Antalya gecelik bayan arkadaş izmir otele gelen bayan arkadaş Mersin eve gelen bayan

antalya escort yaşanmış sexs hikayeleri sexs hikayeler porno ozle

Isparta eşya depolama Kahramaraş eşya depolama Karabük eşya depolama Karaman eşya depolama Kars eşya depolama Kastamonu eşya depolama Kırıkkale eşya depolama Kırşehir eşya depolama Kilis eşya depolama Kütahya eşya depolama

Adana incall escort Alanya incall escort Anadolu yakası incall escort Ankara incall escort Antalya incall escort Ataköy incall escort Avcılar incall escort Avrupa yakası incall escort Bahçelievler incall escort Bahçeşehir incall escort Bakırköy incall escort Başiktaş incall escort Beylikdüzü incall escort Bodrum incall escort Bursa incall escort Denizli incall escort Diyarbakır incall escort Esenyurt incall escort Eskişehir incall escort Etiler incall escort Fatih incall escort Gazinatep incall escort Halkalı incall escort İstanbul incall escort İzmir incall escort İzmit incall escort Kadıköy incall escort Kayseri incall escort Kocaeli incall escort Konya incall escort Kurtköy incall escort Kuşadası incall escort Malatya incall escort Maltepe incall escort Mecidiyeköy incall escort Mersin incall escort Nişantaşı incall escort Pendik incall escort Muratpaşa incall escort Şirinevler incall escort Şişli incall escort Taksim incall escort, Ümraniye incall escort

Cumhuriyet’in, Karar’ın.. Paludan’dan farkı ne?

Gündem (Web Sitesi) - Web Sitesi | 24.01.2023 - 12:18, Güncelleme: 24.01.2023 - 12:18
 

Cumhuriyet’in, Karar’ın.. Paludan’dan farkı ne?

Ali İhsan Karahasanoğlu'nun, "Cumhuriyet’in, Karar’ın.. Paludan’dan farkı ne?" başlıklı yazısı...

