Antalya gecelik bayan arkadaş izmir otele gelen bayan arkadaş Mersin eve gelen bayan

antalya escort yaşanmış sexs hikayeleri sexs hikayeler porno ozle

Isparta eşya depolama Kahramaraş eşya depolama Karabük eşya depolama Karaman eşya depolama Kars eşya depolama Kastamonu eşya depolama Kırıkkale eşya depolama Kırşehir eşya depolama Kilis eşya depolama Kütahya eşya depolama

Adana incall escort Alanya incall escort Anadolu yakası incall escort Ankara incall escort Antalya incall escort Ataköy incall escort Avcılar incall escort Avrupa yakası incall escort Bahçelievler incall escort Bahçeşehir incall escort Bakırköy incall escort Başiktaş incall escort Beylikdüzü incall escort Bodrum incall escort Bursa incall escort Denizli incall escort Diyarbakır incall escort Esenyurt incall escort Eskişehir incall escort Etiler incall escort Fatih incall escort Gazinatep incall escort Halkalı incall escort İstanbul incall escort İzmir incall escort İzmit incall escort Kadıköy incall escort Kayseri incall escort Kocaeli incall escort Konya incall escort Kurtköy incall escort Kuşadası incall escort Malatya incall escort Maltepe incall escort Mecidiyeköy incall escort Mersin incall escort Nişantaşı incall escort Pendik incall escort Muratpaşa incall escort Şirinevler incall escort Şişli incall escort Taksim incall escort, Ümraniye incall escort

Bilerek kışkırtıyorlar: İşte mülteci provokasyonunun amacı

Gündem (Web Sitesi) - Web Sitesi | 18.04.2022 - 23:07, Güncelleme: 18.04.2022 - 23:07
 

Bilerek kışkırtıyorlar: İşte mülteci provokasyonunun amacı

Kendisinin de Dağıstan göçmeni olduğu bilinen Ümit Özdağ'ın başını çektiği mülteci provokasyonları, Türkiye'yi kaos ortamına çekmeyi amaçlıyor. ABD ve Avrupalı ülkelerin kaos planı çerçevesinde yaptığı provokasyonlar, uzmanlar tarafından örgütlü bir kışkırtma olarak adlandırılıyor. Uzmanlar, vatandaşlarla mültecilerin karşı karşıya getirilerek bir çatışma çıkarma amacıyla yapılan provokasyonlarla ilgili dikkat çeken açıklamalarda bulundu.

