Gazetecilik, zor zanaat.. Hakikatten bir kuyumcunun ince ve usta işçiliğine benzer bir çaba gerektiriyor. Bu alanda doğru söylemekle dokuz köyden kovulabileceğiniz gibi, yanlış konuşmakla dillere düşebilmeniz de mümkün!
Bir dansöz edasıyla sizin makamınızda kıvıranlardan olmaktansa doğru konuşarak dokuz köyden kovulmayı şeref addederim! Arz ederim.
Topunuz Gelin!
Son yıllarda basın alanında ses getiren yazılar ve haberlerimiz oldu. Diğer bir deyişle yazılarımız Ankara'da nice kapının çalınmasına vesile oldu. Dikkatleri çektik. Ankara'da birçok kesim Mersin'i bizim yazılarımızla takip etmeye ve tanımaya başladı.
Memleketin menfaatine uygun düşen nice hayra vesile olduk. Halkın sorunlarını çözmeyi gaye edindik. Didindik. Elhamdülillah ki, Rabbimiz bu konuda bizleri mahcup etmedi.
Fakat bizim kendimizi rakip görüşümüz başta meslektaşlarımız olmak üzere basın camiasında “çekememezlik" olarak tabir edilen bazı rahatsızlıklara yol açtı. Umrumuzda değil; nitekim işimiz vaktimizden çok. Herkese verecek cevabımız yok! Herkes işini adam gibi yapsın.
Siyasetten bürokrasiye uzanan geniş bir sahada bazı isimlerin şahsıma karşı bir nefret duygusu beslediklerini biliyorum. Sürekli işitmekteyim. Kim takar ulan, Yalova’nın kaymakamını!
Birşeyler yazmak isterdim; ama sizi, o sözleri hak edecek adam olarak görmüyorum. Neden? Çünkü siz, kendiniz gibi omurgasız insanları seviyorsunuz. Dolayısıyla arzu ettiğiniz “omurgasız gazeteci" tiplemesine uymuyorum. Neyse.
Siyasi partilerin teşkilatlarına mensup bazı isimler beni yakından takip ediyorlar. Onlar da vaziyetin ve gidişatın farkında. Beni severler; ben de onları severim. Fakat bu arkadaşların beni seviyor olmaları ve takip etmeleri "partidaşları” tarafından tepkiyle karşılanıyor. Baskıya uğruyorlar. Düpedüz Mobbing var.
Beni tanımak yahut takip etmek suç mu? Ne yaparsanız yapın, sizin “sağlam” diye güvendiğiniz o kibir kokan makamlarınızı sarsmaya devam edeceğim.
Nabza Göre Şerbet mi Bekliyorsunuz?
Hemen herkese nazar boncuğu takan tipler vardır. Ben öyle değilim. Dilim sivri olabilir. Hatamı kabul ederim; fakat doğru söylemekten geri durmam. Bu, birilerini rahatsız edebilir; ediyor da…
Farkındayım. Siz istiyorsunuz diye ben yalan konuşamam. Hakikati gizleyemem. Milletin beklentilerini bir kenara bırakıp sizin yalanlarınızla ve reklamlarınızla gündemi meşgul edemem!
Billboard kiralayıp kendinizi cilalatın; fakat benim mekânımda size takacak tek bir nazar boncuğum yok!
İstediklerinizi yapamam; çünkü yalan işle ve zulümle işim olmaz.
Zulüm ile âbâd olanın sonu berbâd olur! Paranız var. Dilediğiniz “yerli ve milli(!)” gazeteciyi kendinize dost edinebilirsiniz! Benden ne istiyorsunuz? Farkındayım: size itaat etmemi istiyorsunuz. Aracı göndermeyin!
Ben itaat etmem; ama sizinle anlaşabilirim. Çok basit!
Nasıl mı? Milletin menfaatine mutabık kalın, haramdan ve yalandan uzak durun. Sadece bu. Bu kadar basit. Sözünüzü tutun. Sizi ilk ben alkışlayacağım! Aksi durumda adınızı dahi anmam!
Beni, adamına yahut paraya göre kıvıran dansözlerle karıştırmayın! Birkaç trolü destekleyerek hakkımda yazı yazdırıyordunuz. Tehdit mesajları, telefonları vs. Birşey elde edebildiniz mi?
Siz, parayla her şeyi başarabileceğinizi mi sandınız? Benim adım Zeynel Boğan! Ben doğrudan şaşmam, yanlışa ortak olmam!
Ben Milletten Yanayım, Devletten Yanayım!
Bu millet en güzeli hak ediyor. Fakat sizler kendinizi “milletin efendisi" addediyorsunuz. Mersin'in kaymağını yiyorsunuz.
Oturduğunuz makamlar üzerinden döndürdüğünüz dolapların haddi hesabı yok. Daha dün işe bisikletle gideniniz bugün lüks araçlarla dolaşır oldu.
Milyonlarca liralık rezidanslar, villalara sahip oldunuz. Adınıza kayıtlı malvarlığınız, sahip olduklarınızın yüzde biri derecesinde.
Hepsini kaydetmeye g..tünüz yok tabi; çalma konusunda üzerinize yok. Millete tepeden bakıp oturduğunuz makamlardan halkı kovmakla eğlenir durursunuz.
Bazen bürokrat ve bazen da kamu personellerini gaza getirip peşime takıyorsunuz. Ulan, ben Mersin Büyükşehir Belediyesi'ne ait halk otobüsleri ile işe gidip gelen ve kıt imkânlarla gazetecilik yapan biriyim.
Ne bir korumam var ne de bir silahım. Ulan, beni Maliye’ye bile şikâyet ettiniz. Tek bir suçum yahut kirli davranışım yok! Şükürler olsun.
Ulan siz, herkesi kendiniz gibi mi sandınız? Eğer bir gün beni severseniz o vakit ben kendimden şüphe ederim. Ve de sizin gibi olmuşumdur.
Hamd olsun. Beni sevmiyor olmanız, benim doğru yolda oluşumun bir kanıtıdır. Kamu menfaati, devletin menfaati önceliğimdir. Sizin menfaatlerinizin karşısındayım!
Ben helal süt emdim. Beni sevmeyin; çünkü kirli işlerinize alet olmayacağım!
Haksızlık karşısında susan dilsiz bir şeytan olmayacağım! Ve susmayacağım!