Ali İhsan Karahasanoğlu, CHP'nin arka bahçesi Cumhuriyet ve Gelecek Partisi'nin gayri resmi gazetesi Karar'da çıkan İslam karşıtı ifadeleri eleştirerek, "Cumhuriyet’in, Karar’ın.. Paludan’dan farkı ne?" dedi. Karahasanoğlu'nun bugünkü yazısı... Kur’an-ı Kerim’i yakan Paludan’ı eleştiriyoruz.. Peki, Paludan’ın kopyası niteliğinde tavırlar sergileyen içimizdekileri ne ölçüde gözler önüne serebiliyoruz? Paludan, Kur’an-ı Kerim’i yakarak, sözümona Müslümanları tahkir etti..  Sorsanız, Paludan size bir sürü, kendince ürettiği gerekçeleri sıralayacaktır. “Şunu demek istedim. Bunu demek istedim. Şunu protesto etmeyi amaçladım. Bunu kınamayı amaçladım..”  Bunların hepsine cevabımız net: “Kur’an-ı Kerim’e inanıyorsan, inanırsın. İnanmıyorsan, sana zorla ‘İnan’ diyen yok. Sana ‘Kur’an’a göre hareket et’ diye baskı uygulayan yok. Kur’an’ı yakmanın, hakaretten başka ne amacı olabilir?” Paludan saygısızlık yapıyor.. Provokasyona imza atıyor.. Peki, Saadet Partisi’nin de içinde bulunduğu altılı masanın destekçisi Cumhuriyet gazetesinin şu haberine ne diyeceksiniz: “Milli Eğitim’den din dersi baskısı” Başlık böyle.. Haberin devamındaki cümleler de şöyle: “Okullarda ders seçimlerine başlandı. MEB’in öğretmenlere, öğretmenlerin de öğrencilere din dersi baskısı yaptığı öğrenildi.” Gerçekte böyle bir baskı olmadığı halde din dersi baskısı yapıldığını iddia etmek, dindar insanları baskıcı, tahakkümcü, hilebaz gibi göstermek, Paludan’ın yaptığı eylemin bir başka çeşidi değil mi? “Okullara, ‘Öğrencilerin en az yüzde 25’i bu dersleri seçecek’ baskısı yapıldığı öne sürüldü” şeklinde yalanlar yazmak, Kur’an-ı Kerim yakarak yapılan saldırının bir başka şekli değil mi? Milli Eğitim Bakanlığı, binlerce ateist öğretmenin olduğu, binlerce solcu, sosyalist idarecinin olduğu okullar zincirinde, “Öğrenciler istese de, istemese de, onlara din dersini seçtireceksiniz” diyerek, öğretmenlere nasıl baskı yapabilir? Veya şöyle de soralım: Öğrenciler, seçmeli ders olarak din dersini (Peygamberimizin Hayatı, Kuran-ı Kerim ve Temel Dini Bilgiler dersleri) seçmedikleri takdirde, kendilerine kim, ne yapabilir? Ki; içinde Hacı Meral Akşener’in, Hacı Ali Babacan’ın, Hacı Ahmet Davutoğlu’nun, Hacı Temel Karamollaoğlu’nun  bulunduğu “altılı masa”nın destekçisi Cumhuriyet gazetesi, böyle bir algı oluşturuyor?.. İçinde, Paudan’ın yakmaya çalıştığı Kur’an-ı Kerim’in öğretildiği bir ders de bulunan “Din, Ahlak ve Değerler” grubunda yer alan derslerin öğrenciler tarafından seçilmemesi için algı üzerine algı üreten haber şöyle devam ediyor: “Okullara gönderilen Din Öğretimi Genel Müdürü Mehmet Nezir Gül imzalı resmi yazıda, ‘Peygamberimizin hayatı’, ‘Kur’an-ı Kerim’ ve ‘Temel Dini Bilgiler’ derslerinin, öğrencilerin istekleri dışında seçilip ders programlarına eklendiği ve bu derslerin seçtirilmesi için baskı uygulandığı iddia edildi.”  