Antalya gecelik bayan arkadaş izmir otele gelen bayan arkadaş Mersin eve gelen bayan

antalya escort yaşanmış sexs hikayeleri sexs hikayeler porno ozle

Isparta eşya depolama Kahramaraş eşya depolama Karabük eşya depolama Karaman eşya depolama Kars eşya depolama Kastamonu eşya depolama Kırıkkale eşya depolama Kırşehir eşya depolama Kilis eşya depolama Kütahya eşya depolama

Adana incall escort Alanya incall escort Anadolu yakası incall escort Ankara incall escort Antalya incall escort Ataköy incall escort Avcılar incall escort Avrupa yakası incall escort Bahçelievler incall escort Bahçeşehir incall escort Bakırköy incall escort Başiktaş incall escort Beylikdüzü incall escort Bodrum incall escort Bursa incall escort Denizli incall escort Diyarbakır incall escort Esenyurt incall escort Eskişehir incall escort Etiler incall escort Fatih incall escort Gazinatep incall escort Halkalı incall escort İstanbul incall escort İzmir incall escort İzmit incall escort Kadıköy incall escort Kayseri incall escort Kocaeli incall escort Konya incall escort Kurtköy incall escort Kuşadası incall escort Malatya incall escort Maltepe incall escort Mecidiyeköy incall escort Mersin incall escort Nişantaşı incall escort Pendik incall escort Muratpaşa incall escort Şirinevler incall escort Şişli incall escort Taksim incall escort, Ümraniye incall escort

Erdoğan'ın adı bile yetti!

Gündem (Web Sitesi) - Web Sitesi | 21.01.2023 - 11:47, Güncelleme: 21.01.2023 - 11:47
 

Erdoğan'ın adı bile yetti!

Böyle kudurdular

Seçim tarihinin açıklandığı bugünlerde ABD ve Avrupa basınının da Tayyip Erdoğan ve AK Parti karşıtı kampanyaya hız verdiğini belirten Mahmut Övür, "İçerideki bu garip çıkışlar, Batılı liderlerin diken üstünde oturuyor olmaları 'seçimi kaybetme' hesabı yaptıkları için olabilir mi?" diye sordu.  Övür, Sabah gazetesindeki yazısında şunları kaydetti: "Seçim tarihinin açıklandığı bugünlerde ABD ve Avrupa basını da harekete geçti. Geriye dönüp bakın, 60 darbesi dahil bütün darbelerin öncesinde Batı basını, seçilmiş iktidarlara karşı hep aynı kirli kampanyayı yürüttü. Darbelere açık destek verdi. Bu kirli kampanyanın en açık olanını 2011'den sonra Başkan Erdoğan ve AK Parti iktidarına karşı yaptı. Washington Post'tan Alman Der Spiegel'e, The Economist'ten İspanya'nın El Pais gazetesine, Le Monde'dan İtalya'nın Le Repubblica gazetesine sanki tek bir merkezden düğmeye basılmış gibi ortak bir "diktatör" kampanyası yürüttüler. Her seçim öncesi bu kirli kampanya daha da yükseltildi. Bazen sevindiler de... Mesela 7 Haziran 2015 seçimlerinde AK Parti tek başına iktidar olmayınca Batı medyası adeta bayram etti. YENİ BİN YILIN SELAHADDİN'İ Haçlı ruhuyla bin yıl önceki yenilgiyi unutmayan İtalya'nın Le Repubblica gazetesi, Başkan Erdoğan'ı Selahaddin Eyyübi'ye benzetiyor ve ortak sevinçlerini şu manşetle duyuruyordu: "Yeni bin yılın Selahaddin Eyyübi'si son metroda durduruldu." Ama durduramadılar, sevinçleri kursaklarında kaldı ve hâlâ "Yeni bin yılın Selahaddin Eyyübi'si Erdoğan"ı durdurmaya çalışıyorlar. Saldırı kervanına Pentagon'un en ateşli FETÖ'cü elemanı Michael Rubin ve WSJ gazetesinde "Erdoğan'ı durdurun" diye feryat eden John Bolton'dan sonra The Economist Dergisi de "Türkiye'nin yaklaşan diktatörlüğü" kapağıyla katıldı. Başkan Erdoğan o kapağa anında cevap verdi: "Türkiye'nin kaderini İngiliz dergisi tayin edemez." YİNE BAŞLADILAR İletişim Başkanı Fahrettin Altun ise "Yine başladılar..." diyor ve ekliyordu: "Klişe sözler, dezenformasyon ve küstah bir propagandayla kendilerince Türk demokrasisinin sonunu ilan ediyorlar. Cumhurbaşkanı Erdoğan, vatandaşlarımızı darbecilere karşı direnmeye çağırdığında milletimizin bu çağrıya cevabı asırlık bir ders niteliğindeydi. Economist'teki sözde gazeteciler ve editörler, belli ki halkımızın demokrasimiz için verdiği mücadele hakkında düzgün bir gazetecilik yapma zahmetine asla girmemişler." Doğrusu bu saldırılar kimseyi şaşırtmadı. Bunun işaretini ABD Başkanı Biden daha adaylık sürecinde, "Muhalefete destek vereceğini, Erdoğan'ı durduracağını" söyleyerek vermişti. Batı medyası bunun gereğini hiç sektirmeden yaptı. Peki, bu görev için sadece medya mı harekete geçti? İstihbarat örgütleri, küresel şirketleri, sivil görünümlü vakıfları, fonladıkları yerli medyaları ve ajanlık yapmakta sınır tanımayan siyasi aktörleri boş mu durdu? Onların seçim sürecinde gizli kapaklı ne yaptığını bilemem ama açık alanda olup bitenleri akılla izah etmek mümkün değil. Mesela, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun SADAT'ın ucuz hamlesi bahanesiyle "vasiyetini ilan edip" gürlemesi, TSK yönetimine haksız ve yersiz saldırısı, Ali Babacan'ın Baykar ve savunma sanayiine karşı öfkeli çıkışı, 6'lı Masa'nın bazı aktörleriyle foncu medya mensuplarının şimdiden "Cumhurbaşkanı Erdoğan bir daha aday olamaz" argümanına sarılmaları, hiç hayra alamet değil. Şunu merak ediyorum: İçerideki bu garip çıkışlar, Batılı liderlerin diken üstünde oturuyor olmaları "seçimi kaybetme" hesabı yaptıkları için olabilir mi? Peki, kaybetme korkusu yaşayanlar ne yapar? Dikkatli olmakta yarar var."
Böyle kudurdular

