Antalya gecelik bayan arkadaş izmir otele gelen bayan arkadaş Mersin eve gelen bayan

antalya escort yaşanmış sexs hikayeleri sexs hikayeler porno ozle

Isparta eşya depolama Kahramaraş eşya depolama Karabük eşya depolama Karaman eşya depolama Kars eşya depolama Kastamonu eşya depolama Kırıkkale eşya depolama Kırşehir eşya depolama Kilis eşya depolama Kütahya eşya depolama

Adana incall escort Alanya incall escort Anadolu yakası incall escort Ankara incall escort Antalya incall escort Ataköy incall escort Avcılar incall escort Avrupa yakası incall escort Bahçelievler incall escort Bahçeşehir incall escort Bakırköy incall escort Başiktaş incall escort Beylikdüzü incall escort Bodrum incall escort Bursa incall escort Denizli incall escort Diyarbakır incall escort Esenyurt incall escort Eskişehir incall escort Etiler incall escort Fatih incall escort Gazinatep incall escort Halkalı incall escort İstanbul incall escort İzmir incall escort İzmit incall escort Kadıköy incall escort Kayseri incall escort Kocaeli incall escort Konya incall escort Kurtköy incall escort Kuşadası incall escort Malatya incall escort Maltepe incall escort Mecidiyeköy incall escort Mersin incall escort Nişantaşı incall escort Pendik incall escort Muratpaşa incall escort Şirinevler incall escort Şişli incall escort Taksim incall escort, Ümraniye incall escort

Çeyrek asır geciken TTB kararı!

Gündem (Web Sitesi) - Web Sitesi | 01.12.2023 - 11:03, Güncelleme: 01.12.2023 - 11:03
 

Çeyrek asır geciken TTB kararı!

