Antalya gecelik bayan arkadaş izmir otele gelen bayan arkadaş Mersin eve gelen bayan

antalya escort yaşanmış sexs hikayeleri sexs hikayeler porno ozle

Isparta eşya depolama Kahramaraş eşya depolama Karabük eşya depolama Karaman eşya depolama Kars eşya depolama Kastamonu eşya depolama Kırıkkale eşya depolama Kırşehir eşya depolama Kilis eşya depolama Kütahya eşya depolama

Adana incall escort Alanya incall escort Anadolu yakası incall escort Ankara incall escort Antalya incall escort Ataköy incall escort Avcılar incall escort Avrupa yakası incall escort Bahçelievler incall escort Bahçeşehir incall escort Bakırköy incall escort Başiktaş incall escort Beylikdüzü incall escort Bodrum incall escort Bursa incall escort Denizli incall escort Diyarbakır incall escort Esenyurt incall escort Eskişehir incall escort Etiler incall escort Fatih incall escort Gazinatep incall escort Halkalı incall escort İstanbul incall escort İzmir incall escort İzmit incall escort Kadıköy incall escort Kayseri incall escort Kocaeli incall escort Konya incall escort Kurtköy incall escort Kuşadası incall escort Malatya incall escort Maltepe incall escort Mecidiyeköy incall escort Mersin incall escort Nişantaşı incall escort Pendik incall escort Muratpaşa incall escort Şirinevler incall escort Şişli incall escort Taksim incall escort, Ümraniye incall escort

Fincancı’yı canlı yayında yargılayın!

Gündem (Web Sitesi) - Web Sitesi | 21.10.2022 - 11:14, Güncelleme: 21.10.2022 - 11:14
 

Fincancı’yı canlı yayında yargılayın!

Yeni Akit Gazetesi Sorumlu Yazı İşleri Müdürü Ali İhsan Karahasanoğlu'nun, "Fincancı’yı, canlı yayında yargılayın.." başlıklı yazısı

