Antalya gecelik bayan arkadaş izmir otele gelen bayan arkadaş Mersin eve gelen bayan

antalya escort yaşanmış sexs hikayeleri sexs hikayeler porno ozle

Isparta eşya depolama Kahramaraş eşya depolama Karabük eşya depolama Karaman eşya depolama Kars eşya depolama Kastamonu eşya depolama Kırıkkale eşya depolama Kırşehir eşya depolama Kilis eşya depolama Kütahya eşya depolama

Adana incall escort Alanya incall escort Anadolu yakası incall escort Ankara incall escort Antalya incall escort Ataköy incall escort Avcılar incall escort Avrupa yakası incall escort Bahçelievler incall escort Bahçeşehir incall escort Bakırköy incall escort Başiktaş incall escort Beylikdüzü incall escort Bodrum incall escort Bursa incall escort Denizli incall escort Diyarbakır incall escort Esenyurt incall escort Eskişehir incall escort Etiler incall escort Fatih incall escort Gazinatep incall escort Halkalı incall escort İstanbul incall escort İzmir incall escort İzmit incall escort Kadıköy incall escort Kayseri incall escort Kocaeli incall escort Konya incall escort Kurtköy incall escort Kuşadası incall escort Malatya incall escort Maltepe incall escort Mecidiyeköy incall escort Mersin incall escort Nişantaşı incall escort Pendik incall escort Muratpaşa incall escort Şirinevler incall escort Şişli incall escort Taksim incall escort, Ümraniye incall escort

Kaldıracakları ‘namus’ üzerine and içtiler!

Gündem (Web Sitesi) - Web Sitesi | 03.06.2023 - 10:42, Güncelleme: 03.06.2023 - 10:42
 

Kaldıracakları ‘namus’ üzerine and içtiler!

Yeni Akit Gazetesi Sorumlu Yazı İşleri Müdürü Ali İhsan Karahasanoğlu'nun, "Kaldıracakları ‘namus’ üzerine and içtiler!" başlıklı yazısı...