Haber7'den Zekeriya Say'ın haberi

2000 yılının son aylarıydı… Türkiye’deki 18 cezaevinde kalan PKK’lı, MLKP’li, TİKKO’lu ve DHKP-C’li teröristlerden oluşan toplamda 1000 tutuklu ve hükümlü, “F tipi cezaevlerini” protesto etmek için açlık grevi başlatmıştı. Günler geçtikçe ölüm orucuna yatan mahkûmların sağlık durumu kritik bir hal almaya başlayınca, Adalet, İçişleri ve Sağlık Bakanlıkları imzaladıkları “üçlü protokol” ile eylemcilerin istemleri dışında ağızdan ya da serum yoluyla beslenmelerini kararlaştırdı. Mesleği “insanı yaşatmak” olan hekimlerin çatı kuruluşu Türk Tabipler Birliği Merkez Konseyi ise ‘’Acil Çağrı Metni’’ adıyla yayımladığı bildiriyle "Müdahale etiğe aykırıdır" diyerek açlık grevcilerinin zorla beslenmesine karşı çıktı. Olası ölümler karşısında harekete geçen Diyanet İşleri Başkanlığı Din İşleri Yüksek Kurulu bile ölüm orucunun "dini bir suç" olduğunu belirterek, tıbbi müdahale yapmanın gerekli olduğunu bildirirken… Dönemin TTB yöneticileri, Açlık grevcisinin zihinsel olarak ehliyetli olduğunu… Sonu ölümle sonuçlansa da açlık grevinin bir intihar biçimi değil, protesto eylemi olduğunu söyleyerek, grevin devam etmesi için elinden geleni yaptı. Dönemin Türk Tabipler Birliği Genel Başkanı ve CHP’li Selin Sayek Böke’nin annesi Füsun Sayek ise "Ölüm oruçlarına müdahale eden disiplin cezası alır" diyerek doktorları açıkça tehdit etti. Bu süreç, siyasal amaçlar uğruna ölümü savunacak kadar ileri giden Türk Tabipler Birliği’nin maskesini düşürdü. TTB’nin gerçekte "doktor etiğini” değil, “teröristlerin etiğini koruduğunu” tescilledi. 3 Kasım 2002 seçimlerinden tam 20 gün sonra, AK Parti iktidarının ilk Sağlık Bakanı Recep Akdağ “iyi niyet” göstererek 1980'den beri kimsenin katılmadığı ve herkesle kavgalı olan Türk Tabipler Birliği kongresine katıldı. Fakat ne olsa beğenirsiniz? Her türlü siyasi meseleye "devrimci" tavır koymakta sakınca görmeyen TTB Yönetimi, Bakan Akdağ’a da "algılama sorunu var, patolojik bir durum" diye hakaret ederek, gösterdiği iyi niyete pişman etti. AK Parti’nin “sağlık reformları” karşısında dut yemiş bülbüle dönen ve ara sıra kendilerini hatırlatmak için “daha fazla ücret” talebiyle sembolik eylemler yapan TTB, 2007 yılındaki siyasi atmosfere kapılarak bu kez “laiklik” savunuculuğuna soyundu. Dönemin Türk Tabipler Birliği Genel Başkanı Dr. Gencay Gürsoy, "Türban bir özgürlük sorunu değil, yıllardır siyasi İslâm'ın ve laiklik karşıtı yönelimin simgesidir" diyerek boyundan büyük laflar etti. 6023 sayılı yasa ile kurulmuş kamu kurumu niteliğinde olan ve “başörtüsü özgürlüğü” konusunda bile görüş belirtmekte sakınca görmeyen TTB yönetimi, aynı günlerde Ermenistan Tabipler Birliği tarafından kaleme alınan sözde “Ermeni soykırımı” iddialarıyla ilgili ise “soykırım tartışmasına girmeyi doğru bulmadık” diyerek çareyi susmakta buldu. 2011 yılında, “Türkiye’nin faili meçhul cinayetlerin binlerce kurbanının topluca ve alelacele gömüldüğü bir ‘toplu mezarlar’ diyarı” olduğunu söyleyerek dilinin altındaki baklayı çıkarmaya başlayan TTB yönetimi… 2013’te gerçekleşen ve Türkiye’nin ilk sivil darbe girişimi olan “Gezi Olayları” ile artık bir “meslek örgütü” olmaktan çıkarak “siyasi oluşum” halini aldı. “Hayatı durdurun” diyerek halkı isyana davet eden TTB yönetimi, “Hastaneler eylemcileri fişliyor, kayıtlarını ayrı tutuyor ve bilgiler polisle paylaşılıyor’ şeklinde gerçeği yansıtmayan