Barış İçin Akademisyenler Bildirisi’ne de imza atmıştı, Şebnem Korur Fincancı.. Ne vardı o bildiride? “Türkiye Cumhuriyeti; vatandaşlarını Sur’da, Silvan’da, Nusaybin’de, Cizre’de, Silopi’de ve daha pek çok yerde haftalarca süren sokağa çıkma yasakları altında fiilen açlığa ve susuzluğa mahkûm etmekte” iftirası vardı.. Bugün Sur’da, Silvan’da, Nusaybin’de, cizre’de, PKK’nın özerklik iddiası ile evleri, sokakları işgali yok, devletin de sokağa çıkma yasağı yok.. Demek ki, sokağa çıkma yasağının sebebi Türkiye Cumhuriyeti’nin keyfi kararı değil, PKK’nın hendek operasyonları imiş.. Ama o tarihte, yüzlerce prof. etiketli üniversite öğretim üyesi, devlete o iftirayı attı.. Yetinmediler.. Bildiride şunu da söylediler: “(..) yerleşim yerlerine ancak bir savaşta kullanılacak ağır silahlarla saldırarak, yaşam hakkı, özgürlük ve güvenlik hakkı, işkence ve kötü muamele yasağı başta olmak üzere anayasa ve taraf olduğu uluslararası sözleşmeler ile koruma altına alınmış olan hemen tüm hak ve özgürlükleri ihlal etmektedir.” Bugün, o ilçelerde, bırakın o iftiradaki iddia edilen silahları, tek bir kişinin özgürlüğü kısıtlanıyor mu? Hayır.. Demek ki sorun devlette değil, PKK terör örgütünde imiş.. Bir ilçeyi işgal ettiklerini ilan edip, orada terör estirirlerse.. Devlet de o ilçede huzuru sağlamak için, operasyon yapmak zorunda kalırmış.. Ama şu çok önemli: “Ancak bir savaşta kullanılacak ağır silahlarla saldırarak..” Hendek operasyonlarında, sivil insanların zarar görmemesi için kendi canlarını tehlikeye atan güvenlik görevlilerinden 797 şehit vermiş devlete, “Ancak bir savaşta kullanılacak silahla halka saldırıldı” iftirası atılıyor.. Ve bu iftirayı atanlar, Anayasa Mahkemesi kararı ile beraat ettiriliyorlar.. Yetinilmiyor.. O isimler, CHP+İP+HDP+vs oluşturduğu ittifakın estirdiği rüzgar ile, el üstünde tutuluyorlar.. Seçim sonrasında hepsinin görevlerine iade edileceği ilan ediliyor.. Türk Tabipleri Birliği Başkanlığı ile ödüllendiriliyorlar.. Sonra ne oluyor? Şebnem Korur Fincancı, PKK’nın yandaş medyasına açıklama yapıyor.. Türkiye’nin, terör örgütü PKK’ya karşı operasyonlarda,  “Uluslararası düzeyde yasaklanmış bombalar ve zehirli gazlar üreten kimyasal silahlar” kullandığı iftirasını atıyor.. Bir doktora, telefon edip, “Şu şu şikayetlerim var, bir teşhiste bulunur musunuz” dediğinizde.. Sıradan bir baş ağırınız bile olsa. Sıradan bir mide ağrınız da olsa.. “Sizi görmeden, muayene etmeden, bir şey diyemem” cevabı alırsınız.. Aspirin tavsiye etmekten bile kaçınmak gerektiğini söyleyen doktorların meslek odasının başındaki profesör hanım ise, kendisine izlettirilen iki tane video görüntüsü üzerinden, hemen tespitini yapıyor: “Görüntüleri daha önce de incelemiştim, belli ki sinir sistemini doğrudan tutan toksik gazlardan biri kullanılmış durumda. Her ne kadar kullanılması yasak ise de ne yazık ki bu silahların çatışmaların kullanıldığını görüyoruz.” Videonun arka planında ne var, bilinmiyor.. Gerçek mi, rol mü yapılıyor, bilinmiyor.. Şahıslar kim bilinmiyor.. Şahıslara kendi yandaşları bir müdahale yapmış mı, bilinmiyor.. Ama TTB Başkanı hemen tespitini yapıyor: “Sinir sistemini doğrudan tutan toksik gazlardan biri kullanılmış.” Hani gazın adını da verecek de.. O kadarından utanıyor.. Devam ediyor Fincancı: “Uluslararası sözleşmelerin uygulanması ve kimyasal silahların kullanımını yasaklayan Cenevre Sözleşmesi kapsamında böyle bir iddia ortaya çıktığında nasıl bir araştırma yapılacağı da Minnesota Protokolü’nün ilkelerinin ele alınması gerekiyor.” Tam bu noktada.. Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı ceza soruşturması açıldığını duyuruyor. 3713 sayılı kanunun 7/2 maddedeki, terör örgütü propagandasından ve Türk Ceza Kanunu 301’deki devleti aşağılamadan soruşturma açıldığı belirtilmiş. 3713’deki ceza şu: “bir yıldan beş yıla kadar.” Bu suçun basın ve yayın yolu ile işlenmesi halinde, verilecek ceza yarı oranında artırılıyor. Yani olsun olsun 1,5 yıl.. 301’deki ceza ise sadece 6 ay.. Oysa, TCK 301’den soruşturma açılsa.. TSK’ya, kamu görevlilerine iftiradan ceza soruşturması açılsa.. Ceza bir yıl.. “Delil uydurarak” ağırlaştırıcı sebebi de eklenince oluyor 1,5 yıl.. Ama bu suçtan yargılama yaptığınızda, soracaksınız muhatabınıza.. “Video görüntüsü üzerinden kimyasal silah tespitini nasıl yaptınız?” Soracaksınız ve 85 milyona, canlı olarak seyrettireceksiniz. Duruşma salonuna, bir de tıp profesörünü bilirkişi olarak koyacaksınız.. İlaveten soracaksınız.. “Uluslararası sözleşmelerde, devletin askerine kurşun sıkmak serbest mi?” Tekrar soracaksınız: “Terör örgütü PKK’nın Güngören’de, Kayseri’de, Ankara’da, Küçükçekmece’de patlattığı bombalar, aslında bir kimyasal malzemeden oluşmuyor mu?” Yok öyle.. Sivil insanlara karşı, çoluk-çocuk demeden toplu insan ölümüne sebep olan vahşi kimyasalları öne sürüp.. Üç tane teröristi etkisiz hale getirmek için, önce “Teslim olun” çağrısı bile yapıldığı halde.. Teslim olmayanlar yönelik kullanılan devletin güvenlik güçlerinin elindeki meşru silahları, “Kimyasal gaz” diye tanımlayıp, terör örgütüne can simidi olmaya çalışmak.. Yok öyle, Aybüke öğretmenin öldürülmesindeki bomba hakkında iki kelime etmeden. Muhammed Safitürk Kaymakamı şehit eden bomba hakkında tek kelime etmeden.. Dağın tepesinde, ellerinde silah ile, asker vurmak için didinen teröristlerden yana olduğunu göstermek için, “Kimyasal silahla saldırılıyor” iftiralarını atmak.. Canlı yayın şeklinde gösterilecek duruşmada, bu hanıma bunlar sorulacak.. Cevaplarını Türkiye izleyecek.. Dünya izleyecek.. Ki, rezil olsunlar.. 1,5 yıl hapis ne ki? Cezaevinde bile kalınmıyor.. Önemli olan, bunların gerçek yüzlerinin, kamuoyu tarafından bilinmesi.. Ki, PKK terör örgütüne can simidi atanlar.. Terör örgütüne can simidi atanları iktidarlarında hemen üniversitelere geri döndüreceklerini ilan edenler.. Onları illegal metotlarla maaşa bağlayanlar.. Bu halk tarafından bilinsin.. Tanınsın.. Bu vesile ile, İyi Parti’nin çakma ülkücülerine bir daha seslenelim.. Şebnem Fincancı, iktidarınızda, Galatasaray Üniversitesi’nde ders vermeye tekrar başlayacak mı? CHP Genel Başkanı öyle diyor.. CHP’nin ulusalcılarına soruyorum..  Fincancı’nın son açıklaması ve KHK’lılar konusunda partinizin “göreve iade” açıklaması hakkında ne diyorsunuz?
Yeni Akit Gazetesi Sorumlu Yazı İşleri Müdürü Ali İhsan Karahasanoğlu'nun, "Fincancı’yı, canlı yayında yargılayın.." başlıklı yazısı

