Antalya gecelik bayan arkadaş izmir otele gelen bayan arkadaş Mersin eve gelen bayan

antalya escort yaşanmış sexs hikayeleri sexs hikayeler porno ozle

Isparta eşya depolama Kahramaraş eşya depolama Karabük eşya depolama Karaman eşya depolama Kars eşya depolama Kastamonu eşya depolama Kırıkkale eşya depolama Kırşehir eşya depolama Kilis eşya depolama Kütahya eşya depolama

Adana incall escort Alanya incall escort Anadolu yakası incall escort Ankara incall escort Antalya incall escort Ataköy incall escort Avcılar incall escort Avrupa yakası incall escort Bahçelievler incall escort Bahçeşehir incall escort Bakırköy incall escort Başiktaş incall escort Beylikdüzü incall escort Bodrum incall escort Bursa incall escort Denizli incall escort Diyarbakır incall escort Esenyurt incall escort Eskişehir incall escort Etiler incall escort Fatih incall escort Gazinatep incall escort Halkalı incall escort İstanbul incall escort İzmir incall escort İzmit incall escort Kadıköy incall escort Kayseri incall escort Kocaeli incall escort Konya incall escort Kurtköy incall escort Kuşadası incall escort Malatya incall escort Maltepe incall escort Mecidiyeköy incall escort Mersin incall escort Nişantaşı incall escort Pendik incall escort Muratpaşa incall escort Şirinevler incall escort Şişli incall escort Taksim incall escort, Ümraniye incall escort

Keseleri doldukça yürekleri kapandı!

Gündem (Web Sitesi) - Web Sitesi | 15.06.2023 - 10:57, Güncelleme: 15.06.2023 - 10:57
 

Keseleri doldukça yürekleri kapandı!

Zekeriya Say'ın köşe yazısı...

