Mersin Üniversitesi ile ilgili son aylarda sıkça şikâyet ve ihbarlar tarafıma ulaşıyordu. Koca müessesedeki yaşananları yaza yaza bitiremedim. Çok geçmedi ki yeni bir ihbar, mesaj kutuma düştü. Ya hiç usanmadan, açıp okudum. Araştırdım. Tespitlerim beni şoka uğrattı.
Üniversitede Yaşananlar
Mersin Üniversitesi’nde yaşananlar farklı bir üniversitede yaşanıyor mudur, sanmıyorum. Enstitülerden tutun da üniversite hastanesine kadar hemen her tarafta bir boş vermişlik hâli var. Mobbing, taciz, şiddet, adaletsizlik ve orantısız rekabet…
Üniversite Hastanesi'nde birkaç görevli ile oturup müstehcen film izleyen personel, güvenlik biriminde sarkıntılık yapanlar, öğrencisine ahlaksızca teklifte bulunan akademisyenler, rektörlük seçimlerinde rakip olan ya da olacaklara yönelik baskılar, birçok birimde görülen Mobbing… Daha neler neler!
Bu üniversite nasıl ayakta duruyor çok merak ediyorum. Adaleti uygulamak yerine kendi kanunlarını yürürlüğe koyan bir idari anlayış hâkim. “Ya bendensin ya da düşman” şeklinde kategorize edilen bir sınıfsal yapı inşa edilmiş. Biat kültürü var, desek yeridir. “Benden yana olursanız, her sorununuz çözülür; aksi durumda derse geç kalsanız bile, başınız belaya girer”...
Psikolojik sorunlar yaşayan hocalar var. Yıkılası köhne düzen, daha önce var mıydı bilmiyorum; ama son 3 yıldır üniversitenin her birimine sindirilen korku iklimi nice insanın canını sıkıyor. Evet, biliyorum, endişe içinde olan ya da can sıkıntısını evine taşıyanlar var. Korkmayın, bu devran böyle gitmeyecek! Az kaldı.
Erol Bey Ne Der Bu İşe?
Akademik camiada son yıllarda adına intihal denen bir garabet var. Kimi akademisyen gayri ihtiyari bu hataya düşer, kimi ise işgüzar olduğundan intihale sarılır. Kapasite olmayınca böyle oluyor. Ya hu, intihal diyorsam, siz onu “hırsızlık” olarak anlayın. Kendisine ait olmayan bir bilgiyi yahut yorumu kendisine aitmiş gibi göstermenin adıdır, intihal.
Anlayacağınız akademisyenlerin intihale bulaşma nedenlerinden biri de “çok güzel yazmış, ama ben böyle yazmayı beceremem; dur şunu çalayım” olarak bilinir. Düpedüz ilmi hırsızlık. Yüz kızartıcı bir hadise. Ulan, sen bilgi üretemeyecek ve yorum yapamayacaksan ne diye varsın?
Bu konuya neden değindim? Oraya geleyim. Mersin Üniversitesi rektörü Erol Yaşar Bey’in adının yer aldığı makalelere bir bakayım dedim. Baktım. Eş yazarlı makaleleri var. Fizik alanında yazılmış makaleler; ama Erol Bey matematikçi. İlginç değil mi? Çok ilginç. Bir matematik mütehassısı fizik alanında makale kaleme alabilir mi? Ne var bunda diyebilirsiniz! Gülerler adama! Neyse.
Eş yazarlı makalenin birinde yer alan isim İrfan Açıkgöz… Evrensel Gazetesi’ne girip bakınca Açıkgöz’ün nasıl bir fikre sahip olduğuna şahitlik edeceksiniz. Açıkgöz bir yazısında Türkiye için “açık cezaevi” tabirini kullanan bir şahıs! Bunun ne anlama geldiğini anlatmama gerek yok!
Bu memleketi dile düşürmek için yazılan yazılara bir bakın! İnanılmaz. Neyse gelelim asıl isme.