Dünya genelinde yaşanan savaş, çatışmalar, iç karışıklıklar, kıtlık ve doğal afet gibi sebepler neticesinde 281 milyonu aşkın insan göçmen olarak kendi anavatanları dışında yaşamak zorunda kaldı. Üstelik bu göçmen nüfusunun 82,4 milyonu işkence, çatışma, şiddet, insan hakları ihlali ve ciddi zulüm tehdidi gibi sebeplerle cebren yerinden edildiler. Suriye savaşı sebebiyle başta Türkiye olmak üzere birçok ülkede yüzbinlerce Suriyeli göçmen yaşıyor. Bununla birlikte Afgan, Pakistanlı, Myanmarlı göçmenlere Ukraynalılar da eklendi. Savaştan kaçan mülteciler üzerinden dile getirilen ırkçı söylemler ve toplumun hassasiyetlerine dokunan bazı kışkırtıcı videolar tepki topluyor. Türkiye’deki mültecilerle ilgili iddiaları Akademisyen Yazar Dr. Necdet Subaşı ve Akademisyen Dr. Eray Güçlüer Milat’a değerlendirdi. "Örgütlü bir kışkırtma var" Hem göçmen topluluklarını hem de yerleşik ahaliyi birbirine karşı kışkırtıp süreci devletin ve toplumun kontrolünden çıkarıp başka bir bağlamda yönetmeye çalışan bir zihnin varlığına dikkat çeken Dr. Necdet Subaşı, “Biz göçü biraz planlanmamış bir şekilde karşıladık. Bir sürecin içindeydik; insani bakış açımız, kültürümüz, geleneğimiz, bu dalgayı karşılamak konusunda bizi yönlendirdi, bu dalgayı karşılamak zorundaydık. Makul bir şekilde gelen göçmenleri ağırlamakla mükelleftik. Devlet ve toplum olarak da bunu yaptık. Bu yerleşim süreci, göçmenlerin Türkiye toplumuna adaptasyonu, toplumun da göçmenlerle yakınlaşması, süreçten kaynaklanan gerilimin ölçülü bir noktada yumuşatılması konusunda sanki başarılı değiliz gibi görünüyor. Birdenbire örgütlü ve problem yayan, sıradan vatandaşı da tedirgin eden bir hareketlilik var” dedi. "Kimse keyfinden göç etmiyor" Paniğe kapılacak bir durumun olmadığını ifade eden Subaşı sözlerini şöyle noktaladı: “Devletin geliştirdiği göçmen politikasını ağzına yüzüne bulaştırması için fırsat kollayan bir dil var ve bu dil bizi yaptıklarımıza pişman etmek istiyor. Zaman zaman göçmen topluluklarının da buna alet olduklarını ne yazık ki görüyoruz. Bununla birlikte Suriye göçü dolayısıyla demografik yapımızın değişeceğini iddia etmek fantastik bir değerlendirme, çok zorlama, provokatif ve ekstrem analizlerden ibaret. Çünkü bu coğrafya sağından solundan, kuzeyinden güneyinden göçmen nüfusuyla şekillenmiş bir yapı var. Gerek Balkanlar’dan gerekse mübadele süreçlerinde, bir dönem Irak savaşı dolayısıyla şimdi de Suriye’den göçünü yaşıyoruz. Kimse evini, topraklarını keyfinden bırakıp buralara gelmiyor, çok insani bir durum. Tabi bu coğrafyada insanların tadını kaçıracak bir sosyolojiye de izin vermemek lazım.” "Türkiye'de kalıcı değiller" ABD’nin her yıl binlerce göçmen alıp kendi ekonomik sistemine entegre ederek üretim aracı olarak kullandığını belirten Dr. Eray Güçlüer, “Bu durum Türkiye’de doğal olarak gerçekleşmiş durumda. Türkiye bu insanları kendi ekonomik sistemine entegre edip sosyal dokuyla uyumlu hale getirirse sorun olmaz, aksine ülkemize zenginlik katarlar. Geçici göçmen statüsü taşıyan yabancıların kanunen Türkiye’de kalıcı olarak bulunmaları söz konusu değil. Bununla birlikte Türkiye son derece insani davranıyor” diye konuştu. "Parayla vatandaşlık yalanı" Türkiye’nin Rusya ve İran arasında Suriye’de yeniden kurumsal bir devlet yapısının inşa edilmesi için görüşmeleri sürdürdüğünü kaydeden Güçlüer, “Suriye topraklarından PKK’nın gönderilmesi ve geçici koruma statüsündeki Suriyelilerin hayatlarının garanti altına alınarak geri dönmesi hususunda şartları olan Türkiye bunun için ciddi bir çalışma içerisinde. Bazı kesimlerin iddia ettiği gibi mülteciler parayla vatandaşlık almıyor, sadece uzun süreli iskân alıyor” ifadelerini kullandı. "Mülteciler muhalefetin son kozu" Seçime yaklaşılan bir süreçte yurtdışı kaynaklı mihrakların mültecileri şeytanlaştırıcı politikalarını Türkiye içerisine servis etmeye başladığını belirten Güçlüer sözlerini şu şekilde noktaladı: “Muhalefetin seçim öncesi son kozu mülteciler üzerinden kışkırtma çabası. Oysa Türkiye göçmenleri entegre edip ucuz iş gücü sağlayarak Türk ekonomisine de katkı sağlıyor. Hata yapanlar zaten sınır dışı ediliyor. Fakat gettolaşmayı önlemek için Kilis, Antep, Urfa hattında yoğunlaşmayı önleyici tedbirlerin de alınması önemli. Türkiye’nin asayiş ve operasyonel kabiliyeti çok yüksek, bu yüzden kimsenin tedirgin olmasına gerek yok.”  
Kendisinin de Dağıstan göçmeni olduğu bilinen Ümit Özdağ'ın başını çektiği mülteci provokasyonları, Türkiye'yi kaos ortamına çekmeyi amaçlıyor. ABD ve Avrupalı ülkelerin kaos planı çerçevesinde yaptığı provokasyonlar, uzmanlar tarafından örgütlü bir kışkırtma olarak adlandırılıyor. Uzmanlar, vatandaşlarla mültecilerin karşı karşıya getirilerek bir çatışma çıkarma amacıyla yapılan provokasyonlarla ilgili dikkat çeken açıklamalarda bulundu.

Dünya genelinde yaşanan savaş, çatışmalar, iç karışıklıklar, kıtlık ve doğal afet gibi sebepler neticesinde 281 milyonu aşkın insan göçmen olarak kendi anavatanları dışında yaşamak zorunda kaldı. Üstelik bu göçmen nüfusunun 82,4 milyonu işkence, çatışma, şiddet, insan hakları ihlali ve ciddi zulüm tehdidi gibi sebeplerle cebren yerinden edildiler. Suriye savaşı sebebiyle başta Türkiye olmak üzere birçok ülkede yüzbinlerce Suriyeli göçmen yaşıyor. Bununla birlikte Afgan, Pakistanlı, Myanmarlı göçmenlere Ukraynalılar da eklendi. Savaştan kaçan mülteciler üzerinden dile getirilen ırkçı söylemler ve toplumun hassasiyetlerine dokunan bazı kışkırtıcı videolar tepki topluyor. Türkiye’deki mültecilerle ilgili iddiaları Akademisyen Yazar Dr. Necdet Subaşı ve Akademisyen Dr. Eray Güçlüer Milat’a değerlendirdi.