Barış İçin Akademisyenler Bildirisi’ne de imza atmıştı, Şebnem Korur Fincancı..

Ne vardı o bildiride?

“Türkiye Cumhuriyeti; vatandaşlarını Sur’da, Silvan’da, Nusaybin’de, Cizre’de, Silopi’de ve daha pek çok yerde haftalarca süren sokağa çıkma yasakları altında fiilen açlığa ve susuzluğa mahkûm etmekte” iftirası vardı..

Bugün Sur’da, Silvan’da, Nusaybin’de, cizre’de, PKK’nın özerklik iddiası ile evleri, sokakları işgali yok, devletin de sokağa çıkma yasağı yok..

Demek ki, sokağa çıkma yasağının sebebi Türkiye Cumhuriyeti’nin keyfi kararı değil, PKK’nın hendek operasyonları imiş..

Ama o tarihte, yüzlerce prof. etiketli üniversite öğretim üyesi, devlete o iftirayı attı..

Yetinmediler.. Bildiride şunu da söylediler:

“(..) yerleşim yerlerine ancak bir savaşta kullanılacak ağır silahlarla saldırarak, yaşam hakkı, özgürlük ve güvenlik hakkı, işkence ve kötü muamele yasağı başta olmak üzere anayasa ve taraf olduğu uluslararası sözleşmeler ile koruma altına alınmış olan hemen tüm hak ve özgürlükleri ihlal etmektedir.”

Bugün, o ilçelerde, bırakın o iftiradaki iddia edilen silahları, tek bir kişinin özgürlüğü kısıtlanıyor mu?

Hayır..

Demek ki sorun devlette değil, PKK terör örgütünde imiş..

Bir ilçeyi işgal ettiklerini ilan edip, orada terör estirirlerse..

Devlet de o ilçede huzuru sağlamak için, operasyon yapmak zorunda kalırmış..

Ama şu çok önemli:

“Ancak bir savaşta kullanılacak ağır silahlarla saldırarak..”

Hendek operasyonlarında, sivil insanların zarar görmemesi için kendi canlarını tehlikeye atan güvenlik görevlilerinden 797 şehit vermiş devlete, “Ancak bir savaşta kullanılacak silahla halka saldırıldı” iftirası atılıyor..

Ve bu iftirayı atanlar, Anayasa Mahkemesi kararı ile beraat ettiriliyorlar..

Yetinilmiyor..

O isimler, CHP+İP+HDP+vs oluşturduğu ittifakın estirdiği rüzgar ile, el üstünde tutuluyorlar..

Seçim sonrasında hepsinin görevlerine iade edileceği ilan ediliyor..

Türk Tabipleri Birliği Başkanlığı ile ödüllendiriliyorlar..

Sonra ne oluyor?

Şebnem Korur Fincancı, PKK’nın yandaş medyasına açıklama yapıyor..

Türkiye’nin, terör örgütü PKK’ya karşı operasyonlarda,  “Uluslararası düzeyde yasaklanmış bombalar ve zehirli gazlar üreten kimyasal silahlar” kullandığı iftirasını atıyor..

Bir doktora, telefon edip, “Şu şu şikayetlerim var, bir teşhiste bulunur musunuz” dediğinizde..

Sıradan bir baş ağırınız bile olsa.

Sıradan bir mide ağrınız da olsa..

“Sizi görmeden, muayene etmeden, bir şey diyemem” cevabı alırsınız..

Aspirin tavsiye etmekten bile kaçınmak gerektiğini söyleyen doktorların meslek odasının başındaki profesör hanım ise, kendisine izlettirilen iki tane video görüntüsü üzerinden, hemen tespitini yapıyor:

“Görüntüleri daha önce de incelemiştim, belli ki sinir sistemini doğrudan tutan toksik gazlardan biri kullanılmış durumda. Her ne kadar kullanılması yasak ise de ne yazık ki bu silahların çatışmaların kullanıldığını görüyoruz.”

