Antalya gecelik bayan arkadaş izmir otele gelen bayan arkadaş Mersin eve gelen bayan

antalya escort yaşanmış sexs hikayeleri sexs hikayeler porno ozle

Isparta eşya depolama Kahramaraş eşya depolama Karabük eşya depolama Karaman eşya depolama Kars eşya depolama Kastamonu eşya depolama Kırıkkale eşya depolama Kırşehir eşya depolama Kilis eşya depolama Kütahya eşya depolama

Adana incall escort Alanya incall escort Anadolu yakası incall escort Ankara incall escort Antalya incall escort Ataköy incall escort Avcılar incall escort Avrupa yakası incall escort Bahçelievler incall escort Bahçeşehir incall escort Bakırköy incall escort Başiktaş incall escort Beylikdüzü incall escort Bodrum incall escort Bursa incall escort Denizli incall escort Diyarbakır incall escort Esenyurt incall escort Eskişehir incall escort Etiler incall escort Fatih incall escort Gazinatep incall escort Halkalı incall escort İstanbul incall escort İzmir incall escort İzmit incall escort Kadıköy incall escort Kayseri incall escort Kocaeli incall escort Konya incall escort Kurtköy incall escort Kuşadası incall escort Malatya incall escort Maltepe incall escort Mecidiyeköy incall escort Mersin incall escort Nişantaşı incall escort Pendik incall escort Muratpaşa incall escort Şirinevler incall escort Şişli incall escort Taksim incall escort, Ümraniye incall escort

Murat Sabuncu'dan CHP'ye özel yıkama yağlama! Verdiği rakamlar güldürdü

Gündem (Web Sitesi) - Web Sitesi | 27.08.2022 - 18:31, Güncelleme: 27.08.2022 - 18:31
 

Murat Sabuncu'dan CHP'ye özel yıkama yağlama! Verdiği rakamlar güldürdü

Almanya'ya kaçan firari vatan haini Can Dündar ile birlikte Cumhuriyet Gazetesi'ni yöneten T24 Yazarı Murat Sabuncu, CHP'ye ve Canan Kaftancıoğlu'na yıkama yağlama yaptı. CHP'nin İstanbul’da çok yoğun bir şekilde çalıştığını ve megakentin yarısından fazlasına ulaştığını ileri süren Sabuncu, "Sonucunu hep birlikte göreceğiz" dedi.

