Antalya gecelik bayan arkadaş izmir otele gelen bayan arkadaş Mersin eve gelen bayan

antalya escort yaşanmış sexs hikayeleri sexs hikayeler porno ozle

Isparta eşya depolama Kahramaraş eşya depolama Karabük eşya depolama Karaman eşya depolama Kars eşya depolama Kastamonu eşya depolama Kırıkkale eşya depolama Kırşehir eşya depolama Kilis eşya depolama Kütahya eşya depolama

Adana incall escort Alanya incall escort Anadolu yakası incall escort Ankara incall escort Antalya incall escort Ataköy incall escort Avcılar incall escort Avrupa yakası incall escort Bahçelievler incall escort Bahçeşehir incall escort Bakırköy incall escort Başiktaş incall escort Beylikdüzü incall escort Bodrum incall escort Bursa incall escort Denizli incall escort Diyarbakır incall escort Esenyurt incall escort Eskişehir incall escort Etiler incall escort Fatih incall escort Gazinatep incall escort Halkalı incall escort İstanbul incall escort İzmir incall escort İzmit incall escort Kadıköy incall escort Kayseri incall escort Kocaeli incall escort Konya incall escort Kurtköy incall escort Kuşadası incall escort Malatya incall escort Maltepe incall escort Mecidiyeköy incall escort Mersin incall escort Nişantaşı incall escort Pendik incall escort Muratpaşa incall escort Şirinevler incall escort Şişli incall escort Taksim incall escort, Ümraniye incall escort

Sen ne utanmaz birisin be Uğur Dündar!

Gündem (Web Sitesi) - Web Sitesi | 14.12.2022 - 11:59, Güncelleme: 14.12.2022 - 11:59
 

Sen ne utanmaz birisin be Uğur Dündar!

