Antalya gecelik bayan arkadaş izmir otele gelen bayan arkadaş Mersin eve gelen bayan

antalya escort yaşanmış sexs hikayeleri sexs hikayeler porno ozle

Isparta eşya depolama Kahramaraş eşya depolama Karabük eşya depolama Karaman eşya depolama Kars eşya depolama Kastamonu eşya depolama Kırıkkale eşya depolama Kırşehir eşya depolama Kilis eşya depolama Kütahya eşya depolama

Adana incall escort Alanya incall escort Anadolu yakası incall escort Ankara incall escort Antalya incall escort Ataköy incall escort Avcılar incall escort Avrupa yakası incall escort Bahçelievler incall escort Bahçeşehir incall escort Bakırköy incall escort Başiktaş incall escort Beylikdüzü incall escort Bodrum incall escort Bursa incall escort Denizli incall escort Diyarbakır incall escort Esenyurt incall escort Eskişehir incall escort Etiler incall escort Fatih incall escort Gazinatep incall escort Halkalı incall escort İstanbul incall escort İzmir incall escort İzmit incall escort Kadıköy incall escort Kayseri incall escort Kocaeli incall escort Konya incall escort Kurtköy incall escort Kuşadası incall escort Malatya incall escort Maltepe incall escort Mecidiyeköy incall escort Mersin incall escort Nişantaşı incall escort Pendik incall escort Muratpaşa incall escort Şirinevler incall escort Şişli incall escort Taksim incall escort, Ümraniye incall escort

Ümit Özdağ az daha ‘İçişleri Bakanı’ olacakmış birileri hala ‘ÖTV’ diye ağlıyor!

Gündem (Web Sitesi) - Web Sitesi | 18.07.2023 - 09:40, Güncelleme: 18.07.2023 - 09:40
 

Ümit Özdağ az daha ‘İçişleri Bakanı’ olacakmış birileri hala ‘ÖTV’ diye ağlıyor!

Haber7'den Zekeriya Say'ın Haberi...