T24 Yazarı Murat Sabuncu, CHP'li Canan Kaftancıoğlu sayesinde CHP İstanbul İl Örgütü'nün "80 Günde Devr-i Alem" çalışmaları kapsamında İstanbul’da 2,5 milyon haneyi ziyaret ettiğini ileri sürdü. "Helalleşmenin" anahtar olduğunu iddia eden Sabuncu, CHP'ye ve Canan Kaftancıoğlu'na yıkama yağlama yaptı, verdiği komik rakamlar ise görenleri güldürdü. Kaftancıoğlu'nun il başkanı olduğundan beri örgütü salonlardan sokağa taşıdığını ileri süren Sabuncu şu ifadeleri kullandı: "Vatandaşa doğrudan dokunmanın, kapı kapı dolaşmanın bir karşılığı var. Partisi de, ittifak da bunun sonuçlarını yerel seçimlerde aldı. Bu proje de İstanbul’da ‘çalınmadık kapı bırakmamak’ amacıyla yapılıyor. 1990’lı yıllarda Tayyip Erdoğan’ın Refah Partisi İstanbul İl Başkanlığı yaptığı yıllarda, ardından AKP’nin ilk yıllarında uygulanmış, her iki partinin de olumlu anlamda sonucunu aldıkları bir yöntem. Bir süredir sanki roller değişmiş durumda. AKP yöneticisi ve örgütü salonlara geçmiş CHP örgütü sokağa çıkmış durumda."   Sabuncu kaleme aldığı sallamasyon yazısında şunları kaydetti: Meslek kıdemi müsait olunca karşılaştırma imkânı oluyor. 2011 yılı, Milliyet gazetesindeyim o günlerde. AKP’nin İstanbul İl Başkanı Aziz Babuşçu., Ramazan ayı sokak iftarları yapıyorlar. Gidip alandan izlenimler yazıyorum. Babuşçu’nun bana anlattığını şöyle aktarmışım: "Bu yıl Ramazan’a girerken partinin tüm il ve ilçe yöneticilerine, İstanbul milletvekillerine bir ricada bulunduk. Her biriniz bu ay boyunca en az 5 yoksul evine giderek iftar edeceksiniz. Ancak bunu yaparken birkaç da isteğimiz oldu. Birincisi bu eve giderken yanınıza eşinizi alacaksınız. Ayrıca ilçenizin durumu müsait bir iş adamını da. Eve giderken yiyeceğinizi götürmeyeceksiniz. O evde ne var ise onu yiyeceksiniz. Evden ayrılırken de mutlaka o evin ihtiyacını karşılamak için adım atacaksınız. İş lazımsa onu gidermek için çalışacaksınız. Başka acil bir durum varsa onu yapmaya. Ve gittiğiniz o evleri de yıl boyu unutmayacaksınız. Siz ve beraber gittiğiniz iş adamı yıl boyunca o evlere yeniden uğrayacak ve ihtiyaçlar giderilecek. Bir yıllığına o evler gidenlere emanet olacak. Cumartesi akşamı itibariyle gidilen ev sayısı 17 bin idi. Ay sonuna kadar bunun 25 bin olacağını tahmin ediyorlar. Yani 25 bin yoksul evi, bir yıllığına emanet alıyorlar." Bu uzun alıntıda 2011’de AKP İl Başkanlığı’nın bir ayda ziyaret edilen ev sayısı 25 bin olarak belirtilmiş. Bunun dışında da ulaşılan evler, kişiler vardır elbet. Tabii iktidarın gücüyle ‘bir yıl boyunca sorun çözmek gibi’ bir sonuç da üretilmiş. CHP’nin “80 Günde Devr-i Alem” projesinde ulaşılan sayı yaklaşık iki ayda 2,5 milyon hane olarak anlatıldı. CHP bir yandan evleri ziyaret ediyor, dertleri dinliyor. Ancak iktidar olmasa da büyükşehir belediyesinin de (kimi ilçe belediyelerinin aynı zamanda) ellerinde olmasının avantajıyla yer yer sorun da çözüyor. Canan Kaftancıoğlu’nun aktardığı sayılara bırakayım sözü: İstanbul’daki hane sayısı: 4 milyon 552 bin 560 80 günde CHP’lilerce ziyaret edilen hane sayısı: 2,5 milyon İstanbul’da CHP’nin oluşturduğu öbek (alanda çalışan kişi) sayısı: 26 bin 473 (her öbek yöneticisi 100 haneden sorumlu) Veri işleme: Her gece 11’de ziyaret edilen evler, bu evlerin ilettiği sorunlar, partiye yaklaşım gibi veriler, parti yöneticilerinin ulaşacağı bir sisteme yükleniyor. Seçim sorumluları: İstanbul’da 2018 genel seçimlerinde toplam 1937 okulda oy kullanılmış. Şu an itibariyle her okula iki avukat görevlendirilmiş. Yine 2018’de 28 bin 763 sandıkta oy kullanılmış, 29 bin 763 asil, 17 bin 804 yedek sandık görevlisi varmış. Şu an bu isimler ve görevlendirmeler yapılmış. Eğitim: Alandaki sorumlulara ve seçim için çalışacaklara 742 sınıfta toplam 27 bin 620 saat ders verilmiş. Ziyaretlerde CHP’nin en sık duyduğu eleştiri: Şimdiye kadar niye yoktunuz? Ziyaret edilecek haneler seçilirken sadece partinin güçlü olduğu yerlere mi gidiliyor peki? Hayır tüm ilçelere gidiliyor. Peki iktidarın güçlü olduğu yerlerde, muhafazakâr kesimde CHP’liler ev ziyaretlerinde zorlanıyor mu? Kaftancıoğlu bu durumun birkaç yıl öncesine oranla büyük oranda kırıldığını anlatıyor. "Helalleşme çağrısının karşılığı inanılmaz" Soru-yanıt kısmında şunu soruyorum: - Muhafazakâr mahallelerde de rahat iletişim kurmanızda CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun helalleşme çağrısı ve bununla ilgili yaptığı ziyaretler etkili oldu mu? Kaftancıoğlu’nun yanıtı şöyle: “İnanılmaz karşılığı olduğunu görüyoruz. Hatta ben evlere gidinceye kadar, evet bu helalleşme çağrısının toplumda bir karşılığı olacağını hissediyordum, bekliyordum ama görmek apayrı bir şey. Tahmin ettiğimden çok daha fazla karşılığı var. Onu da şöyle ifade edeyim. Örneğin kimi çalışma yaptığımız özel sosyal gruplarda, sosyal sınıflarda partimizin kimi söylemleri, kimi mesajları, kimi vaatleri o seçmene ya da o kişiye ulaşmamış olabiliyor. Hiçbir fikri olmayabiliyor. Bir şekilde ulaştıramamışız. Şaşırtıcı derecede Genel Başkan’ın helalleşme çağrısı toplumun bütün kesimlerine ulaşmış. Yani bunu hem ölçümle veriye dayalı söyleyebilirim hem de saha gözlemlerinden söyleyebilirim.” Bir de Kaftancıoğlu’nun alandaki çalışmasından yaşadığı bir örnek: “Kapıyı çaldım. Bir kadın kardeşimiz bana bizzat kapıyı açan, bir giyinip geleyim iki dakika izin verin, dedi. Siyasetin asıl görevinin sorun çözmek olduğunu konuşurken başındaki başörtüsünü tuttu. Benim için önüme çıkan dramlardan biridir. Ya dedi sadece bunu diye diye bizi yoksullaştırdılar, dedi. Ben ister başımı açarım, ister kapatırım. Kardeşim sen benim başörtümle ilgili televizyonlara çıkıp konuşacağına benim çocuğum hasta, engelli ve çocuğumun derdine dair hiç kimse bir yapmıyor. Onu konuş, onu çöz.” 11 başlıkta sahadaki gözlemler Peki sahada gözlemler talepler neler? 