Paludan da zaten, bu tür tahriklerin sonunda, “Bize baskı yapılıyor.. Bizden Müslüman olmamız isteniyor” gibi yalanlarla, saldırısına altyapı oluşturmuyor mu?.. Ve; Temel Karamollaoğlu’nun kefil olduğu zihniyetin gazetesi, nefretini “Laiklikten uzaklaşılıyor” başlığı altında şöyle net şekilde aktarıyor: “Eğitim Sen Genel Sekreteri İkram Atabay, okullardaki dinselleşme faaliyetlerine son verilmesi gerektiğini söyleyerek ‘Türkiye’nin eğitim sistemi laik eğitim anlayışından hızla uzaklaşıyor’ tepkisini gösterdi.” Bu ifadeleri, bu yalanları okuyan bir insan, eğer kendi çocuğuna din dersini, Kur’an-ı Kerim’i öğretmeyi istemiyorsa, İsveç’li Paludan’ın alçak saldırısına benzer bir saldırıyı aklından geçirmez mi? “Benim çocuğuma, zorla din dersi öğretilecek ise, benim de bunu protesto için bir şeyler yapmam gerekir” diye düşünmesi çok mu anormal bir hareket tarzıdır? Yalanlarla, iftiralarla, sendikacıların hayali isnatlara dayalı açıklamalarıyla bu havayı oluşturanlar, aslında Paludan’ın saldırısının da arka plandaki organizatörleri değil midir? Soldan çarklı Cumhuriyet’in, Paludan’a desteğini gösteren haberinin yanı sıra, Halk TV de kafayı çıkarmış ve “Bizim de çorbada tuzumuz olsun” türünden bir yayın yapmış. O ne diyor? Yok, Paludan’ın kendisini desteklemiyor gibi görünüyor, onlar.. Hatta Paludan’a, “Irkçı, pislik” de diyorlar.. Ama, nihayetinde o rezil eyleme izin veren İsveç’e de sahip çıkıyorlar.. Halk TV’de program yapan Ayşenur Arslan konuşuyor: “Bir tane dangalak ırkçı, faşist, pislik bir adam çıkıyor, bir provokasyona imza atıyor. Bu İsveç’i bağlar mı ya da genel olarak buradan biz Batı diye bir düşman yaratabilir miyiz?”  Yok yok, İsveç o eyleme izin verse de, bir gün öncesinden kendilerine uyarıda bulunulduğu halde, “Buyur yak. Hem de Türk Büyükelçiliğinin önünde yak” diye, alçaklığa onay verse de.. Halk TV’deki o kadının anlatımına göre, “dangalaklık” yapsa da, “ırkçılık” yapsa da, “faşistlik” yapsa da, “pislik” yapsa da, “provokasyon” yapsa da..  İsveç buna izin verse de.. Yapılanlar İsveç’i bağlamaz. Kafa bu kafa.. Yandaşlık bu denli militanca.. “Karar ne yapmış, peki” diyeceksiniz.. Onun karın ağrısı iki gündür sürüyor.. Yapılan ahlaksızlığı hafifletmek, hatta karşı saldırıya dönüştürmek için, bir senaryo yazmışlar.. Paludan, Putin’in adamı imiş.. Putin de Tayyip Erdoğan’ın adamı.. Arada da İsveç gümbürtüye gitmiş..  Seçim öncesinde olduğumuz için, altılı masa da, bu vesile ile bu işten zarar görecekmiş.. Hay ben sizin olmayan aklınıza ne diyeyim.. İnsan çevireceği filmler için, oynayacağı tiyatrolar için senaryo yazar da..  Bu kadar da sefilce, bu kadar iğrenç içerikle mi yazar? Paludan’ın Kur’an-ı Kerim yakmasının zarar verdikleri listesine aldığınız İsveç, Türk Dışişleri’nin çağrısına uyup, o iğrençliğe onay vermeseydi zarar da görmezdi. Kim onların elini tuttu ki?.. Veya altılı masadakiler çıksınlar Tayyip Erdogan’dan daha yüksek sesle olayı kınasınlar.. Onları kim tutuyor ki? Neresinden bakarsanız bakınız.. Cumhuriyet ile Halk TV.. Ve bunlarla iş kotaran Karar..  Geldikleri noktada, İsveç’i bile masum gösterip, Erdoğan’ı sorumlu tutma girişimine imza atıyorlar ya.. İnsan şaşıp kalıyor.. Ve yüksek sesle bunların kirli ittifakına sormamız gerekiyor: “Nüfusunun % 95’inin Müslüman olduğu Türkiye’de Kur’an-ı Kerim dersinden rahatsız olmak ile.. Büyük çoğunluğu Müslüman olmayan İsveç’te Kur’an-ı Kerim yakma girişimi, üç aşağı beş yukarı birbirine benzer şeyler değil mi? Siz İsveç’te yaşıyor olsanız, zaten o alçak eyleme bile onay vermez misiniz?”
Ali İhsan Karahasanoğlu'nun, "Cumhuriyet’in, Karar’ın.. Paludan’dan farkı ne?" başlıklı yazısı...