Ümit Özdağ… 27 Mayıs cuntacılarından Muzaffer Özdağ’ın oğlu… 1961’de, darbenin ardından Milli Birlik Komitesi içerisinde yaşanan görüş ayrılığı sonrası babasının sürgüne gönderildiği Japonya’nın başkenti ‘Tokyo’da doğdu. İlk, orta ve lise eğitimini TED Ankara Koleji'nde tamamladı. Hitler aleyhinde gazete dağıttıkları gerekçesiyle 1943 yılında bir grup öğrencinin giyotinle idam edildiği Münih’teki Ludwig Maximilian Üniversitesi’nde “felsefe, iktisat ve siyaset bilimi” okudu. Irkçılık stajını Nazi topraklarında tamamladıktan sonra Türkiye’ye döndü. “Kürtçülük sorunu” olarak adlandırdığı Kürt sorunu ile ilgili çalışmalara imza attı. 1997 yılında, Bitlis'in Mutki İlçesi'nde saha araştırmaları yaptı. “Irak Uzmanı” sıfatıyla ‘Washington Kürt Enstitüsü’ tarafından ABD’de düzenlenen konferansa katıldı. 1999 yılında, ‘Avrasya Stratejik Araştırmalar Merkezi’ni (ASAM) kurdu ve başkanlığını üstlendi. Dünyadaki 5 bin "Düşünce üretim merkezi" arasında, “uluslararası yayın, personel sayısı, ekonomik güç ve proje üretimi” bakımından "ilk otuz beş" arasına girdi. PKK ile ilgili açıklamaları ve ulusal gazetelerde kaleme aldığı makaleleri ses getirdi. ‘Derin devletçi stratejiler’ üretmekle ünlendi. Darbeci babası iflah olmaz bir “Türkçe ezan” savunucusu olduğu halde, kendisi Papa’nın ziyaretini bahane ederek, “Ayasofya tekrar cami olmalı. Bütün Anadolu bir cuma günü İstanbul’a gelmeli” şeklinde, dönemin şartları için oldukça “cesur” bir çağrıda bulundu. Üstelik o sırada, 28 Şubat zihniyetinin hâlâ egemen olduğu Harp Okulu’nda, Polis Akademisi’nde ve Milli Güvenlik Akademisi’nde dersler veriyordu. Tam bir ay sonra ise, Diyanet’e danışmanlık hizmeti vermek için kurulan “araştırma merkezi” DİYAM’la gündeme geldi. Bina ve mefruşat gibi kalemler için Diyanet ile 100 bin dolarlık protokol imzaladığı iddia edildi. 19 Kasım 2006’da yapılan MHP’nin 8. Olağan Büyük Kongresi öncesi ismi ‘genel başkan adayı’ olarak geçti. Merhum Alparslan Türkeş’in dava arkadaşlarından Hamit Homriş, kongre öncesi yaptığı açıklamada; “27 Mayıs ile ilgili yazdığı Tez kitabında Başbuğ’umla ilgili uygun olmayan ifadeler kullanıyordu. Aday olmaya karar verdikten sonra ne hikmetse o bölümleri kitaptan çıkarmıştır” ifşasında bulundu. Bu süreçte Özdağ’ın “karanlık odaklarla ilişkisi olduğu” ileri sürüldü. Özdağ, “Benden korkuyorlar” şeklinde savunma yaparken… “Susurluk” ve “Ergenekon davası”nın kilit isimlerinden emekli Tuğgeneral Veli Küçük, kongre öncesi Özdağ’a yönelik destek açıklamasında bulundu. Ardından ikili Ümraniye Princess Salon’da verilen yemekte aynı masada yan yana oturarak samimi görüntüler verdi. Daha sonra bu desteğe ilişkin konuşan Veli Küçük: "Ümit Özdağ siyasi arenada bir yerlere getirmeye çalışıyorduk. Yani Özdağ'ın MHP içinde belirgin etkinliğe girmesini arzu etmiştim. Bu benim siyasi tercihimdir” ifadelerini kullandı. Tabii!.. “Özdağ-Küçük ilişkisi” hakkındaki iddialar bununla sınırlı değil… 28 Şubat sürecinde, “Kemal Alemdaroğlu’na suikast planladığı” iddiasıyla gözaltına alınan üniversite öğrencisi Harun A., tahliye edildikten sonra JİTEM tarafından kaçırıldığını, Kilyos’ta JİTEM’e ait bir binaya götürülüp iki gün boyunca sorgulandığını… Sorgusuna Ergenekon sanığı Veli Küçük, Ümit Özdağ ve Musevi aksanıyla konuşan bir sivilin katıldığını belirtti. Ertesi gün bu iddiayı yalanlayan Özdağ, “Sayın Veli Küçük ile ilk defa 2000 yılında emekliliğinden sonra tesadüfen İstanbul Borsa Lokantası’nda karşılaştım” şeklinde açıklama gönderdi. Fakat aynı günlerde Wikileaks’ten sızan belgelerde, Veli Küçük ve Ümit Özdağ, Ergenekon’un iki önemli ismi olarak nitelendirildi. MHP’nin başına geçme girişimi, “evrakta sahtecilik” gerekçesiyle akamete uğrayan Özdağ, 2010 yılında mahkeme kararıyla tekrar MHP üyesi yapıldı. 