11 ana başlığa ayırmışlar. 1-Temel ihtiyaçlara erişim: Yüzde 80 zorlanıyor Rakamlardan gidelim. Ekmek alırken zorlanmadığını ifade edenlerin oranı yüzde 38, çay alırken zorlanmadığını belirtenlerin oranı yüzde 27. Özellikle kış aylarında yapılan araştırmalar doğal gaz faturasını öderken toplumun yüzde 47,4’ü çok zorlandığını, yüzde 32,4’ü da zorlandığını ifade etmekte. Yani toplamda halkın yüzde 79,8’i doğal gaz faturasını öderken zorlanmakta. Kaftancıoğlu temel ihtiyaçlara erişim konusunda alandan bir anekdot anlattı: “Temel ihtiyaçlara erişimde kapısını çaldığımız evlerden birinde dendi ki; bizde olmayanı komşumuzdan isterdik. Misal, salça kalmamışsa komşumuzun kapısını çalardık. Olunca da geri verirdik. Şimdi ne ben isteyebiliyorum ne de onlar. Komşumu yoklukla utandırmak istemiyorum.” 2- Yoksullaşma ve nitelikli yoksulluk CHP İl Başkanlığı’nın İstanbul’da yaptırmış olduğu bir araştırmaya göre AB grubunda bulunan (üst gelir) kişilerin yüzde 31,1’i kendini dar gelirli, yüzde 10,6’sı orta-alt gelirli ve yüzde 44,9’u da orta gelirli olarak hissetmekte. Durumunu kendi gelir grubunda görenlerin oranı sadece yüzde 13,5. Keza C1-C2 orta gelir grubunda da durum farklı değil. Ait olduğu gelir grubunda olduğunu hissedenlerin oranı sadece yüzde 8,6. Geri kalanı olduğundan daha alt gelir grubunda hissediyor. Yine alandan bir anlatı: “Kapısını çaldığım bir hanede hava güzel, bir kadın kapıyı açtı. Yan tarafta park var. Ve bir kafe var parkta. ‘Hava güzel, çocuğunu niye parka çıkarmıyorsun, biraz güneş alsın’ dediğimde, ‘Ben de biliyorum çocuğumu kapıya çıkarmayı’ dedi. ‘Ben çocuğumu kapıya çıkarırsam oradaki büfeden bir şey isteyecek. Alacak param yok.’” 3- Eğitim: Avrupa’da garson olsaydım Okullar kayıt parası istiyor. Aileler veremiyor. Üniversitelerde yurt problemi büyük. Eğitim bitse bile iş zor. Kaftancıoğlu alanda dinlediğini aktarıyor: “Ben hem ailemin çabalarını karşılıksız bırakmamanın sevinci hem de geleceğe dair büyük umutla okula başladım. Zamanında bitirdim. Gel gör ki ilk iş görüşmelerinden itibaren eğitimim hem benim hem de ailem için hayal kırıklığına dönüştü. Bir süre işsiz kaldım. Ailemden destek almak anlatamayacağım düzeyde zoruma gidiyordu. Sonrasında iş bulup işsizliği geride bıraktım. Fakat şimdi okumuş bir kişiden beklenen hiçbir şeyi maddi olarak karşılayamıyorum. Kıyafetlerimi alırken zorlanıyorum. Geçtim evi arabayı, dünyayı gezmeyi, babam en azından tatilde köyüne gidiyordu. Ben tatile bile gidemiyorum. Seçme hakkım olsa şu an bir Avrupa ülkesinde garson olmayı, Türkiye'de bir avukat bey olmayı tercih ederim.” 4- İşsizlik: Üniversiteli kasiyerler, kuryeler… CHP işsizliğin önemli sebeplerinden birini ‘üniversite popülizmi ve eğitimin vaat ettiği sosyal statü dışındaki çalışma alanları’ olarak okuyor: “İktidara geldiği yıllarda 1,9 milyon olan üniversite öğrencisi sayısını 2020-2021 öğretim yılı rakamları ile 7 milyon 791 bin 280’e çıkaran AKP iktidarı eğitimli işsizler ordusu yarattı. Üniversite popülizmi ile yeterli altyapıya sahip olmayan birçok yeni üniversite kuran iktidar eğitimli gençleri büyük bir işsizlik girdabına itti. Bu nedenle başta İstanbul olmak üzere birçok üniversite mezunu genç, işsiz kalmamak adına zincir marketlerde kasiyerlik, AVM’lerde güvenlik, çağrı merkezlerinde müşteri temsilciliği veya restoranlarda moto-kuryelik işini yapmakta. İstanbul’da özellikle eğitimli birçok gencin önünde iki büyük seçenek var. Ya işsiz kalacaklar ya da aldıkları eğitim ve onun vaat ettiği sosyal statü dışında bir alanda çalışmaya razı olacaklar.” Kaftancıoğlu’nun alandan aktardığı bir diğer anlatım: “Ben artık iş arayamıyorum. Çünkü iş aramak için araca binmem lazım. Hani diyorlar ya efendim işsizlik yok var da beğenmiyorlar, çalışmıyorlar. Şu anda artık parası, pulu, ne kadar olduğunun hiç önemi yok. Bunu diyenler bana gelsin bir iş göstersin. Ve altına da her imzayı atmaya razıyım. Ben o işte çalışacağım.” 5- Gençler: Hayaller yurt dışı Gençlerin yüzde 62,5’i imkânı olsa yurt dışına yerleşip orada yaşamını devam ettirmek istiyor. Peki ‘iktidardan yorulan gençler’ muhalefete nasıl bakıyor? CHP’nin araştırmasına göre ilk kez oy kullanacak gençlerden yüzde 61’i CHP’ye oy veririm, yüzde 11’i vermem, yüzde 23’ü kararsız’ şeklinde sıralanıyor. 6- Kadınlar: Yetmeyeni yettirmeye çalışıyorlar CHP’nin araştırmasından öne çıkan cümleler: “Gıda gibi temel ihtiyaçlara erişimdeki zorlaşma, çocukların taleplerinin önemli bir kısmını karşılayamama, ele geçeni yetirememe durumu kadınların yükünü daha da büyütmekte. Gelirin artmayıp tüm giderlerin arttığı bir zamanda yetmeyeni yettirme sorumluluğu yine kadınların üzerine kalmış durumda.” 7- Göçmenler ve sığınmacılar: İki taraflı olumsuzluk Ötekinin ötekisi ‘sığınmacılar…’ Partinin ana politikası ‘davulla zurnayla göndermek’ olsa da İstanbul il yönetimi daha vicdanlı bir dille tarif yapmış: “Türkiye toplumu, kiraların artışından, işsizlik oranının yükselmesinden, başta sağlık hizmeti olmak üzere kamusal hizmetlere erişimin zorlaşmasından, yoksullaşmadan doğan birçok olumsuzluk için ülkede bulunan göçmenleri/sığınmacıları sorumlu tutmaktadır. Yine yapılan plansız göç gelen sığınmacıların da daha fazla emek sömürüsüne, sosyal dışlanmaya maruz kalmasına neden olmaktadır. Kişi başı geliri 35 bin dolar ve üzeri olan birçok Avrupa ülkesinin kabul etmesi gereken sığınmacılar mevcut iktidar tarafından Türkiye’de tutulmuştur. Yaratılan sonuç hem Türkiye toplumu hem de Avrupa ülkelerine gitmek isteyen ama gidemeyen sığınmacılar adına olumsuzdur.” 