Zeynel BOĞAN
Köşe Yazarı
Zeynel BOĞAN
 

28 Şubat Ruhu Ölmedi… Dolaşıyor Aramızda!

28 Şubat geçti gitti. Fakat kötü ruhu başka bedenlere sirayet etti, musallat oldu. Beden ölse de ruh ölmez zaten. Başka bedenlere musallat olan 28 Şubat ruhu bu defa Postmodern bir tarzda değil de güler yüzlü bir eda ile fakat Şam Şeytanı sinsiliği ile kendini gösteriyor. Herkes göremez o ruhu. 28 Şubat baskı ile meşru hükümete meydan okuma idi. İnsan hakları ve ihlallerin alabildiğine coşturulduğu, ifade ve düşünce özgürlüğünün yeraltına gömüldüğü bir dönemdi. 28 Şubat ruhu baskı ve zulmü temsil eden kötü bir ruh idi. Yasaklama, cezalandırma, korkutma, tehdit, mobbing alabildiğine kullanıldı insanları yıldırmak için. Mevcut kanunlar hiçe sayıldı veya eğip bükülerek amaca hizmete uygun şekle sokuldu. Mersin merkezli TOROS AKADEMİ -THINK TANK-, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve MHP başkanı Dr. Devlet Bahçeli tarafından belirlenen ve uygulamaya koyulan Terörsüz Türkiye hedefine destek vermek amacıyla 17 Ocak 2025 tarihinde basın bildirisi yayınladı. Daha sonra TÜSİAD tarafından yapılan açıklamayı eleştiren ve karşı çıkan demeçler yayınladı. Nihayet 20 Şubat 2025 tarihinde Mersin’e meydan okuyan sorunları dile getiren ve yetkilileri bu sorunların üstesinden gelmeye çağıran Sahipsiz Mersin basın bildirisini yayınladı.  Bütün bu çalışmalar devletimize ve milletimize katkı sunmak isteyen akademisyen ve bilim adamlarının çabası ile oldu. Bilim adamlarının vatana, millete ve kente katkısı kıymetlidir. Yoksa niye var üniversiteler ve akademisyenler? Mersin'de Mersin Üniversitesi ne için var? Fakat 28 Şubat ruhu birden hortladı. Terörsüz Türkiye bildirisi çok rahatsız etmiş olmalı ki içindeki kötülüğü nasıl dışa vuracağını araştırmaya başladı. Arkasından TÜSİAD tarafından yapılan açıklamanın eleştirilmesi çok zoruna gitti 28 Şubat ruhunun. Zaten TÜSİAD ile bir ikizlik durumu da olduğu biliniyor. Sonra Sahipsiz Mersin bildirisi bu kötü ruhu deliye döndürdü. Bu süreçte yer alan akademisyenlerin sesini kesmenin yolunu araştırmaya başladı. Böyle yaparsa ileriye yönelik tedbir de almış olacaktı. Ve 657 sayılı Devlet memurları kanununu araç olarak kullanmaya karar verdi. Hiç aklına gelmedi bu akademisyenlerin 2547 sayılı kanuna tabi oldukları. Onları bir bakanlığa bağlı çalışan kamu çalışanları olarak görmek işine geliyordu. Sonra kanunu kendince modifye etti, ilaveler yaptı ve üniversitede çalışan akademisyenlerin imzalaması için bir yazı çıkardı ve sevk etti. İlgili kanunda geçen “Yetkili olmadığı halde basına, haber ajanslarına veya radyo ve televizyon kurumlarına bilgi veya demeç vermek” ifadesi “yetkili olmadığı halde basın ve yayın organlarındaki programlara katılan, bilgi ve demeç veren memurlar” olarak değiştirildi. Kanunda olmadığı halde “basın ve yayın organlarındaki programlara katılan, bilgi ve demeç veren” eki yapıldı. Kanunda tahrifat yapmanın suç olduğunu da bilerek yaptı bunu. Sonuçta 28 Şubat ruhu ne derse o doğru olurdu. Ayrıca bu yazı anayasaya da aykırı idi. Düşünce ve ifade özgürlüğü yok sayılıyordu. Fakat 28 Şubat ruhu için bunlar önemli değildi. Önemli olan kötülük yapmak, baskı kurmak ve kötülüklerin devamını sağlamak için önüne çıkan veya çıkacak olan akademisyenleri susturmak ve korkutmak idi. Hiç bulunmaması gereken akademide bile 28 Şubat ruhu ölmedi. Bedenden bedene sirayet ederek kötülük görevini yerine getirmeye devam ediyor. Ve 28 Şubat… Kötülük… Baskı… Korkutma… Yıldırma…
Ekleme Tarihi: 26 Şubat 2025 - Çarşamba

28 Şubat Ruhu Ölmedi… Dolaşıyor Aramızda!