Erbakan Hoca olsa "Hadi oradan" derdi

Vaktiyle, Refahyol’un devrilmesi için Apoletli Medya’da en fazla gayret sarf edenler arasında yer alan Uğur Dündar, milleti enayi yerine koyup Necmettin Erbakan güzellemesi yaptı. 14 Mart 2012’de “28 Şubat dönemindeki tüm haberlerin altına bugün de tereddütsüz imza atarım. Vicdanen o kadar rahatım ki; duvara yatak resmi yapar, karşısına geçip mışıl mışıl uyurum…” ifadelerini kullanan utanmaz Dündar, şimdi 28 Şubat'ın en büyük mağduru Erbakan Hoca'yı yerlere göklere sığdıramadı.  İşte ikiyüzlü Dündar'ın Sözcü gazetesindeki "İstanbul Teknik Üniversitesi Gümüşsuyu Yerleşkesi’ne Necmettin Erbakan’ın adı neden verildi?.." başlıklı o ibretlik yazısı: "İstanbul Teknik Üniversitesi (İTÜ) Senatosu, tarihi Gümüşsuyu Yerleşkesi'ne 2011 yılında vefat eden Prof. Dr. Necmettin Erbakan'ın adını verdi. Bu kararı yadırgayanlar, hatta eleştirenler olabilir. Ancak merhum Erbakan ile İTÜ arasındaki çok güçlü bağı yakından bilen biri olarak ben, hiç yadırgamadım, hatta gecikmiş bir karar olarak yorumladım. Nedenini anlatayım: 90'lı yılların ilk yarısı… O tarihte TRT İstanbul Televizyonu'na, Vedat Tayyar Erdamar arkadaşımla birlikte “İşte Hayatınız” programını hazırlayıp sunuyorum. Programda siyaset, iş, sanat, medya ve spor dünyasının ünlü isimleri, örneğin 9. Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel, SHP Genel Başkanı Prof. Dr. Erdal İnönü, Koç Holding'in kurucusu, ülkemizde ticaret ve sanayileşmenin öncüsü Vehbi Koç, Sabancı topluluğunun her şeyi Sakıp Sabancı, tiyatromuzun dünyaca değerli yıldızı Yıldız Kenter ve Türk futbolunun “Taçsız Kralı” Metin Oktay, hayatlarının en özel ve daha önce hiç duyulmamış anılarını paylaşıyor ve yıllardır görmedikleri dostlarıyla bir araya geliyorlar. Sürpriz buluşmaların yarattığı dramatik anlar ve tanıkların dile getirdiği çarpıcı anekdotlar nedeniyle “İşte Hayatınız”, kısa sürede TRT'nin büyük beğeniyle izlenen “unutulmaz” programları arasındaki yerini alıyor. Dönemin Refah Partisi Genel Başkanı Prof. Dr. Necmettin Erbakan'ın hayatını anlattığımız bölüm ise, en renkli, en çarpıcı  “İşte Hayatınız”lardan biri oluyor. Nedenine gelince… Merhum Erbakan, İstanbul Erkek Lisesi'ni birincilikle bitiriyor. O yıllarda lise birincileri istedikleri üniversiteye sınavsız giriyorlar. Ancak o bunu kabul etmiyor. Sınav sonucunda İstanbul Teknik Üniversitesi Makine Mühendisliği bölümüne ikinci sınıftan başlıyor. Okulu tarihindeki en yüksek derece olan 3,98 ortalamayla bitirdiği için, hiç beklemeden asistan oluyor ve yaşıtı öğrencilere ders vermeye başlıyor. Devletimiz daha sonra onu, Almanya'ya, Aachen Teknik Üniversitesi'ne gönderiyor. Prof. Erbakan, günümüzde de Almanya'nın en saygın üniversitelerinden biri olma özelliğini koruyan bu okulun o günkü durumunu “İşte Hayatınız” programında şöyle anlatıyor: “Ülke 2. Dünya Savaşı'nın enkazını kaldırmaya uğraşıyordu. Her yer yıkık döküktü. Üniversitenin camları bile kırıktı. O nedenle laboratuvarımızı ancak bir garajda kurabilmiştik. Almanlar çok zor koşullarda yaşamalarına rağmen, olağanüstü bir tempoda çalışıyor, bilim insanlarının bilgi ve birikimlerinden yararlanıp, hızla makine üreten ağır sanayi yatırımlarına yöneliyorlardı. İşte savaş sonrasının mucizevi Alman kalkınmasının altında bu milli ve özverili anlayış yatıyordu…” Aynı yıllarda Türkiye'ye Marshall Yardımı başlıyor. ABD, envanterden çıkarılmak üzere olan bazı silah, askeri araç-gereç ve uçakları, bu kapsamda bize hibe ediyor. Böylece Vecihi Hürkuş ve Nuri Demirağ'ın, Atatürk'ün emriyle kurdukları yerli uçak fabrikası kapatılıyor. Dönemin Hava Kuvvetleri Komutanı, kapatma gerekçesini anlatırken “Amerikan yardımından bedava uçak almak dururken uçak fabrikanıza sipariş verirsem, yarın bu millet beni asar” diyor!.. Prof. Erbakan, Almanya'daki çalışmalarına devam ederken ünlü Leopard tanklarına motor üreten Deutz Motor Fabrikası'na davet ediliyor. Burada yaptığı buluşla, o güne kadar bir türlü çözülemeyen tank motorlarındaki ısınma-soğutma sorununun giderilmesini sağlıyor. Gönlünden ise hem benzin, hem de motorinle çalışan bir motoru ilk kez üreten bilim insanı olmak geçiyor… Türkiye'ye döndükten sonra akademik basamakları hızla tırmanarak profesör oluyor. Profesör Erbakan her fırsatta Türkiye'nin tıpkı Almanya'ya benzer bir ağır sanayi hamlesi yapması gerektiğini, aksi takdirde hep dışa bağımlı ve emperyalizmin kıskacındaki bir tüketim toplumu olarak kalacağını söylüyor. Türkiye'nin ilk yerli motoru olan “Gümüş Motor” projesini hayata geçirdiği gibi, 27 Mayıs'tan sonra askerlerin isteğiyle üretilen tümüyle yerli ve milli “Devrim” otomobilinin fikir babalığını da yapıyor. İşte Hayatınız programına konuk olan Aachen Üniversitesi'nden bilim insanı arkadaşı “O, siyasete atılmayıp, bilimsel çalışmalar yapmayı tercih etmiş olsa, dahiyane buluşlarıyla  insanlık tarihinde ölümsüz bir isim olarak yer alırdı” diyor. Erbakan, gerek merhum Bülent Ecevit'in kurduğu hükümette Başbakan Yardımcısı olduğu, gerekse Demirel'in Başbakanlığındaki Milliyetçi Cephe Hükümetlerinde görev aldığı yıllarda Doğu-Güneydoğu'nun kalkınması ve büyük göç hareketinin durdurulması amacıyla, birçok fabrikanın temelini atıyor. Ancak daha sonra bu hamlenin arkası gelmiyor ve o temeller üzerinde hayal ettiği fabrikalar yükselemiyor. Profesör Erbakan'ın gayretleriyle kurulan tesisler arasında Ilgın, Afyonkarahisar ve Elbistan şeker fabrikaları yer alıyor. Necmettin Erbakan'ın dünya görüşüne ve siyasi anlayışına çok uzak biriyim. Ancak hayatını incelemiş ve kendisinin de çok beğendiği anlatımla ekrana getirmiş bir gazeteci olarak, bu deha düzeyindeki beyinden, Türkiye'nin kalkınmasında yeterince yararlanılmadığına, hatta iktidardaki öğrencilerinin bile onun bu yönünü iyi anlayamadıklarına inanıyorum!.. O nedenle İstanbul Teknik Üniversitesi Senatosu'nun çok yerinde, hatta gecikmiş bir karar aldığını düşünüyorum."
Erbakan Hoca olsa "Hadi oradan" derdi