iddialarda bulundu. Hazırladığı sözde raporla Gezi’de tam 12 kişinin polis müdahalesiyle kör olduğunu yazdı. Bunların kim olduğu sorulduğunda ise ellerinde veri olmadığını “anonim” bilgilerle böyle bir iftirayı uydurduklarını kabul etti. 11 Temmuz 2015’te çözüm sürecinin sona ermesiyle, TTB de safını açıkça belli etti. Tam 50 gün sonra Diyarbakır’ın Kulp ilçesinde görev yapan doktor Abdullah Biroğul, PKK tarafından şehit edildiğinde terör örgütü PKK’nın ismini zikretmeyen TTB, “Ülkemizi kan gölüne çeviren, söylemleri ile mevcut çatışma ve şiddet ortamını tırmandıran herkes Dr. Abdullah Biroğul’un katlinden sorumludur” diyerek suçu devlete attı. Birkaç ay sonra PKK’nın sözde “özyönetim” adı altında başlattığı “çukur kalkışmasında” ise bölgede güvenlik güçlerinin sürdürdüğü operasyonları eleştirdi. PKK destekçisi imzacı akademisyenlerden olduğu belgelenen TTB’nin bir önceki Başkanı Prof. Dr. Raşit Tükel, teröre ve teröriste karşı gerçekleştirilen OHAL ve KHK’ları eleştirdi. Yetmedi! Mehmetçiğin Afrin’e yönelik gerçekleştirdiği Zeytin Dalı Harekatı ile ilgili ‘Savaş bir halk sağlığı sorunudur’ şeklindeki skandal açıklamada bulundu. Sağlık alanında çığır açan şehir hastaneleri otel konforuyla göz kamaştırırken, TTB sayıları sürekli artan şehir hastanelerinin Türkiye’de sağlık sisteminin sonu olacağına iddia etti. Koronavirüs salgınında dünya tabip odaları aşı geliştirmek için gayret gösterirken, TTB “evde pratik maske yapımı” tarifi vermekle yetindi. “Hükümet ölü sayısını gizliyor” diyerek korku pompaladı. 28 Eylül 2020’de ise PKK’nın örgüt  bülteni Özgür Gündem Gazetesinin Eski Genel Yayın Yönetmeni olan ve bir dönem ismi HDP’nin Cumhurbaşkanı adayı olarak geçen Rasime Şebnem Korur Fincancı TTB Başkanı seçildi. CHP’nin devrik lideri Kılıçdaroğlu, geçmişte “Savaşın son bulması için Abdullah Öcalan’ın özgürlüğüne kavuşturulması gerekir” diyen Fincancı’yı makamında ağırlayarak “TTB’ye olan güvenimiz arttı” dedi. Aidatını ödeyemeyen doktora 14 Mart Tıp Bayramı’nda haciz gönderen, yerli aşıya “solüsyon” diyen, pandemide doktorları sokağa döken ve hekimlerin yurt dışına kaçtığı iftirasını ortaya Şebnem Hanım ve ekibi bu güveni boşa çıkarmayarak önce Türk Tabipler Birliği’ni adeta PKK bürosuna çevirdi. Ardından FETÖ'cü Tufan Aytav ile Youtube'da canlı yayına katıldı. CHP’li Zonguldak Ereğli ilçe Belediyesi bu çalışmalarından ötürü Fincancı’ya “Sevgi, Barış ve Dostluk Ödülü” takdim etti. Bunlarla yetinmeyen Şebnem Hanım envanterinde bulunmadığı halde TSK’ya, PKK’ya yönelik operasyonlarında “kimyasal silah kullandı” iftirası attı. TSK’ya yönelik iftiraya sessiz kalmayan Başkan Erdoğan, “Bu sözler alçaklıktır, namussuzluktur, ahlaksızlıktır. Peşini bırakmayacağız.” dedi. Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı, "terör propagandası yapmak" suçundan gözaltına aldığı Fincancı’ya 2 yıl 8 ay 15 gün hapis cezası verdi. 76 gün hapis yatan Fincancı, 11 Ocak’ta tahliye oldu. Şebnem Korur Fincancı ve Türk Tabipler Birliği Merkez Konseyi, dün parti merkezinde CHP’nin emanetçi Genel Başkanı Özel’i tebrik ettikten kısa bir müddet sonra Ankara 31. Asliye Hukuk Mahkemesi'nde görülen duruşma sonrası mahkeme kararıyla görevden alınarak yerine kayyım atandı. Keşke 25 yıldır doktorların sorunlarından başka her şey ile ilgilenen TTB için bu doğru kararı vermek için çeyrek asır geçmesi beklenmeseydi!
Haber7'den Zekeriya Say'ın haberi