Sonunda and içtiler.. CHP’lisi de, HÜDAPAR’lısı da.. Oysa 14 Mayıs’ın öncesinde de kılçık atmışlardı ama. Özellikle TBMM›deki Cumhur İttifakının ezici tablosunu görünce.. Kılçığı büyütmüşlerdi.. Sırtında yumurta küfesi olanlar ise...  Derinlemesine masaya yatıracak olsak, “devasa” bir sorun olduğunu onlara da ispatlarız da.. Türkiye’nin bugünkü şartları altında küçük küçük ayrılıklar olarak değerlendirebileceğimiz bir noktada “dik duruş” gösterilse, zaten kavga merkezi olan topraklarımız daha büyük tartışmalara sahne olacağından, yutkunarak “eyvallah” edildiğini izhar ederek, and içiyorlar.. “Türkiye’nin huzurunu önceliyoruz, varsın bir dakika içinde okunan bir metin üzerinden, bize dayatmada bulunmuş olsunlar.. Milletimizin özgürlüğünü elinden almak isteyen zorbalara karşı, biz bu baskıya boyun eğeriz ama.. Tarihe de not düşülsün” diyerek, kendilerinin önüne konulan metinleri okumak zorunda kalıyorlar...  Biz de bu yazıyı, TBMM’nin and içme töreninden önce yazsaydık, “Aaaa bak.. Milletvekillerini nasıl tahrik ediyor” linç operasyonuna muhatap olacağımızdan, erteledik.. “Sırtımızda yumurta küfesi var ama.. And içmeden öncesi için vardı. Andlar içildi. Şimdi kimse kavga çıkartamaz. Ama sevinmesinler, yutturduk diye de bizlerin zekâmızı tahkir etmesinler, dik duruşumuzdan şüphe etmesinler” düşüncesi ile şimdi ise, bazı CHP’li milletvekillerinin and içmeden önce kısık sesle çektiği besmeleyi biz açıktan yazarak başlayalım: Bismillahirrahmanirrahim.. Kim neden, “Rahman ve rahim olan Allah’ın adıyla başlıyorum” ifadesinden rahatsız olur? Tabii ki zalim olanlar.. Tabii ki merhametsiz olanlar.. İnsanları «göçmen» diye itekleyenler, «farklı ırk»tan diyerek tahkir edenler rahatsız olurlar.. Ve gelelim “yemin”e.. Darbeci Kenan Evren’in Anayasa’ya yazdırdığı metnin ifadesine adeta kutsal bir cümle gibi sahip çıkanlar, 14 Mayıs öncesinde ve hemen sonrasında bir algı oluşturmaya çalıştılar. Eski yıllarda Milli Görüş çizgisinden Refah Partili, sonrasında Fazilet Partili, sonrasında da AK Parti milletvekilleri için de benzer algı oluşturuyorlardı ama. 28 Şubat dönemindekiler dışında, pek tutturamıyorlardı.. Halkın geneli onlara itibar etmiyordu.. Şimdi HÜDAPAR üzerinden aynı algıyı oluşturmak istediler. Diyanet İşleri Başkanı’nın şahsında, inancımıza “Ortaçağ kafası” diyerek hakaret eden CHP Grup Başkanvekili Özgür Özel, 4 Hüda-Par milletvekili için, «Meclis›te yemin etmek istemiyorlar» açıklaması yaptı. Seçime giriyorsun.. Anayasa’da milletvekilinin, o sıfatı kazanabilmesi için, seçmenin verdiği oyun yetmediği, ayrıca o “yemin”in de edilmesi gerektiğine dair 28 Şubat zulmünden bu yana sayısız tartışmadan haberdarsın.. Ve “Ben yemin etmeyeceğim” diyeceksin.. Bunu söyleyen kişiyi, ben ayakta alkışlarım ama.. “Seçmenden oy alıp, sonra and içmeyip, milletvekili sıfatını kazanmayacaksan, listeyi niye meşgul ettin” diyenler de, pek haksız olmaz.. Bu basitlikteki bir konuyu bile, bizlere “Ortaçağ kafası” hakareti yapan geri kafalı adamlar düşünemedikleri için.. “Yemin edecekler-etmeyecekler-kriz çıkacak” tartışmasını pişirdiler, önümüze koydular.. Dün andiçme töreni (Yemin demeyeyim.. Yemin kavramı, dini bir kavramdır.. Laik bir devlette aslında yemin diye bir şey olmaz.. Andiçme metnini içinde de ‘laik devlet’ ifadesi olduğuna göre, haydi buyurun, 3. Dünya Savaşı çıkartacak hukuk tartışmasını dizayn etmeye. Neyse laikçi hokkabazlar bunu tartışa dursunlar, ben konuya dönüyorum) yapıldı.. Andlar içildi, yemekler yendi..  