"Örgütlü bir kışkırtma var"

Hem göçmen topluluklarını hem de yerleşik ahaliyi birbirine karşı kışkırtıp süreci devletin ve toplumun kontrolünden çıkarıp başka bir bağlamda yönetmeye çalışan bir zihnin varlığına dikkat çeken Dr. Necdet Subaşı, “Biz göçü biraz planlanmamış bir şekilde karşıladık. Bir sürecin içindeydik; insani bakış açımız, kültürümüz, geleneğimiz, bu dalgayı karşılamak konusunda bizi yönlendirdi, bu dalgayı karşılamak zorundaydık. Makul bir şekilde gelen göçmenleri ağırlamakla mükelleftik. Devlet ve toplum olarak da bunu yaptık. Bu yerleşim süreci, göçmenlerin Türkiye toplumuna adaptasyonu, toplumun da göçmenlerle yakınlaşması, süreçten kaynaklanan gerilimin ölçülü bir noktada yumuşatılması konusunda sanki başarılı değiliz gibi görünüyor. Birdenbire örgütlü ve problem yayan, sıradan vatandaşı da tedirgin eden bir hareketlilik var” dedi.

"Kimse keyfinden göç etmiyor"

Paniğe kapılacak bir durumun olmadığını ifade eden Subaşı sözlerini şöyle noktaladı: “Devletin geliştirdiği göçmen politikasını ağzına yüzüne bulaştırması için fırsat kollayan bir dil var ve bu dil bizi yaptıklarımıza pişman etmek istiyor. Zaman zaman göçmen topluluklarının da buna alet olduklarını ne yazık ki görüyoruz. Bununla birlikte Suriye göçü dolayısıyla demografik yapımızın değişeceğini iddia etmek fantastik bir değerlendirme, çok zorlama, provokatif ve ekstrem analizlerden ibaret. Çünkü bu coğrafya sağından solundan, kuzeyinden güneyinden göçmen nüfusuyla şekillenmiş bir yapı var. Gerek Balkanlar’dan gerekse mübadele süreçlerinde, bir dönem Irak savaşı dolayısıyla şimdi de Suriye’den göçünü yaşıyoruz. Kimse evini, topraklarını keyfinden bırakıp buralara gelmiyor, çok insani bir durum. Tabi bu coğrafyada insanların tadını kaçıracak bir sosyolojiye de izin vermemek lazım.”

"Türkiye'de kalıcı değiller"

ABD’nin her yıl binlerce göçmen alıp kendi ekonomik sistemine entegre ederek üretim aracı olarak kullandığını belirten Dr. Eray Güçlüer, “Bu durum Türkiye’de doğal olarak gerçekleşmiş durumda. Türkiye bu insanları kendi ekonomik sistemine entegre edip sosyal dokuyla uyumlu hale getirirse sorun olmaz, aksine ülkemize zenginlik katarlar. Geçici göçmen statüsü taşıyan yabancıların kanunen Türkiye’de kalıcı olarak bulunmaları söz konusu değil. Bununla birlikte Türkiye son derece insani davranıyor” diye konuştu.

"Parayla vatandaşlık yalanı"

Türkiye’nin Rusya ve İran arasında Suriye’de yeniden kurumsal bir devlet yapısının inşa edilmesi için görüşmeleri sürdürdüğünü kaydeden Güçlüer, “Suriye topraklarından PKK’nın gönderilmesi ve geçici koruma statüsündeki Suriyelilerin hayatlarının garanti altına alınarak geri dönmesi hususunda şartları olan Türkiye bunun için ciddi bir çalışma içerisinde. Bazı kesimlerin iddia ettiği gibi mülteciler parayla vatandaşlık almıyor, sadece uzun süreli iskân alıyor” ifadelerini kullandı.

"Mülteciler muhalefetin son kozu"

Seçime yaklaşılan bir süreçte yurtdışı kaynaklı mihrakların mültecileri şeytanlaştırıcı politikalarını Türkiye içerisine servis etmeye başladığını belirten Güçlüer sözlerini şu şekilde noktaladı: “Muhalefetin seçim öncesi son kozu mülteciler üzerinden kışkırtma çabası. Oysa Türkiye göçmenleri entegre edip ucuz iş gücü sağlayarak Türk ekonomisine de katkı sağlıyor. Hata yapanlar zaten sınır dışı ediliyor. Fakat gettolaşmayı önlemek için Kilis, Antep, Urfa hattında yoğunlaşmayı önleyici tedbirlerin de alınması önemli. Türkiye’nin asayiş ve operasyonel kabiliyeti çok yüksek, bu yüzden kimsenin tedirgin olmasına gerek yok.”

 

Habere ifade bırak !
Habere ait etiket tanımlanmamış.
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve birebirhaber.net sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.