Önce kudurmuş köpek gibi saldır, ilk hamleyi yap, karşılık gelince de yardım iste. İsrail İran'a saldırırken neyi nasıl düşündü, ne kapılar arkası pazarlık vardı bilinir veya bilinmez ama günün sonunda evdeki hesabı çarşıya uymadı. Sadece onun da değil, çarşı bu sefer fena karıştı. Kaybedeni ve kazananı kestirilemeyecek bir durum vuku buldu. Kara savaşına dönerse ne olacak? İran kadim bir milletin ülkesidir. Kadim milletler savaşmaktan toprakları için ölmekten zerre korkmazlar, içlerinde çürük elmalar çıksa da ara sıra, bu değişmez. İsrail arkasında hamileri olmayınca bu sefer ne yapacak deniyor ama burada Siyonizm hamiliği söz konusu olunca ve Yeni Dünya Düzeni planları ile harmanlayınca, Avrupa Bloku milletleriyle, Doğu Bloku milletleri arasında güçler savaşının soğuktan sıcağa taşınma eşiğine geldiği de görülüyor. Ortadoğu'daki Bölgesel savaşın genişlemesinde risk yüksek. Kuzey Irak bu olayın tam da merkezinde olabilir mi sorusu başka bir detay. Türkiye bölgeyi dikkatli ve temkinli takipte. Türk Silahlı Kuvvetlerimiz yenilmez gücüyle her türlü olasılığı masada ve sahada hesaplıyor. Devletimiz dış siyasette temkinli ve akılcı izlemede; kapı ardı siyasetin yapıldığı süreçte hâkimiyeti var. Güçlü ordu, Güçlü Türkiye! Bu sadece slogan değil, gerçeğin da kendisi. Silahı ve ordusu güçlü, ekonomisi sağlam olmalı… Görünen hedefler kadar görünmeyen hedeflere odaklanıldığında hedef her zaman jeopolitik konumuyla Türkiye. Yaşananlar film değil, görülen ve görünmeyen aktörleri ile insan hayatları değersiz. Kandan beslenen adı ekonomi vampir senaryonun tamamının hükmedeni. Sürekli kartlar karılıyor. Masa başında yapılan antlaşmalar, planlar ve sonucunda ölen masum insanlar... Bugüne kadar binlerce yıldır şu koskoca dünyayı cennetten cehenneme döndürmeyi başarıyor insanoğlu... Toprak kana doymuyor belki de… Birileri savaşmanın zamanı geldi diyor… Birileri barışmanın zamanı geldi diyor... Ve birileri hükümdar...