2000 yılının son aylarıydı…

Türkiye’deki 18 cezaevinde kalan PKK’lı, MLKP’li, TİKKO’lu ve DHKP-C’li teröristlerden oluşan toplamda 1000 tutuklu ve hükümlü, “F tipi cezaevlerini” protesto etmek için açlık grevi başlatmıştı.

Günler geçtikçe ölüm orucuna yatan mahkûmların sağlık durumu kritik bir hal almaya başlayınca, Adalet, İçişleri ve Sağlık Bakanlıkları imzaladıkları “üçlü protokol” ile eylemcilerin istemleri dışında ağızdan ya da serum yoluyla beslenmelerini kararlaştırdı.

Mesleği “insanı yaşatmak” olan hekimlerin çatı kuruluşu Türk Tabipler Birliği Merkez Konseyi ise ‘’Acil Çağrı Metni’’ adıyla yayımladığı bildiriyle "Müdahale etiğe aykırıdır" diyerek açlık grevcilerinin zorla beslenmesine karşı çıktı.

Olası ölümler karşısında harekete geçen Diyanet İşleri Başkanlığı Din İşleri Yüksek Kurulu bile ölüm orucunun "dini bir suç" olduğunu belirterek, tıbbi müdahale yapmanın gerekli olduğunu bildirirken…

Dönemin TTB yöneticileri,

Açlık grevcisinin zihinsel olarak ehliyetli olduğunu…

Sonu ölümle sonuçlansa da açlık grevinin bir intihar biçimi değil, protesto eylemi olduğunu söyleyerek, grevin devam etmesi için elinden geleni yaptı.

Dönemin Türk Tabipler Birliği Genel Başkanı ve CHP’li Selin Sayek Böke’nin annesi Füsun Sayek ise "Ölüm oruçlarına müdahale eden disiplin cezası alır" diyerek doktorları açıkça tehdit etti.

Bu süreç, siyasal amaçlar uğruna ölümü savunacak kadar ileri giden Türk Tabipler Birliği’nin maskesini düşürdü. TTB’nin gerçekte "doktor etiğini” değil, “teröristlerin etiğini koruduğunu” tescilledi.

3 Kasım 2002 seçimlerinden tam 20 gün sonra, AK Parti iktidarının ilk Sağlık Bakanı Recep Akdağ “iyi niyet” göstererek 1980'den beri kimsenin katılmadığı ve herkesle kavgalı olan Türk Tabipler Birliği kongresine katıldı.

Fakat ne olsa beğenirsiniz?

Her türlü siyasi meseleye "devrimci" tavır koymakta sakınca görmeyen TTB Yönetimi, Bakan Akdağ’a da "algılama sorunu var, patolojik bir durum" diye hakaret ederek, gösterdiği iyi niyete pişman etti.

AK Parti’nin “sağlık reformları” karşısında dut yemiş bülbüle dönen ve ara sıra kendilerini hatırlatmak için “daha fazla ücret” talebiyle sembolik eylemler yapan TTB, 2007 yılındaki siyasi atmosfere kapılarak bu kez “laiklik” savunuculuğuna soyundu.

Dönemin Türk Tabipler Birliği Genel Başkanı Dr. Gencay Gürsoy, "Türban bir özgürlük sorunu değil, yıllardır siyasi İslâm'ın ve laiklik karşıtı yönelimin simgesidir" diyerek boyundan büyük laflar etti.

6023 sayılı yasa ile kurulmuş kamu kurumu niteliğinde olan ve “başörtüsü özgürlüğü” konusunda bile görüş belirtmekte sakınca görmeyen TTB yönetimi, aynı günlerde Ermenistan Tabipler Birliği tarafından kaleme alınan sözde “Ermeni soykırımı” iddialarıyla ilgili ise “soykırım tartışmasına girmeyi doğru bulmadık” diyerek çareyi susmakta buldu.

2011 yılında, “Türkiye’nin faili meçhul cinayetlerin binlerce kurbanının topluca ve alelacele gömüldüğü bir ‘toplu mezarlar’ diyarı” olduğunu söyleyerek dilinin altındaki baklayı çıkarmaya başlayan TTB yönetimi…

2013’te gerçekleşen ve Türkiye’nin ilk sivil darbe girişimi olan “Gezi Olayları” ile artık bir “meslek örgütü” olmaktan çıkarak “siyasi oluşum” halini aldı.

“Hayatı durdurun” diyerek halkı isyana davet eden TTB yönetimi, “Hastaneler eylemcileri fişliyor, kayıtlarını ayrı tutuyor ve bilgiler polisle paylaşılıyor’ şeklinde gerçeği yansıtmayan iddialarda bulundu.

Hazırladığı sözde raporla Gezi’de tam 12 kişinin polis müdahalesiyle kör olduğunu yazdı. Bunların kim olduğu sorulduğunda ise ellerinde veri olmadığını “anonim” bilgilerle böyle bir iftirayı uydurduklarını kabul etti.

11 Temmuz 2015’te çözüm sürecinin sona ermesiyle, TTB de safını açıkça belli etti.

Tam 50 gün sonra Diyarbakır’ın Kulp ilçesinde görev yapan doktor Abdullah Biroğul, PKK tarafından şehit edildiğinde terör örgütü PKK’nın ismini zikretmeyen TTB, “Ülkemizi kan gölüne çeviren, söylemleri ile mevcut çatışma ve şiddet ortamını tırmandıran herkes Dr. Abdullah Biroğul’un katlinden sorumludur” diyerek suçu devlete attı.