8- Barınma: Toplum piyasanın vicdanına terk edildi Sorunların başında barınma geliyor. CHP’nin çalışmasında bu bölüm şöyle anlatılıyor: “Enflasyon karşısında satın alma gücünü yitirmiş toplum ihtiyacı olan konutu alamadığı gibi olağanüstü rakamlara erişmiş kiralar karşısında piyasanın vicdanına itildi. Dar gelirli yurttaşı önceliklemesi gereken TOKİ gibi kurumlar kent rantına dayalı lüks konut projelerine kaynak ayırırken kirada oturan İstanbullular ev sahiplerinin tahliye talebiyle karşılaşıyor. Devletleşen AKP, konut politikası geliştirmek yerine kira artışına yüzde 25 yasal sınır getirerek sorunu çözeceğini varsayarken sorunu daha da büyütüyor. Yasal düzenleme öncesi kiracılar ile pazarlık ederek uzlaşmayı tercih eden ev sahipleri düzenleme sonrasında artık doğrudan tahliye talebi ile geliyor. Araştırmalar gösteriyor ki Türkiye’de kiracıların yalnızca yüzde 7,1’i kirasını ödemekte zorlanmıyor.” 9- Sağlık: Sağlıkçılar gidiyor, hizmete erişmek zor Bir yandan sağlıkçıların maddi ve manevi çektikleri. Öbür yanda sağlığa ulaşmakta zorlananların hikâyeleri. CHP’ye göre durum şöyle: “Sürekli şiddete maruz kalması, düşük ücrete çalıştırılmaları, uzun çalışma saatleri gibi büyük sorunların üzerine iktidar tarafından ‘giderlerse gitsinler’ yaklaşımı ile birlikte yetişmiş sağlık personelinin ‘gitmesi’ hızlandı. Her ilçeye yaygınlaştırılmış kamunun verdiği sağlık hizmeti yerini şehir hastanelerine bırakarak daha fazla ödeme garantisi vermenin, yandaşa kaynak aktarımının bir aracına dönüştü. Tüm bunlarla birlikte yaptığımız alan çalışması bize gösterdi ki İstanbul halkı eskiye göre daha piyasalaşmış, kalitesi gerilemiş sağlık hizmetine erişmekte zorlanmakta. Sağlık kontrolüne erişebilenlerin önemli bir bölümünün ilaç ve diğer unsurlarının fiyatlarının artması nedeniyle tedaviyi tamamlayamadığı görülmekte.” 10- Kaygı ve belirsizlik: Antidepresan tüketiminde patlama CHP’nin çalışmasından ‘kaygı verici’ notlar: “2008 yılında toplam antidepresan satış adedi 16 milyon iken bu sayı ekonomik krizin de etkisi ile 2009 yılında 19 milyona çıkmıştı. 2020 yılında satılan antidepresan ilaç sayısının 54,6 milyona çıkmış olması toplumun içinde bulunduğu durumun vahametini göstermekte. Keza Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) 2021 yılı Yaşam Memnuniyeti Araştırması verilerine göre Türkiye'de mutlu olanların oranı yüzde 50'nin altında kaldı. TÜİK’e göre mutlu olduğunu söyleyenlerin oranı yüzde 49,3 olduğu görülmekte.” 11- Madde kullanımı ve bağımlılık: Tehlikeli yaygınlaşma Kaftancıoğlu’nun verdiği bilgiye göre çocuk ve gençlerde uyuşturucu madde kullanma oranı çok yaygın: “Kamusal denetimin eksikliği nedeniyle İstanbul’da madde kullanımı düşünülenin çok ötesinde yaygınlaşmış durumda. Özellikle gençlerde madde kullanımı her geçen gün artmakta. Başta yoksul semtler olmak üzere İstanbul’un tüm ilçelerinde madde satışı ve kullanımı herkesin bildiği bir sırra dönüşmüş halde. Yoksul ilçelerde aileler çocuklarına bulaşması korkusunun etkisi ile birlikte maddenin hangi fiyat aralıklarında satıldığına, kimlerin nerelerde sattığına ve yaygınlaştırma yöntemlerine kadar tüm süreçlerine hakim vaziyetteler. Bu ilçelerde okullarda madde kullanan öğrencilerin kullanmayan öğrencilerden daha fazla olduğu okulların varlığı veliler tarafından paylaşılmakta. Gençler, okullarda madde kullanan öğrencilerin sosyal medya hesaplarında belirli simgeler kullandığını, bu sayede birbirlerini tanıdıklarını ve bu nedenle daha fazla grup olarak hareket edebildiklerini anlatmakta. Yine gençlerin anlatımına göre kullanan ve kullanmayan öğrenci grupları arasında zaman zaman gerilimler meydana gelmekte.” Kaftancıoğlu: Siz de çalın kapıları Aynı zamanda tıp doktoru olan Canan Kaftancıoğlu’nun anlattıkları böyle. Bir de çağrısı var gazetecilere: “Çalıştığımız, ev ziyaretleri yaptığımız yerlere sizler de gidin. Çalın kapıları. Hem bizim anlattıklarımızı hem daha fazlasını göreceksiniz.” “İstanbul’u kazanan Türkiye’yi kazanır” yaklaşımı bu memlekette daha önceki deneyimlere dayanır. CHP İstanbul’da yoğun çalışıyor. Sonucunu hep birlikte göreceğiz. "CHP'den gelen giden yok" Öte yandan İstanbul'un yarısından fazlasına ulaştıklarını iddia eden CHP'nin foyası yine ortaya çıktı. CHP'nin çalışma sahasında yapılan araştırmalara göre 250 kişiden biri bile "Bize CHP'den gelen giden oldu" demedi. Canan edebiyatta, kızı zevk-ü sefada CHP'li Canan Kaftancıoğlu'nun algı operasyonu her zaman olduğu gibi yine elinde patladı. "80 Günde Devr-i Alem" adlı saha çalışmasından bahseden Kaftancıoğlu, "yoksulluk edebiyatı" yaptı. Kaftancıoğlu algı peşinde koşarken kızı Çağla'nın Çeşme'deki lüks mekanlarda tatil yaptığı öğrenildi. Yoksulluk edebiyatı yapan Kaftancıoğlu'nun ikiyüzlü tutumuna sosyal medyadan çok sayıda tepki yağdı. İşte o tepkilerden bazıları: "Belediyelerinizden çaldıklarınızı kızınız mı eziyor?" "Kaymak tabaka ama görünüşte solcu halkçı... Canan yoksulluktan bahsederken kızına bakın halen yalanlarına inanmaya devam mı?" "Kızı da sefalet içinde yaşıyor bak sen şu işe. Cananın oy için girmediği şekil kalmadı ama nafile." "Hayatları yalan bunların solculukları da parayı görene kadar." "Nitelikli yalancılar nitelikli yoksulluktan bahsediyor bir de komik..." "Kızı da o sırada devri alem yapıyordur..."
Almanya'ya kaçan firari vatan haini Can Dündar ile birlikte Cumhuriyet Gazetesi'ni yöneten T24 Yazarı Murat Sabuncu, CHP'ye ve Canan Kaftancıoğlu'na yıkama yağlama yaptı. CHP'nin İstanbul’da çok yoğun bir şekilde çalıştığını ve megakentin yarısından fazlasına ulaştığını ileri süren Sabuncu, "Sonucunu hep birlikte göreceğiz" dedi.

