Antalya gecelik bayan arkadaş izmir otele gelen bayan arkadaş Mersin eve gelen bayan

antalya escort yaşanmış sexs hikayeleri sexs hikayeler porno ozle

Isparta eşya depolama Kahramaraş eşya depolama Karabük eşya depolama Karaman eşya depolama Kars eşya depolama Kastamonu eşya depolama Kırıkkale eşya depolama Kırşehir eşya depolama Kilis eşya depolama Kütahya eşya depolama

Adana incall escort Alanya incall escort Anadolu yakası incall escort Ankara incall escort Antalya incall escort Ataköy incall escort Avcılar incall escort Avrupa yakası incall escort Bahçelievler incall escort Bahçeşehir incall escort Bakırköy incall escort Başiktaş incall escort Beylikdüzü incall escort Bodrum incall escort Bursa incall escort Denizli incall escort Diyarbakır incall escort Esenyurt incall escort Eskişehir incall escort Etiler incall escort Fatih incall escort Gazinatep incall escort Halkalı incall escort İstanbul incall escort İzmir incall escort İzmit incall escort Kadıköy incall escort Kayseri incall escort Kocaeli incall escort Konya incall escort Kurtköy incall escort Kuşadası incall escort Malatya incall escort Maltepe incall escort Mecidiyeköy incall escort Mersin incall escort Nişantaşı incall escort Pendik incall escort Muratpaşa incall escort Şirinevler incall escort Şişli incall escort Taksim incall escort, Ümraniye incall escort

O koku, “iktidar” değil lağım kokusu Kemal Bey!

Gündem (Web Sitesi) - Web Sitesi | 23.06.2022 - 11:39, Güncelleme: 23.06.2022 - 11:39
 

O koku, “iktidar” değil lağım kokusu Kemal Bey!

İzmir’in dağlarında çiçekler açar. Altın güneş orda sırmalar saçar.