Birkaç ay sonra PKK’nın sözde “özyönetim” adı altında başlattığı “çukur kalkışmasında” ise bölgede güvenlik güçlerinin sürdürdüğü operasyonları eleştirdi.

PKK destekçisi imzacı akademisyenlerden olduğu belgelenen TTB’nin bir önceki Başkanı Prof. Dr. Raşit Tükel, teröre ve teröriste karşı gerçekleştirilen OHAL ve KHK’ları eleştirdi.

Yetmedi!

Mehmetçiğin Afrin’e yönelik gerçekleştirdiği Zeytin Dalı Harekatı ile ilgili ‘Savaş bir halk sağlığı sorunudur’ şeklindeki skandal açıklamada bulundu.

Sağlık alanında çığır açan şehir hastaneleri otel konforuyla göz kamaştırırken, TTB sayıları sürekli artan şehir hastanelerinin Türkiye’de sağlık sisteminin sonu olacağına iddia etti.

Koronavirüs salgınında dünya tabip odaları aşı geliştirmek için gayret gösterirken, TTB “evde pratik maske yapımı” tarifi vermekle yetindi.

“Hükümet ölü sayısını gizliyor” diyerek korku pompaladı.

28 Eylül 2020’de ise PKK’nın örgüt  bülteni Özgür Gündem Gazetesinin Eski Genel Yayın Yönetmeni olan ve bir dönem ismi HDP’nin Cumhurbaşkanı adayı olarak geçen Rasime Şebnem Korur Fincancı TTB Başkanı seçildi.

CHP’nin devrik lideri Kılıçdaroğlu, geçmişte “Savaşın son bulması için Abdullah Öcalan’ın özgürlüğüne kavuşturulması gerekir” diyen Fincancı’yı makamında ağırlayarak “TTB’ye olan güvenimiz arttı” dedi.

Aidatını ödeyemeyen doktora 14 Mart Tıp Bayramı’nda haciz gönderen, yerli aşıya “solüsyon” diyen, pandemide doktorları sokağa döken ve hekimlerin yurt dışına kaçtığı iftirasını ortaya Şebnem Hanım ve ekibi bu güveni boşa çıkarmayarak önce Türk Tabipler Birliği’ni adeta PKK bürosuna çevirdi.

Ardından FETÖ'cü Tufan Aytav ile Youtube'da canlı yayına katıldı.

CHP’li Zonguldak Ereğli ilçe Belediyesi bu çalışmalarından ötürü Fincancı’ya “Sevgi, Barış ve Dostluk Ödülü” takdim etti.

Bunlarla yetinmeyen Şebnem Hanım envanterinde bulunmadığı halde TSK’ya, PKK’ya yönelik operasyonlarında “kimyasal silah kullandı” iftirası attı.

TSK’ya yönelik iftiraya sessiz kalmayan Başkan Erdoğan, “Bu sözler alçaklıktır, namussuzluktur, ahlaksızlıktır. Peşini bırakmayacağız.” dedi.

Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı, "terör propagandası yapmak" suçundan gözaltına aldığı Fincancı’ya 2 yıl 8 ay 15 gün hapis cezası verdi.

76 gün hapis yatan Fincancı, 11 Ocak’ta tahliye oldu.

Şebnem Korur Fincancı ve Türk Tabipler Birliği Merkez Konseyi, dün parti merkezinde CHP’nin emanetçi Genel Başkanı Özel’i tebrik ettikten kısa bir müddet sonra Ankara 31. Asliye Hukuk Mahkemesi'nde görülen duruşma sonrası mahkeme kararıyla görevden alınarak yerine kayyım atandı.

Keşke 25 yıldır doktorların sorunlarından başka her şey ile ilgilenen TTB için bu doğru kararı vermek için çeyrek asır geçmesi beklenmeseydi!

Habere ifade bırak !
Habere ait etiket tanımlanmamış.
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve birebirhaber.net sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.