Antalya gecelik bayan arkadaş izmir otele gelen bayan arkadaş Mersin eve gelen bayan

antalya escort yaşanmış sexs hikayeleri sexs hikayeler porno ozle

Isparta eşya depolama Kahramaraş eşya depolama Karabük eşya depolama Karaman eşya depolama Kars eşya depolama Kastamonu eşya depolama Kırıkkale eşya depolama Kırşehir eşya depolama Kilis eşya depolama Kütahya eşya depolama

Adana incall escort Alanya incall escort Anadolu yakası incall escort Ankara incall escort Antalya incall escort Ataköy incall escort Avcılar incall escort Avrupa yakası incall escort Bahçelievler incall escort Bahçeşehir incall escort Bakırköy incall escort Başiktaş incall escort Beylikdüzü incall escort Bodrum incall escort Bursa incall escort Denizli incall escort Diyarbakır incall escort Esenyurt incall escort Eskişehir incall escort Etiler incall escort Fatih incall escort Gazinatep incall escort Halkalı incall escort İstanbul incall escort İzmir incall escort İzmit incall escort Kadıköy incall escort Kayseri incall escort Kocaeli incall escort Konya incall escort Kurtköy incall escort Kuşadası incall escort Malatya incall escort Maltepe incall escort Mecidiyeköy incall escort Mersin incall escort Nişantaşı incall escort Pendik incall escort Muratpaşa incall escort Şirinevler incall escort Şişli incall escort Taksim incall escort, Ümraniye incall escort

Hani nerede ibadet hürriyeti?

Gündem (Web Sitesi) - Web Sitesi | 12.11.2022 - 12:01, Güncelleme: 12.11.2022 - 12:01
 

Hani nerede ibadet hürriyeti?