T24 Yazarı Murat Sabuncu, CHP'li Canan Kaftancıoğlu sayesinde CHP İstanbul İl Örgütü'nün "80 Günde Devr-i Alem" çalışmaları kapsamında İstanbul’da 2,5 milyon haneyi ziyaret ettiğini ileri sürdü.

"Helalleşmenin" anahtar olduğunu iddia eden Sabuncu, CHP'ye ve Canan Kaftancıoğlu'na yıkama yağlama yaptı, verdiği komik rakamlar ise görenleri güldürdü.

Kaftancıoğlu'nun il başkanı olduğundan beri örgütü salonlardan sokağa taşıdığını ileri süren Sabuncu şu ifadeleri kullandı:

"Vatandaşa doğrudan dokunmanın, kapı kapı dolaşmanın bir karşılığı var. Partisi de, ittifak da bunun sonuçlarını yerel seçimlerde aldı. Bu proje de İstanbul’da ‘çalınmadık kapı bırakmamak’ amacıyla yapılıyor. 1990’lı yıllarda Tayyip Erdoğan’ın Refah Partisi İstanbul İl Başkanlığı yaptığı yıllarda, ardından AKP’nin ilk yıllarında uygulanmış, her iki partinin de olumlu anlamda sonucunu aldıkları bir yöntem. Bir süredir sanki roller değişmiş durumda. AKP yöneticisi ve örgütü salonlara geçmiş CHP örgütü sokağa çıkmış durumda."

 

Sabuncu kaleme aldığı sallamasyon yazısında şunları kaydetti:

Meslek kıdemi müsait olunca karşılaştırma imkânı oluyor. 2011 yılı, Milliyet gazetesindeyim o günlerde. AKP’nin İstanbul İl Başkanı Aziz Babuşçu., Ramazan ayı sokak iftarları yapıyorlar. Gidip alandan izlenimler yazıyorum. Babuşçu’nun bana anlattığını şöyle aktarmışım:

"Bu yıl Ramazan’a girerken partinin tüm il ve ilçe yöneticilerine, İstanbul milletvekillerine bir ricada bulunduk. Her biriniz bu ay boyunca en az 5 yoksul evine giderek iftar edeceksiniz. Ancak bunu yaparken birkaç da isteğimiz oldu. Birincisi bu eve giderken yanınıza eşinizi alacaksınız. Ayrıca ilçenizin durumu müsait bir iş adamını da. Eve giderken yiyeceğinizi götürmeyeceksiniz. O evde ne var ise onu yiyeceksiniz. Evden ayrılırken de mutlaka o evin ihtiyacını karşılamak için adım atacaksınız. İş lazımsa onu gidermek için çalışacaksınız. Başka acil bir durum varsa onu yapmaya. Ve gittiğiniz o evleri de yıl boyu unutmayacaksınız. Siz ve beraber gittiğiniz iş adamı yıl boyunca o evlere yeniden uğrayacak ve ihtiyaçlar giderilecek. Bir yıllığına o evler gidenlere emanet olacak. Cumartesi akşamı itibariyle gidilen ev sayısı 17 bin idi. Ay sonuna kadar bunun 25 bin olacağını tahmin ediyorlar. Yani 25 bin yoksul evi, bir yıllığına emanet alıyorlar."

Bu uzun alıntıda 2011’de AKP İl Başkanlığı’nın bir ayda ziyaret edilen ev sayısı 25 bin olarak belirtilmiş. Bunun dışında da ulaşılan evler, kişiler vardır elbet. Tabii iktidarın gücüyle ‘bir yıl boyunca sorun çözmek gibi’ bir sonuç da üretilmiş.

CHP’nin “80 Günde Devr-i Alem” projesinde ulaşılan sayı yaklaşık iki ayda 2,5 milyon hane olarak anlatıldı. CHP bir yandan evleri ziyaret ediyor, dertleri dinliyor. Ancak iktidar olmasa da büyükşehir belediyesinin de (kimi ilçe belediyelerinin aynı zamanda) ellerinde olmasının avantajıyla yer yer sorun da çözüyor.

Canan Kaftancıoğlu’nun aktardığı sayılara bırakayım sözü:

İstanbul’daki hane sayısı: 4 milyon 552 bin 560

80 günde CHP’lilerce ziyaret edilen hane sayısı: 2,5 milyon

İstanbul’da CHP’nin oluşturduğu öbek (alanda çalışan kişi) sayısı: 26 bin 473 (her öbek yöneticisi 100 haneden sorumlu)

Veri işleme: Her gece 11’de ziyaret edilen evler, bu evlerin ilettiği sorunlar, partiye yaklaşım gibi veriler, parti yöneticilerinin ulaşacağı bir sisteme yükleniyor.