“İzmir’in dağlarında çiçekler açar. Altın güneş orda sırmalar saçar.” Kurtuluş Savaşı sırasında Türk ordusunun İzmir’e girişini konu edinen İzmir Marşı’ndaki bu dizelerde kent, yemyeşil ve aydınlık bir şehir olarak tasvir ediliyor.  Tokatlı şair Cahit Külebi de, 1940’lı yıllarda kaleme aldığı şiirinde; “İzmir’in denizi kız, kızı deniz / Sokakları hem kız hem deniz kokar!..” ifadeleriyle, “kız” metaforu üzerinden İzmir’i, temiz ve güzel kokan bir şehir olarak betimliyor. Külebi’nin şiiriyle 50’li yıllarda tanışan ve aklındaki bu tarifle İzmir’e ilk ziyaretini 1970 yılında gerçekleştiren yazar Hıncal Uluç, ilk izlenimini şöyle aktarıyor; “Modern Folk Üçlüsü ile ben ve menecerleri, ziyaret ediyorduk kenti. Ve Külebi’nin masalı ilk anda çökmüş görünüyordu. İzmir’in sokakları deniz değil, bok kokuyordu. Denize akan lağımlar, körfezi öyle bir leş haline getirmişti ki, anlatması zor. Otobüsünüzde birden yanınızdakine bakıyordunuz. O da aynı dehşetle size bakıyordu. “Kim altına yaptı” diye.” Evet! Marşlarda ve şiirlerde, pırıl pırıl temiz, mis gibi kokan bir İzmir tarifi yapılsa da.. Kemalistlerin ruhani lideri Yılmaz Özdil gibi yazarlar, “Evimiz isterse 800 metrekare olsun, balkonda otururuz. Kordon’suz evde oturabiliriz, konforsuz balkonda oturamayız” şeklinde yazılar yazsa da… İzmirliler, bırakın balkonlarda oturmayı, lağım kokusundan pencereleri kapatıp kendilerini evlerine hapsediyorlar.  Hatta dışarıdaki kokuyu içeriye taşımasın diye klimaları bile doğru dürüst çalıştırmıyorlar. Uzun yıllar Aydın Doğan’a ait gazetelerde kalem oynatan Yazar Mutlu Tönbekici, 2009 yılında kaleme aldığı bir yazısında,  “Bu şehre ilk defa 26 yıl önce geldim, yaşadığım sürece lağım kokuyordu, dün geldim (30 Mayıs 2009) yine lağım kokuyor. Karşıyaka’da cam açmak mümkün değildi o kadar diyeyim” ifadeleriyle, asırlık lağım kokusunu onaylamış ve “İzmirli olmak İzmir’in BOK koktuğunu görmezden gelmektir” tespitinde bulunmuştu.  Hıncal Uluç ve Mutlu Tönbekici’yi ikna edici bulmayanlar ve körü körüne CHP’ye biat edenler için bir örnek de Cumhuriyet gazetesinden vereyim. Üstelik bu kişi, “Türban Sümerler’den geliyor, fahişeler takardı” diyecek kadar İslam’la ve mukaddesatla kavgalı olan Işıl Özgentürk’ün ta kendisi. Muhtemelen, hiçbir laikçi yobaz bu kadının sözlerine itiraz etmeyecektir. Özgentürk; 19.07.2015 tarihli, Cumhuriyet’te yayımlanan yazısında tam olarak şu ifadeleri kullanmıştı; “Sevgili dostlarım... İşi kibarlaştırmanın gereği yok. Her şeyi açık açık konuşalım. Neredeyim, Türkiye’nin en zengin yazlık yerlerinden birinde. Çeşme’de kahvaltı ediyoruz, civarda cırcır böcekleri ötüp duruyor ama o da ne? Dehşet bir bok kokusu. Hayda, içeri kaçıyoruz ama koku kadar keskin ki, kapıların altından sızıp içeri doluyor. Öğreniyorum ki, Çeşme’de kanalizasyon altyapısı yok, vidanjörler pisliği çekiyor, bizim şansımıza da bir bayram sabahı evin en kuytu yerine saklanarak kahvaltı yapmak düşüyor. Çeşmeli dostlara durumdan yakındığımda, ‘Işıl daha vahimi var, İzmir’in Bostanlı semtinde evler her on günde bir lağım taşmış gibi kokuyor. Üstelik buralarda bir ev 500 binden başlıyor. Hem bok kokluyorsun hem de üstüne dünyanın parasını veriyorsun’ diyorlar.'' Evet… İfadeler yer yer argoya kaçsa da, CHP’nin kalesi İzmir’i başka türlü tarif etmenin imkânı yok. Hizmet üretmediği için gocunmayan, bir türlü bitirilemeyen projeler için; “Ağlayıp da gözden mi olalım” diyerek İzmirlilerin aklıyla alay eden… Halkın parasını heykele, operaya ve konserlere akıtan CHP’liler, başkanlık koltuğunda oturdukça ve kokunun bastırılması için proje üretmek yerine kireç döktükçe İzmir lağım kokmaya devam edecektir. Önceki gün gördüğüm bir haber, bu inancımı daha da kuvvetlendirdi. Zira kendisi Dersimli olduğu halde 3 dönemdir İzmir’den milletvekili seçilen CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu da, tam bir İzmirli gibi davranıyor. Yukarıda aktardığım Mutlu Tönbekici’nin tespitinde olduğu gibi, İzmir’in lağım koktuğunu görmezden geliyor. Kılıçdaroğlu, 16-17-18 Haziran tarihlerinde gerçekleştirdiği İzmir programında, konvoyu ile birlikte Mustafa Kemal Bulvarı’ndan geçtiği sırada bir grup vatandaşın açtığı, “Kokuyu almıyor musun?” yazılı pankart hakkında tek kelime etmedi. Göreve geldiği günden beri CHP’de dönen yolsuzluklara, hırsızlıklara ve her türlü ahlak dışı rezalete karşı koruduğu suskunluğunu, söz konusu pankart için de bozmadı. Tabii mezkûr pankartı ve Kemal Bey’in sessizliğini görünce, aklıma 1999 yılında İzmir’i ziyaret eden halefi Deniz Baykal’ın burada yaptığı bir açıklaması geldi. Ömrü siyasi hezimetlerle geçen Deniz Bey, İzmir Alsancak’ta yaptığı açıklamada, “burnuma iktidar kokuyor” demişti.  Muhtemelen, Kemal Kılıçdaroğlu da pankarttaki kokunun “iktidar kokusu” olduğunu sanıyor. Fakat gerçeği Haziran 2023’te, İzmir’i lağım kokutanlar ile “iflah olmaz” denilen Haliç’i temizleyenler arasında yapılan seçimde anlayacak! 
İzmir’in dağlarında çiçekler açar. Altın güneş orda sırmalar saçar.

