Antalya gecelik bayan arkadaş izmir otele gelen bayan arkadaş Mersin eve gelen bayan

antalya escort yaşanmış sexs hikayeleri sexs hikayeler porno ozle

Isparta eşya depolama Kahramaraş eşya depolama Karabük eşya depolama Karaman eşya depolama Kars eşya depolama Kastamonu eşya depolama Kırıkkale eşya depolama Kırşehir eşya depolama Kilis eşya depolama Kütahya eşya depolama

Adana incall escort Alanya incall escort Anadolu yakası incall escort Ankara incall escort Antalya incall escort Ataköy incall escort Avcılar incall escort Avrupa yakası incall escort Bahçelievler incall escort Bahçeşehir incall escort Bakırköy incall escort Başiktaş incall escort Beylikdüzü incall escort Bodrum incall escort Bursa incall escort Denizli incall escort Diyarbakır incall escort Esenyurt incall escort Eskişehir incall escort Etiler incall escort Fatih incall escort Gazinatep incall escort Halkalı incall escort İstanbul incall escort İzmir incall escort İzmit incall escort Kadıköy incall escort Kayseri incall escort Kocaeli incall escort Konya incall escort Kurtköy incall escort Kuşadası incall escort Malatya incall escort Maltepe incall escort Mecidiyeköy incall escort Mersin incall escort Nişantaşı incall escort Pendik incall escort Muratpaşa incall escort Şirinevler incall escort Şişli incall escort Taksim incall escort, Ümraniye incall escort

28 Şubat mağdurlarından çağrı! 'Darbenin, Fatih Altaylı ile birlikte tüm sivil ayakları da yargılansın'

Gündem (Web Sitesi) - Web Sitesi | 04.03.2022 - 21:03, Güncelleme: 04.03.2022 - 23:28
 

28 Şubat mağdurlarından çağrı! 'Darbenin, Fatih Altaylı ile birlikte tüm sivil ayakları da yargılansın'

28 Şubat'ta eğitim hakkı başörtüsü sebebi ile elinden alınan Songül Alankuş Çetinkaya, yeniakit.com.tr'ye konuştu. Darbecilerin sivil ayağının da yargılanması gerektiğini belirten Çetinkaya, "İki cihanda da ellerimiz yakalarında olacak." dedi.