Pardon, “Andlar içildi.. Milletvekili sıfatları kazanıldı..” diyecektim.. Birilerinin bilmediği, bilse dahi hatırlamak istemediği and içme veya yemin kavramının, Kurtuluş Savaşı sonrasındaki 1924 anayasasında nasıl düzenlendiğini hatırlatayım mı? 1924 Anayasa’sının 16. maddesi şöyle: “Mebuslar Meclise iltihak ettiklerinde şu şekilde tahlif olunurlar: (Vatan ve Milletin saadet ve selâmetine ve milletin bilâ kaydü şart hâkimiyetine mugayir bir gaye takip etmeyeceğime ve Cumhuriyet esaslarına sadakatten ayrılmayacağıma <>).” Laikliği; dindar insanların tepesinde boza pişirmek olarak algılayan yasakçı kafanın elemanları, tansiyon haplarını alsınlar öyle okusunlar, bu yemindeki “vallahi” ifadesi, 1928 Anayasa değişikliği ile gitti, yerine “namus” geldi ve ne oldu ise, işte ondan sonra oldu! Var mısınız beyler, var mısınız 73 yıldır iktidara gelemeyenler, var mısınız Özgür Özel.. Var mısınız, 1924 Anayasa’sındaki metne göre yemin etmeye!   Biliyorum yoksunuz.  Allah sizi, bu ülkenin geleceğinde, her daim yok olmaya mahkum kılsın.. Sanki karşılarındaki insanlar, ülkeye hizmetten geri duran insanlar, sanki ülkeyi üç tane ABD elemanına satmak için can atan insanlarmış gibi.. Algı oluşturup, “niye yemin etmiyorlar ki” demeye getiriyorlar.. Biz varız.. Hem de yemini, en üst perdeden etmeye talibiz.. “ABD uşaklığı yapılmayacağına, Londra’nın emireri olunmayacağına, AB’ın kapısında kölelik yapmayacağımıza Allah’ın adı üzerine yemin ederiz.. Vallahi de billahi de..” Ama CHP kafalılar edemez.. Onun için de, darbeci Kenan Evren eliyle, Anayasa’ya bakın yemin metni diye neyi koymuşlar: “Devletin varlığı ve bağımsızlığını” ile başlıyor andiçme metni..  Dakika bir, gol bir.. “Devletin bağımsızlığı” denilen bir cümlede, ayrıca “varlığı” ifadesine gerek var mı? Olsun, laf uzasın, süslü cümleler olsun.. Devam ediyor, and içme metni: «vatanın ve milletin bölünmez bütünlüğünü.”  Dakika iki, gol iki.. Vatanın bölünmezliği tamam, milletin bölünmezliği ile kastedilen amaç ne?  Kimse milletin bölünmesini istediğimi söylemesin.. Böyle bir kavramı günlük hayatımızda kullanmıyoruz ki, milletvekili andiçme metninde de var olsun.. Neyse.. Kelime kelime eleştiriyi boşverelim..  Anayasa’daki and içme metninin devamını tam olarak verelim: “Milletin kayıtsız ve şartsız egemenliğini koruyacağıma; hukukun üstünlüğüne, demokratik ve laik Cumhuriyete ve Atatürk ilke ve inkılaplarına bağlı kalacağıma; toplumun huzur ve refahı, milli dayanışma ve adalet anlayışı içinde herkesin insan haklarından ve temel hürriyetlerden yararlanması ülküsünden ve Anayasaya sadakatten ayrılmayacağıma; büyük Türk milleti önünde namusum ve şerefim üzerine andiçerim.” Namus ha! Gelin şimdi, seçildikleri takdirde, ilk haftada İstanbul Sözleşmesi’ni geri getireceğini vaad eden CHP’ye, sahip çıktıkları bu andiçme içinde yer alan «namus» için, o sözleşmede ne yazıldığını hatırlatayım: “Madde 12 – Genel yükümlülükler 1 Taraflar kadınların daha aşağı düzeyde olduğu düşüncesine veya kadınların ve erkeklerin toplumsal olarak klişeleşmiş rollerine dayalı ön yargıların, törelerin, geleneklerin ve diğer uygulamaların kökünün kazınması amacıyla....  5 Taraflar kültür, töre, din, gelenek veya sözde “namus” gibi kavramların ...” Önce töreler, gelenekler. Sonra da namus, İstanbul Sözleşmesinin 12. maddesi ile çöpe atılmış! Neyseki Cumhurbaşkanımız Tayyip Erdoğan, o sözleşmeyi çöpe attı da kurtulduk. Yoksa şimdi, milletvekilleri namus üzerine yemin edecekler, ama İstanbul Sözleşmesindeki 12. madde gereği, «namus» kavramı «sözde» denilerek itibarsızlaştırılacak.. ve sonrasında da. Gelsin CHP’li vekillerin, önlerine çıkan kadınla bir evde buluşması, sonrasında şantaja maruz kalması, sonrasında yasama görevlerini şantaj emirleri altında yerine getirmesi.. Karın ağrıları nereden kaynaklanıyor, görüyor musunuz! Ülkeyi «bir kilo sağan» bedeline satmaya kalkanların, çelişkilerini, riyakarlıklarını, ilkesizliklerini görüyor musunuz..
Yeni Akit Gazetesi Sorumlu Yazı İşleri Müdürü Ali İhsan Karahasanoğlu'nun, "Kaldıracakları ‘namus’ üzerine and içtiler!" başlıklı yazısı...