Hem camiye gelmezler hem de

Yeni Akit Gazetesi Sorumlu Yazı İşleri Müdürü Ali İhsan Karahasanoğlu, camilerdeki hutbelere müdahale etmeye çalışan ama cami yolunu bilmeyen muhaliflere tepki gösterdi. Karahasanoğlu'nun bugünkü yazısı... Türkiye’de, cumhuriyet var değil mi? Türkiye’de, düşünce özgürlüğü var değil mi? Kimse istemediği bir şeyi yapmaya zorlanamaz. Yine istediği şeyi de yapmamaya zorlanamaz, değil mi? İnsanlar ibadetlerinde hürdürler, değil mi? Kimsenin ibadetine karışılamaz, ibadeti yapmaya zorlanamayacağı gibi, yapmamaya da zorlanamaz, değil mi? İbadetin şekli dışardan müdahale ile belirlenemez, değil mi? Bir başkasını yapacağı ibadete, “Şöyle şöyle ibadet edeceksin. Şunu ekleyeceksin, bunu çıkaracaksın” denilemez, değil mi? Lafa gelince bunların hepsinin edebiyatı yapılır.. “Ülkemizdeki tüm özgürlükleri, cumhuriyet bize bahşetti. Laiklik sayesinde, bizler bu hakları elde ettik. Bize özgürlük ve haklarımızı sağlayan laiklik ve cumhuriyet ise, M. Kemal’in armağanı” denilir.. Peki gerçekte öyle mi? İbadet hürriyeti, düşünce hürriyeti gerçekten var mı? Cumhuriyet kavramı ne derece işlerlik kazanmış? Buyrun testimizi yapalım.. Hemen her gün, tepemizde “laiklik” ve “cumhuriyet” kavramları üzerinden boza pişiren Cumhuriyet gazetesinden örnekleyelim.. Der ki, laiklik ve cumhuriyetin ne büyük bir kazanım olduğunu, ne büyük bir nimet olduğunu söyleyen Cumhuriyet gazetesi: “Dünyayı dolaşan Ali Erbaş’ın, Anıtkabir’de katılmadığı tören sayısı 27 oldu!” Meğerse, adamlar çetelesini tutuyorlarmış.. “Bu birinci tören. Şu ikinci tören. O, üçüncü tören..” Saymışlar ve tam 27 törendir, Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş, Anıtkabir’e gitmiyormuş.. Hani gitse ve orada bir Fatiha okusa.. Kıyameti kopartacak olanlar da yine onlar. Ama bugün, “gitmeme” üzerinden kıyameti kopartıyorlar.. Eğer kendi kafalarından (Allah korusun temennimizi dillendirmiş olalım) bir Diyanet İşleri Başkanı olur ve o da Anıtkabir’e giderse, bu sefer de “Niye gitti, niye Fatiha okudu, niye cübbesi-sarığı ile gitti” üzerinden kıyameti kopartırlar.. Hatırlayın, Binali Yıldırım Başbakan olduğu dönemde, Anıtkabir’e gitmiş ve orada ellerini açarak dua etmişti.. Ali Erbaş niye Anıtkabir’e gitmiyor diye çetele tutan Cumhuriyet gazetesi, o tarihde ne başlık atmıştı: “Anıtkabir’e, Atatürk’ün ruhuna El Fatiha!” Gidip dua edene “Atatürk ölmedi ama. Binali Ylıdırım gidip de mezarının başında Fatiha okudu ya.. İşte o an, Atatürk gerçekten öldü. Onun için biz de başlığı böyle kullanıyoruz: “Atatürk’ün ruhuna El Fatiha!” dediler. Gitmeyenin ise, çetelesini tutup, 27. katılmadığı tören” diyorlar.. Sorun sadece Anıtkabir’deki törene katılıp katılmamak da değil.. Daha devamı var.. Sorguladık ya, “Bu ülkede ibadet hürriyeti var mı, yok mu?” diye.. Muhteremlere göre, aslında bu ülkede daha önce ibadet hürriyeti yoktu.. M. Kemal sayesinde, laiklik kavramı ile birlikte ibadet hürriyeti geldi.. İbadet hürriyeti ne demek? En basit tanımı ile “İbadet etmek isteyene, ‘Niye ibadet ediyorsun’ dememek. İbadet etmeyene de, ‘Niye ibadet etmiyorsun’ dememek..” İbadet etmeyene, kimsenin “Niye ibadet etmiyorsun” dediği vaki değil de.. Çünkü, bizim inancımızda, bir başkasının tehditi ile zorlaması ile ibadet edilmez.. Edilse de, Allah indinde bir değeri olmaz. Ama bu ülkede, İslam’ın bir kolu olan aleviliğin tanımlamasında, “Şu hareket, dinin özünde yok, sonradan girmiş. Şu şu ibadetler ise, aleviliğin masum kabul ettiği Hz. Ali’nin de hiç ihmal etmediği kulluk bilinci ile yapılan ritüeller” dendiğinde,  “Size ne kardeşim. Biz nasıl istiyorsak, öyle ibadet ederiz. İstersek etmeyiz” diyenler.. Onlara destek çıkan ve “ne karışıyorsunuz başkalarının ibadetlerine. Cemevi ibadethanedir diyorlarsa, ibadethanedir” diyenler.. Şimdi geliyorlar.. Bakın ne yapıyorlar? Cumhuriyet gazetesinden aktarıyorum: “Cuma hutbesinde 10 Kasım’a dahi değinmeyen Diyanet, yayımladığı mesajda ise Atatürk diyemedi.” Alevi kardeşlerimiz, neyi ibadet kabul ediyorlarsa ona saygı göstermek gerekir diyenler.. Şimdi, gelmedikleri camide, dinlemedikleri hutbede, 10 Kasım’a niye değinilmediğini sorguluyorlar.. İyi de bey abiler.. Laiklik gereği, ibadet hürriyetine kavuştuğumuzu, artık insanların isterlerse ibadet edeceklerini, isterlerse etmeyeceklerini, bu kapsamda kimsenin namaz kılmaya zorlanamayacağını, oruç tutmaya zorlanamayacağını sizler söylemiyor musunuz. Siz namaz kılmaya zorlanamazsınız. Peki.. Oruç tutmaya zorlanamazsınız.. Peki.. Ama siz, namaz kılmadığınız halde..  Diyanet’e, nasıl hutbe okuyacaklarını, hatta belki yarın da nasıl namaz kılacaklarını dayatabilirsiniz.. Öyle mi? Siz neyin kafasını yaşıyorsunuz, söyler misiniz? Akıldan minnacık eser sizde var mı söyler misiniz? Devam ediyorlar, haber görünümlü despotluklarına: “Erbaş’ın, gününü Anıtkabir’e yaklaşık 10 dakika mesafedeki başkanlıkta geçirdiği öğrenildi.” Artık Erbaş’ın günde kaç tesbih çektiğini, kaç salavat getirdiğini, kaç sayfa Kur’an okuduğunu, nafile kaç rekat namaz kıldığını.. Ama 10 dakikalık Anıtkabir’e gitmediğini kıyaslayarak yazarlarsa, hiç şaşırmayın.. “Düşünce hürriyeti” öyle mi? “İbadet hürriyeti” öyle mi? Hani nerede, beyler, gösterir misiniz? Allah bunlara fırsat vermesin.. Ezanınızı çevirirler.. “Size ibadet hürriyeti getirdik” derler.. Camiye gelmezler, “Hutbede şunları şunları söyleyeceksiniz” derler.. Hacca gitmezler, “Bebekleri umreye götürmeyin, psikolojileri bozulur” diye dayatırlar.. Din dersine karşı çıkarlar, ama din dersinin başına M. Kemal’in gençliğe hitabesini koydururlar.. Ne diyelim, bu da bizim imtihanımız olsa gerek.
Hem camiye gelmezler hem de

