Antalya gecelik bayan arkadaş izmir otele gelen bayan arkadaş Mersin eve gelen bayan

antalya escort yaşanmış sexs hikayeleri sexs hikayeler porno ozle

Isparta eşya depolama Kahramaraş eşya depolama Karabük eşya depolama Karaman eşya depolama Kars eşya depolama Kastamonu eşya depolama Kırıkkale eşya depolama Kırşehir eşya depolama Kilis eşya depolama Kütahya eşya depolama

Adana incall escort Alanya incall escort Anadolu yakası incall escort Ankara incall escort Antalya incall escort Ataköy incall escort Avcılar incall escort Avrupa yakası incall escort Bahçelievler incall escort Bahçeşehir incall escort Bakırköy incall escort Başiktaş incall escort Beylikdüzü incall escort Bodrum incall escort Bursa incall escort Denizli incall escort Diyarbakır incall escort Esenyurt incall escort Eskişehir incall escort Etiler incall escort Fatih incall escort Gazinatep incall escort Halkalı incall escort İstanbul incall escort İzmir incall escort İzmit incall escort Kadıköy incall escort Kayseri incall escort Kocaeli incall escort Konya incall escort Kurtköy incall escort Kuşadası incall escort Malatya incall escort Maltepe incall escort Mecidiyeköy incall escort Mersin incall escort Nişantaşı incall escort Pendik incall escort Muratpaşa incall escort Şirinevler incall escort Şişli incall escort Taksim incall escort, Ümraniye incall escort

“Başöğretmenliğe” karşı çıkanlar, yoksa “boş öğretmen” mi?

Gündem (Web Sitesi) - Web Sitesi | 25.08.2022 - 10:21, Güncelleme: 25.08.2022 - 10:21
 

“Başöğretmenliğe” karşı çıkanlar, yoksa “boş öğretmen” mi?

27 Aralık 1947’de, CHP’nin milli şefi İsmet İnönü zamanında imzalanan “Fulbright Antlaşması” ile 75 yıldır dış güçler tarafından eğilip-bükülen…

