Antalya gecelik bayan arkadaş izmir otele gelen bayan arkadaş Mersin eve gelen bayan

antalya escort yaşanmış sexs hikayeleri sexs hikayeler porno ozle

Isparta eşya depolama Kahramaraş eşya depolama Karabük eşya depolama Karaman eşya depolama Kars eşya depolama Kastamonu eşya depolama Kırıkkale eşya depolama Kırşehir eşya depolama Kilis eşya depolama Kütahya eşya depolama

Adana incall escort Alanya incall escort Anadolu yakası incall escort Ankara incall escort Antalya incall escort Ataköy incall escort Avcılar incall escort Avrupa yakası incall escort Bahçelievler incall escort Bahçeşehir incall escort Bakırköy incall escort Başiktaş incall escort Beylikdüzü incall escort Bodrum incall escort Bursa incall escort Denizli incall escort Diyarbakır incall escort Esenyurt incall escort Eskişehir incall escort Etiler incall escort Fatih incall escort Gazinatep incall escort Halkalı incall escort İstanbul incall escort İzmir incall escort İzmit incall escort Kadıköy incall escort Kayseri incall escort Kocaeli incall escort Konya incall escort Kurtköy incall escort Kuşadası incall escort Malatya incall escort Maltepe incall escort Mecidiyeköy incall escort Mersin incall escort Nişantaşı incall escort Pendik incall escort Muratpaşa incall escort Şirinevler incall escort Şişli incall escort Taksim incall escort, Ümraniye incall escort

Gelecek Partililerin dilinde HDP var!

Siyaset (Web Sitesi) - Web Sitesi | 08.09.2022 - 16:26, Güncelleme: 08.09.2022 - 16:26
 

Gelecek Partililerin dilinde HDP var!

Ahmet Taşgetiren, "HDP'nin neresi tehlikeli?" demeye getirdi. İbrahim Kiras ise, "HDP'siz de olur" mesajı verdi.

Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu'nun kurdurduğu Karar'da iki yazar HDP'yi köşesine taşıdı. Altılı ittifaktaki "HDP'ye bakanlık verme" konusuna değinen Ahmet Taşgetiren ve İbrahim Kiras, Gelecek'in ikili oynadığını gözler önüne serdi. Ahmet Taşgetiren, "HDP'nin neresi tehlikeli?" mesajı verip şunları yazdı: (...) Bugün Türkiye demokrasisi “HDP’yi ne yapmalı?” sorusu etrafında kıvranıyor. Şu andaki konforumuz, HDP’nin parlamenter sistemde olduğu gibi henüz birinci parti olup hükümet kuracak, ya da mevcut sistemde Cumhurbaşkanı adayını seçtirecek oy potansiyeline sahip olmaması… Yani farzı muhal HDP yüzde 50 artı 1 oy alabilse ve içinden bir Cumhurbaşkanı çıkarabilse sistemimiz ne yapardı? Eh şimdilik öyle bir “tehlike!” yok. Rahat nefes alabiliriz, HDP’ye oy verenler henüz o kadar çoğalmadılar! O kadar çoğalmadılar ama bugünkü oy varlıkları ile bile başka denklemde tehlike oluşturuyorlar. Ya da şöyle söyleyelim: Bir yerde dururlarsa tehlike değiller, başka pozisyon seçerlerse tehlike haline geliyorlar. HDP’ye oy veren vatandaşlar (sahi onlar da bu ülkenin vatandaşı) kendi konumlarına bakıp, hayretler içinde kalsalar yadırganmaz. Şu pozisyonda tehlikesin, şu pozisyonda el üstünde tutuluyorsun. Vaktiyle bizler, yani oy verip vermemek önemli değil, Refah çizgisiyle bir şekilde aidiyet kuranlar, “öz yurdunda garipsin öz vatanında parya” diye tanımlardık ülkedeki pozisyonumuzu. HDP, Kürt vatandaşlarımızın yoğunlaştığı bir parti. Partileri hakkında bunca yazılan ve yapılanlara bakınca ne hissediyorlardır dersiniz? Bizlere gelince, bizler, yani dünün “potansiyel tehdit” diye nitelenenler, artık yargılama pozisyonunda mı hissediyoruz kendimizi? Devletin tüm reflekslerini biz mi üstlendik? Sistemin problem olarak gördüklerini biz de problem olarak görmeye mi başladık? HDP’ye oy veren ve çoğunluğu Kürt olan vatandaşlar “Biz”e de kurulu düzenin dışlayıcı, hükmedici, güç kullanıcı aparatları olarak mı baksınlar artık? “Biz” neyiz, kimiz sahi? CHP’nin bile mesafe koymaya çalıştığı Kemalist kodların yeniden bedenlendiği bir siyasi hadise miyiz? HDP rakip alana mesafe koysa onunla bir derdi yok arkadaşların. Ne Kandil derdi olacak ne İmralı… Kim bilir belki “Silivri’deki” bile “Gel ekibinin başına geç” diyerek tahliye edilebilir. Yargımızın o marifetleri de olabilir pekâlâ. HDP’nin 6’lı masaya yönelik hem de tam kendi hesapları çerçevesindeki itirazları iktidarın medya dilinde çok çok sevimli bulunmuyor mu? Öcalan’ın mahali seçimlerde ekranlara taşınan mesajı, HDP’ye sadece “tarafsız kalın” çağrısı yapmıyor muydu? Demek HDP’nin tarafsız kalması bile Öcalan’a devlet nezdinde itibar kazandırıyor. O zaman neresi tehlike oluyor HDP’nin? “HDP’li birine bakanlık verilir mi?”yi tartışıyoruz ya… Hadi sormaya devam edelim: -HDP’liler Meclis’e girebilir mi? HDP’li biri Meclis Başkanvekili olabilir mi? HDP hazine yardımı alabilir mi? HDP’li birisi belediye başkanı seçilebilir mi? Bu soruların varıp dayanacağı yer ülkenin milyonlarca insanında “HDP’ye oy verenler bu ülkede yaşayabilir mi?” şeklinde hesaplaşma duygusunun oluşmasıdır. “Biz” dedim ya yukarda tırnak içinde, işte o “Biz” bugün empati yapma vasfını kaybedip kaybetmediği sorgulaması ile karşı karşıya. *** Yazıyı noktalamadan Selahattin Demirtaş’ın Kobani davasındaki savunmasında yaptığı “PKK silah bırakmalı. Devlet bunu Öcalan’la görüşmeli” çağrısına temas etmek isterim. Bu çağrının “PKK silah bırakmalı” bölümü bence önemli. Bunu Demirtaş’ın yapması önemli. “Öcalan’la görüşme” kısmı devletin hiç yapmadığı bir şey değil. Belki şu anda da yapılıyordur. Bence HDP de Demirtaş’ın bu çağrısını daha etkili biçimde meydanlara taşımalı. İbrahim Kiras ise HDP'siz de olabileceğini savunarak şu ifadeleri kullandı: Temel problem şu: Kimi muhalif aydınlar ve hatta bazı siyasetçiler HDP konusunda pratik zemini bulunmayan önerilerde bulunuyorlar öteden beri. “Yüzde on küsur oy almış bir parti nasıl iktidar denklemlerinin dışında tutulur” itirazından söz ediyorum. Sistemin dışında kalmanın bizzat bu partinin kendi tercihinin ve iradesinin sonucu olması gerçeği bir yana, ister katılın ister katılmayın, millet çoğunluğunun hassasiyetleri ve bu partiye ilişkin genel yaklaşımı ortada. Muhalefet partilerinin HDP’yi de aralarına almaları gerektiği savunuluyor ama “Peki, niye hiçbir siyasi parti HDP ile yan yana görünmek istemiyor?” diye sormak nedense akıllara gelmiyor. Şunu unutmayalım: Bugün Türkiye’nin -kabaca rakamlarla- yüzde onu terörle mücadele adı altında devlet adına yapılan yanlışları unutmadığı için HDP’ye oy verirken geri kalan yüzde doksan da PKK’nın döktüğü kanı unutmadığı için bu partiye karşı mesafesini bir türlü kaybetmiyor. Bunun doğru bir yaklaşım olmadığını düşünebilirsiniz elbette. Ama halkın büyük çoğunluğu öyle düşünmediğine göre siyasi öngörülerinizi bu gerçeği gözeterek yapmak zorundasınız. Peki, muhalefete yöneltilen “HDP oyları olmaksızın seçimi kazanamazsınız” uyarısının bir değeri yok mu? Her vatandaşın oyu değerlidir elbette ama iktidar partilerinin şimdiki oy oranı en iyimser tahminlere göre yüzde otuz beş ile kırk arasında. En iyimser öngörüyü esas alırsak dahi, bu durumda ancak ve ancak HDP tabanının sandıkta bütünüyle Cumhur İttifakına destek vermesi durumunda dengelerin değişmesi belki mümkün olabilir. Ama bu da yalnızca aritmetik olarak mümkün. Pratik siyasette böyle bir imkânın ve ihtimalin olmadığını söylemeye gerek yok. HDP seçmenini bugün Cumhur İttifakına oy vermeye yöneltmek pek kolay bir iş olmasa gerek. Demek ki altılı masanın kaderini HDP tabanından oy alıp almaması değil, muhalefet cephesini parçalayabilecek bir siyasi deprem belirleyebilir. İktidar da bu ihtimal üzerine yapıyor bütün hesaplarını zaten.
Ahmet Taşgetiren, "HDP'nin neresi tehlikeli?" demeye getirdi. İbrahim Kiras ise, "HDP'siz de olur" mesajı verdi.

Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu'nun kurdurduğu Karar'da iki yazar HDP'yi köşesine taşıdı. Altılı ittifaktaki "HDP'ye bakanlık verme" konusuna değinen Ahmet Taşgetiren ve İbrahim Kiras, Gelecek'in ikili oynadığını gözler önüne serdi.

Ahmet Taşgetiren, "HDP'nin neresi tehlikeli?" mesajı verip şunları yazdı:

(...)

Bugün Türkiye demokrasisi “HDP’yi ne yapmalı?” sorusu etrafında kıvranıyor.

Şu andaki konforumuz, HDP’nin parlamenter sistemde olduğu gibi henüz birinci parti olup hükümet kuracak, ya da mevcut sistemde Cumhurbaşkanı adayını seçtirecek oy potansiyeline sahip olmaması… Yani farzı muhal HDP yüzde 50 artı 1 oy alabilse ve içinden bir Cumhurbaşkanı çıkarabilse sistemimiz ne yapardı?

Eh şimdilik öyle bir “tehlike!” yok. Rahat nefes alabiliriz, HDP’ye oy verenler henüz o kadar çoğalmadılar!

O kadar çoğalmadılar ama bugünkü oy varlıkları ile bile başka denklemde tehlike oluşturuyorlar.

Ya da şöyle söyleyelim: Bir yerde dururlarsa tehlike değiller, başka pozisyon seçerlerse tehlike haline geliyorlar.

HDP’ye oy veren vatandaşlar (sahi onlar da bu ülkenin vatandaşı) kendi konumlarına bakıp, hayretler içinde kalsalar yadırganmaz.

Şu pozisyonda tehlikesin, şu pozisyonda el üstünde tutuluyorsun.

Vaktiyle bizler, yani oy verip vermemek önemli değil, Refah çizgisiyle bir şekilde aidiyet kuranlar, “öz yurdunda garipsin öz vatanında parya” diye tanımlardık ülkedeki pozisyonumuzu.

HDP, Kürt vatandaşlarımızın yoğunlaştığı bir parti. Partileri hakkında bunca yazılan ve yapılanlara bakınca ne hissediyorlardır dersiniz?

Bizlere gelince, bizler, yani dünün “potansiyel tehdit” diye nitelenenler, artık yargılama pozisyonunda mı hissediyoruz kendimizi? Devletin tüm reflekslerini biz mi üstlendik? Sistemin problem olarak gördüklerini biz de problem olarak görmeye mi başladık? HDP’ye oy veren ve çoğunluğu Kürt olan vatandaşlar “Biz”e de kurulu düzenin dışlayıcı, hükmedici, güç kullanıcı aparatları olarak mı baksınlar artık?

“Biz” neyiz, kimiz sahi? CHP’nin bile mesafe koymaya çalıştığı Kemalist kodların yeniden bedenlendiği bir siyasi hadise miyiz?

HDP rakip alana mesafe koysa onunla bir derdi yok arkadaşların. Ne Kandil derdi olacak ne İmralı… Kim bilir belki “Silivri’deki” bile “Gel ekibinin başına geç” diyerek tahliye edilebilir. Yargımızın o marifetleri de olabilir pekâlâ. HDP’nin 6’lı masaya yönelik hem de tam kendi hesapları çerçevesindeki itirazları iktidarın medya dilinde çok çok sevimli bulunmuyor mu?