“İzmir’in dağlarında çiçekler açar. Altın güneş orda sırmalar saçar.”

Kurtuluş Savaşı sırasında Türk ordusunun İzmir’e girişini konu edinen İzmir Marşı’ndaki bu dizelerde kent, yemyeşil ve aydınlık bir şehir olarak tasvir ediliyor. 

Tokatlı şair Cahit Külebi de, 1940’lı yıllarda kaleme aldığı şiirinde;

“İzmir’in denizi kız, kızı deniz / Sokakları hem kız hem deniz kokar!..” ifadeleriyle, “kız” metaforu üzerinden İzmir’i, temiz ve güzel kokan bir şehir olarak betimliyor.

Külebi’nin şiiriyle 50’li yıllarda tanışan ve aklındaki bu tarifle İzmir’e ilk ziyaretini 1970 yılında gerçekleştiren yazar Hıncal Uluç, ilk izlenimini şöyle aktarıyor;

“Modern Folk Üçlüsü ile ben ve menecerleri, ziyaret ediyorduk kenti. Ve Külebi’nin masalı ilk anda çökmüş görünüyordu. İzmir’in sokakları deniz değil, bok kokuyordu. Denize akan lağımlar, körfezi öyle bir leş haline getirmişti ki, anlatması zor. Otobüsünüzde birden yanınızdakine bakıyordunuz. O da aynı dehşetle size bakıyordu. “Kim altına yaptı” diye.”

Evet!

Marşlarda ve şiirlerde, pırıl pırıl temiz, mis gibi kokan bir İzmir tarifi yapılsa da..

Kemalistlerin ruhani lideri Yılmaz Özdil gibi yazarlar, “Evimiz isterse 800 metrekare olsun, balkonda otururuz. Kordon’suz evde oturabiliriz, konforsuz balkonda oturamayız” şeklinde yazılar yazsa da…

İzmirliler, bırakın balkonlarda oturmayı, lağım kokusundan pencereleri kapatıp kendilerini evlerine hapsediyorlar. 

Hatta dışarıdaki kokuyu içeriye taşımasın diye klimaları bile doğru dürüst çalıştırmıyorlar.

Uzun yıllar Aydın Doğan’a ait gazetelerde kalem oynatan Yazar Mutlu Tönbekici, 2009 yılında kaleme aldığı bir yazısında, 

“Bu şehre ilk defa 26 yıl önce geldim, yaşadığım sürece lağım kokuyordu, dün geldim (30 Mayıs 2009) yine lağım kokuyor. Karşıyaka’da cam açmak mümkün değildi o kadar diyeyim” ifadeleriyle, asırlık lağım kokusunu onaylamış ve “İzmirli olmak İzmir’in BOK koktuğunu görmezden gelmektir” tespitinde bulunmuştu. 

Hıncal Uluç ve Mutlu Tönbekici’yi ikna edici bulmayanlar ve körü körüne CHP’ye biat edenler için bir örnek de Cumhuriyet gazetesinden vereyim.

