Babam yaşasaydı, kime ne derdi?

Yeni Akit Gazetesi Sorumlu Yazı İşleri Müdürü Ali İhsan Karahasanoğlu, gazetemiz Akit’in kurucusu, babası Ahmet Karahasanoğlu Amcamızı, ebediyete irtihalinin 25’inci sene-i devriyesinde hürmetle anarak gündemi değerlendirdi.

Babamın vefatının üzerinden tam çeyrek asır geçmiş..

Dile kolay..

25 koca yıl..

İlk saatlerinde, koskoca adam olduğunuz halde, “Şimdi ben babamsız nasıl yaşayacağım” dediğiniz, ama sonrasında gerçeği kabullenerek geçirdiğiniz 25 yıl.

Babamın şahsında, tüm ölmüşlerimize Rahmet dileyerek..

Üç ay önce kaybettiğimiz ağabeyim Mustafa Karahasanoğlu’na rahmet dileğimle..

Kişiliğimin oluşmasında büyük katkıları olduğuna inandığım babamın, değişik kişilerin şiirlerinden, kıssalarından, günlük olaylar içinde eriterek bana, tüm aile bireylerine yaptığı nasihatlerden örnekler vereyim..

Babam yaşasaydı, bugün kime, ne derdi, bize aktardıklarından yola çıkarak tahminler yapayım, bu vesile ile anılarımızı tazelemiş olalım..

Her aktüel olay için, babamda bir kıssa, bir hikaye, bir şiir mutlaka var..

Nasihatleri direkt değil, aktardığı şiirin, kıssanın ana teması ile verir..

Günümüzün en çok tartışılan; milliyetçilik, ülkücülük iddiasında olup, bir yerlere ulaşamayacaklarını görünce, tüm söylemlerinin zıttı hareket tarzına evrilip, yılanlara sarılmayı çare olarak gören İyi Parti’nin, HDP ile aynı masaya oturmasına, rahmetli babam ne yorum yapardı?

“Geçme namert köprüsünden, koy aparsın su seni,

Yatma tilki gölgesinde, koy yesin aslan seni!”

HDP’ye minnet ederek seçim kazanma, cumhurbaşkanlığı kazanma hayalinin peşinden koşan İyi Partililer, iyi düşünmeliler..

Seçim kazanacağız diye..

Tayyip Erdoğan’ı devireceğiz diye..

HDP ile işbirliği yapmak...

Namert köprüsünden geçmeye benzer.. Tilki gölgesinde yatmaya benzer.. Çözüm sürecinden sonra AK Parti’ye saldıran HDP ile iş kotarmaya çalışmak, ısırıldığın delikten bir daha ısırılmak demektir..

Dolayısı ile, iktidara gelebilmek için, size yardımcı olacağına inandığınız, kolay geçiş sağlayacağına inandığınız, kendinize güvence gibi gördüğünüz o namert köprüsünden geçeceğinize.. 

Seçimi kaybetmeyi göze alın.. Tilkinin gölgesinde kendinizi emin hissedip, aldanacağınıza, kendi emeğinizle mücadele edin, başaramazsanız da, bırakın sizi yenen, sizi aldatacağı kesin olan tilki değil, bir aslan olsun..

**

AK Parti’den daha ayrılmadan, başka partilerin Cumhurbaşkanı adayları için çalışan, kapalı kapılar ardında görüşmeler yapan, hayatları boyunca mücadele ettikleri CHP ile ittifak yapıp, kendi liderine rakip aday çıkartmaya hazırlanan, sonrasında da “Ben şu makama niye gelmedim” diyerek başka yerlere savrulanlara şu nasihati ederdi:

“Sen usandırma eli, el de usandırmaz seni,

Hilekârlık eyleme, kimse dolandırmaz seni”

**

Laikçilerin, yasakçıların saldırıları karşısında dik duruşundan taviz veren, LGBTİ baskılarına boyun eğip inancımız gereği vazgeçilmez ilkelerimiz ile ilgili söylemini yumuşatmaya kalkışan bürokrat, siyasi kim olursa, onlara şu nasihati ederdi:

“Dest-i âdâdan soğuk su içme, kandırmaz seni

Korkma düşmandan ki âteş olsa yandırmaz seni,

Müstakim ol ki Hazret-i Allâh utandırmaz seni!”

