Altılı masanın vaadini ti'ye aldı! "Namaz kılanı içeri tıkıyorlar"

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, Saadet Partisi Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu, Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu, DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan ve Demokrat Parti Genel Başkanı Gültekin Uysal, hiçbir sonuç çıkaramadıkları ve kendi içlerinde kavga çıkmasına neden olan yemeklerden birinde yine bir araya geldi. “Temel ilkeler ve hedefler” metnine imza atan altılı ittifak, AK Parti’nin yıllardır Türkiye’de uyguladığı icraatları da kendilerinin yapacağını savunarak muhalefetin içler acısı halini yine gözler önüne serdi. Sabah gazetesi yazarı Engin Ardıç da bu metne dikkat çekti. Ardıç’ın bugünkü yazısının ilgili bölümü şu şekilde: Bir esas çocuk, bir esas kız ve dört de figürandan oluşan "altılar" gene toplanıp yemek yediler... Bamya çorbası (hiç duymamıştım), enginar, kuzu sarması, salata ve tatlı. Bu sefer kereviz yok. Amigolar haberciliği bilmiyorlar, salatanın ne salatası, tatlının ne tatlısı olduğunu yazmadılar. Haber eksik kaldı. Peki bunlar toplanıp da ne yaptılar? "Temel ilkeler ve hedefler" metnine imza atmışlar. Bu kaçıncıdır? Metinde bilmediğimiz hiçbir şey yok. Yahu Muharrem İnce bile nicedir beklenen anketinde "yüzde 7'yi geçtiklerini" söylüyor... Yenilik yapıyor... Bütün anketlerde yüzde 1, bilemedin yüzde 2, kendi yaptırdığı ankette yüzde 7'den fazla (ne kadar fazla?) Bu oran seçime kadar durduğu yerde arttıkça artar, yüzde 20'yi bile bulur vallahi. Baksanıza, İyi Parti bile şimdiden yüzde 18'e varmış da bu ay yüzde 20 olacakmış! İşin acı ve eğlenceli tarafı, "güçlendirilmiş parlamenter sistem" balonunu, Amerikan tabiriyle söylersek seçmenin artık "satın almadığını" anladılar. Kendilerinden başka hiç kimsenin bir "sistem" derdi yok ve buna kimse oy vermez. "Empati bilinci" falan gibi "entel laflarını" da zaten anlamaz. "Çoğulcu, katılımcı ve özgürlükçü demokrasi"... Herhalde bugünkü demokrasi azınlıkçı ve katılımsız. "Din ve vicdan özgürlüğü"... Şu anda yok. Namaz kılanı içeri tıkıyorlar. "Etkin ve itibarlı dış politika"... İsveç ile Finlandiya'ya boyun eğen, Yunanistan karşısında yelkenleri suya indiren, Amerika'nın her dediğine eyvallah eden Ünal Çeviköz politikası! "Savunma sanayiimiz güçlendirilecek"... Hele Bayraktar'ı devreden çıkaralım, İHA ve SİHA'ları çöpe atalım, sanayii siz o zaman görün... "TSK'nın caydırıcılığı azami seviyeye çıkarılacak"... Ama sınır ötesi operasyon gibi kaka şeyler yapmadan. *** Genelgeçer ve boş laflar etmekten başka bir şey ellerinden gelmiyor. Ama iktidara "çantada keklik" gözüyle de bakıyorlar. Yazarları onları sürekli uyarıyor: Bununla seçimi kazanamazsınız! Hiç aldırmıyorlar mı, yoksa anlıyorlar da herhangi bir politika üretemiyorlar mı? Onlara "ayarı" bizzat kendi gizli müttefikleri Selahattin Demirtaş verdi: "Voltranı oluşturamadınız" dedi. Ama çok güvendikleri Z kuşağı voltran moltran bilmediği için bu laf da güme gitti. "O kadar çok ve gereksiz şeyi tam bir kakofoni içinde söylüyorlar ki, sonuçta hiçbir şey söylememiş oluyorlar" dedi Demirtaş. "Hiç mi utanmıyorsunuz? Lütfen artık kendinize gelin" diye de ekledi. Utanacaklar ama şimdi değil, seçim gecesi...