Öcalan’ın mahali seçimlerde ekranlara taşınan mesajı, HDP’ye sadece “tarafsız kalın” çağrısı yapmıyor muydu? Demek HDP’nin tarafsız kalması bile Öcalan’a devlet nezdinde itibar kazandırıyor.

O zaman neresi tehlike oluyor HDP’nin?

“HDP’li birine bakanlık verilir mi?”yi tartışıyoruz ya… Hadi sormaya devam edelim:

-HDP’liler Meclis’e girebilir mi? HDP’li biri Meclis Başkanvekili olabilir mi? HDP hazine yardımı alabilir mi? HDP’li birisi belediye başkanı seçilebilir mi?

Bu soruların varıp dayanacağı yer ülkenin milyonlarca insanında “HDP’ye oy verenler bu ülkede yaşayabilir mi?” şeklinde hesaplaşma duygusunun oluşmasıdır.

“Biz” dedim ya yukarda tırnak içinde, işte o “Biz” bugün empati yapma vasfını kaybedip kaybetmediği sorgulaması ile karşı karşıya.

***

Yazıyı noktalamadan Selahattin Demirtaş’ın Kobani davasındaki savunmasında yaptığı “PKK silah bırakmalı. Devlet bunu Öcalan’la görüşmeli” çağrısına temas etmek isterim. Bu çağrının “PKK silah bırakmalı” bölümü bence önemli. Bunu Demirtaş’ın yapması önemli.

“Öcalan’la görüşme” kısmı devletin hiç yapmadığı bir şey değil. Belki şu anda da yapılıyordur. Bence HDP de Demirtaş’ın bu çağrısını daha etkili biçimde meydanlara taşımalı.

İbrahim Kiras ise HDP'siz de olabileceğini savunarak şu ifadeleri kullandı:

Temel problem şu: Kimi muhalif aydınlar ve hatta bazı siyasetçiler HDP konusunda pratik zemini bulunmayan önerilerde bulunuyorlar öteden beri. “Yüzde on küsur oy almış bir parti nasıl iktidar denklemlerinin dışında tutulur” itirazından söz ediyorum. Sistemin dışında kalmanın bizzat bu partinin kendi tercihinin ve iradesinin sonucu olması gerçeği bir yana, ister katılın ister katılmayın, millet çoğunluğunun hassasiyetleri ve bu partiye ilişkin genel yaklaşımı ortada.

Muhalefet partilerinin HDP’yi de aralarına almaları gerektiği savunuluyor ama “Peki, niye hiçbir siyasi parti HDP ile yan yana görünmek istemiyor?” diye sormak nedense akıllara gelmiyor. Şunu unutmayalım: Bugün Türkiye’nin -kabaca rakamlarla- yüzde onu terörle mücadele adı altında devlet adına yapılan yanlışları unutmadığı için HDP’ye oy verirken geri kalan yüzde doksan da PKK’nın döktüğü kanı unutmadığı için bu partiye karşı mesafesini bir türlü kaybetmiyor. Bunun doğru bir yaklaşım olmadığını düşünebilirsiniz elbette. Ama halkın büyük çoğunluğu öyle düşünmediğine göre siyasi öngörülerinizi bu gerçeği gözeterek yapmak zorundasınız.

Peki, muhalefete yöneltilen “ HDP oyları olmaksızın seçimi kazanamazsınız” uyarısının bir değeri yok mu? Her vatandaşın oyu değerlidir elbette ama iktidar partilerinin şimdiki oy oranı en iyimser tahminlere göre yüzde otuz beş ile kırk arasında. En iyimser öngörüyü esas alırsak dahi, bu durumda ancak ve ancak HDP tabanının sandıkta bütünüyle Cumhur İttifakına destek vermesi durumunda dengelerin değişmesi belki mümkün olabilir. Ama bu da yalnızca aritmetik olarak mümkün. Pratik siyasette böyle bir imkânın ve ihtimalin olmadığını söylemeye gerek yok. HDP seçmenini bugün Cumhur İttifakına oy vermeye yöneltmek pek kolay bir iş olmasa gerek.

Demek ki altılı masanın kaderini HDP tabanından oy alıp almaması değil, muhalefet cephesini parçalayabilecek bir siyasi deprem belirleyebilir. İktidar da bu ihtimal üzerine yapıyor bütün hesaplarını zaten.

Habere ifade bırak !
Habere ait etiket tanımlanmamış.
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve birebirhaber.net sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.