Oktay Aydoğdu ile Alakanız Nedir, Erol Bey?
Oktay Aydoğdu bir dönem ismi FETÖ ile anılan ve görevden ihraç edilen bir şahıs. Daha sonra göreve dönüşü sağlanıyor. Aydoğdu Nature’a kapak olmuş biri. Neden acaba? Akademik çalışmalarından dolayı olabilir mi? Evet, tabiki.
Fakat mesele sizin düşündüğünüz gibi olumlu bir hususa denk gelmiyor. Aydoğdu intihal skandalına adı karışan nadide akademisyenlerden biri olduğu için Nature'a kapak oluyor. Pardon, dillere düşüyor.
Bitti mi? Bitmedi. Mustafa Salti da Erol Yaşar Bey ile müşterek çalışmaları olan bir isim. Onun adı da skandal intihal hadislerinde geçmiş. O da konuyla alakalı akademisyenler tarafından ‘’şaibeli” olarak biliniyor. Ya hu açık konuşayım, hırsız bunlar! Yazdıkları alanda iki çift kelam edemeyecek kişiler bunlar. Aksini iddia ediyorlar ise ne diye intihale giriştiler! Hodri meydan!
Akademik alanda tartışmalara ve şikâyetlere konu oluyorlar. Makaleleri “çalıntı” olarak mimleniyor. Olacak iş değil. Erol Bey'in çalışmalarındaki eş yazarları bunlar. Doçent olayım, işim görülsün diye Erol Bey'in ismi yazılmış olabilir mi?
Eş yazarlar fizikçi; ama Erol Bey'in alanıyla örtüşmeyen yazılar bunlar. Başka bir anlam çıkarabilir miyiz? Allah bilir, Erol Bey makaleleri okumamıştır, bile. Fakat ABD’de İleri Matematik eğitimi almış bir matematikçisiniz. Belki multidisipliner diyeceksiniz ama bu da net değil makalelerde.
ABD'de İleri Matematik Eğitimi
Farklı sosyal medya sayfalarında ABD'de Yüksek Lisans eğitimi olarak İleri Matematik eğitimi aldığınız yazıldı. Üniversite web sayfasında da ABD'de Yüksek Lisans yaptığınız ve Türkiyede Isparta Üniversitesinde Doktora yaptığınız açıkça yazıyor. Fakat soru farklı.
Sahi ABD’de size Yüksek Lisans tezi yazdırmadılar mı? Bütünleşik program ise Yüksek lisans ve Doktora aynı üniversitede olursa bütünleşik olur. Biri ABD'de diğeri Isparta'da nasıl bütünleşir? Yüksel Lisans tezi yazdırdılar ise Tez Başlığını neden web sayfanıza koymuyorsunuz? Yüksek Lisan tezi yazmadan Isparta Üniversitesinde nasıl doktora yaptığınızı soranlar var. Malum o yıllarda Isparta Üniversitesinin durumu. İşin içinde FETÖ olmasın? Tezsis Yüksek Lisans ile doktora mı olur? Bu soruları görmemezlikten gelmek bir rektöre uygun düşmez. Bir basın toplantısı düzenleyip yapacağınız açıklama ile hem kamuoyunu hem de rektörü olduğunuz akademisyenleri rahatlatmanız uygun olur bence.
Sahi Erol Bey, akademik alanda şikâyetlere ve tartışmalara konu olan bunca isme nasıl rastladınız? Bu şaibeli isimlerle nasıl buluştunuz? Adımız geçen bu makaleleri bizzat okudunuz mu?
Bir Üniversite rektörü olarak H-Index 8 olduğu için 18 barajının altında kalmanız ve 202 rektör içinde 164. olmanız bu nedenlerle olabilir mi?
Son olarak, siz vatansever misiniz? Vatansever olduğunuzdan emin misiniz? Eşyazarlarınız pek öyle görünmüyor da…