İşte geldikleri nokta: Ahmet Taşgetiren'den Demirtaş'a övgü dolu sözler!
İşte geldikleri nokta: Ahmet Taşgetiren'den Demirtaş'a övgü dolu sözler!
Gelecek Partisi'nin gazetesinde köşe yazan ve hükümete karşı faizi savunacak kadar çizgisinden şaşan Ahmet Taşgetiren, sonunda PKK'lı Selahattin Demirtaş'a destek çıkacak noktaya geldi.
Gelecek Partisi'nin gazetesinde köşe yazan ve hükümete karşı faizi savunacak kadar çizgisinden şaşan Ahmet Taşgetiren, sonunda PKK'lı Selahattin Demirtaş'a destek çıkacak noktaya geldi.
Karar gazetesi yazarı Ahmet Taşgetiren, AK Parti saflarından sapıp Gelecek Partisi'nin kayığına binince PKK'lı Selahattin Demirtaş'ı bile savunacak noktaya geldi.
Taşgetiren'in bugün büyük tepki çeken yazısının ilgili bölümleri şu şekilde:
"Önce iğneyi kendimize sonra çuvaldızı muhalefete batıralım” sözü Selahattin Demirtaş’a ait.
Bu çağrıyı, cezaevinden T24’e yazdığı yazıda (5 Temmuz) yaptı. HDP’nin genel kongresinin ve o kongrede, içinde Hasan Cemal, Mehmet Altan, Rıza Türmen, Ali Bayramoğlu gibi HDP’li olmayanların bulunduğu bir “Danışma Kurulu” oluşturulması kararının ardından.
Demirtaş cezaevinde ama siyaseti etkileyecek konumda. Bunda sadece eski eş başkan olmasının yanında, siyasetçi kalibresinin etkinliğinin de önemli payı var.
Bu çağrısı bence önemli.
Bu çağrıya gelirken oluşturduğu düşünce silsilesi benim özetlediğim ifadelerle şöyle:
İktidar HDP’ye yönelik bir algı süreci işletiyor. Oluşan algı, muhalefetin HDP ile ilişkisini olumsuz etkiliyor. Muhalefet HDP ile ilişki kuramayınca da iktidara yönelik tavırlarında zaafa düşüyor. Bu arada da HDP, muhalefetin bu tavrına tepki göstererek bir anlamda iktidarın politikalarına etkinlik kazandırıyor.
Yazıdan anlaşıldığına göre Demirtaş, HDP’ye yönelik algı politikasının iki alanda gerçekleştiği kanaatinde.
1-Siyaset – şiddet ilişkisi
2-Türkiye’nin bölünmez bütünlüğü
Yazıdaki bu paragraf oldukça dikkatli yazılmış, paylaşmak isterim:
(...)
Demirtaş’ın “Türkiyeleşmek” siyaseti yeni değil. Sonraki gelişmelerde o hassasiyetin geri plana düştüğü değerlendirmeleri yapılmıştır. Doğrudur yanlıştır, ancak şu anda cezaevinden yapılan çağrı önemlidir.
Demirtaş, iğne – çuvaldız benzetmesini burada kullanıyor. “Değişimi kendimizden başlatalım, yani iğneyi kendimize batıralım, muhalefet hala aynı tavırda ısrar ederse o zaman çuvaldızı onlara batırabiliriz.”
İğne-çuvaldız metaforunun özeti bu.
Tabi burada, netleşmesi gereken hususlardan biri “siyaset – şiddet ilişkisinin reddi”nin çerçevesi ise, diğeri de “Türkiye’nin bütünlüğü içinde çözüm”ün çerçevesidir.
Bu çerçeveler önemli, ama her iki konuda Türkiye’nin hassasiyetini gündeme almak da önemli. Bunun HDP için bir sorun olduğunu kabul de önemli.
Demirtaş, her iki konunun, “Kürt sorunu” genel başlığında paydaş olan birçok odağı ilgilendirdiğini bilir. “Siyaset ve şiddet” denildiğinde mesela, bunun “HDP’yi de ikincil konuma iten başat odağın inisiyatifinden nasıl kurtulunacağı?” sorusuyla bağlantılı olduğu açıktır. Nasıl halledilecek o mesele?
“Türkiye’nin bütünlüğü içinde” yaklaşımı da, içerik değerlendirmesini ve yapısal anlamda uzlaşmayı zaruri kılıyor.
Buna rağmen, ortada, herkesin ön yargısız kafa yorması gereken bir sorun olduğu açık.
Meclis’teki üçüncü partiye kapatma davası açılmış, bu partinin kazandığı bütün belediyelere kayyım atanmış, arkası gelmeyen operasyonlarla toplanmadık HDP yöneticisi kalmamış, sınır ötesi operasyonlar ve evlere ateş düşüren şehit haberleri devam ediyor.
Yani içerde – dışarda çözüm bulunması gereken bir sorun söz konusu.
Demirtaş, kendi kitlesine sesleniyor. Muhalefetten de anlayış bekliyor.
Bu çağrı, iktidarın hoşuna gitmeyebilir. Çünkü olayın bir “seçim” boyutu var. Seçim söz konusu olduğunda da iktidar “İmralı’nın Edirne’dekine hesap sorması”nı bile dikkate alır da, Edirne’dekinin “şiddete tavır” ve “Türkiye bütünlüğü” hassasiyetini ıskalayabilir.
Garip iştir bizde siyaset hesapları ile Türkiye hesapları arasında denge kurmak…
(Demirtaş'ın mektubuna yer verilen bölümleri kasıtlı olarak çıkardık.)
Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.