28 Şubat'ta zulme uğrayan başörtülü öğrencilerden Songül Alankuş Çetinkaya, darbecilerin sivil ayağının da yargılanarak cezalandırılması gerektiğini söyledi. Çetinkaya, "Belki askerler 28 Şubat darbesinden dolayı ceza aldı ama sivil ayağına hiç dokunulmadı. Aydın Doğan, Dinç Bilgin, Ertuğrul Özkök, Zafer Mutlu, Emin Çölaşan, Oktay Ekşi, Fatih Altaylı, Nur Serter, Kemal Alemdaroğlu gibi darbe severlerin yaptıkları, yanlarına kar kaldı." dedi. Çalınan hayatlar! Songül Alankuş Çetinkaya Üniversite sınavına hazırlanırken "başörtüsü" ile kapanmaya karar verdiğini belirten Çetinkaya, "Önce Namaz kılmaya başladım. Sürekli, 'Biz Müslüman kadınlar namaz kılarken farz diye başörtüsü örtüyorduk. Ama namaz bitince hemen çıkarıveriyorduk. Acaba namazda farz olan, namaz dışında farz değil miydi?' Araştırdıkça ufkum açıldı. Yine bir Şubat günü Allah’ın emrini uygulayıp örtünmek nasip oldu. Çok heyecanlı ve mutluydum. Sınavlarıma girdim ve Atatürk Üniversitesi Sosyoloji Bölümünü kazandım." dedi. 'Başörtülüler' ve 'başörtüsüzler' ayrımcılığı! 1996 yılında Atatürk Üniversitesi Sosyoloji bölümünü kazandığını söyleyen Songül Alankuş Çetinkaya, 28 Şubat darbesinden sonra, öğrencilerin "başörtülüler" ve "başörtüsüzler" şeklinde iki gruba ayrıldığını söyleyerek şöyle devam etti: Babam ve abim beni Erzurum’a bırakıp eve döndüler. Okulumu, ev arkadaşlarımı ve Erzurum'daki insanları çok sevmiştim. Sınıf arkadaşlarım ve hocalarımla çok iyi bir ortamımız oluştu. Ta ki 28 Şubat 1997 tarihinde Milli Güvenlik Kurulu Toplantısı'nda alınan darbe kararlarının yayınlanmasına ve uygulanmasına başlayana kadar. Artık öğrenciler diye bir şey yoktu. "Başörtülüler" ve "başörtüsüzler" diye iki grup vardı. 'Yasak Erzurum, Konya gibi şehirlerde uygulanmaz' diyorduk ama... "İstanbul ve Ankara’da kardeşlerimiz derslerine alınmıyorlardı. Bizler dua ile onlara destek veriyorduk." diyen Çetinkaya, "Erzurum, Konya, Kayseri gibi şehirlere kadar bu zulüm gelmez derken 1998-1999 eğitim-öğretim yılında, Atatürk Üniversitesi'nde 'Kılık Kıyafet Yönetmeliği' bahanesiyle bizleri derslere, sınıflara almamaya başladılar. 1999-2000 yıllarında psikolojik baskı giderek arttı." ifadelerini kullandı. "FETÖ'nün 'Füruat' açıklaması bizi mücadelede yalnızlaştırdı" Dönemin Sosyoloji Bölümü Dekanı Yaşar Sütbeyaz ile görüşmek için randevu talep ettiklerini ancak kapıların yüzlerine kapandığını aktaran Çetinkaya, "Dekan Bey bizi kabul etmeyip sekreterlerine, bölüm başkanını arattı. Bu aramadan ötürü artık sürecin hepimizi kapsayacağını anlamıştık. Günlerce derslerimize girmek için kapıda bekledik. Asla başörtüsünü çıkarmaz dediğimiz arkadaşlar ağlayarak açılıyorlardı. Ben ise onlarla beraber hem onlar için hem de derslere örtülü alınmadığım için ağlıyordum. Bir grup arkadaşımız da FETÖ’nün 'füruattır' sözüyle hemen açılmıştı ve biz yalnız bırakılmıştık. İki seçeneğimiz vardı. Ya örtümüzü açıp okulumuza devam edecektik ya da başörtülü olup okulumuzu terk edecektik." diye konuştu. Üniversitelerdeki başörtülü, inanan neslin, 28 Şubat darbesi ile ötekileştirildiğini vurgulayan Çetinkaya, "Darbeden sonra, psikolojik açıdan yıpranan, hayalleri ve emekleri çalınan bir gençlik ortaya çıktı. Düşünebiliyor musunuz? Hiçbir hatamız yokken ötekileştiriliyor ve sürekli kapı dışında bekletiliyorduk. Bizler başımızı açmadık. Okullarımız ve mesleğimiz elimizden alındı. Ben bölüm birincisiydim ama hiç bir hakkım verilmedi. LES’e ve DMS’ye giremedim. Çünkü örtümü açmamıştım." dedi. 