Ali İhsan Karahasanoğlu, CHP'nin arka bahçesi Cumhuriyet ve Gelecek Partisi'nin gayri resmi gazetesi Karar'da çıkan İslam karşıtı ifadeleri eleştirerek, "Cumhuriyet’in, Karar’ın.. Paludan’dan farkı ne?" dedi.

Karahasanoğlu'nun bugünkü yazısı...

Kur’an-ı Kerim’i yakan Paludan’ı eleştiriyoruz..

Peki, Paludan’ın kopyası niteliğinde tavırlar sergileyen içimizdekileri ne ölçüde gözler önüne serebiliyoruz?

Paludan, Kur’an-ı Kerim’i yakarak, sözümona Müslümanları tahkir etti.. 

Sorsanız, Paludan size bir sürü, kendince ürettiği gerekçeleri sıralayacaktır.

“Şunu demek istedim. Bunu demek istedim. Şunu protesto etmeyi amaçladım. Bunu kınamayı amaçladım..”

 Bunların hepsine cevabımız net:

“Kur’an-ı Kerim’e inanıyorsan, inanırsın. İnanmıyorsan, sana zorla ‘İnan’ diyen yok. Sana ‘Kur’an’a göre hareket et’ diye baskı uygulayan yok. Kur’an’ı yakmanın, hakaretten başka ne amacı olabilir?”

Paludan saygısızlık yapıyor..

Provokasyona imza atıyor..

Peki, Saadet Partisi’nin de içinde bulunduğu altılı masanın destekçisi Cumhuriyet gazetesinin şu haberine ne diyeceksiniz:

“Milli Eğitim’den din dersi baskısı”

Başlık böyle..

Haberin devamındaki cümleler de şöyle:

“Okullarda ders seçimlerine başlandı. MEB’in öğretmenlere, öğretmenlerin de öğrencilere din dersi baskısı yaptığı öğrenildi.”

Gerçekte böyle bir baskı olmadığı halde din dersi baskısı yapıldığını iddia etmek, dindar insanları baskıcı, tahakkümcü, hilebaz gibi göstermek, Paludan’ın yaptığı eylemin bir başka çeşidi değil mi?

“Okullara, ‘Öğrencilerin en az yüzde 25’i bu dersleri seçecek’ baskısı yapıldığı öne sürüldü” şeklinde yalanlar yazmak, Kur’an-ı Kerim yakarak yapılan saldırının bir başka şekli değil mi?

Milli Eğitim Bakanlığı, binlerce ateist öğretmenin olduğu, binlerce solcu, sosyalist idarecinin olduğu okullar zincirinde, “Öğrenciler istese de, istemese de, onlara din dersini seçtireceksiniz” diyerek, öğretmenlere nasıl baskı yapabilir?

Veya şöyle de soralım: Öğrenciler, seçmeli ders olarak din dersini (Peygamberimizin Hayatı, Kuran-ı Kerim ve Temel Dini Bilgiler dersleri) seçmedikleri takdirde, kendilerine kim, ne yapabilir?

Ki; içinde Hacı Meral Akşener’in, Hacı Ali Babacan’ın, Hacı Ahmet Davutoğlu’nun, Hacı Temel Karamollaoğlu’nun  bulunduğu “altılı masa”nın destekçisi Cumhuriyet gazetesi, böyle bir algı oluşturuyor?..

İçinde, Paudan’ın yakmaya çalıştığı Kur’an-ı Kerim’in öğretildiği bir ders de bulunan “Din, Ahlak ve Değerler” grubunda yer alan derslerin öğrenciler tarafından seçilmemesi için algı üzerine algı üreten haber şöyle devam ediyor:

“Okullara gönderilen Din Öğretimi Genel Müdürü Mehmet Nezir Gül imzalı resmi yazıda, ‘Peygamberimizin hayatı’, ‘Kur’an-ı Kerim’ ve ‘Temel Dini Bilgiler’ derslerinin, öğrencilerin istekleri dışında seçilip ders programlarına eklendiği ve bu derslerin seçtirilmesi için baskı uygulandığı iddia edildi.” 

Paludan da zaten, bu tür tahriklerin sonunda, “Bize baskı yapılıyor.. Bizden Müslüman olmamız isteniyor” gibi yalanlarla, saldırısına altyapı oluşturmuyor mu?..

Ve; Temel Karamollaoğlu’nun kefil olduğu zihniyetin gazetesi, nefretini “Laiklikten uzaklaşılıyor” başlığı altında şöyle net şekilde aktarıyor:

“Eğitim Sen Genel Sekreteri İkram Atabay, okullardaki dinselleşme faaliyetlerine son verilmesi gerektiğini söyleyerek ‘Türkiye’nin eğitim sistemi laik eğitim anlayışından hızla uzaklaşıyor’ tepkisini gösterdi.”

Bu ifadeleri, bu yalanları okuyan bir insan, eğer kendi çocuğuna din dersini, Kur’an-ı Kerim’i öğretmeyi istemiyorsa, İsveç’li Paludan’ın alçak saldırısına benzer bir saldırıyı aklından geçirmez mi?