Sonunda and içtiler..

CHP’lisi de, HÜDAPAR’lısı da..

Oysa 14 Mayıs’ın öncesinde de kılçık atmışlardı ama.

Özellikle TBMM›deki Cumhur İttifakının ezici tablosunu görünce..

Kılçığı büyütmüşlerdi..

Sırtında yumurta küfesi olanlar ise... 

Derinlemesine masaya yatıracak olsak, “devasa” bir sorun olduğunu onlara da ispatlarız da..

Türkiye’nin bugünkü şartları altında küçük küçük ayrılıklar olarak değerlendirebileceğimiz bir noktada “dik duruş” gösterilse, zaten kavga merkezi olan topraklarımız daha büyük tartışmalara sahne olacağından, yutkunarak “eyvallah” edildiğini izhar ederek, and içiyorlar..

“Türkiye’nin huzurunu önceliyoruz, varsın bir dakika içinde okunan bir metin üzerinden, bize dayatmada bulunmuş olsunlar.. Milletimizin özgürlüğünü elinden almak isteyen zorbalara karşı, biz bu baskıya boyun eğeriz ama.. Tarihe de not düşülsün” diyerek, kendilerinin önüne konulan metinleri okumak zorunda kalıyorlar... 

Biz de bu yazıyı, TBMM’nin and içme töreninden önce yazsaydık, “Aaaa bak.. Milletvekillerini nasıl tahrik ediyor” linç operasyonuna muhatap olacağımızdan, erteledik..

“Sırtımızda yumurta küfesi var ama.. And içmeden öncesi için vardı. Andlar içildi. Şimdi kimse kavga çıkartamaz. Ama sevinmesinler, yutturduk diye de bizlerin zekâmızı tahkir etmesinler, dik duruşumuzdan şüphe etmesinler” düşüncesi ile şimdi ise, bazı CHP’li milletvekillerinin and içmeden önce kısık sesle çektiği besmeleyi biz açıktan yazarak başlayalım:

Bismillahirrahmanirrahim..

Kim neden, “Rahman ve rahim olan Allah’ın adıyla başlıyorum” ifadesinden rahatsız olur?

Tabii ki zalim olanlar.. Tabii ki merhametsiz olanlar..

İnsanları «göçmen» diye itekleyenler, «farklı ırk»tan diyerek tahkir edenler rahatsız olurlar..

Ve gelelim “yemin”e..

Darbeci Kenan Evren’in Anayasa’ya yazdırdığı metnin ifadesine adeta kutsal bir cümle gibi sahip çıkanlar, 14 Mayıs öncesinde ve hemen sonrasında bir algı oluşturmaya çalıştılar.

Eski yıllarda Milli Görüş çizgisinden Refah Partili, sonrasında Fazilet Partili, sonrasında da AK Parti milletvekilleri için de benzer algı oluşturuyorlardı ama.

28 Şubat dönemindekiler dışında, pek tutturamıyorlardı.. Halkın geneli onlara itibar etmiyordu..

Şimdi HÜDAPAR üzerinden aynı algıyı oluşturmak istediler.

Diyanet İşleri Başkanı’nın şahsında, inancımıza “Ortaçağ kafası” diyerek hakaret eden CHP Grup Başkanvekili Özgür Özel, 4 Hüda-Par milletvekili için, «Meclis›te yemin etmek istemiyorlar» açıklaması yaptı.

Seçime giriyorsun.. Anayasa’da milletvekilinin, o sıfatı kazanabilmesi için, seçmenin verdiği oyun yetmediği, ayrıca o “yemin”in de edilmesi gerektiğine dair 28 Şubat zulmünden bu yana sayısız tartışmadan haberdarsın..

Ve “Ben yemin etmeyeceğim” diyeceksin.. Bunu söyleyen kişiyi, ben ayakta alkışlarım ama..

“Seçmenden oy alıp, sonra and içmeyip, milletvekili sıfatını kazanmayacaksan, listeyi niye meşgul ettin” diyenler de, pek haksız olmaz..

Bu basitlikteki bir konuyu bile, bizlere “Ortaçağ kafası” hakareti yapan geri kafalı adamlar düşünemedikleri için..

“Yemin edecekler-etmeyecekler-kriz çıkacak” tartışmasını pişirdiler, önümüze koydular..

Dün andiçme töreni (Yemin demeyeyim.. Yemin kavramı, dini bir kavramdır.. Laik bir devlette aslında yemin diye bir şey olmaz.. Andiçme metnini içinde de ‘laik devlet’ ifadesi olduğuna göre, haydi buyurun, 3. Dünya Savaşı çıkartacak hukuk tartışmasını dizayn etmeye. Neyse laikçi hokkabazlar bunu tartışa dursunlar, ben konuya dönüyorum) yapıldı..

Andlar içildi, yemekler yendi.. 

Pardon, “Andlar içildi.. Milletvekili sıfatları kazanıldı..” diyecektim..

Birilerinin bilmediği, bilse dahi hatırlamak istemediği and içme veya yemin kavramının, Kurtuluş Savaşı sonrasındaki 1924 anayasasında nasıl düzenlendiğini hatırlatayım mı?

1924 Anayasa’sının 16. maddesi şöyle:

“Mebuslar Meclise iltihak ettiklerinde şu şekilde tahlif olunurlar:

(Vatan ve Milletin saadet ve selâmetine ve milletin bilâ kaydü şart hâkimiyetine mugayir bir gaye takip etmeyeceğime ve Cumhuriyet esaslarına sadakatten ayrılmayacağıma <>).”

Laikliği; dindar insanların tepesinde boza pişirmek olarak algılayan yasakçı kafanın elemanları, tansiyon haplarını alsınlar öyle okusunlar, bu yemindeki “vallahi” ifadesi, 1928 Anayasa değişikliği ile gitti, yerine “namus” geldi ve ne oldu ise, işte ondan sonra oldu!