**

Bugün oturdukları makamları, bulundukları konumu ilanihaye sürecekmiş gibi düşünüp, kendisini aldatan kim var ise.. Bürokratı, bakanı, savcısı, hakimi, genel müdürü, işadamı..

Onlara da veciz hatırlatması şu olurdu:

“Mâl ü mülke olma mağrûr, deme var mı ben gibi?

Bir muhâlif yel eser, savurur harman gibi!”

**

Düne kadar aynı ideal çerçevesinde bir ekip halinde çalıştıkları için başarılı olan, bakanlık, başbakanlık dahil birçok dünyevi makamlara kolayca oturdukları halde, şimdi ekipten ayrılıp, “Her şeyi ben yaptım” diyerek ahkam kesenlere..

İsimlerini tek tek saymayayım.

Şu nasihati yapardı:

“Hakkın sillesinin sedası yoktur

Bir vurursa, devası yoktur.”

Bu ülkede başbakanlık, başbakan yardımcılığı yapmış isimler, “Ben olmasaydım, sen bir hiçtin” diyerek..

Kendilerine o makamları altın tepsi içinde sunan kadronun kurucusuna nankörlük ederlerse..

“Biz yaptık. Biz başardık. O ne yaptı ki?” derlerse..

Yaptıkları nankörlüğün sonucu, Cenab-ı hakkın gücüne gider..

Öyle bir başarısızlığa mahkum olurlar ki, “Eski başbakan, Eski bakan” sıfatları bile silinir, unutulur giderler..

**

İstanbul Sözleşmesi’nden başlayın, faiz, AB’a üyelik ve daha nice konuda taban tabana zıt görüşleri savunduğu CHP ile ittifak yaparak seçim kazanacağını sanan Saadet Partisi yöneticilerine tavsiyesi şu olurdu:

“Sana senden gelir ancak; bir işte dâd lazımsa,

Ümidin kes zaferden; gayriden imdâd lazımsa!”

**

Zafer Partisi Genel Başkanı Ümit Özdağ’ın şahsında. Suriyeli göçmenlere yönelik her türlü saldırıyı mübah gören İyi Partili, CHP’nin içindeki ulusalcı tiplere nasihati ise şu olurdu:

“Kimseye bâkî değildir mülk-i dünyâ, sîm ü zer,

Bir harâb olmuş kalbi tamir etmektir hüner.

Buna fânî dünyâ derler, durmayıp dâim döner.

Âdemoğlu bir fenerdir, âkıbet bir gün söner!”

Hepimiz faniyiz. Dünya malı, altın ve gümüş hiçbirimiz için baki değildir.. Bir mazluma sahip çıkmak, kırılmış bir kalbi tamir etmek, işte ahirete götüreceğin hayır budur.. 

Suriyeli göçmenlere düşmanlık edenlere yine şu ikazı yapardı:

“Zalimin rüşteini bir ah keser

Mani-i rızk olanın rızkını Allah keser!”

Mazlumun bir “ah”ı, insana neler yaşatır, bir bilsek..

Ve mazlum göçmenlere, “ah” dedirtmesek! 

Bu imtihanı başarı ile geçsek.. Daha ne isteriz ki?

**

Enflasyon idi..

Dövizde fiyat yükselişi idi.. ABD’nin kıskacı idi, AB’ın baskıları idi.. FETÖ’nün binbir hile ve tuzakları idi..

Tüm bunlar karşısında bunalan, en yakınındaki isimlerin Brütüs benzeri ihanetlerine karşı dertlenen Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’a nasihati ne olurdu?

“Hak tecelli eyleyince, her işi asan eder.

Halk eder esbabını, bir lahzada ihsan eder.”

Vakti saati geldiğinde, Cenab-ı Hak dilediğinde, tüm zorluklar ortadan kalkar, işler kolaylaşır.. Cenab-ı Hak sebeblerini yaratır, doğalgazı bulursun, yerli otomobili üretirsin, başka başka vesileler sayesinde.. Zorlukların hepsi, bir anda, güzelliklere tebdil olur.. Ümitsizliğe kapılma..

Bu vesile ile, tüm ölmüşlerimize Allah’tan rahmet diliyorum.