12 Haziran 2012 seçimlerinde de İstanbul Milletvekili adayı oldu. PKK karşıtı sert söylemlerle Ülkücü seçmenin gönlüne girmeye çalışırken, o dönem bir gazetede hakkında, “PKK ile masaya oturdu” iddiası ortaya atıldı. MİT tarafından Genelkurmay ve MGK Genel Sekreterliği’ne gönderilen resmi raporda, biri 1997’de ABD’de; ikisi 2002’de Türkiye’de olmak üzere Özdağ’ın üç kez PKK’lılarla görüştüğü öne sürüldü. Görüşmeleri doğrulayan Özdağ, sadece görüşmelerin içeriğini “yalanlamakla” yetindi. Zafer Partisi’nin “ırkçı” lideri Ümit Özdağ ile iddialar elbette bununla sınırlı değil… Rahmetli Alparslan Türkeş’in, “MOSSAD ajanı” dediği Özdağ, MHP’nin resmi sitesinden alenen “İsrail Ajanı” olmakla suçlandı. Özdağ da katıldığı bir TV kanalında, “Mossad’a gitmedim ama Mossad’çılarla görüşmüş olabilirim” diyerek, akıllarda soru işaretlerine sebep oldu. Davos’ta kayak tatili yapmasıyla bilinen dönemin Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Nuri Yılmaz bile Filistin’deki Hamas ve İslami Cihad örgütlerinin, "terörist örgütlerden ayrı tutulması" gerektiğini söylerken… Ümit Özdağ, “Hamas ve İslami Cihad terör örgütüdür” diyerek, resmen İsrail’in ekmeğine yağ sürdü. Bu arada, Adnan Oktar örgütünün İsrail imamı olan ve 2018 yılındaki operasyonda kaçmayı başaran Ali Sadun Eren’in de Özdağ’ın kayınbiraderi olduğu öne sürüldü. Özdağ’ın FETÖ karnesi de kırıklarla dolu. FETÖ destekli Taraf’ın yazarları arasında yer alan CIA elemanı Emre Yaramaz, “Ümit Özdağ, hocam olur: Kendisine çok büyük saygım ve sevgim var” derken… Özdağ, İP İstanbul İl Başkanı Buğra Kavuncu hakkında, “Bu FETÖ’cü. Hem dayısı hem kendisi FETÖ’cü” ifadelerini kullandı. Bu tartışmalar sürerken, Özdağ’ın da “bir tanışıklığım olmadı” dediği FETÖ’cü Emre Uslu’yla Twitter üzerinden yazıştığı… Hatta Uslu’nun da Özdağ’ın yöneticisi olduğu dergide yazı yazdığı belirlendi. Evet! MHP Genel Başkan Yardımcısı Semih Yalçın’ın, “ajan olup olmadığı aydınlatılmalı” çağrısında bulunduğu… Önceki dönem İçişleri Bakanı olan Süleyman Soylu’nun ise, “Bunlar Türkiye’nin çocukları değildir. Bunlar Soros gibilerin çocukları olmuşlar” dediği Ümit Özdağ… Dün T24’ten Cansu Çamlıbel’e verdiği mülakatta, 28 Mayıs ikinci tur seçimlerinde desteklediği CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun, seçimi kazanması halinde kendisine üç bakanlık ve MİT Başkanlığını vereceklerini söyledi. Hatta aralarında yazılı mutabakat olduğunu ileri sürdü. Yetmedi! "Altılı Masadaki ortakları itiraz edeceği için bakanlığımı açıklamama ricasını kabul ettim, benim içişleri bakanı olacağımı açıklasa seçimi kazanabilirdi" diyerek, maazallah az daha Süleyman Soylu’nun halefi olacağını söyledi. Türkiye işte böyle bir tehlikeyi atlatmışken, birileri hala geçici olarak yapılan zamlar ve ekonomik düzenlemeler üzerinden ülkenin ateşe düştüğünü söylüyor ya ona şaşırıyorum!
Haber7'den Zekeriya Say'ın Haberi...