'Allah’a söz vermiştim! Nasıl örtümü açabilirdim?' Songül Alankuş Çetinkaya, okuldaki bir hocası ile arasında geçen diyaloğu şöyle aktardı: Bir gün çok sevdiğim bir hocam beni yanına çağırdı ve şöyle dedi: Önünde iki seçenek var. Ya başörtünle kalıp meslek sahibi olamayacaksın ya da birinci olduğun için başörtünü açıp üniversitede hoca olma yolunda ilerleyerek yeni nesiller yetiştireceksin ve ideallerini gerçekleştirebileceksin. Günlerce bu sözleri düşündüm. Ben tevbe etmiş, Allah’a söz vermiştim. Nasıl örtümü açabilirdim? Ya eğitim almak için annem babamdan ayrı geçirdiğim çocukluğuma, gençliğime, yıllarıma ne olacaktı? Tabii ki inancımı yaşamayı seçtim. İdeallerime, emeğime set çektiler. Okul birincisi olmama rağmen akademik kariyer yapamadım. Atatürk Üniversitesi'nden, baskı ve zorbalıklara karşı mücadele ederek 2000 yılında mezun olduğunu söyleyen Çetinkaya, şu ifadeleri kullandı: Artık elimde bir diplomam, sınıf öğretmenliği sertifikam, Felsefe öğretmenliği ve birincilik belgem vardı. Fakat bunlar sadece kağıt üzerindeydi. DMS sınavına giremedim. Okulu açılarak bitiren arkadaşlarımız sınava girdi. Çoğu da atandı. Ben ise Ankara’ya giderek birçok özel okul ile dershaneye başvurdum ama hepsinin cevabı belliydi. 'Ya başını açacaksın ya da peruk takacaksın. Yoksa görevi size veremeyiz.' 'Erdoğan'a şükranlarımı sunuyorum' 2011 yılı Ekim ayında özel bir okulda işe başladım. Hala aynı okulda çalışıyorum. Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’ın çabalarıyla önceden işte olup kılık-kıyafet nedeniyle işlerinden uzaklaştırılanlar görevlerine geri döndü. Öğrenci aflarıyla okulunu bitiremeyen arkadaşların bir kısmı okulunu bitirdi. Fakat yıllar sonra okulunu afla bitiren ve bizim gibi 28 Şubat sürecinde okulunu bitirmiş ama örtüsünü açmayanların şartları, 1997-2000 yıllarındaki gibi değildi. Çünkü bizler artık evli çocuk sahibi idik ve yıllar içinde yıpranmış bir duygusal yapıya sahiptik. Sınav şartları ve işe girme olanakları bizim dönemimizdekinden çok farklılaşmıştı. Kendimizden 20 yaş civarı küçük gençlerle yarışıyorduk. 2018 yılında bir arkadaşım vesilesiyle 28 Şubat Öğrenci Derneği ile tanışmak nasip oldu. Sayın Başkanımız Emine İlyas hanımefendi ve arkadaşlarımızın yıllarca süren hak arama mücadelesine şahit oldum. Bizler için gece gündüz çalışıp iade-i itibarımızı sağlamaya çalışıyorlar. Bunun için 2018 yılında Kamu Baş Denetçiliği'ne başvurduk ve davamızda haklı görüldük. Kamu Başdenetçisi sayın Şeref Malkoç'a bizi dikkate aldığı için çok teşekkür ediyorum. Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’a da günümüzde tüm başörtülülere rahat okuma ve çalışma şartlarını sağladığı için şükranlarımı sunuyorum. 'Rahmetli Hasan Karakaya ağabeyi anmadan geçemem' 28 Şubat döneminde Yeni Akit ve Yeni Şafak gazetelerinin dik duruşunu unutmak mümkün değil. Rahmetli Hasan Celal Güzel ve Muhsin Yazıcıoğlu’nun cesaretlerini unutamam. Sendika mı yoksa çete mi oldukları belli olmayan Refik Baydur, Bayram Meral, Rıdvan Budak gibi darbecilerin sözleri hala aklımızın bir köşesinde. Fatih Altaylı denen darbe tetikçisinin başörtülülere yaptığı ağır hakaretlere muhteşem cevap veren Rahmetli Hasan Karakaya ağabeyi anmadan geçemem. 'Sivil ayak da yargılanmalı' İsmail Hakkı Karadayı, Çevik Bir gibi darbecilerin yaptıklarından dolayı iki cihanda da ellerimiz yakalarında olacak. Evet, belki askerler 28 Şubat darbesinden dolayı ceza aldı ama sivil ayağına hiç dokunulmadı. Aydın Doğan, Dinç Bilgin, Ertuğrul Özkök, Zafer Mutlu, Emin Çölaşan, Oktay Ekşi, Fatih Altaylı, Nur Serter, Kemal Alemdaroğlu gibi darbe severlerin yaptıkları yanlarına kar kaldı. TÜSİAD ve diğer sivil toplum kuruluşları bedel ödemedi. O yetmediği gibi bir çok bankanın içini boşaltıp ekonomik krize sebep oldular. Türkiye fakirleşirken, onlar "Karun" gibi zenginleşmeye devam ettiler. Askerler karşısında dilini yutan üniversite rektörleri ve hocaları esas görevlerini bırakıp başörtülü avına çıktılar. Askerlerin karşısında hazır ol vaziyetinde beklediler. Sizce hangilerine yanalım? Ordudan, kamudan ihraç edilenlere mi? Çocuklarının yemin törenlerine katılamayan eşlere ve annelere mi? Kapatılan Kur'an kurslarına, İmam hatiplere ve vakıflara mı? Psikolojisi bozulan, aklını oynatan, maddi zorluklarla karşılaşanlara mı? Amacı sadece Allah rızasını kazanmaya çalışanlara mı? Ülkesinde parya olanlara mı?
28 Şubat'ta eğitim hakkı başörtüsü sebebi ile elinden alınan Songül Alankuş Çetinkaya, yeniakit.com.tr'ye konuştu. Darbecilerin sivil ayağının da yargılanması gerektiğini belirten Çetinkaya, "İki cihanda da ellerimiz yakalarında olacak." dedi.

