı yazısında çarpıcı ifadeler kullandı

Yeniakit Yazı İşleri Müdürü Ali İhsan Karahasanoğlu, bugünkü yazısında "AK Parti’nin, kadın kollarının üyelerinin, kadın kolları il başkanlarının, 81 ilden yaptıkları şikayetler sonrasında, Abdurrahman Dilipak ağabeye açtırdıkları ceza davasının devam etmesine ne diyeceğiz?" sorusunu sordu.

İşte Ali İhsan Karahasanoğlu'nun o yazısı:

Tarih 12 Ocak 2022.

Müjdat Gezen, Cumhuriyet gazetesindeki yazısında “83 yaşındaki emekli orgeneralin eşi, kocası tahliye oldu diye mutluluktan ağlıyordu. Ben çok utandım. Bizi yönetenler siz de utandınız mı? Sanmıyorum. Çünkü siz..” diye yazmıştı..

Tahliye olan kişi, aslında artık komutan değil..

Kesinleşmiş mahkeme kararı ile rütbesi sökülen bir darbeci..

Binlerce, onbinlerce dindar insanın eğitim hakkını kısıtlayan darbecilerin ekibindeki bir isim..

Müjdat Gezen, bu ülkenin seçilmiş insanları için, bunu yazıyor..

İki gün sonra “Sanat hayatının 70. yılı” adı altında bir etkinlik düzenleniyor..

Etkinliğe, Genelkurmay eski başkanlarından İlker Başbuğ da katılıyor..

Ona orgeneral diyebiliriz..

Çünkü rütbeleri sökülmedi..

Rütbelerinin sökülmesinden, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın, yargılama izni vermemesi ile kurtuldu..

Kanun değişikliğinde, Genelkurmay başkanlarının görev sırasındaki giriştikleri darbe eyleminden yargılamaları, Yüce Divan’da  Cumhurbaşkanı’nın izin vermesi ile olabilir” denilince..

İlker Başbuğ hakkındaki darbe davası, Ağır Ceza Mahkemesi’nden Yüce Divan’a gidecekti ki..

Tayyip Erdoğan, “İzin vermiyorum” dedi..

Ve İlker Başbuğ, yargılanmaktan kurtuldu..

Hem de, Tayyip Erdoğan hükümetini devirmeye teşebbüsten yargılanmaktan, yine Erdoğan’ın izin vermemesi ile kurtuldu..

Ve o İlker Başbuğ, “safımız belli olsun” mantığı ile..

Daha iki gün önce, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın da içinde bulunduğu iktidarın tümüne, “Bizi yönetenler siz de utandınız mı? Sanmıyorum. Çünkü siz..” diye yazmış olmasının ödülü olması amacıyla..

Müjdat Gezen’in 70. yıl etkinliğine katılmış..

Ajans şöyle haber veriyordu bu katılımı:

“Müjdat Gezen 70. Sanat Yılı Kutlama Töreni Cemal Reşit Rey Konser Salonu’nda düzenlendi. Törene eski Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ da (solda) katıldı.”

Bir kenara not ettik..

Dün ajanstan bir haber daha geçti..

“İlker Başbuğ’a ‘kamu görevlisine hakaret’ davasında beraat” başlığını taşıyordu..

Haber metni de şöyle idi:

“Eski Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ, televizyon programında sarf ettiği sözler nedeniyle ‘kamu görevlisine hakaret’ suçundan 4 yıla kadar hapis istemiyle yargılandığı davada beraat etti.”

Haber metninden okuyunca olayı hatırlıyoruz..

Başbuğ, 28 Ocak 2020’de katıldığı ulusal bir kanalda “26 Haziran 2009’daki kanun teklifini getiren siyasiler araştırılsın. ‘FETÖ’nün siyasi ayağı yok’ dersek gerçek inkar olur.” sözlerini sarfederek, yapılan bir kanun değişikliğinin, ki halen yürürlükte olan bir kanundur, FETÖ isteği ile yapıldığı imasında bulunmuştu..

Kendisinin Genelkurmay Başkanı olduğu dönemde, onlarca FETÖ’cüyü generallik rütbesinde çıkartmasını hiç konu edinmeyen İlker Başbuğ, milletvekillerini, olması gereken bir kanunu çıkarttıkları için, “FETÖ ayağı mıdırlar, araştırılsın” diye suçluyordu..

Hali ile AK Parti’li vekiller de, İlker Başbuğ hakkında, o tarihte şikayetçi oldular..