Yeni Akit Gazetesi Sorumlu Yazı İşleri Müdürü Ali İhsan Karahasanoğlu, camilerdeki hutbelere müdahale etmeye çalışan ama cami yolunu bilmeyen muhaliflere tepki gösterdi.

Karahasanoğlu'nun bugünkü yazısı...

Türkiye’de, cumhuriyet var değil mi?

Türkiye’de, düşünce özgürlüğü var değil mi?

Kimse istemediği bir şeyi yapmaya zorlanamaz. Yine istediği şeyi de yapmamaya zorlanamaz, değil mi?

İnsanlar ibadetlerinde hürdürler, değil mi?

Kimsenin ibadetine karışılamaz, ibadeti yapmaya zorlanamayacağı gibi, yapmamaya da zorlanamaz, değil mi?

İbadetin şekli dışardan müdahale ile belirlenemez, değil mi?

Bir başkasını yapacağı ibadete, “Şöyle şöyle ibadet edeceksin. Şunu ekleyeceksin, bunu çıkaracaksın” denilemez, değil mi?

Lafa gelince bunların hepsinin edebiyatı yapılır..

“Ülkemizdeki tüm özgürlükleri, cumhuriyet bize bahşetti. Laiklik sayesinde, bizler bu hakları elde ettik. Bize özgürlük ve haklarımızı sağlayan laiklik ve cumhuriyet ise, M. Kemal’in armağanı” denilir..

Peki gerçekte öyle mi?

İbadet hürriyeti, düşünce hürriyeti gerçekten var mı?

Cumhuriyet kavramı ne derece işlerlik kazanmış?

Buyrun testimizi yapalım..

Hemen her gün, tepemizde “laiklik” ve “cumhuriyet” kavramları üzerinden boza pişiren Cumhuriyet gazetesinden örnekleyelim..

Der ki, laiklik ve cumhuriyetin ne büyük bir kazanım olduğunu, ne büyük bir nimet olduğunu söyleyen Cumhuriyet gazetesi:

“Dünyayı dolaşan Ali Erbaş’ın, Anıtkabir’de katılmadığı tören sayısı 27 oldu!”

Meğerse, adamlar çetelesini tutuyorlarmış..

“Bu birinci tören. Şu ikinci tören. O, üçüncü tören..”

Saymışlar ve tam 27 törendir, Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş, Anıtkabir’e gitmiyormuş..

Hani gitse ve orada bir Fatiha okusa..

Kıyameti kopartacak olanlar da yine onlar.

Ama bugün, “gitmeme” üzerinden kıyameti kopartıyorlar..

Eğer kendi kafalarından (Allah korusun temennimizi dillendirmiş olalım) bir Diyanet İşleri Başkanı olur ve o da Anıtkabir’e giderse, bu sefer de “Niye gitti, niye Fatiha okudu, niye cübbesi-sarığı ile gitti” üzerinden kıyameti kopartırlar..

Hatırlayın, Binali Yıldırım Başbakan olduğu dönemde, Anıtkabir’e gitmiş ve orada ellerini açarak dua etmişti..

Ali Erbaş niye Anıtkabir’e gitmiyor diye çetele tutan Cumhuriyet gazetesi, o tarihde ne başlık atmıştı:

“Anıtkabir’e, Atatürk’ün ruhuna El Fatiha!”

Gidip dua edene “Atatürk ölmedi ama. Binali Ylıdırım gidip de mezarının başında Fatiha okudu ya.. İşte o an, Atatürk gerçekten öldü. Onun için biz de başlığı böyle kullanıyoruz: “Atatürk’ün ruhuna El Fatiha!” dediler.