28 Şubat'ta zulme uğrayan başörtülü öğrencilerden Songül Alankuş Çetinkaya, darbecilerin sivil ayağının da yargılanarak cezalandırılması gerektiğini söyledi.

Çetinkaya, "Belki askerler 28 Şubat darbesinden dolayı ceza aldı ama sivil ayağına hiç dokunulmadı. Aydın Doğan, Dinç Bilgin, Ertuğrul Özkök, Zafer Mutlu, Emin Çölaşan, Oktay Ekşi, Fatih Altaylı, Nur Serter, Kemal Alemdaroğlu gibi darbe severlerin yaptıkları, yanlarına kar kaldı." dedi.

Çalınan hayatlar! Songül Alankuş Çetinkaya

Üniversite sınavına hazırlanırken "başörtüsü" ile kapanmaya karar verdiğini belirten Çetinkaya, "Önce Namaz kılmaya başladım. Sürekli, 'Biz Müslüman kadınlar namaz kılarken farz diye başörtüsü örtüyorduk. Ama namaz bitince hemen çıkarıveriyorduk. Acaba namazda farz olan, namaz dışında farz değil miydi?' Araştırdıkça ufkum açıldı. Yine bir Şubat günü Allah’ın emrini uygulayıp örtünmek nasip oldu. Çok heyecanlı ve mutluydum. Sınavlarıma girdim ve Atatürk Üniversitesi Sosyoloji Bölümünü kazandım." dedi.

'Başörtülüler' ve 'başörtüsüzler' ayrımcılığı!

1996 yılında Atatürk Üniversitesi Sosyoloji bölümünü kazandığını söyleyen Songül Alankuş Çetinkaya, 28 Şubat darbesinden sonra, öğrencilerin "başörtülüler" ve "başörtüsüzler" şeklinde iki gruba ayrıldığını söyleyerek şöyle devam etti:

Babam ve abim beni Erzurum’a bırakıp eve döndüler. Okulumu, ev arkadaşlarımı ve Erzurum'daki insanları çok sevmiştim. Sınıf arkadaşlarım ve hocalarımla çok iyi bir ortamımız oluştu. Ta ki 28 Şubat 1997 tarihinde Milli Güvenlik Kurulu Toplantısı'nda alınan darbe kararlarının yayınlanmasına ve uygulanmasına başlayana kadar. Artık öğrenciler diye bir şey yoktu. "Başörtülüler" ve "başörtüsüzler" diye iki grup vardı.

'Yasak Erzurum, Konya gibi şehirlerde uygulanmaz' diyorduk ama...