Ümit Özdağ…

27 Mayıs cuntacılarından Muzaffer Özdağ’ın oğlu…

1961’de, darbenin ardından Milli Birlik Komitesi içerisinde yaşanan görüş ayrılığı sonrası babasının sürgüne gönderildiği Japonya’nın başkenti ‘Tokyo’da doğdu.

İlk, orta ve lise eğitimini TED Ankara Koleji'nde tamamladı.

Hitler aleyhinde gazete dağıttıkları gerekçesiyle 1943 yılında bir grup öğrencinin giyotinle idam edildiği Münih’teki Ludwig Maximilian Üniversitesi’nde “felsefe, iktisat ve siyaset bilimi” okudu.

Irkçılık stajını Nazi topraklarında tamamladıktan sonra Türkiye’ye döndü.

“Kürtçülük sorunu” olarak adlandırdığı Kürt sorunu ile ilgili çalışmalara imza attı.

1997 yılında, Bitlis'in Mutki İlçesi'nde saha araştırmaları yaptı. “Irak Uzmanı” sıfatıyla ‘Washington Kürt Enstitüsü’ tarafından ABD’de düzenlenen konferansa katıldı.

1999 yılında, ‘Avrasya Stratejik Araştırmalar Merkezi’ni (ASAM) kurdu ve başkanlığını üstlendi. Dünyadaki 5 bin "Düşünce üretim merkezi" arasında, “uluslararası yayın, personel sayısı, ekonomik güç ve proje üretimi” bakımından "ilk otuz beş" arasına girdi.

PKK ile ilgili açıklamaları ve ulusal gazetelerde kaleme aldığı makaleleri ses getirdi.

‘Derin devletçi stratejiler’ üretmekle ünlendi.

Darbeci babası iflah olmaz bir “Türkçe ezan” savunucusu olduğu halde, kendisi Papa’nın ziyaretini bahane ederek, “Ayasofya tekrar cami olmalı. Bütün Anadolu bir cuma günü İstanbul’a gelmeli” şeklinde, dönemin şartları için oldukça “cesur” bir çağrıda bulundu.

Üstelik o sırada, 28 Şubat zihniyetinin hâlâ egemen olduğu Harp Okulu’nda, Polis Akademisi’nde ve Milli Güvenlik Akademisi’nde dersler veriyordu.

Tam bir ay sonra ise, Diyanet’e danışmanlık hizmeti vermek için kurulan “araştırma merkezi” DİYAM’la gündeme geldi. Bina ve mefruşat gibi kalemler için Diyanet ile 100 bin dolarlık protokol imzaladığı iddia edildi.

19 Kasım 2006’da yapılan MHP’nin 8. Olağan Büyük Kongresi öncesi ismi ‘genel başkan adayı’ olarak geçti. Merhum Alparslan Türkeş’in dava arkadaşlarından Hamit Homriş, kongre öncesi yaptığı açıklamada;

“27 Mayıs ile ilgili yazdığı Tez kitabında Başbuğ’umla ilgili uygun olmayan ifadeler kullanıyordu. Aday olmaya karar verdikten sonra ne hikmetse o bölümleri kitaptan çıkarmıştır” ifşasında bulundu.

Bu süreçte Özdağ’ın “karanlık odaklarla ilişkisi olduğu” ileri sürüldü.

Özdağ, “Benden korkuyorlar” şeklinde savunma yaparken…

“Susurluk” ve “Ergenekon davası”nın kilit isimlerinden emekli Tuğgeneral Veli Küçük, kongre öncesi Özdağ’a yönelik destek açıklamasında bulundu. Ardından ikili Ümraniye Princess Salon’da verilen yemekte aynı masada yan yana oturarak samimi görüntüler verdi.

Daha sonra bu desteğe ilişkin konuşan Veli Küçük: "Ümit Özdağ siyasi arenada bir yerlere getirmeye çalışıyorduk. Yani Özdağ'ın MHP içinde belirgin etkinliğe girmesini arzu etmiştim. Bu benim siyasi tercihimdir” ifadelerini kullandı.

Tabii!..

“Özdağ-Küçük ilişkisi” hakkındaki iddialar bununla sınırlı değil…

28 Şubat sürecinde, “Kemal Alemdaroğlu’na suikast planladığı” iddiasıyla gözaltına alınan üniversite öğrencisi Harun A., tahliye edildikten sonra JİTEM tarafından kaçırıldığını, Kilyos’ta JİTEM’e ait bir binaya götürülüp iki gün boyunca sorgulandığını… Sorgusuna Ergenekon sanığı Veli Küçük, Ümit Özdağ ve Musevi aksanıyla konuşan bir sivilin katıldığını belirtti.

Ertesi gün bu iddiayı yalanlayan Özdağ, “Sayın Veli Küçük ile ilk defa 2000 yılında emekliliğinden sonra tesadüfen İstanbul Borsa Lokantası’nda karşılaştım” şeklinde açıklama gönderdi. Fakat aynı günlerde Wikileaks’ten sızan belgelerde, Veli Küçük ve Ümit Özdağ, Ergenekon’un iki önemli ismi olarak nitelendirildi.

MHP’nin başına geçme girişimi, “evrakta sahtecilik” gerekçesiyle akamete uğrayan Özdağ, 2010 yılında mahkeme kararıyla tekrar MHP üyesi yapıldı.