Seçim tarihinin açıklandığı bugünlerde ABD ve Avrupa basınının da Tayyip Erdoğan ve AK Parti karşıtı kampanyaya hız verdiğini belirten Mahmut Övür, "İçerideki bu garip çıkışlar, Batılı liderlerin diken üstünde oturuyor olmaları 'seçimi kaybetme' hesabı yaptıkları için olabilir mi?" diye sordu. 

Övür, Sabah gazetesindeki yazısında şunları kaydetti:

"Seçim tarihinin açıklandığı bugünlerde ABD ve Avrupa basını da harekete geçti. Geriye dönüp bakın, 60 darbesi dahil bütün darbelerin öncesinde Batı basını, seçilmiş iktidarlara karşı hep aynı kirli kampanyayı yürüttü.

Darbelere açık destek verdi. Bu kirli kampanyanın en açık olanını 2011'den sonra Başkan Erdoğan ve AK Parti iktidarına karşı yaptı.

Washington Post'tan Alman Der Spiegel'e, The Economist'ten İspanya'nın El Pais gazetesine, Le Monde'dan İtalya'nın Le Repubblica gazetesine sanki tek bir merkezden düğmeye basılmış gibi ortak bir "diktatör" kampanyası yürüttüler.

Her seçim öncesi bu kirli kampanya daha da yükseltildi. Bazen sevindiler de... Mesela 7 Haziran 2015 seçimlerinde AK Parti tek başına iktidar olmayınca Batı medyası adeta bayram etti.

YENİ BİN YILIN SELAHADDİN'İ

Haçlı ruhuyla bin yıl önceki yenilgiyi unutmayan İtalya'nın Le Repubblica gazetesi, Başkan Erdoğan'ı Selahaddin Eyyübi'ye benzetiyor ve ortak sevinçlerini şu manşetle duyuruyordu:

"Yeni bin yılın Selahaddin Eyyübi'si son metroda durduruldu."

Ama durduramadılar, sevinçleri kursaklarında kaldı ve hâlâ "Yeni bin yılın Selahaddin Eyyübi'si Erdoğan"ı durdurmaya çalışıyorlar.

Saldırı kervanına Pentagon'un en ateşli FETÖ'cü elemanı Michael Rubin ve WSJ gazetesinde "Erdoğan'ı durdurun" diye feryat eden John Bolton'dan sonra The Economist Dergisi de "Türkiye'nin yaklaşan diktatörlüğü" kapağıyla katıldı. Başkan Erdoğan o kapağa anında cevap verdi:

"Türkiye'nin kaderini İngiliz dergisi tayin edemez."

YİNE BAŞLADILAR

İletişim Başkanı Fahrettin Altun ise "Yine başladılar..." diyor ve ekliyordu:

"Klişe sözler, dezenformasyon ve küstah bir propagandayla kendilerince Türk demokrasisinin sonunu ilan ediyorlar. Cumhurbaşkanı Erdoğan, vatandaşlarımızı darbecilere karşı direnmeye çağırdığında milletimizin bu çağrıya cevabı asırlık bir ders niteliğindeydi. Economist'teki sözde gazeteciler ve editörler, belli ki halkımızın demokrasimiz için verdiği mücadele hakkında düzgün bir gazetecilik yapma zahmetine asla girmemişler."

Doğrusu bu saldırılar kimseyi şaşırtmadı. Bunun işaretini ABD Başkanı Biden daha adaylık sürecinde, "Muhalefete destek vereceğini, Erdoğan'ı durduracağını" söyleyerek vermişti. Batı medyası bunun gereğini hiç sektirmeden yaptı.

Peki, bu görev için sadece medya mı harekete geçti?

İstihbarat örgütleri, küresel şirketleri, sivil görünümlü vakıfları, fonladıkları yerli medyaları ve ajanlık yapmakta sınır tanımayan siyasi aktörleri boş mu durdu?

Onların seçim sürecinde gizli kapaklı ne yaptığını bilemem ama açık alanda olup bitenleri akılla izah etmek mümkün değil.

Mesela, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun SADAT'ın ucuz hamlesi bahanesiyle "vasiyetini ilan edip" gürlemesi, TSK yönetimine haksız ve yersiz saldırısı, Ali Babacan'ın Baykar ve savunma sanayiine karşı öfkeli çıkışı, 6'lı Masa'nın bazı aktörleriyle foncu medya mensuplarının şimdiden "Cumhurbaşkanı Erdoğan bir daha aday olamaz" argümanına sarılmaları, hiç hayra alamet değil.

Şunu merak ediyorum: İçerideki bu garip çıkışlar, Batılı liderlerin diken üstünde oturuyor olmaları "seçimi kaybetme" hesabı yaptıkları için olabilir mi?

Peki, kaybetme korkusu yaşayanlar ne yapar?

Dikkatli olmakta yarar var."

Habere ifade bırak !
Habere ait etiket tanımlanmamış.
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve birebirhaber.net sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.