"İstanbul ve Ankara’da kardeşlerimiz derslerine alınmıyorlardı. Bizler dua ile onlara destek veriyorduk." diyen Çetinkaya, "Erzurum, Konya, Kayseri gibi şehirlere kadar bu zulüm gelmez derken 1998-1999 eğitim-öğretim yılında, Atatürk Üniversitesi'nde 'Kılık Kıyafet Yönetmeliği' bahanesiyle bizleri derslere, sınıflara almamaya başladılar. 1999-2000 yıllarında psikolojik baskı giderek arttı." ifadelerini kullandı.

"FETÖ'nün 'Füruat' açıklaması bizi mücadelede yalnızlaştırdı"

Dönemin Sosyoloji Bölümü Dekanı Yaşar Sütbeyaz ile görüşmek için randevu talep ettiklerini ancak kapıların yüzlerine kapandığını aktaran Çetinkaya, "Dekan Bey bizi kabul etmeyip sekreterlerine, bölüm başkanını arattı. Bu aramadan ötürü artık sürecin hepimizi kapsayacağını anlamıştık. Günlerce derslerimize girmek için kapıda bekledik. Asla başörtüsünü çıkarmaz dediğimiz arkadaşlar ağlayarak açılıyorlardı. Ben ise onlarla beraber hem onlar için hem de derslere örtülü alınmadığım için ağlıyordum. Bir grup arkadaşımız da FETÖ’nün 'füruattır' sözüyle hemen açılmıştı ve biz yalnız bırakılmıştık. İki seçeneğimiz vardı. Ya örtümüzü açıp okulumuza devam edecektik ya da başörtülü olup okulumuzu terk edecektik." diye konuştu.

Üniversitelerdeki başörtülü, inanan neslin, 28 Şubat darbesi ile ötekileştirildiğini vurgulayan Çetinkaya, "Darbeden sonra, psikolojik açıdan yıpranan, hayalleri ve emekleri çalınan bir gençlik ortaya çıktı. Düşünebiliyor musunuz? Hiçbir hatamız yokken ötekileştiriliyor ve sürekli kapı dışında bekletiliyorduk. Bizler başımızı açmadık. Okullarımız ve mesleğimiz elimizden alındı. Ben bölüm birincisiydim ama hiç bir hakkım verilmedi. LES’e ve DMS’ye giremedim. Çünkü örtümü açmamıştım." dedi.

'Allah’a söz vermiştim! Nasıl örtümü açabilirdim?'

Songül Alankuş Çetinkaya, okuldaki bir hocası ile arasında geçen diyaloğu şöyle aktardı:

Bir gün çok sevdiğim bir hocam beni yanına çağırdı ve şöyle dedi: Önünde iki seçenek var. Ya başörtünle kalıp meslek sahibi olamayacaksın ya da birinci olduğun için başörtünü açıp üniversitede hoca olma yolunda ilerleyerek yeni nesiller yetiştireceksin ve ideallerini gerçekleştirebileceksin. Günlerce bu sözleri düşündüm. Ben tevbe etmiş, Allah’a söz vermiştim. Nasıl örtümü açabilirdim? Ya eğitim almak için annem babamdan ayrı geçirdiğim çocukluğuma, gençliğime, yıllarıma ne olacaktı? Tabii ki inancımı yaşamayı seçtim. İdeallerime, emeğime set çektiler. Okul birincisi olmama rağmen akademik kariyer yapamadım.

Atatürk Üniversitesi'nden, baskı ve zorbalıklara karşı mücadele ederek 2000 yılında mezun olduğunu söyleyen Çetinkaya, şu ifadeleri kullandı:

Artık elimde bir diplomam, sınıf öğretmenliği sertifikam, Felsefe öğretmenliği ve birincilik belgem vardı. Fakat bunlar sadece kağıt üzerindeydi. DMS sınavına giremedim. Okulu açılarak bitiren arkadaşlarımız sınava girdi. Çoğu da atandı. Ben ise Ankara’ya giderek birçok özel okul ile dershaneye başvurdum ama hepsinin cevabı belliydi. 'Ya başını açacaksın ya da peruk takacaksın. Yoksa görevi size veremeyiz.'