1946 yılında, ABD’li senatör J. William Fulbright’ın Amerikan Kongresi’ne sunduğu bir kanun teklifiyle başlatılan ve 27 Aralık 1947’de, CHP’nin milli şefi İsmet İnönü zamanında imzalanan “Fulbright Antlaşması” ile 75 yıldır dış güçler tarafından eğilip-bükülen…Hiçbir bilimsel gerçekliği olmayan ve evrimci ön kabulle hazırlanan ders kitapları ile Müslüman Anadolu’nun kimyasına uymayan, yaratılış gerçeğini öteleyen, Allah inancını zedeleyen ve ateist fikirlerin empoze edildiği müfredatlarla şekilden şekle sokulan “Milli Eğitim” bir türlü dikiş tutmuyor. Mevcut ve geçmiş hükümetlerin onca hamlesine rağmen şimdiye dek arıza arzulanan oranda giderilemezken, eğitim sistemimiz yıllardır palyatif çözümlerle ayakta tutulmaya çalışılıyor.Üstüne bir de yanlış öğretmen politikaları eklenince, sorun iyice içinden çıkılmaz hale geliyor. Bendeniz bu yazıda, dilimin döndüğünce eğitim ordusunun vazgeçilmezleri olan öğretmenlerimiz hakkında birkaç kelam etmek istiyorum. Çünkü sistemdeki sorunun kaynağının eğitimin verilme şekli ve araçlarından ziyade, eğitimi veren insanlarda, yani öğretmenlerde yattığını düşünüyorum.Zira bugüne kadar ekseriyetle öğrenciler günah keçisi ilan edilse de…Eğitimin temel maksadı ve hedefi “insan” yetiştirmek olduğuna göre, hiç şüphesiz ki bu sorunda en önemli faktör “insan yetiştiren insan” olan “öğretmenlerdir.Geçmiş dönem uygulamalarına bakıldığında, yapılan niteliksiz öğretmen atamaları, sistemde kalıcı hasarlar bırakmıştır.Örneğin…1978-1979 CHP hükümeti döneminde, ‘Her yurttaşa üniversitede örgün eğitim’ vaadiyle yola çıkan ve MEB’e bağlı kurduğu üç yıllık ‘Eğitim Fakülteleri’ yetersiz olduğu için onları hızlandırarak her bir yıl için 15 gün okutarak toplamda 45 günlük ‘hızlandırılmış eğitimin’ ardından öğretmen yetiştirdiğini düşünen ‘Karaoğlan’ lakaplı Bülent Ecevit’in yetiştirdiği(!)… Her dersi haftada ancak iki saat gören ve iki haftada gördüğü dört saat ders ile sınava giremeyeceği için sözde ‘mülakat’ adı altında torpille atanan 100 bin civarında öğretmen ile kaliteli bir eğitimin verilmesi şöyle dursun…Adeta, Milli Eğitimin köküne kibrit suyu dökülmüştür. Üstelik Eğitim Enstitülerinin % 99’u sol fraksiyonların elinde olduğu için hızlandırılmış birer kara cahil olarak yetiştirilen öğretmen görünümlü o militanlar; “Osmanlı İmparatorluğu döneminde edebiyatımızın genel özelliklerini sosyoekonomik yapıyı göz önünde bulundurarak anlatınız?” sorusunu bile anlamayarak…“Osmanlı İmparatorluğu döneminde ilk önce köleci yönetim sistemi hâkimdi. Daha sonra ise yarı köle durumunda olan feodalizm vardı” şeklinde, ezberletilmiş sığ cevaplar vererek, birkaç neslin geçmişiyle olan bağını kesmiştir. Peki ya!..1996-1997 REFAHYOL döneminde; ‘ziraat’, ‘veterinerlik’, ‘dişçilik’, ‘eczacılık’ ve ‘orman’ gibi fakültelerden mezun olan ve ot veya sığır yetiştirmesi gerekirken, öğrenci yetiştirmeleri için öğretmen yapılan dört yıllık üniversite mezunlarının neden olduğu, “öğretmen olmayan öğretmenler” sorununa ne demeli?Maalesef o dönemki yanlış uygulamalar nedeniyle, eğitim camiasına öğretmenlikle uzaktan yakından hiç alakası olmayan yaklaşık 7 bin kişi dahil edilmişti. Bereket, Başkan Erdoğan liderliğindeki AK Parti iktidarı, göreve gelir gelmez bu kişilerin büyük çoğunluğunu alanlarıyla ilgili devlet kurumlarına göndererek bu tarihi hatadan dönmüş oldu. Bana göre iktidar, ülke eğitimi için en önemli adımını 14 Şubat 2022’de, Resmi Gazete’de yayımlanan ‘Öğretmenlik Meslek Kanunu’ ile atmış oldu.  Şimdilerde sol-seküler cenahta büyük bir rahatsızlığa neden olan, sağ-muhafazakâr cenahta ise yeterli ilgiyi görmeyen ‘Öğretmenlik Meslek Kanunu’ ile inşallah, sistemde kronikleşen arızalar büyük oranda giderilecek gibi görünüyor.Zira öğretmenliği ‘kariyer temelli meslek grupları’ arasına alan yeni düzenlemeyle birlikte öğretmenler bilgileri, tecrübeleri ve donanımlarına göre tasnif ediliyor ve aday öğretmenlik, öğretmenlik, uzman öğretmenlik ve başöğretmenlik kadroları ile görev ve sorumlulukları netleşiyor. Mesleği seven ve kendilerine güvenen öğretmenler, bu uygulamaya birlikte gereken ilgiye ve haklarına kavuşmuş olacaklar.Başkan Erdoğan’ın önceki gün açıkladığı verilere göre, mevcut 1 milyon 100 bin civarındaki öğretmenden 614 bin 446’sı “uzman öğretmenlik” ve “başöğretmenlik” kadroları için başvuruda bulunmuş. Yüksek lisans ve doktora yapmış olan 90 bine yakın öğretmen ise yapılacak sınavdan zaten muaf olduğu için, geriye bu tarihi reforma direnen küçük bir zümre kalıyor.İşte bu zümre ve onları tahrik eden zillet paydaşları, sol tandanslı eğitim sendikaları ile istemezükçü zihniyet, “İş yerinde çalışma barışı bozulacak” şeklinde uyduruk gerekçelerle, uzun süredir Öğretmenlik Meslek Kanunu’na itiraz ederek, iptalini istiyor. Sınavda geçer not olan 70’i alamayacağını düşünerek başöğretmenliğe karşı çıkan ve  muhtemelen kendilerini geliştirmedikleri için yeni nesil soruları bile kavramaktan aciz bu zümre, muhalefetin ve Eğitim-İş gibi sendikaların kışkırtmasıyla 31 Ağustos’ta, yurt genelinde, “Öğretmene saygı” başlığı adı altında itaatsizlik eylemleri yapmaya hazırlanıyor.Tabii, eğitimcilerdeki birikimi, tecrübeyi ve donanımı tespit ve tescil edecek bu uygulamaya karşı çıkan eğitimcileri görünce, haliyle insanın aklına;Acaba, başöğretmenliğe karşı çıkanlar, yoksa “boş öğretmen” mi? sorusu geliyor. 
27 Aralık 1947’de, CHP’nin milli şefi İsmet İnönü zamanında imzalanan “Fulbright Antlaşması” ile 75 yıldır dış güçler tarafından eğilip-bükülen…