“Benim çocuğuma, zorla din dersi öğretilecek ise, benim de bunu protesto için bir şeyler yapmam gerekir” diye düşünmesi çok mu anormal bir hareket tarzıdır?

Yalanlarla, iftiralarla, sendikacıların hayali isnatlara dayalı açıklamalarıyla bu havayı oluşturanlar, aslında Paludan’ın saldırısının da arka plandaki organizatörleri değil midir?

Soldan çarklı Cumhuriyet’in, Paludan’a desteğini gösteren haberinin yanı sıra, Halk TV de kafayı çıkarmış ve “Bizim de çorbada tuzumuz olsun” türünden bir yayın yapmış.

O ne diyor?

Yok, Paludan’ın kendisini desteklemiyor gibi görünüyor, onlar..

Hatta Paludan’a, “Irkçı, pislik” de diyorlar..

Ama, nihayetinde o rezil eyleme izin veren İsveç’e de sahip çıkıyorlar..

Halk TV’de program yapan Ayşenur Arslan konuşuyor:

“Bir tane dangalak ırkçı, faşist, pislik bir adam çıkıyor, bir provokasyona imza atıyor. Bu İsveç’i bağlar mı ya da genel olarak buradan biz Batı diye bir düşman yaratabilir miyiz?” 

Yok yok, İsveç o eyleme izin verse de, bir gün öncesinden kendilerine uyarıda bulunulduğu halde, “Buyur yak. Hem de Türk Büyükelçiliğinin önünde yak” diye, alçaklığa onay verse de..

Halk TV’deki o kadının anlatımına göre, “dangalaklık” yapsa da, “ırkçılık” yapsa da, “faşistlik” yapsa da, “pislik” yapsa da, “provokasyon” yapsa da.. 

İsveç buna izin verse de.. Yapılanlar İsveç’i bağlamaz.

Kafa bu kafa.. Yandaşlık bu denli militanca..

Karar ne yapmış, peki” diyeceksiniz..

Onun karın ağrısı iki gündür sürüyor..

Yapılan ahlaksızlığı hafifletmek, hatta karşı saldırıya dönüştürmek için, bir senaryo yazmışlar..

Paludan, Putin’in adamı imiş..

Putin de Tayyip Erdoğan’ın adamı..

Arada da İsveç gümbürtüye gitmiş.. 

Seçim öncesinde olduğumuz için, altılı masa da, bu vesile ile bu işten zarar görecekmiş..

Hay ben sizin olmayan aklınıza ne diyeyim..

İnsan çevireceği filmler için, oynayacağı tiyatrolar için senaryo yazar da.. 

Bu kadar da sefilce, bu kadar iğrenç içerikle mi yazar?

Paludan’ın Kur’an-ı Kerim yakmasının zarar verdikleri listesine aldığınız İsveç, Türk Dışişleri’nin çağrısına uyup, o iğrençliğe onay vermeseydi zarar da görmezdi. Kim onların elini tuttu ki?..

Veya altılı masadakiler çıksınlar Tayyip Erdogan’dan daha yüksek sesle olayı kınasınlar..

Onları kim tutuyor ki?

Neresinden bakarsanız bakınız..

Cumhuriyet ile Halk TV.. Ve bunlarla iş kotaran Karar..

 Geldikleri noktada, İsveç’i bile masum gösterip, Erdoğan’ı sorumlu tutma girişimine imza atıyorlar ya..

İnsan şaşıp kalıyor..

Ve yüksek sesle bunların kirli ittifakına sormamız gerekiyor:

“Nüfusunun % 95’inin Müslüman olduğu Türkiye’de Kur’an-ı Kerim dersinden rahatsız olmak ile.. Büyük çoğunluğu Müslüman olmayan İsveç’te Kur’an-ı Kerim yakma girişimi, üç aşağı beş yukarı birbirine benzer şeyler değil mi? Siz İsveç’te yaşıyor olsanız, zaten o alçak eyleme bile onay vermez misiniz?”

Habere ifade bırak !
Habere ait etiket tanımlanmamış.
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve birebirhaber.net sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.