Vaktiyle, Refahyol’un devrilmesi için Apoletli Medya’da en fazla gayret sarf edenler arasında yer alan Uğur Dündar, milleti enayi yerine koyup Necmettin Erbakan güzellemesi yaptı.

14 Mart 2012’de “28 Şubat dönemindeki tüm haberlerin altına bugün de tereddütsüz imza atarım. Vicdanen o kadar rahatım ki; duvara yatak resmi yapar, karşısına geçip mışıl mışıl uyurum…” ifadelerini kullanan utanmaz Dündar, şimdi 28 Şubat'ın en büyük mağduru Erbakan Hoca'yı yerlere göklere sığdıramadı. 

İşte ikiyüzlü Dündar'ın Sözcü gazetesindeki "İstanbul Teknik Üniversitesi Gümüşsuyu Yerleşkesi’ne Necmettin Erbakan’ın adı neden verildi?.." başlıklı o ibretlik yazısı:

"İstanbul Teknik Üniversitesi (İTÜ) Senatosu, tarihi Gümüşsuyu Yerleşkesi'ne 2011 yılında vefat eden Prof. Dr. Necmettin Erbakan'ın adını verdi. Bu kararı yadırgayanlar, hatta eleştirenler olabilir. Ancak merhum Erbakan ile İTÜ arasındaki çok güçlü bağı yakından bilen biri olarak ben, hiç yadırgamadım, hatta gecikmiş bir karar olarak yorumladım.

Nedenini anlatayım:

90'lı yılların ilk yarısı…

O tarihte TRT İstanbul Televizyonu'na, Vedat Tayyar Erdamar arkadaşımla birlikte “İşte Hayatınız” programını hazırlayıp sunuyorum.

Programda siyaset, iş, sanat, medya ve spor dünyasının ünlü isimleri, örneğin 9. Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel, SHP Genel Başkanı Prof. Dr. Erdal İnönü, Koç Holding'in kurucusu, ülkemizde ticaret ve sanayileşmenin öncüsü Vehbi Koç, Sabancı topluluğunun her şeyi Sakıp Sabancı, tiyatromuzun dünyaca değerli yıldızı Yıldız Kenter ve Türk futbolunun “Taçsız Kralı” Metin Oktay, hayatlarının en özel ve daha önce hiç duyulmamış anılarını paylaşıyor ve yıllardır görmedikleri dostlarıyla bir araya geliyorlar.

Sürpriz buluşmaların yarattığı dramatik anlar ve tanıkların dile getirdiği çarpıcı anekdotlar nedeniyle “İşte Hayatınız”, kısa sürede TRT'nin büyük beğeniyle izlenen “unutulmaz” programları arasındaki yerini alıyor.

Dönemin Refah Partisi Genel Başkanı Prof. Dr. Necmettin Erbakan'ın hayatını anlattığımız bölüm ise, en renkli, en çarpıcı  “İşte Hayatınız”lardan biri oluyor.

Nedenine gelince…

Merhum Erbakan, İstanbul Erkek Lisesi'ni birincilikle bitiriyor.

O yıllarda lise birincileri istedikleri üniversiteye sınavsız giriyorlar. Ancak o bunu kabul etmiyor. Sınav sonucunda İstanbul Teknik Üniversitesi Makine Mühendisliği bölümüne ikinci sınıftan başlıyor. Okulu tarihindeki en yüksek derece olan 3,98 ortalamayla bitirdiği için, hiç beklemeden asistan oluyor ve yaşıtı öğrencilere ders vermeye başlıyor.