28 Şubat geçti gitti. Fakat kötü ruhu başka bedenlere sirayet etti, musallat oldu. Beden ölse de ruh ölmez zaten.

Başka bedenlere musallat olan 28 Şubat ruhu bu defa Postmodern bir tarzda değil de güler yüzlü bir eda ile fakat Şam Şeytanı sinsiliği ile kendini gösteriyor. Herkes göremez o ruhu.

28 Şubat baskı ile meşru hükümete meydan okuma idi. İnsan hakları ve ihlallerin alabildiğine coşturulduğu, ifade ve düşünce özgürlüğünün yeraltına gömüldüğü bir dönemdi.

28 Şubat ruhu baskı ve zulmü temsil eden kötü bir ruh idi. Yasaklama, cezalandırma, korkutma, tehdit, mobbing alabildiğine kullanıldı insanları yıldırmak için. Mevcut kanunlar hiçe sayıldı veya eğip bükülerek amaca hizmete uygun şekle sokuldu.

Mersin merkezli TOROS AKADEMİ -THINK TANK-, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve MHP başkanı Dr. Devlet Bahçeli tarafından belirlenen ve uygulamaya koyulan Terörsüz Türkiye hedefine destek vermek amacıyla 17 Ocak 2025 tarihinde basın bildirisi yayınladı. Daha sonra TÜSİAD tarafından yapılan açıklamayı eleştiren ve karşı çıkan demeçler yayınladı.

Nihayet 20 Şubat 2025 tarihinde Mersin’e meydan okuyan sorunları dile getiren ve yetkilileri bu sorunların üstesinden gelmeye çağıran Sahipsiz Mersin basın bildirisini yayınladı. 

Bütün bu çalışmalar devletimize ve milletimize katkı sunmak isteyen akademisyen ve bilim adamlarının çabası ile oldu. Bilim adamlarının vatana, millete ve kente katkısı kıymetlidir. Yoksa niye var üniversiteler ve akademisyenler? Mersin'de Mersin Üniversitesi ne için var?

Fakat 28 Şubat ruhu birden hortladı. Terörsüz Türkiye bildirisi çok rahatsız etmiş olmalı ki içindeki kötülüğü nasıl dışa vuracağını araştırmaya başladı.

Arkasından TÜSİAD tarafından yapılan açıklamanın eleştirilmesi çok zoruna gitti 28 Şubat ruhunun. Zaten TÜSİAD ile bir ikizlik durumu da olduğu biliniyor.

Sonra Sahipsiz Mersin bildirisi bu kötü ruhu deliye döndürdü. Bu süreçte yer alan akademisyenlerin sesini kesmenin yolunu araştırmaya başladı. Böyle yaparsa ileriye yönelik tedbir de almış olacaktı.

Ve 657 sayılı Devlet memurları kanununu araç olarak kullanmaya karar verdi. Hiç aklına gelmedi bu akademisyenlerin 2547 sayılı kanuna tabi oldukları. Onları bir bakanlığa bağlı çalışan kamu çalışanları olarak görmek işine geliyordu.

Sonra kanunu kendince modifye etti, ilaveler yaptı ve üniversitede çalışan akademisyenlerin imzalaması için bir yazı çıkardı ve sevk etti.

İlgili kanunda geçen “Yetkili olmadığı halde basına, haber ajanslarına veya radyo ve televizyon kurumlarına bilgi veya demeç vermek” ifadesi “yetkili olmadığı halde basın ve yayın organlarındaki programlara katılan, bilgi ve demeç veren memurlar” olarak değiştirildi. Kanunda olmadığı halde “basın ve yayın organlarındaki programlara katılan, bilgi ve demeç veren” eki yapıldı.

Kanunda tahrifat yapmanın suç olduğunu da bilerek yaptı bunu. Sonuçta 28 Şubat ruhu ne derse o doğru olurdu.

Ayrıca bu yazı anayasaya da aykırı idi. Düşünce ve ifade özgürlüğü yok sayılıyordu.

Fakat 28 Şubat ruhu için bunlar önemli değildi. Önemli olan kötülük yapmak, baskı kurmak ve kötülüklerin devamını sağlamak için önüne çıkan veya çıkacak olan akademisyenleri susturmak ve korkutmak idi.

Hiç bulunmaması gereken akademide bile 28 Şubat ruhu ölmedi. Bedenden bedene sirayet ederek kötülük görevini yerine getirmeye devam ediyor.

Ve 28 Şubat… Kötülük… Baskı… Korkutma… Yıldırma…

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve birebirhaber.net sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.