27 Aralık 1939’da meydana gelen 7.9 şiddetindeki Erzincan depreminde tam 116 bin bina yerle bir oldu. Depremde 32 bin 962 kişi öldü. 100 binden fazla vatandaş da yaralandı. Yaralıların çoğu eksi 20 dereceye varan soğuk nedeniyle donarak, kimi de devrilen sobalardan çıkan yangınlarda yanarak can verdi. Depremden kurtulanlar ise adeta moloz yığınına dönen kentte, kışın ortasında, aç ve açıkta kalmıştı. Cezaevinden topladığı mahkûmlarla kurtarma çalışmalarını yürüten dönemin İsmet İnönü iktidarı, depremzedelere yardım olarak ise sadece 8’er adet çivi verdi. Dünyanın muhtelif bölgelerinden Erzincanlı depremzedelere yağan yardımlar ise çoğu zaman felaketzedelerin eline bile ulaşmadı. Örneğin, kadınlar için Amerika’dan gönderilen kıyafetler, o günkü Kızılay yönetimi vasıtasıyla Ankara sosyetesine satıldı.  Şair Nazım Hikmet, yoksulluktan bütün memleketin kan ağladığı dönemde gerçekleşen korkunç felaket sonrası yazdığı “Kara Haber” şiirinde,  “Kesemden verecek şeyim yok, yüreğimden verdim” sözleriyle, ülkede her alanda yaşanan sefaleti mısralara döktü. Malum zihniyetin iktidarında yaşanan en şiddetli depremlerden biri de 17 Ağustos 1999’da gerçekleşti. Marmara Depremi’nde gerçekleşen 7.4 büyüklüğündeki depremde, resmi rakamlara göre 17 bin 480 kişi hayatını kaybetti.  Depremin olduğu dakikalarda devletin radyosu TRT’de otomatiğe bağlamış şekilde şarkılar çalarken… Almanya-İsrail-Belçika hükümetleri, hazır olan kurtarma ekiplerini göndermek için mışıl mışıl uyuyan dönemin Başbakan Bülent Ecevit’in uyanmasını bekliyordu.  28 Şubat cuntacıları tarafından “irticaî kuruluşlar” diye yaftalanan İslami STK’lar ve Milli Görüş yönetimindeki Ankara Büyükşehir Belediyesi ile Kayseri Büyükşehir Belediyesi olmasa, depremzedelerin hali perişandı.  Yakınlarını kaybeden felaketzedeler Kızılay’ın sattığı kefenin parasını bulmak için kara kara düşünürken, “Karaoğlan” lakaplı Ecevit, gelen yardım paralarıyla memurların maaşlarını ödüyordu. Herkesin “Nerede bu devlet” diye inlediği günlerde, bu kez sanat camiası önemli bir rol üstleniyordu. TRT ekranları, “köpek bakımı” ile ilgili programlar yayınlarken… Universal Müzik Türkiye, İstanbul Plak, İdobay, Sony Müzik, BMG Türkiye, EMI Türkiye, Ulus Plak, Foneks, Raks, Mesam, MSG, Müyap ve İmaj gibi dev müzik şirketleri, depremzedelere katkı sağlamak amacıyla “Elele” adını taşıyan geniş kapsamlı bir yardım organizasyonu gerçekleştirdi.  Ecevit iktidarına güvenmeyen organizasyon yetkilileri, toplanacak fonun nereye harcanacağını denetlemesi için Price/Waterhouse/Coopers isimli uluslararası danışmanlık şirketleriyle anlaştı. Sanat yaşamına Türkiye’de devam eden İsrailli şarkıcı Linet ise, Tel Aviv’e giderek felaketzedelere yardım sağlamak amacıyla İsrail’in birinci kanalında yardım programı düzenledi. Zülfü Livaneli, Yunanistan’ın ünlü sanatçıları Mikis Theodorakis ve Maria Faranduri ile Atina’da konser vererek, kan bağışı ve yardım topladı. Müslüman olduktan sonra Yusuf İslam adını alan eski Rock sanatçısı Cat Stevens, Yalova ve Adapazarı’na gelerek yardım için elindeki tüm imkânları kullanacağını söyledi. Devlet Opera ve Balesi, yardım toplamak için Mozart’tan Adnan Saygun’a kadar zengin bir repertuarla(!) sanatseverlerin karşısına çıktı.  Ankara Devlet Opera ve Balesi (ADOB), depremzedeler yararına, Çaykovski’nin  “Fındıkkıran” ve üç farklı koreografın hazırladığı “Dansın Üç  Rengi” adlı gösterileri sergiledi. Kabine üyeleri, “yollar bozuk” diye tam 3 gün sonra deprem bölgesine teşrif ederken, Türkiye’nin en ünlü üç stand-up sanatçısı Cem Yılmaz, Yılmaz Erdoğan ve Beyaz, yedi ayrı deprem bölgesinde felaketzedelere moral olmaya çalıştı. Derken!. 6 Şubat’ta, Türkiye son yüzyılın en şiddetli depremiyle uyandı. 11 ilde ağır yıkımlara sebep olan 7.7 ve 7.6’lık depremlerde 50 bin 783 kişi hayatını kaybetti. Devlet, ilk andan itibaren tüm imkânlarını seferber ederken, kabine üyeleri adeta deprem bölgesine çadır kurdu.  1999 depreminde, iktidar ortağı iken ortalıkta görünmeyen muhalifler, felaketin acısı taptaze iken enkaz üzerinde siyaset yapmaya başladı. Akademisyenleri, “Coğrafyayı kaldırıp onun yerine din dersi koyarsanız netice bu olur. Biz Atatürk’e sıkı sarılmalıyız” diyerek, ideolojik kinlerini kustu. Televizyoncuları, “Siyasal İslam’ın yaygın olduğu bölgede deprem yaşandı. Tanrı ne için ceza vermiş olabilir acaba?” diyerek, algı yürüttü. Trolleri, “Allahu Ekber” nidalarından rahatsız oldu. ADD, ÇYDD gibi dernekler ortalıkta gözükmezken, canla başla mücadele eden İslami STK’lar, seküler yobazların hedefi oldu. Marmara Depremi’nde önemli roller üstlenen sanat camiasından umutluyduk ama… Onlar da önce “Ahbap”-“Babala” ikilisi üzerinden düzenlenen yardım kampanyasıyla toplumu kutuplaştırdı… Sonra da sırf kendilerini bir an olsun yalnız bırakmayan ve kısa sürede kalıcı konutların temelini atan Başkan Erdoğan’a oy verdikleri için, depremzedelere bağışladıkları 5 kuruş yardımın lafını etti.  Özetle, eskiden keselerinde verecek bir şeyleri olmadığı için yüreğini bu ülkenin mazlumlarına açan sanatçı takımı, keseleri doldukça yüreğini bu ülkenin mazlumlarına kapandı!
Zekeriya Say'ın köşe yazısı...