AK Parti milletvekilleri Ahmet Aydın, Mustafa Elitaş, Abdurrahman Müfit Yetkin, Mehmet Ceylan, Bekir Bozdağ, Yahya Doğan’ın şikayeti ile, İlker Başbuğ hakkında kamu davası açıldı..

Aslında şikayete gerek yoktu. 

Kamu görevlisine hakaret, re’sen takibi gereken suçlardandır..

Ve şikayetten vazgeçilse bile, yine re’sen devam eder..

Ama, AK Parti’nin vekilleri, İlker Başbuğ hala, AK Parti düşmanlığını sürdürdüğü halde, şikayetlerinden vazgeçince, mahkeme de, “Nasıl olsa kimse bu dosyayı kurcalamaz. Şikayetçi yok. Savcı da beraat istiyor. Beraati bastıralım gitsin” demiş ve beraat kararını vermiş..

Buraya kadar yaşanılanlara küçük küçük sitemlerimiz olsa da..

“AK Parti milletvekilleri, kendilerine yönelik hakaretleri, hala o hakaretler devam ettirildiği halde takip etmiyorlarsa, ne diyebiliriz” sitemimizle, konuyu kapatırız da..

Ya aynı AK Parti’nin, kadın kollarının üyelerinin, kadın kolları il başkanlarının, 81 ilden yaptıkları şikayetler sonrasında, Abdurrahman Dilipak ağabeye açtırdıkları ceza davasının devam etmesine ne diyeceğiz?

Dün AK Parti’nin karşıtı olan, hatta AK Parti hakkında kapatma davası açıldığında, kapatma kararı verilmesi için görüşmeler yaptığı belirtilen ve bu yönde hakkında iddianame hazırlanan İlker Başbuğ hakkındaki dava, izin verilmeyerek bitirildi..

Aynı Başbuğ’un, sabah akşam AK Parti’ye hakaret eden Müjdat Gezen’e takdir ziyareti bulunduğu bir ortamda, kendilerini “FETÖ ayağı olup olmadıkları” noktasında soru işareti oluşturduğu konuşmasından dolayı açılan davada “şikayetçi olmadığınızı” belirterek, davadan çekildiniz, beraat kararı verilmesini sağladınız..

Peki..

Yarım asrı aşkın süredir, aynı hak yolda mücadele ettiğine şahitlikte bulunacağınız Abdurrahman Dilipak’ın AK Parti’ye de değil, AK Parti içindeki akepelilere yönelik sözleri sebebi ile yaptığınız suç duyurusundan vazgeçmek, çok mu size ağır geliyor?

Vazgeçsinler, vazgeçmesinler, benim o davada bir ceza çıkabileceğini vereceğim ihtimal sıfırdır..

Ama..

AK Parti’ye, öncesinde de sonrasında da karşıtlıklarını sürdürenler karşısında bu kadar toleranslı olunurken..

AK Parti’nin temel hak ve özgürlükler konusunda farklı düşünmediği, hatta birlikte yol aldığı, eski yıllarda “Akil İnsanlar Heyeti”ne seçtiği, yine İnsan Hakları konusunda kurullarda görev vererek kendisine güvenlerini izhar ettikleri Abdurrahman Dilipak hakkındaki şikayetlerinde ısrarcı olmaları, benim kanaatimce, AK Parti’ye yakışmıyor..

Ki, İlker Başbuğ hakkındaki dava, şikayet olmasa bile açılıp, sürdürülmesi gereken bir dava iken..

AK Parti’li kadın kollarının açtığı dava, şikayetçiler kamu görevlisi olmadığı için, re’sen yürütülecek bir dava değil..

Şikayetler geri çekildiği an, dava otomatik olarak düşecek..

“Cezası ne ki?”, diyebilirsiniz..

Önemli olan, cezanın miktarı değil..

Önemli olan, nerde durduğumuzu izhar etmek..

Çelişkili hareket etmemek..

Tutarlı olmak..

“Vefa”nın bir semt isminden ibaret olmadığını ispatlamak..

AK Parti’li kadınların, şikayetlerinde haklı olmadıklarını düşünüyorum ama..

Yine de, kısır tartışmaya girmemek için söylüyorum..

“Gönül koysalar” bile, bununla yetinip, amansız bir savaşın içine girilmiş gibi tavır takınmamaları gerekirdi..

En azından yanlıştan dönerek; birçoğunun Abdurrahman Dilipak’ın yazıları ile büyüdükleri gerçeğini de dikkate alarak, doğru olanı yapmaları, evleviyet içeren vazifeleridir..

Habere ifade bırak !
Habere ait etiket tanımlanmamış.
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve birebirhaber.net sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.