Var mısınız beyler, var mısınız 73 yıldır iktidara gelemeyenler, var mısınız Özgür Özel..

Var mısınız, 1924 Anayasa’sındaki metne göre yemin etmeye!  

Biliyorum yoksunuz. 

Allah sizi, bu ülkenin geleceğinde, her daim yok olmaya mahkum kılsın..

Sanki karşılarındaki insanlar, ülkeye hizmetten geri duran insanlar, sanki ülkeyi üç tane ABD elemanına satmak için can atan insanlarmış gibi..

Algı oluşturup, “niye yemin etmiyorlar ki” demeye getiriyorlar..

Biz varız..

Hem de yemini, en üst perdeden etmeye talibiz..

“ABD uşaklığı yapılmayacağına, Londra’nın emireri olunmayacağına, AB’ın kapısında kölelik yapmayacağımıza Allah’ın adı üzerine yemin ederiz.. Vallahi de billahi de..”

Ama CHP kafalılar edemez..

Onun için de, darbeci Kenan Evren eliyle, Anayasa’ya bakın yemin metni diye neyi koymuşlar:

“Devletin varlığı ve bağımsızlığını” ile başlıyor andiçme metni.. 

Dakika bir, gol bir..

“Devletin bağımsızlığı” denilen bir cümlede, ayrıca “varlığı” ifadesine gerek var mı?

Olsun, laf uzasın, süslü cümleler olsun..

Devam ediyor, and içme metni: «vatanın ve milletin bölünmez bütünlüğünü.” 

Dakika iki, gol iki.. Vatanın bölünmezliği tamam, milletin bölünmezliği ile kastedilen amaç ne? 

Kimse milletin bölünmesini istediğimi söylemesin.. Böyle bir kavramı günlük hayatımızda kullanmıyoruz ki, milletvekili andiçme metninde de var olsun..

Neyse..

Kelime kelime eleştiriyi boşverelim.. 

Anayasa’daki  and içme metninin devamını tam olarak verelim:

“Milletin kayıtsız ve şartsız egemenliğini koruyacağıma; hukukun üstünlüğüne, demokratik ve laik Cumhuriyete ve Atatürk ilke ve inkılaplarına bağlı kalacağıma; toplumun huzur ve refahı, milli dayanışma ve adalet anlayışı içinde herkesin insan haklarından ve temel hürriyetlerden yararlanması ülküsünden ve Anayasaya sadakatten ayrılmayacağıma; büyük Türk milleti önünde namusum ve şerefim üzerine andiçerim.”

Namus ha!

Gelin şimdi, seçildikleri takdirde, ilk haftada İstanbul Sözleşmesi’ni geri getireceğini vaad eden CHP’ye, sahip çıktıkları bu andiçme içinde yer alan «namus» için, o sözleşmede ne yazıldığını hatırlatayım:

“Madde 12 – Genel yükümlülükler 1 Taraflar kadınların daha aşağı düzeyde olduğu düşüncesine veya kadınların ve erkeklerin toplumsal olarak klişeleşmiş rollerine dayalı ön yargıların, törelerin, geleneklerin ve diğer uygulamaların kökünün kazınması amacıyla....  5 Taraflar kültür, töre, din, gelenek veya sözde “namus” gibi kavramların ...”

Önce töreler, gelenekler. Sonra da namus, İstanbul Sözleşmesinin 12. maddesi ile çöpe atılmış!

Neyseki Cumhurbaşkanımız Tayyip Erdoğan, o sözleşmeyi çöpe attı da kurtulduk.

Yoksa şimdi, milletvekilleri namus üzerine yemin edecekler, ama İstanbul Sözleşmesindeki 12. madde gereği, «namus» kavramı «sözde» denilerek itibarsızlaştırılacak.. ve sonrasında da.

Gelsin CHP’li vekillerin, önlerine çıkan kadınla bir evde buluşması, sonrasında şantaja maruz kalması, sonrasında yasama görevlerini şantaj emirleri altında yerine getirmesi..

Karın ağrıları nereden kaynaklanıyor, görüyor musunuz!

Ülkeyi «bir kilo sağan» bedeline satmaya kalkanların, çelişkilerini, riyakarlıklarını, ilkesizliklerini görüyor musunuz..

Habere ifade bırak !
Habere ait etiket tanımlanmamış.
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve birebirhaber.net sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.