'Erdoğan'a şükranlarımı sunuyorum'

2011 yılı Ekim ayında özel bir okulda işe başladım. Hala aynı okulda çalışıyorum. Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’ın çabalarıyla önceden işte olup kılık-kıyafet nedeniyle işlerinden uzaklaştırılanlar görevlerine geri döndü. Öğrenci aflarıyla okulunu bitiremeyen arkadaşların bir kısmı okulunu bitirdi. Fakat yıllar sonra okulunu afla bitiren ve bizim gibi 28 Şubat sürecinde okulunu bitirmiş ama örtüsünü açmayanların şartları, 1997-2000 yıllarındaki gibi değildi. Çünkü bizler artık evli çocuk sahibi idik ve yıllar içinde yıpranmış bir duygusal yapıya sahiptik. Sınav şartları ve işe girme olanakları bizim dönemimizdekinden çok farklılaşmıştı. Kendimizden 20 yaş civarı küçük gençlerle yarışıyorduk. 2018 yılında bir arkadaşım vesilesiyle 28 Şubat Öğrenci Derneği ile tanışmak nasip oldu. Sayın Başkanımız Emine İlyas hanımefendi ve arkadaşlarımızın yıllarca süren hak arama mücadelesine şahit oldum. Bizler için gece gündüz çalışıp iade-i itibarımızı sağlamaya çalışıyorlar. Bunun için 2018 yılında Kamu Baş Denetçiliği'ne başvurduk ve davamızda haklı görüldük. Kamu Başdenetçisi sayın Şeref Malkoç'a bizi dikkate aldığı için çok teşekkür ediyorum. Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’a da günümüzde tüm başörtülülere rahat okuma ve çalışma şartlarını sağladığı için şükranlarımı sunuyorum.

'Rahmetli Hasan Karakaya ağabeyi anmadan geçemem'

28 Şubat döneminde Yeni Akit ve Yeni Şafak gazetelerinin dik duruşunu unutmak mümkün değil. Rahmetli Hasan Celal Güzel ve Muhsin Yazıcıoğlu’nun cesaretlerini unutamam. Sendika mı yoksa çete mi oldukları belli olmayan Refik Baydur, Bayram Meral, Rıdvan Budak gibi darbecilerin sözleri hala aklımızın bir köşesinde. Fatih Altaylı denen darbe tetikçisinin başörtülülere yaptığı ağır hakaretlere muhteşem cevap veren Rahmetli Hasan Karakaya ağabeyi anmadan geçemem.

'Sivil ayak da yargılanmalı'

İsmail Hakkı Karadayı, Çevik Bir gibi darbecilerin yaptıklarından dolayı iki cihanda da ellerimiz yakalarında olacak. Evet, belki askerler 28 Şubat darbesinden dolayı ceza aldı ama sivil ayağına hiç dokunulmadı. Aydın Doğan, Dinç Bilgin, Ertuğrul Özkök, Zafer Mutlu, Emin Çölaşan, Oktay Ekşi, Fatih Altaylı, Nur Serter, Kemal Alemdaroğlu gibi darbe severlerin yaptıkları yanlarına kar kaldı. TÜSİAD ve diğer sivil toplum kuruluşları bedel ödemedi. O yetmediği gibi bir çok bankanın içini boşaltıp ekonomik krize sebep oldular. Türkiye fakirleşirken, onlar "Karun" gibi zenginleşmeye devam ettiler.

Askerler karşısında dilini yutan üniversite rektörleri ve hocaları esas görevlerini bırakıp başörtülü avına çıktılar. Askerlerin karşısında hazır ol vaziyetinde beklediler.

Sizce hangilerine yanalım? Ordudan, kamudan ihraç edilenlere mi? Çocuklarının yemin törenlerine katılamayan eşlere ve annelere mi? Kapatılan Kur'an kurslarına, İmam hatiplere ve vakıflara mı? Psikolojisi bozulan, aklını oynatan, maddi zorluklarla karşılaşanlara mı? Amacı sadece Allah rızasını kazanmaya çalışanlara mı? Ülkesinde parya olanlara mı?

Habere ifade bırak !
Habere ait etiket tanımlanmamış.
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve birebirhaber.net sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.