Devletimiz daha sonra onu, Almanya'ya, Aachen Teknik Üniversitesi'ne gönderiyor. Prof. Erbakan, günümüzde de Almanya'nın en saygın üniversitelerinden biri olma özelliğini koruyan bu okulun o günkü durumunu “İşte Hayatınız” programında şöyle anlatıyor:

“Ülke 2. Dünya Savaşı'nın enkazını kaldırmaya uğraşıyordu. Her yer yıkık döküktü. Üniversitenin camları bile kırıktı. O nedenle laboratuvarımızı ancak bir garajda kurabilmiştik. Almanlar çok zor koşullarda yaşamalarına rağmen, olağanüstü bir tempoda çalışıyor, bilim insanlarının bilgi ve birikimlerinden yararlanıp, hızla makine üreten ağır sanayi yatırımlarına yöneliyorlardı. İşte savaş sonrasının mucizevi Alman kalkınmasının altında bu milli ve özverili anlayış yatıyordu…”

Aynı yıllarda Türkiye'ye Marshall Yardımı başlıyor. ABD, envanterden çıkarılmak üzere olan bazı silah, askeri araç-gereç ve uçakları, bu kapsamda bize hibe ediyor. Böylece Vecihi Hürkuş ve Nuri Demirağ'ın, Atatürk'ün emriyle kurdukları yerli uçak fabrikası kapatılıyor. Dönemin Hava Kuvvetleri Komutanı, kapatma gerekçesini anlatırken “Amerikan yardımından bedava uçak almak dururken uçak fabrikanıza sipariş verirsem, yarın bu millet beni asar” diyor!..

Prof. Erbakan, Almanya'daki çalışmalarına devam ederken ünlü Leopard tanklarına motor üreten Deutz Motor Fabrikası'na davet ediliyor. Burada yaptığı buluşla, o güne kadar bir türlü çözülemeyen tank motorlarındaki ısınma-soğutma sorununun giderilmesini sağlıyor.

Gönlünden ise hem benzin, hem de motorinle çalışan bir motoru ilk kez üreten bilim insanı olmak geçiyor…

Türkiye'ye döndükten sonra akademik basamakları hızla tırmanarak profesör oluyor. Profesör Erbakan her fırsatta Türkiye'nin tıpkı Almanya'ya benzer bir ağır sanayi hamlesi yapması gerektiğini, aksi takdirde hep dışa bağımlı ve emperyalizmin kıskacındaki bir tüketim toplumu olarak kalacağını söylüyor.

Türkiye'nin ilk yerli motoru olan “Gümüş Motor” projesini hayata geçirdiği gibi, 27 Mayıs'tan sonra askerlerin isteğiyle üretilen tümüyle yerli ve milli “Devrim” otomobilinin fikir babalığını da yapıyor.

İşte Hayatınız programına konuk olan Aachen Üniversitesi'nden bilim insanı arkadaşı “O, siyasete atılmayıp, bilimsel çalışmalar yapmayı tercih etmiş olsa, dahiyane buluşlarıyla  insanlık tarihinde ölümsüz bir isim olarak yer alırdı” diyor.

Erbakan, gerek merhum Bülent Ecevit'in kurduğu hükümette Başbakan Yardımcısı olduğu, gerekse Demirel'in Başbakanlığındaki Milliyetçi Cephe Hükümetlerinde görev aldığı yıllarda Doğu-Güneydoğu'nun kalkınması ve büyük göç hareketinin durdurulması amacıyla, birçok fabrikanın temelini atıyor. Ancak daha sonra bu hamlenin arkası gelmiyor ve o temeller üzerinde hayal ettiği fabrikalar yükselemiyor.

Profesör Erbakan'ın gayretleriyle kurulan tesisler arasında Ilgın, Afyonkarahisar ve Elbistan şeker fabrikaları yer alıyor.

Necmettin Erbakan'ın dünya görüşüne ve siyasi anlayışına çok uzak biriyim. Ancak hayatını incelemiş ve kendisinin de çok beğendiği anlatımla ekrana getirmiş bir gazeteci olarak, bu deha düzeyindeki beyinden, Türkiye'nin kalkınmasında yeterince yararlanılmadığına, hatta iktidardaki öğrencilerinin bile onun bu yönünü iyi anlayamadıklarına inanıyorum!..

O nedenle İstanbul Teknik Üniversitesi Senatosu'nun çok yerinde, hatta gecikmiş bir karar aldığını düşünüyorum."

Habere ifade bırak !
Habere ait etiket tanımlanmamış.
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve birebirhaber.net sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.