27 Aralık 1939’da meydana gelen 7.9 şiddetindeki Erzincan depreminde tam 116 bin bina yerle bir oldu. Depremde 32 bin 962 kişi öldü. 100 binden fazla vatandaş da yaralandı. Yaralıların çoğu eksi 20 dereceye varan soğuk nedeniyle donarak, kimi de devrilen sobalardan çıkan yangınlarda yanarak can verdi. Depremden kurtulanlar ise adeta moloz yığınına dönen kentte, kışın ortasında, aç ve açıkta kalmıştı. Cezaevinden topladığı mahkûmlarla kurtarma çalışmalarını yürüten dönemin İsmet İnönü iktidarı, depremzedelere yardım olarak ise sadece 8’er adet çivi verdi.

Dünyanın muhtelif bölgelerinden Erzincanlı depremzedelere yağan yardımlar ise çoğu zaman felaketzedelerin eline bile ulaşmadı. Örneğin, kadınlar için Amerika’dan gönderilen kıyafetler, o günkü Kızılay yönetimi vasıtasıyla Ankara sosyetesine satıldı. 

Şair Nazım Hikmet, yoksulluktan bütün memleketin kan ağladığı dönemde gerçekleşen korkunç felaket sonrası yazdığı “Kara Haber” şiirinde, 

“Kesemden verecek şeyim yok, yüreğimden verdim” sözleriyle, ülkede her alanda yaşanan sefaleti mısralara döktü.

Malum zihniyetin iktidarında yaşanan en şiddetli depremlerden biri de 17 Ağustos 1999’da gerçekleşti. Marmara Depremi’nde gerçekleşen 7.4 büyüklüğündeki depremde, resmi rakamlara göre 17 bin 480 kişi hayatını kaybetti. 

Depremin olduğu dakikalarda devletin radyosu TRT’de otomatiğe bağlamış şekilde şarkılar çalarken…

Almanya-İsrail-Belçika hükümetleri, hazır olan kurtarma ekiplerini göndermek için mışıl mışıl uyuyan dönemin Başbakan Bülent Ecevit’in uyanmasını bekliyordu. 

28 Şubat cuntacıları tarafından “irticaî kuruluşlar” diye yaftalanan İslami STK’lar ve Milli Görüş yönetimindeki Ankara Büyükşehir Belediyesi ile Kayseri Büyükşehir Belediyesi olmasa, depremzedelerin hali perişandı. 

Yakınlarını kaybeden felaketzedeler Kızılay’ın sattığı kefenin parasını bulmak için kara kara düşünürken, “Karaoğlan” lakaplı Ecevit, gelen yardım paralarıyla memurların maaşlarını ödüyordu.

Herkesin “Nerede bu devlet” diye inlediği günlerde, bu kez sanat camiası önemli bir rol üstleniyordu.

TRT ekranları, “köpek bakımı” ile ilgili programlar yayınlarken…

Universal Müzik Türkiye, İstanbul Plak, İdobay, Sony Müzik, BMG Türkiye, EMI Türkiye, Ulus Plak, Foneks, Raks, Mesam, MSG, Müyap ve İmaj gibi dev müzik şirketleri, depremzedelere katkı sağlamak amacıyla “Elele” adını taşıyan geniş kapsamlı bir yardım organizasyonu gerçekleştirdi. 