Seçim sorumluları: İstanbul’da 2018 genel seçimlerinde toplam 1937 okulda oy kullanılmış. Şu an itibariyle her okula iki avukat görevlendirilmiş. Yine 2018’de 28 bin 763 sandıkta oy kullanılmış, 29 bin 763 asil, 17 bin 804 yedek sandık görevlisi varmış. Şu an bu isimler ve görevlendirmeler yapılmış.

Eğitim: Alandaki sorumlulara ve seçim için çalışacaklara 742 sınıfta toplam 27 bin 620 saat ders verilmiş.

Ziyaretlerde CHP’nin en sık duyduğu eleştiri: Şimdiye kadar niye yoktunuz?

Ziyaret edilecek haneler seçilirken sadece partinin güçlü olduğu yerlere mi gidiliyor peki? Hayır tüm ilçelere gidiliyor. Peki iktidarın güçlü olduğu yerlerde, muhafazakâr kesimde CHP’liler ev ziyaretlerinde zorlanıyor mu? Kaftancıoğlu bu durumun birkaç yıl öncesine oranla büyük oranda kırıldığını anlatıyor.

"Helalleşme çağrısının karşılığı inanılmaz"

Soru-yanıt kısmında şunu soruyorum: - Muhafazakâr mahallelerde de rahat iletişim kurmanızda CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlunun helalleşme çağrısı ve bununla ilgili yaptığı ziyaretler etkili oldu mu?

Kaftancıoğlu’nun yanıtı şöyle:

“İnanılmaz karşılığı olduğunu görüyoruz. Hatta ben evlere gidinceye kadar, evet bu helalleşme çağrısının toplumda bir karşılığı olacağını hissediyordum, bekliyordum ama görmek apayrı bir şey. Tahmin ettiğimden çok daha fazla karşılığı var. Onu da şöyle ifade edeyim. Örneğin kimi çalışma yaptığımız özel sosyal gruplarda, sosyal sınıflarda partimizin kimi söylemleri, kimi mesajları, kimi vaatleri o seçmene ya da o kişiye ulaşmamış olabiliyor. Hiçbir fikri olmayabiliyor. Bir şekilde ulaştıramamışız. Şaşırtıcı derecede Genel Başkan’ın helalleşme çağrısı toplumun bütün kesimlerine ulaşmış. Yani bunu hem ölçümle veriye dayalı söyleyebilirim hem de saha gözlemlerinden söyleyebilirim.”

Bir de Kaftancıoğlu’nun alandaki çalışmasından yaşadığı bir örnek:

“Kapıyı çaldım. Bir kadın kardeşimiz bana bizzat kapıyı açan, bir giyinip geleyim iki dakika izin verin, dedi. Siyasetin asıl görevinin sorun çözmek olduğunu konuşurken başındaki başörtüsünü tuttu. Benim için önüme çıkan dramlardan biridir. Ya dedi sadece bunu diye diye bizi yoksullaştırdılar, dedi. Ben ister başımı açarım, ister kapatırım. Kardeşim sen benim başörtümle ilgili televizyonlara çıkıp konuşacağına benim çocuğum hasta, engelli ve çocuğumun derdine dair hiç kimse bir yapmıyor. Onu konuş, onu çöz.”

11 başlıkta sahadaki gözlemler

Peki sahada gözlemler talepler neler? 11 ana başlığa ayırmışlar.

1-Temel ihtiyaçlara erişim: Yüzde 80 zorlanıyor

Rakamlardan gidelim. Ekmek alırken zorlanmadığını ifade edenlerin oranı yüzde 38, çay alırken zorlanmadığını belirtenlerin oranı yüzde 27. Özellikle kış aylarında yapılan araştırmalar doğal gaz faturasını öderken toplumun yüzde 47,4’ü çok zorlandığını, yüzde 32,4’ü da zorlandığını ifade etmekte. Yani toplamda halkın yüzde 79,8’i doğal gaz faturasını öderken zorlanmakta.

Kaftancıoğlu temel ihtiyaçlara erişim konusunda alandan bir anekdot anlattı:

“Temel ihtiyaçlara erişimde kapısını çaldığımız evlerden birinde dendi ki; bizde olmayanı komşumuzdan isterdik. Misal, salça kalmamışsa komşumuzun kapısını çalardık. Olunca da geri verirdik. Şimdi ne ben isteyebiliyorum ne de onlar. Komşumu yoklukla utandırmak istemiyorum.”

2- Yoksullaşma ve nitelikli yoksulluk

CHP İl Başkanlığı’nın İstanbul’da yaptırmış olduğu bir araştırmaya göre AB grubunda bulunan (üst gelir) kişilerin yüzde 31,1’i kendini dar gelirli, yüzde 10,6’sı orta-alt gelirli ve yüzde 44,9’u da orta gelirli olarak hissetmekte. Durumunu kendi gelir grubunda görenlerin oranı sadece yüzde 13,5. Keza C1-C2 orta gelir grubunda da durum farklı değil. Ait olduğu gelir grubunda olduğunu hissedenlerin oranı sadece yüzde 8,6. Geri kalanı olduğundan daha alt gelir grubunda hissediyor. Yine alandan bir anlatı:

“Kapısını çaldığım bir hanede hava güzel, bir kadın kapıyı açtı. Yan tarafta park var. Ve bir kafe var parkta. ‘Hava güzel, çocuğunu niye parka çıkarmıyorsun, biraz güneş alsın’ dediğimde, ‘Ben de biliyorum çocuğumu kapıya çıkarmayı’ dedi. ‘Ben çocuğumu kapıya çıkarırsam oradaki büfeden bir şey isteyecek. Alacak param yok.’”

