Yerli ve milli olmak üniversiteler için de geçerli sayılmalı. Üniversite, evrensellik demektir; ama önce kendi olduktan sonra evrensel olmaya yönelmek elzemdir. Her kurumun nev-i şahsına münhasır bir kimliği vardır. Öyle olmalı. Pergelin sabiteleri yerleştikten sonra diğer ayağı yayılır. Sabiteler yoksa evrensellik adına kimlik kaybolur gider.
Milletin Kurumunda Millet Düşmanlığı mı?
Üniversite öncelikli olarak milletindir. Bir başka ifade ile bütçesi milletin cebinden denkleştirilmiştir. Milletin parası ile işleyen üniversitede ırz düşmanlığı mı yapılıyor?
Millete ve milletin değerlerine saygı göstermek şart! Millet, çocuğunu üniversiteye emanet ediyor; maalesef ki emanete ihanet edenlerin bulunduğu bir mekâna dönüştü üniversite. Emanete hıyanet eden bir üniversite olur mu?
Şimdi diyeceksiniz ki “tüm üniversiteyi itham etme!” Elbette ki etmiyorum. Benim tepkim üniversite idaresine. Bir öğretim üyesi, kız öğrenciyi taciz ediyor, bu durum nasıl izah edilebilir ki?
Öğretim üyesinin öğrenciye uyguladığı taciz veya mobbing ne kadar kötü ise öğretim üyesinin bir başka öğretim üyesine uyguladığı taciz ve mobbing de o kadar kötüdür.
Daha da kötüsü ne biliyor musunuz? Psikolojik tacizde bulunan ya da mobbing uygulayanlardan bazıları da üniversite yönetiminde. Nasıl yani? Oraya da geleceğim.
Taciz Var!
Son günlerde Mersin Üniversitesi yönetiminin bir kısmı tarafından akademisyenlere uygulanan taciz haberlerini işitiyorum. İşitiyorum, dediğime bakmayın, biliyorum. Hocalara farklı suçlamalarla açılan incelemeler ve soruşturmalar var. Olmayan suç, isnat edilerek açılan soruşturmalar bunlar. Ne denir buna? İftira yahut bahane…
Bu tür psikolojik taciz ve mobbing uygulamalarının amacı ne?
Mevcut yönetimin devamlılığına engel olma ihtimali olan akademisyenleri sindirmek olabilir mi?
İnsanın “bu kadar mı düştünüz” diyesi geliyor. Bu ne seviyesizlik! Pozisyonunu korumak için tezgâh kurmaya kalkışmak da ne oluyor?
Ulan, bu milletin istikbali size kaldıysa vay o zaman halimize. Aklınızı böyle lüzumsuz didişmelere yoracağınıza, bilimsel çalışmalara girseydiniz, ülkenin bir marka değeri olurdu Mersin Üniversitesi.
Açık Konuşuyorum
Açık söylemek gerekirse Mersin Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Erol Yaşar, görev süresinin sonuna doğru yaklaşıyor. Acaba kimler rektör seçilebilir, diye düşünüyor imiş. Müstakbel ya da muhtemel rektör adaylarını tahmin etmekle birlikte onların ayaklarını kaydırmak istediği iddia ediliyor. Bu çerçevede bazı isimleri “sorunlu, sabıkalı” olarak kayda düşürmek için tezgâha başvuruyor imiş. Birtakım incelemelere ve soruşturmalara kalkıştığı bilgisi var.
Hele aday olması muhtemel hocanın geçmişte rektör adayı olmuşluğu varsa! O vakit soruşturma üstüne soruşturma yer. Bahaneye bakar mısınız?
İddialar Vahim
Mersin Üniversitesi’nin siyasi ve ticari ağ bağlantıları ile ilgili iddialar da geliyor. “Üniversite, belediye gibi yönetiliyor” kanaati hâsıl olmaya başladı.
Kritik öneme sahip şu kentte, önem arz eden bir kurumdan “belediye” diye bahsetmek ne kötü!
Bilimsel çalışmalarıyla gündem olması gereken kurumun, anıldığı duruma bakın! Yazık.
Üniversite yönetimi milli ve manevi değerleri istismar mı ediyor? Uzun zamandır tamamlanamayan Üniversite Camisi’nin en az 5 defa açılışı yapıldığı söyleniyor. Tamamlanmayan caminin açılışını yapmak mı? Açılış şayiası üniversitenin itibarını zedelemektedir. Neden tamamlamıyorsunuz bu işi?
Akademisyenlere karşı âdil ve saygılı davranılmadığı da iddia ediliyor. Ayrıca yönetime yakın olan ve diğer akademisyenler hakkında bilgi aktaran akademisyenlere ise kadro tahsisinde hızlı davranıldığı da söyleniyor. Yeter mi? Asla!
Hassaten yönetimin hoşlanmadığı, yalakalık yapmayan ve dürüst davranan akademisyenlerin akademik yükselmelerinin haksız yere bekletildiği şayiası da var. Akademisyenlerin hak ve özgürlüklerini kısıtlayan, onların fikir ve düşünce hürriyetini engelleyen bir üniversite yönetimi mi var? Nedir bu takıntılı hâl? Açıklamaya cesaretiniz var mı?
Olmaz Böyle!
Akademisyenlere yönelik şantaj ve iftiraya temel teşkil edecek takipler yaparak gizli dosyalar tutulduğu haberleri de dolaşıyor. Yapılan veya yaptırılan takipler sonunda dersi başka bir mekânda yapan veya ders işleyişini farklı bir şekilde icra eden akademisyene “ders yapmadı” soruşturması açılmış deniyor. Yok diyebilirsiniz; ama ya mağdur varsa?
Sormak istiyorum. Meslektaşların meslekî gelişimine yardımcı olmak yerine akademisyenlerin ırk, dil, din, yaş, cinsiyet, engellilik gibi hususlarını siyasi, keyfi ve kişisel hırslarla kötüye kullanıyor musunuz? Bundan istifade ettiğiniz oldu mu?
Bu sebeplere dayanarak hareket etmek suç teşkil ederken, üniversite yönetimi farklı fakültelerdeki bazı akademisyenler için “liyakatsız veya akademik yetersizliği var” damgasını yapıştırıyor mu?
Sizin “yeterli” dediğiniz isimler ile “yetersiz” dediğiniz akademisyenler bir incelense… Ve bunun aksi çıksa, nasıl hesap vereceksiniz?
Dikkatinizi çekmek istiyorum. Cumhurbaşkanlığı tarafından yayınlanan 32833 sayılı genelgede de belirtilen işyerlerinde psikolojik taciz (mobbing) vakalarını önlemek için çalışması gereken bir üniversite yönetiminin bizzat bu genelgeye aykırı davranması eldeki tespitlere istinaden anlaşılırsa haliniz nice olur?
Türkiye Yüzyılı mefkûresine ve Terörsüz Türkiye hedefine destek vermek için basın bildirisi yayınlayan akademisyenlere yasak getiren de Mersin Üniversitesi yönetimi değil midir? Neden?
Hani akademik olmak öncelik teşkil edecekti, nerede kaldı evrensellik?
Eğitim statüsündeki bir müessese, siyasi ve ticari konularla anılır oldu! Akademik camiada hak ettiği değeri ve mevkiyi buldu mu Mersin Üniversitesi?
Orasının bir üniversite olduğunu, akademik başarıları ile tanınması gerektiğini unutmayın!
Ticaret ile uğraşmak isteyen şirket kursun; siyaseti arzu eden siyasi partilere katılsın!