Ecevit iktidarına güvenmeyen organizasyon yetkilileri, toplanacak fonun nereye harcanacağını denetlemesi için Price/Waterhouse/Coopers isimli uluslararası danışmanlık şirketleriyle anlaştı.

Sanat yaşamına Türkiye’de devam eden İsrailli şarkıcı Linet ise, Tel Aviv’e giderek felaketzedelere yardım sağlamak amacıyla İsrail’in birinci kanalında yardım programı düzenledi.

Zülfü Livaneli, Yunanistan’ın ünlü sanatçıları Mikis Theodorakis ve Maria Faranduri ile Atina’da konser vererek, kan bağışı ve yardım topladı.

Müslüman olduktan sonra Yusuf İslam adını alan eski Rock sanatçısı Cat Stevens, Yalova ve Adapazarı’na gelerek yardım için elindeki tüm imkânları kullanacağını söyledi.

Devlet Opera ve Balesi, yardım toplamak için Mozart’tan Adnan Saygun’a kadar zengin bir repertuarla(!) sanatseverlerin karşısına çıktı. 

Ankara Devlet Opera ve Balesi (ADOB), depremzedeler yararına, Çaykovski’nin  “Fındıkkıran” ve üç farklı koreografın hazırladığı “Dansın Üç  Rengi” adlı gösterileri sergiledi.

Kabine üyeleri, “yollar bozuk” diye tam 3 gün sonra deprem bölgesine teşrif ederken, Türkiye’nin en ünlü üç stand-up sanatçısı Cem Yılmaz, Yılmaz Erdoğan ve Beyaz, yedi ayrı deprem bölgesinde felaketzedelere moral olmaya çalıştı.

Derken!.

6 Şubat’ta, Türkiye son yüzyılın en şiddetli depremiyle uyandı. 11 ilde ağır yıkımlara sebep olan 7.7 ve 7.6’lık depremlerde 50 bin 783 kişi hayatını kaybetti. Devlet, ilk andan itibaren tüm imkânlarını seferber ederken, kabine üyeleri adeta deprem bölgesine çadır kurdu. 

1999 depreminde, iktidar ortağı iken ortalıkta görünmeyen muhalifler, felaketin acısı taptaze iken enkaz üzerinde siyaset yapmaya başladı.

Akademisyenleri, “Coğrafyayı kaldırıp onun yerine din dersi koyarsanız netice bu olur. Biz Atatürk’e sıkı sarılmalıyız” diyerek, ideolojik kinlerini kustu.

Televizyoncuları, “Siyasal İslam’ın yaygın olduğu bölgede deprem yaşandı. Tanrı ne için ceza vermiş olabilir acaba?” diyerek, algı yürüttü.

Trolleri, “Allahu Ekber” nidalarından rahatsız oldu.

ADD, ÇYDD gibi dernekler ortalıkta gözükmezken, canla başla mücadele eden İslami STK’lar, seküler yobazların hedefi oldu.

Marmara Depremi’nde önemli roller üstlenen sanat camiasından umutluyduk ama…

Onlar da önce “Ahbap”-“Babala” ikilisi üzerinden düzenlenen yardım kampanyasıyla toplumu kutuplaştırdı…

Sonra da sırf kendilerini bir an olsun yalnız bırakmayan ve kısa sürede kalıcı konutların temelini atan Başkan Erdoğan’a oy verdikleri için, depremzedelere bağışladıkları 5 kuruş yardımın lafını etti. 

Özetle, eskiden keselerinde verecek bir şeyleri olmadığı için yüreğini bu ülkenin mazlumlarına açan sanatçı takımı, keseleri doldukça yüreğini bu ülkenin mazlumlarına kapandı!

Habere ifade bırak !
Habere ait etiket tanımlanmamış.
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve birebirhaber.net sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.