3- Eğitim: Avrupa’da garson olsaydım

Okullar kayıt parası istiyor. Aileler veremiyor. Üniversitelerde yurt problemi büyük. Eğitim bitse bile iş zor. Kaftancıoğlu alanda dinlediğini aktarıyor:

“Ben hem ailemin çabalarını karşılıksız bırakmamanın sevinci hem de geleceğe dair büyük umutla okula başladım. Zamanında bitirdim. Gel gör ki ilk iş görüşmelerinden itibaren eğitimim hem benim hem de ailem için hayal kırıklığına dönüştü. Bir süre işsiz kaldım. Ailemden destek almak anlatamayacağım düzeyde zoruma gidiyordu. Sonrasında iş bulup işsizliği geride bıraktım. Fakat şimdi okumuş bir kişiden beklenen hiçbir şeyi maddi olarak karşılayamıyorum. Kıyafetlerimi alırken zorlanıyorum. Geçtim evi arabayı, dünyayı gezmeyi, babam en azından tatilde köyüne gidiyordu. Ben tatile bile gidemiyorum. Seçme hakkım olsa şu an bir Avrupa ülkesinde garson olmayı, Türkiye'de bir avukat bey olmayı tercih ederim.”

4- İşsizlik: Üniversiteli kasiyerler, kuryeler…

CHP işsizliğin önemli sebeplerinden birini ‘üniversite popülizmi ve eğitimin vaat ettiği sosyal statü dışındaki çalışma alanları’ olarak okuyor:

“İktidara geldiği yıllarda 1,9 milyon olan üniversite öğrencisi sayısını 2020-2021 öğretim yılı rakamları ile 7 milyon 791 bin 280’e çıkaran AKP iktidarı eğitimli işsizler ordusu yarattı. Üniversite popülizmi ile yeterli altyapıya sahip olmayan birçok yeni üniversite kuran iktidar eğitimli gençleri büyük bir işsizlik girdabına itti. Bu nedenle başta İstanbul olmak üzere birçok üniversite mezunu genç, işsiz kalmamak adına zincir marketlerde kasiyerlik, AVM’lerde güvenlik, çağrı merkezlerinde müşteri temsilciliği veya restoranlarda moto-kuryelik işini yapmakta. İstanbul’da özellikle eğitimli birçok gencin önünde iki büyük seçenek var. Ya işsiz kalacaklar ya da aldıkları eğitim ve onun vaat ettiği sosyal statü dışında bir alanda çalışmaya razı olacaklar.”

Kaftancıoğlu’nun alandan aktardığı bir diğer anlatım:

“Ben artık iş arayamıyorum. Çünkü iş aramak için araca binmem lazım. Hani diyorlar ya efendim işsizlik yok var da beğenmiyorlar, çalışmıyorlar. Şu anda artık parası, pulu, ne kadar olduğunun hiç önemi yok. Bunu diyenler bana gelsin bir iş göstersin. Ve altına da her imzayı atmaya razıyım. Ben o işte çalışacağım.”

5- Gençler: Hayaller yurt dışı

Gençlerin yüzde 62,5’i imkânı olsa yurt dışına yerleşip orada yaşamını devam ettirmek istiyor. Peki ‘iktidardan yorulan gençler’ muhalefete nasıl bakıyor? CHP’nin araştırmasına göre ilk kez oy kullanacak gençlerden yüzde 61’i CHP’ye oy veririm, yüzde 11’i vermem, yüzde 23’ü kararsız’ şeklinde sıralanıyor.

6- Kadınlar: Yetmeyeni yettirmeye çalışıyorlar

CHP’nin araştırmasından öne çıkan cümleler:

“Gıda gibi temel ihtiyaçlara erişimdeki zorlaşma, çocukların taleplerinin önemli bir kısmını karşılayamama, ele geçeni yetirememe durumu kadınların yükünü daha da büyütmekte. Gelirin artmayıp tüm giderlerin arttığı bir zamanda yetmeyeni yettirme sorumluluğu yine kadınların üzerine kalmış durumda.”

7- Göçmenler ve sığınmacılar: İki taraflı olumsuzluk

Ötekinin ötekisi ‘sığınmacılar…’ Partinin ana politikası ‘davulla zurnayla göndermek’ olsa da İstanbul il yönetimi daha vicdanlı bir dille tarif yapmış:

“Türkiye toplumu, kiraların artışından, işsizlik oranının yükselmesinden, başta sağlık hizmeti olmak üzere kamusal hizmetlere erişimin zorlaşmasından, yoksullaşmadan doğan birçok olumsuzluk için ülkede bulunan göçmenleri/sığınmacıları sorumlu tutmaktadır. Yine yapılan plansız göç gelen sığınmacıların da daha fazla emek sömürüsüne, sosyal dışlanmaya maruz kalmasına neden olmaktadır. Kişi başı geliri 35 bin dolar ve üzeri olan birçok Avrupa ülkesinin kabul etmesi gereken sığınmacılar mevcut iktidar tarafından Türkiye’de tutulmuştur. Yaratılan sonuç hem Türkiye toplumu hem de Avrupa ülkelerine gitmek isteyen ama gidemeyen sığınmacılar adına olumsuzdur.”

8- Barınma: Toplum piyasanın vicdanına terk edildi

Sorunların başında barınma geliyor. CHP’nin çalışmasında bu bölüm şöyle anlatılıyor:

“Enflasyon karşısında satın alma gücünü yitirmiş toplum ihtiyacı olan konutu alamadığı gibi olağanüstü rakamlara erişmiş kiralar karşısında piyasanın vicdanına itildi. Dar gelirli yurttaşı önceliklemesi gereken TOKİ gibi kurumlar kent rantına dayalı lüks konut projelerine kaynak ayırırken kirada oturan İstanbullular ev sahiplerinin tahliye talebiyle karşılaşıyor. Devletleşen AKP, konut politikası geliştirmek yerine kira artışına yüzde 25 yasal sınır getirerek sorunu çözeceğini varsayarken sorunu daha da büyütüyor.

Yasal düzenleme öncesi kiracılar ile pazarlık ederek uzlaşmayı tercih eden ev sahipleri düzenleme sonrasında artık doğrudan tahliye talebi ile geliyor. Araştırmalar gösteriyor ki Türkiye’de kiracıların yalnızca yüzde 7,1’i kirasını ödemekte zorlanmıyor.”