12 Haziran 2012 seçimlerinde de İstanbul Milletvekili adayı oldu.

PKK karşıtı sert söylemlerle Ülkücü seçmenin gönlüne girmeye çalışırken, o dönem bir gazetede hakkında, “PKK ile masaya oturdu” iddiası ortaya atıldı. MİT tarafından Genelkurmay ve MGK Genel Sekreterliği’ne gönderilen resmi raporda, biri 1997’de ABD’de; ikisi 2002’de Türkiye’de olmak üzere Özdağ’ın üç kez PKK’lılarla görüştüğü öne sürüldü.

Görüşmeleri doğrulayan Özdağ, sadece görüşmelerin içeriğini “yalanlamakla” yetindi.

Zafer Partisi’nin “ırkçı” lideri Ümit Özdağ ile iddialar elbette bununla sınırlı değil…

Rahmetli Alparslan Türkeş’in, “MOSSAD ajanı” dediği Özdağ, MHP’nin resmi sitesinden alenen “İsrail Ajanı” olmakla suçlandı. Özdağ da katıldığı bir TV kanalında, “Mossad’a gitmedim ama Mossad’çılarla görüşmüş olabilirim” diyerek, akıllarda soru işaretlerine sebep oldu.

Davos’ta kayak tatili yapmasıyla bilinen dönemin Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Nuri Yılmaz bile Filistin’deki Hamas ve İslami Cihad örgütlerinin, "terörist örgütlerden ayrı tutulması" gerektiğini söylerken…

Ümit Özdağ, “Hamas ve İslami Cihad terör örgütüdür” diyerek, resmen İsrail’in ekmeğine yağ sürdü. Bu arada, Adnan Oktar örgütünün İsrail imamı olan ve 2018 yılındaki operasyonda kaçmayı başaran Ali Sadun Eren’in de Özdağ’ın kayınbiraderi olduğu öne sürüldü.

Özdağ’ın FETÖ karnesi de kırıklarla dolu.

FETÖ destekli Taraf’ın yazarları arasında yer alan CIA elemanı Emre Yaramaz, “Ümit Özdağ, hocam olur: Kendisine çok büyük saygım ve sevgim var” derken…

Özdağ, İP İstanbul İl Başkanı Buğra Kavuncu hakkında, “Bu FETÖ’cü. Hem dayısı hem kendisi FETÖ’cü” ifadelerini kullandı.

Bu tartışmalar sürerken, Özdağ’ın da “bir tanışıklığım olmadı” dediği FETÖ’cü Emre Uslu’yla Twitter üzerinden yazıştığı…

Hatta Uslu’nun da Özdağ’ın yöneticisi olduğu dergide yazı yazdığı belirlendi.

Evet!

MHP Genel Başkan Yardımcısı Semih Yalçın’ın, “ajan olup olmadığı aydınlatılmalı” çağrısında bulunduğu…

Önceki dönem İçişleri Bakanı olan Süleyman Soylu’nun ise, “Bunlar Türkiye’nin çocukları değildir. Bunlar Soros gibilerin çocukları olmuşlar” dediği Ümit Özdağ…

Dün T24’ten Cansu Çamlıbel’e verdiği mülakatta, 28 Mayıs ikinci tur seçimlerinde desteklediği CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun, seçimi kazanması halinde kendisine üç bakanlık ve MİT Başkanlığını vereceklerini söyledi.

Hatta aralarında yazılı mutabakat olduğunu ileri sürdü.

Yetmedi!

"Altılı Masadaki ortakları itiraz edeceği için bakanlığımı açıklamama ricasını kabul ettim, benim içişleri bakanı olacağımı açıklasa seçimi kazanabilirdi" diyerek, maazallah az daha Süleyman Soylu’nun halefi olacağını söyledi.

Türkiye işte böyle bir tehlikeyi atlatmışken, birileri hala geçici olarak yapılan zamlar ve ekonomik düzenlemeler üzerinden ülkenin ateşe düştüğünü söylüyor ya ona şaşırıyorum!

Habere ifade bırak !
Habere ait etiket tanımlanmamış.
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve birebirhaber.net sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.