1946 yılında, ABD’li senatör J. William Fulbright’ın Amerikan Kongresi’ne sunduğu bir kanun teklifiyle başlatılan ve 27 Aralık 1947’de, CHP’nin milli şefi İsmet İnönü zamanında imzalanan “Fulbright Antlaşması” ile 75 yıldır dış güçler tarafından eğilip-bükülen…Hiçbir bilimsel gerçekliği olmayan ve evrimci ön kabulle hazırlanan ders kitapları ile Müslüman Anadolu’nun kimyasına uymayan, yaratılış gerçeğini öteleyen, Allah inancını zedeleyen ve ateist fikirlerin empoze edildiği müfredatlarla şekilden şekle sokulan “Milli Eğitim” bir türlü dikiş tutmuyor. Mevcut ve geçmiş hükümetlerin onca hamlesine rağmen şimdiye dek arıza arzulanan oranda giderilemezken, eğitim sistemimiz yıllardır palyatif çözümlerle ayakta tutulmaya çalışılıyor.Üstüne bir de yanlış öğretmen politikaları eklenince, sorun iyice içinden çıkılmaz hale geliyor. Bendeniz bu yazıda, dilimin döndüğünce eğitim ordusunun vazgeçilmezleri olan öğretmenlerimiz hakkında birkaç kelam etmek istiyorum. Çünkü sistemdeki sorunun kaynağının eğitimin verilme şekli ve araçlarından ziyade, eğitimi veren insanlarda, yani öğretmenlerde yattığını düşünüyorum.Zira bugüne kadar ekseriyetle öğrenciler günah keçisi ilan edilse de…Eğitimin temel maksadı ve hedefi “insan” yetiştirmek olduğuna göre, hiç şüphesiz ki bu sorunda en önemli faktör “insan yetiştiren insan” olan “öğretmenlerdir.Geçmiş dönem uygulamalarına bakıldığında, yapılan niteliksiz öğretmen atamaları, sistemde kalıcı hasarlar bırakmıştır.Örneğin…1978-1979 CHP hükümeti döneminde, ‘Her yurttaşa üniversitede örgün eğitim’ vaadiyle yola çıkan ve MEB’e bağlı kurduğu üç yıllık ‘Eğitim Fakülteleri’ yetersiz olduğu için onları hızlandırarak her bir yıl için 15 gün okutarak toplamda 45 günlük ‘hızlandırılmış eğitimin’ ardından öğretmen yetiştirdiğini düşünen ‘Karaoğlan’ lakaplı Bülent Ecevit’in yetiştirdiği(!)…

Her dersi haftada ancak iki saat gören ve iki haftada gördüğü dört saat ders ile sınava giremeyeceği için sözde ‘mülakat’ adı altında torpille atanan 100 bin civarında öğretmen ile kaliteli bir eğitimin verilmesi şöyle dursun…Adeta, Milli Eğitimin köküne kibrit suyu dökülmüştür.