9- Sağlık: Sağlıkçılar gidiyor, hizmete erişmek zor

Bir yandan sağlıkçıların maddi ve manevi çektikleri. Öbür yanda sağlığa ulaşmakta zorlananların hikâyeleri. CHP’ye göre durum şöyle:

“Sürekli şiddete maruz kalması, düşük ücrete çalıştırılmaları, uzun çalışma saatleri gibi büyük sorunların üzerine iktidar tarafından ‘giderlerse gitsinler’ yaklaşımı ile birlikte yetişmiş sağlık personelinin ‘gitmesi’ hızlandı. Her ilçeye yaygınlaştırılmış kamunun verdiği sağlık hizmeti yerini şehir hastanelerine bırakarak daha fazla ödeme garantisi vermenin, yandaşa kaynak aktarımının bir aracına dönüştü. Tüm bunlarla birlikte yaptığımız alan çalışması bize gösterdi ki İstanbul halkı eskiye göre daha piyasalaşmış, kalitesi gerilemiş sağlık hizmetine erişmekte zorlanmakta. Sağlık kontrolüne erişebilenlerin önemli bir bölümünün ilaç ve diğer unsurlarının fiyatlarının artması nedeniyle tedaviyi tamamlayamadığı görülmekte.”

10- Kaygı ve belirsizlik: Antidepresan tüketiminde patlama

CHP’nin çalışmasından ‘kaygı verici’ notlar:

“2008 yılında toplam antidepresan satış adedi 16 milyon iken bu sayı ekonomik krizin de etkisi ile 2009 yılında 19 milyona çıkmıştı. 2020 yılında satılan antidepresan ilaç sayısının 54,6 milyona çıkmış olması toplumun içinde bulunduğu durumun vahametini göstermekte. Keza Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) 2021 yılı Yaşam Memnuniyeti Araştırması verilerine göre Türkiye'de mutlu olanların oranı yüzde 50'nin altında kaldı. TÜİK’e göre mutlu olduğunu söyleyenlerin oranı yüzde 49,3 olduğu görülmekte.”

11- Madde kullanımı ve bağımlılık: Tehlikeli yaygınlaşma

Kaftancıoğlu’nun verdiği bilgiye göre çocuk ve gençlerde uyuşturucu madde kullanma oranı çok yaygın:

“Kamusal denetimin eksikliği nedeniyle İstanbul’da madde kullanımı düşünülenin çok ötesinde yaygınlaşmış durumda. Özellikle gençlerde madde kullanımı her geçen gün artmakta. Başta yoksul semtler olmak üzere İstanbul’un tüm ilçelerinde madde satışı ve kullanımı herkesin bildiği bir sırra dönüşmüş halde. Yoksul ilçelerde aileler çocuklarına bulaşması korkusunun etkisi ile birlikte maddenin hangi fiyat aralıklarında satıldığına, kimlerin nerelerde sattığına ve yaygınlaştırma yöntemlerine kadar tüm süreçlerine hakim vaziyetteler. Bu ilçelerde okullarda madde kullanan öğrencilerin kullanmayan öğrencilerden daha fazla olduğu okulların varlığı veliler tarafından paylaşılmakta. Gençler, okullarda madde kullanan öğrencilerin sosyal medya hesaplarında belirli simgeler kullandığını, bu sayede birbirlerini tanıdıklarını ve bu nedenle daha fazla grup olarak hareket edebildiklerini anlatmakta. Yine gençlerin anlatımına göre kullanan ve kullanmayan öğrenci grupları arasında zaman zaman gerilimler meydana gelmekte.”

Kaftancıoğlu: Siz de çalın kapıları

Aynı zamanda tıp doktoru olan Canan Kaftancıoğlu’nun anlattıkları böyle. Bir de çağrısı var gazetecilere: “Çalıştığımız, ev ziyaretleri yaptığımız yerlere sizler de gidin. Çalın kapıları. Hem bizim anlattıklarımızı hem daha fazlasını göreceksiniz.”

“İstanbul’u kazanan Türkiye’yi kazanır” yaklaşımı bu memlekette daha önceki deneyimlere dayanır. CHP İstanbul’da yoğun çalışıyor. Sonucunu hep birlikte göreceğiz.

"CHP'den gelen giden yok"

Öte yandan İstanbul'un yarısından fazlasına ulaştıklarını iddia eden CHP'nin foyası yine ortaya çıktı. CHP'nin çalışma sahasında yapılan araştırmalara göre 250 kişiden biri bile "Bize CHP'den gelen giden oldu" demedi.

Canan edebiyatta, kızı zevk-ü sefada

CHP'li Canan Kaftancıoğlu'nun algı operasyonu her zaman olduğu gibi yine elinde patladı. "80 Günde Devr-i Alem" adlı saha çalışmasından bahseden Kaftancıoğlu, "yoksulluk edebiyatı" yaptı. Kaftancıoğlu algı peşinde koşarken kızı Çağla'nın Çeşme'deki lüks mekanlarda tatil yaptığı öğrenildi.

Yoksulluk edebiyatı yapan Kaftancıoğlu'nun ikiyüzlü tutumuna sosyal medyadan çok sayıda tepki yağdı. İşte o tepkilerden bazıları:

"Belediyelerinizden çaldıklarınızı kızınız mı eziyor?"

"Kaymak tabaka ama görünüşte solcu halkçı... Canan yoksulluktan bahsederken kızına bakın halen yalanlarına inanmaya devam mı?"

"Kızı da sefalet içinde yaşıyor bak sen şu işe. Cananın oy için girmediği şekil kalmadı ama nafile."

"Hayatları yalan bunların solculukları da parayı görene kadar."

"Nitelikli yalancılar nitelikli yoksulluktan bahsediyor bir de komik..."

"Kızı da o sırada devri alem yapıyordur..."

Habere ifade bırak !
Habere ait etiket tanımlanmamış.
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve birebirhaber.net sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.