Üstelik bu kişi, “Türban Sümerler’den geliyor, fahişeler takardı” diyecek kadar İslam’la ve mukaddesatla kavgalı olan Işıl Özgentürk’ün ta kendisi. Muhtemelen, hiçbir laikçi yobaz bu kadının sözlerine itiraz etmeyecektir.

Özgentürk; 19.07.2015 tarihli, Cumhuriyet’te yayımlanan yazısında tam olarak şu ifadeleri kullanmıştı; “Sevgili dostlarım... İşi kibarlaştırmanın gereği yok. Her şeyi açık açık konuşalım. Neredeyim, Türkiye’nin en zengin yazlık yerlerinden birinde. Çeşme’de kahvaltı ediyoruz, civarda cırcır böcekleri ötüp duruyor ama o da ne? Dehşet bir bok kokusu. Hayda, içeri kaçıyoruz ama koku kadar keskin ki, kapıların altından sızıp içeri doluyor. Öğreniyorum ki, Çeşme’de kanalizasyon altyapısı yok, vidanjörler pisliği çekiyor, bizim şansımıza da bir bayram sabahı evin en kuytu yerine saklanarak kahvaltı yapmak düşüyor. Çeşmeli dostlara durumdan yakındığımda, ‘Işıl daha vahimi var, İzmir’in Bostanlı semtinde evler her on günde bir lağım taşmış gibi kokuyor. Üstelik buralarda bir ev 500 binden başlıyor. Hem bok kokluyorsun hem de üstüne dünyanın parasını veriyorsun’ diyorlar.''

Evet…

İfadeler yer yer argoya kaçsa da, CHP’nin kalesi İzmir’i başka türlü tarif etmenin imkânı yok.

Hizmet üretmediği için gocunmayan, bir türlü bitirilemeyen projeler için; “Ağlayıp da gözden mi olalım” diyerek İzmirlilerin aklıyla alay eden…

Halkın parasını heykele, operaya ve konserlere akıtan CHP’liler, başkanlık koltuğunda oturdukça ve kokunun bastırılması için proje üretmek yerine kireç döktükçe İzmir lağım kokmaya devam edecektir.

Önceki gün gördüğüm bir haber, bu inancımı daha da kuvvetlendirdi.

Zira kendisi Dersimli olduğu halde 3 dönemdir İzmir’den milletvekili seçilen CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu da, tam bir İzmirli gibi davranıyor.

Yukarıda aktardığım Mutlu Tönbekici’nin tespitinde olduğu gibi, İzmir’in lağım koktuğunu görmezden geliyor.

Kılıçdaroğlu, 16-17-18 Haziran tarihlerinde gerçekleştirdiği İzmir programında, konvoyu ile birlikte Mustafa Kemal Bulvarı’ndan geçtiği sırada bir grup vatandaşın açtığı, “Kokuyu almıyor musun?” yazılı pankart hakkında tek kelime etmedi.

Göreve geldiği günden beri CHP’de dönen yolsuzluklara, hırsızlıklara ve her türlü ahlak dışı rezalete karşı koruduğu suskunluğunu, söz konusu pankart için de bozmadı.

Tabii mezkûr pankartı ve Kemal Bey’in sessizliğini görünce, aklıma 1999 yılında İzmir’i ziyaret eden halefi Deniz Baykal’ın burada yaptığı bir açıklaması geldi.

Ömrü siyasi hezimetlerle geçen Deniz Bey, İzmir Alsancak’ta yaptığı açıklamada, “burnuma iktidar kokuyor” demişti. 

Muhtemelen, Kemal Kılıçdaroğlu da pankarttaki kokunun “iktidar kokusu” olduğunu sanıyor.

Fakat gerçeği Haziran 2023’te, İzmir’i lağım kokutanlar ile “iflah olmaz” denilen Haliç’i temizleyenler arasında yapılan seçimde anlayacak! 

Habere ifade bırak !
Habere ait etiket tanımlanmamış.
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve birebirhaber.net sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.