Videonun arka planında ne var, bilinmiyor..

Gerçek mi, rol mü yapılıyor, bilinmiyor..

Şahıslar kim bilinmiyor..

Şahıslara kendi yandaşları bir müdahale yapmış mı, bilinmiyor..

Ama TTB Başkanı hemen tespitini yapıyor:

“Sinir sistemini doğrudan tutan toksik gazlardan biri kullanılmış.”

Hani gazın adını da verecek de..

O kadarından utanıyor..

Devam ediyor Fincancı:

Uluslararası sözleşmelerin uygulanması ve kimyasal silahların kullanımını yasaklayan Cenevre Sözleşmesi kapsamında böyle bir iddia ortaya çıktığında nasıl bir araştırma yapılacağı da Minnesota Protokolü’nün ilkelerinin ele alınması gerekiyor.”

Tam bu noktada..

Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı ceza soruşturması açıldığını duyuruyor.

3713 sayılı kanunun 7/2 maddedeki, terör örgütü propagandasından ve Türk Ceza Kanunu 301’deki devleti aşağılamadan soruşturma açıldığı belirtilmiş.

3713’deki ceza şu: “bir yıldan beş yıla kadar.”

Bu suçun basın ve yayın yolu ile işlenmesi halinde, verilecek ceza yarı oranında artırılıyor. Yani olsun olsun 1,5 yıl..

301’deki ceza ise sadece 6 ay..

Oysa, TCK 301’den soruşturma açılsa..

TSK’ya, kamu görevlilerine iftiradan ceza soruşturması açılsa..

Ceza bir yıl.. “Delil uydurarak” ağırlaştırıcı sebebi de eklenince oluyor 1,5 yıl..

Ama bu suçtan yargılama yaptığınızda, soracaksınız muhatabınıza..

“Video görüntüsü üzerinden kimyasal silah tespitini nasıl yaptınız?”

Soracaksınız ve 85 milyona, canlı olarak seyrettireceksiniz.

Duruşma salonuna, bir de tıp profesörünü bilirkişi olarak koyacaksınız..

İlaveten soracaksınız..

“Uluslararası sözleşmelerde, devletin askerine kurşun sıkmak serbest mi?”

Tekrar soracaksınız:

“Terör örgütü PKK’nın Güngören’de, Kayseri’de, Ankara’da, Küçükçekmece’de patlattığı bombalar, aslında bir kimyasal malzemeden oluşmuyor mu?”

Yok öyle..

Sivil insanlara karşı, çoluk-çocuk demeden toplu insan ölümüne sebep olan vahşi kimyasalları öne sürüp..

Üç tane teröristi etkisiz hale getirmek için, önce “Teslim olun” çağrısı bile yapıldığı halde..

Teslim olmayanlar yönelik kullanılan devletin güvenlik güçlerinin elindeki meşru silahları, “Kimyasal gaz” diye tanımlayıp, terör örgütüne can simidi olmaya çalışmak..

Yok öyle, Aybüke öğretmenin öldürülmesindeki bomba hakkında iki kelime etmeden.

Muhammed Safitürk Kaymakamı şehit eden bomba hakkında tek kelime etmeden..

Dağın tepesinde, ellerinde silah ile, asker vurmak için didinen teröristlerden yana olduğunu göstermek için, “Kimyasal silahla saldırılıyor” iftiralarını atmak..

Canlı yayın şeklinde gösterilecek duruşmada, bu hanıma bunlar sorulacak..

Cevaplarını Türkiye izleyecek..

Dünya izleyecek..

Ki, rezil olsunlar..

1,5 yıl hapis ne ki? Cezaevinde bile kalınmıyor.. Önemli olan, bunların gerçek yüzlerinin, kamuoyu tarafından bilinmesi..

Ki, PKK terör örgütüne can simidi atanlar.. Terör örgütüne can simidi atanları iktidarlarında hemen üniversitelere geri döndüreceklerini ilan edenler..

Onları illegal metotlarla maaşa bağlayanlar..

Bu halk tarafından bilinsin.. Tanınsın..

Bu vesile ile, İyi Parti’nin çakma ülkücülerine bir daha seslenelim..

Şebnem Fincancı, iktidarınızda, Galatasaray Üniversitesi’nde ders vermeye tekrar başlayacak mı?

CHP Genel Başkanı öyle diyor..

CHP’nin ulusalcılarına soruyorum.. 

Fincancı’nın son açıklaması ve KHK’lılar konusunda partinizin “göreve iade” açıklaması hakkında ne diyorsunuz?

Habere ifade bırak !
Habere ait etiket tanımlanmamış.
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve birebirhaber.net sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.