Sen ne yüzsüz çıktın be Canan Kaftancıoğlu!

Artık CHP'nin İstanbul İl Başkanı olmayan, denetimli serbestlikten yararlanan ve aldığı cezayı cezaevinde değil, dışarıda tamamlayan bir kişi konumunda bulunan Canan Kaftancıoğlu, İçişleri Bakanlığı'nın, koruma kararını kaldırıp, kendisini koruması için tahsis edilen polisleri geri çekmesi karşısında cıyaklamaya başlamıştı. Kaftancıoğlu'nun tepkisini anlamsız bulan Akşam gazetesi yazarı Emin Pazarcı, "Hem layüsel, hem de sürekli haklı bunlar! Yaptıklarının karşılığında kendilerine madalya takılmasını bile isteyebilirler!" ifadelerini kullandı.

. Pazarcı, söz konusu yazısında şunları kaydetti:

"Bu nasıl bir mantık ve bakış açısıdır, anlamak mümkün değil. CHP'li Canan Kaftancıoğlu, çok kızmış, içerlemiş. O yüzden de İçişleri Bakanlığı'na vermiş veriştirmiş...

Niye mi?

Bakanlık, koruma kararını kaldırmış. Kendisini koruması için tahsis edilen polis ya da polisleri geri çekmiş de ondan.

Oysa Bakanlık doğru olanı yapmış. Aksi mümkün değildi zaten. O kararın kaldırılmaması kamu vicdanını yaralardı. Çünkü Canan Kaftancıoğlu:

1) Artık CHP'nin İstanbul İl Başkanı değil.

2) Denetimli serbestlikten yararlanan ve aldığı cezayı cezaevinde değil, dışarıda tamamlayan bir kişi. Eğer infaz yasası değişmemiş olsaydı, bugün dışarıda değil cezaevinde olacaktı.

Her şey çok açık ve net: Yerel mahkemenin ardından Yargıtay da suçu sabit görmüş ve onamış. Bu konuda herhangi bir tartışma yok. Ama garip bir şekilde "İçişleri Bakanlığı niye koruma kararını kaldırdı" tartışması var. Sanki İçişleri Bakanlığı'nın görevi suç işleyen ve Türk Milleti adına karar veren mahkemelerin cezalandırdığı insanları korumak.

Olamaz böyle bir şey...

Olamaz, hatta olması bile düşünülemez, ama bunu dahi tartışma konusu yapabiliyorlar. Böyle bir konuyu bile istismar edip, kendilerini haklı çıkarmaya çalışabiliyorlar. Üstelik garip bir şekilde bu garabeti ve söylenenleri alkışlayanlar da var.

Şimdi kimse "Ama can güvenliği" filan demesin bana...

Ortalıkta suç işleyen, ama denetimli serbestlikten yararlanarak cezaevine girmeyen binlerce, hatta on binlerce insan var. Bazıları da ciddi hasım sahibi. Bu mantıktan yola çıkarak, devlet tamamının başına bir polis mi dikecek? Devletin suçluların üzerine titremek, onları sarıp sarmalamak gibi bir görevi mi var?

Olacak iş değil tabii. Ama CHP'li Canan Kaftancıoğlu söz konusu olduğunda oluyor işte!

Hem layüsel, hem de sürekli haklı bunlar! Yaptıklarının karşılığında kendilerine madalya takılmasını bile isteyebilirler!

Siyaset böylesine kirlenmiş durumda işte...

Toplumsal değerler, örf ve âdetler, hak, hukuk, adalet rafa kalkmış durumda. Bazı kitleler, bu değerlerin tamamını bir kenara itip, olaylar karşısında siyaseten konum alıyorlar. Hadiselere bakış açısı bu olunca, gariplikler, acayip tutum ve tavırlar, zaman zaman alkışlanabiliyor.

Uzmanlıkları kendilerinden menkul bazı "siyaset yorumcuları" ise, televizyonlara çıkıp, siyaset adına takla üstüne takla atıyor...

Oysa siyasetin de bir ahlakı vardır. Siyaset, insana ve topluma hizmet için yapılır. Onları illüzyonlar ve gözbağcılıkla etkilemek ve istenilen amaca doğru yönlendirmek için değil!

Tersi yapılırsa "siyaset" değil, "Makyavelizm" olur bunun adı. Amaca ulaşmak için her şeyi mubah sayarsınız. Toplumsal ahlakı, hukuku, kültürel ve dini değerleri rafa kaldırıp, sadece hedefe yönelirsiniz.

İkiyüzlülüğe, yalana, algı oyunlarına döner siyaset. Kirlendikçe kirlenir, değersizleştikçe değersizleşir.

Maalesef son dönemde yaşadığımız budur işte!

Zübük tipli insanlar çıkar meydana. Her türlü değer yok olur. Reklam ajansları yürütür işi. Halka hizmetin hiçbir değeri kalmaz. Siz ne yaparsanız yapın, kendini alkışlamakla görevli sayan insanlar sarar çevreyi."