Üstelik Eğitim Enstitülerinin % 99’u sol fraksiyonların elinde olduğu için hızlandırılmış birer kara cahil olarak yetiştirilen öğretmen görünümlü o militanlar; “Osmanlı İmparatorluğu döneminde edebiyatımızın genel özelliklerini sosyoekonomik yapıyı göz önünde bulundurarak anlatınız?” sorusunu bile anlamayarak…“Osmanlı İmparatorluğu döneminde ilk önce köleci yönetim sistemi hâkimdi. Daha sonra ise yarı köle durumunda olan feodalizm vardı” şeklinde, ezberletilmiş sığ cevaplar vererek, birkaç neslin geçmişiyle olan bağını kesmiştir.

Peki ya!..1996-1997 REFAHYOL döneminde; ‘ziraat’, ‘veterinerlik’, ‘dişçilik’, ‘eczacılık’ ve ‘orman’ gibi fakültelerden mezun olan ve ot veya sığır yetiştirmesi gerekirken, öğrenci yetiştirmeleri için öğretmen yapılan dört yıllık üniversite mezunlarının neden olduğu, “öğretmen olmayan öğretmenler” sorununa ne demeli?Maalesef o dönemki yanlış uygulamalar nedeniyle, eğitim camiasına öğretmenlikle uzaktan yakından hiç alakası olmayan yaklaşık 7 bin kişi dahil edilmişti. Bereket, Başkan Erdoğan liderliğindeki AK Parti iktidarı, göreve gelir gelmez bu kişilerin büyük çoğunluğunu alanlarıyla ilgili devlet kurumlarına göndererek bu tarihi hatadan dönmüş oldu. Bana göre iktidar, ülke eğitimi için en önemli adımını 14 Şubat 2022’de, Resmi Gazete’de yayımlanan ‘Öğretmenlik Meslek Kanunu’ ile atmış oldu.  Şimdilerde sol-seküler cenahta büyük bir rahatsızlığa neden olan, sağ-muhafazakâr cenahta ise yeterli ilgiyi görmeyen ‘Öğretmenlik Meslek Kanunu’ ile inşallah, sistemde kronikleşen arızalar büyük oranda giderilecek gibi görünüyor.Zira öğretmenliği ‘kariyer temelli meslek grupları’ arasına alan yeni düzenlemeyle birlikte öğretmenler bilgileri, tecrübeleri ve donanımlarına göre tasnif ediliyor ve aday öğretmenlik, öğretmenlik, uzman öğretmenlik ve başöğretmenlik kadroları ile görev ve sorumlulukları netleşiyor. Mesleği seven ve kendilerine güvenen öğretmenler, bu uygulamaya birlikte gereken ilgiye ve haklarına kavuşmuş olacaklar.Başkan Erdoğan’ın önceki gün açıkladığı verilere göre, mevcut 1 milyon 100 bin civarındaki öğretmenden 614 bin 446’sı “uzman öğretmenlik” ve “başöğretmenlik” kadroları için başvuruda bulunmuş. Yüksek lisans ve doktora yapmış olan 90 bine yakın öğretmen ise yapılacak sınavdan zaten muaf olduğu için, geriye bu tarihi reforma direnen küçük bir zümre kalıyor.İşte bu zümre ve onları tahrik eden zillet paydaşları, sol tandanslı eğitim sendikaları ile istemezükçü zihniyet, “İş yerinde çalışma barışı bozulacak” şeklinde uyduruk gerekçelerle, uzun süredir Öğretmenlik Meslek Kanunu’na itiraz ederek, iptalini istiyor. Sınavda geçer not olan 70’i alamayacağını düşünerek başöğretmenliğe karşı çıkan ve  muhtemelen kendilerini geliştirmedikleri için yeni nesil soruları bile kavramaktan aciz bu zümre, muhalefetin ve Eğitim-İş gibi sendikaların kışkırtmasıyla 31 Ağustos’ta, yurt genelinde, “Öğretmene saygı” başlığı adı altında itaatsizlik eylemleri yapmaya hazırlanıyor.Tabii, eğitimcilerdeki birikimi, tecrübeyi ve donanımı tespit ve tescil edecek bu uygulamaya karşı çıkan eğitimcileri görünce, haliyle insanın aklına;Acaba, başöğretmenliğe karşı çıkanlar, yoksa “boş öğretmen” mi? sorusu geliyor. 

Habere ifade bırak !
Habere ait etiket tanımlanmamış.
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve birebirhaber.net sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.