Gitmeyenin ise, çetelesini tutup, 27. katılmadığı tören” diyorlar..

Sorun sadece Anıtkabir’deki törene katılıp katılmamak da değil..

Daha devamı var..

Sorguladık ya, “Bu ülkede ibadet hürriyeti var mı, yok mu?” diye..

Muhteremlere göre, aslında bu ülkede daha önce ibadet hürriyeti yoktu.. M. Kemal sayesinde, laiklik kavramı ile birlikte ibadet hürriyeti geldi..

İbadet hürriyeti ne demek?

En basit tanımı ile “İbadet etmek isteyene, ‘Niye ibadet ediyorsun’ dememek. İbadet etmeyene de, ‘Niye ibadet etmiyorsun’ dememek..”

İbadet etmeyene, kimsenin “Niye ibadet etmiyorsun” dediği vaki değil de..

Çünkü, bizim inancımızda, bir başkasının tehditi ile zorlaması ile ibadet edilmez..

Edilse de, Allah indinde bir değeri olmaz.

Ama bu ülkede, İslam’ın bir kolu olan aleviliğin tanımlamasında, “Şu hareket, dinin özünde yok, sonradan girmiş. Şu şu ibadetler ise, aleviliğin masum kabul ettiği Hz. Ali’nin de hiç ihmal etmediği kulluk bilinci ile yapılan ritüeller” dendiğinde,  “Size ne kardeşim. Biz nasıl istiyorsak, öyle ibadet ederiz. İstersek etmeyiz” diyenler..

Onlara destek çıkan ve “ne karışıyorsunuz başkalarının ibadetlerine. Cemevi ibadethanedir diyorlarsa, ibadethanedir” diyenler..

Şimdi geliyorlar..

Bakın ne yapıyorlar?

Cumhuriyet gazetesinden aktarıyorum:

“Cuma hutbesinde 10 Kasım’a dahi değinmeyen Diyanet, yayımladığı mesajda ise Atatürk diyemedi.”

Alevi kardeşlerimiz, neyi ibadet kabul ediyorlarsa ona saygı göstermek gerekir diyenler..

Şimdi, gelmedikleri camide, dinlemedikleri hutbede, 10 Kasım’a niye değinilmediğini sorguluyorlar..

İyi de bey abiler..

Laiklik gereği, ibadet hürriyetine kavuştuğumuzu, artık insanların isterlerse ibadet edeceklerini, isterlerse etmeyeceklerini, bu kapsamda kimsenin namaz kılmaya zorlanamayacağını, oruç tutmaya zorlanamayacağını sizler söylemiyor musunuz.

Siz namaz kılmaya zorlanamazsınız.

Peki..

Oruç tutmaya zorlanamazsınız..

Peki..

Ama siz, namaz kılmadığınız halde.. 

Diyanet’e, nasıl hutbe okuyacaklarını, hatta belki yarın da nasıl namaz kılacaklarını dayatabilirsiniz..

Öyle mi?

Siz neyin kafasını yaşıyorsunuz, söyler misiniz?

Akıldan minnacık eser sizde var mı söyler misiniz?

Devam ediyorlar, haber görünümlü despotluklarına:

“Erbaş’ın, gününü Anıtkabir’e yaklaşık 10 dakika mesafedeki başkanlıkta geçirdiği öğrenildi.”

Artık Erbaş’ın günde kaç tesbih çektiğini, kaç salavat getirdiğini, kaç sayfa Kur’an okuduğunu, nafile kaç rekat namaz kıldığını..

Ama 10 dakikalık Anıtkabir’e gitmediğini kıyaslayarak yazarlarsa, hiç şaşırmayın..

“Düşünce hürriyeti” öyle mi?

“İbadet hürriyeti” öyle mi?

Hani nerede, beyler, gösterir misiniz?

Allah bunlara fırsat vermesin..

Ezanınızı çevirirler..

“Size ibadet hürriyeti getirdik” derler..

Camiye gelmezler, “Hutbede şunları şunları söyleyeceksiniz” derler..

Hacca gitmezler, “Bebekleri umreye götürmeyin, psikolojileri bozulur” diye dayatırlar..

Din dersine karşı çıkarlar, ama din dersinin başına M. Kemal’in gençliğe hitabesini koydururlar..

Ne diyelim, bu da bizim imtihanımız olsa gerek.

Habere ifade bırak !
Habere ait etiket tanımlanmamış.
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve birebirhaber.net sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.