Toplumların ve ülkelerin istikametini ve istikbâlini tehlikeye atan terör, yüzyıllardır var olagelen bir olgudur. Fakat içerisinde bulunduğumuz yüzyılda terör, karmaşık bir yapıya büründü. Dolayısıyla terör artık yıkıcı ve bölücü olmaktan ziyade “yorucu" bir etkene dönüştürüldü. Yıkıcı ve bölücü olmak yerine "yormak, yıpratmak” neden bir silah haline dönüştü dersiniz? Çünkü emperyalistler için bir ülkeyi yormak, yıkamaktan daha kazançlı oldu da ondan. Kandan besleniyorlar!
TERÖR RANT KAPISI OLDU!
80’li yıllardan itibaren kayıtlara düşen ve ülkemizin en önemli sorunu olan “terör”, bugün daha farklı değerlendiriliyor, artık. Ülkemiz bu tehdide karşı yıllarca “terörle mücadele doktrinleri" geliştirdi. Buna uygun olarak yöntemler ve stratejiler hayata geçirdi. Dünyanın hiçbir yerinde terör mücadelede bu denli bir kararlılık görülmemiştir. Teröre karşı en ufak bir geri adım atılmamış ve egemenliğimizden ödün verilmemiştir.
Elbetteki bu dik duruşumuz nedeniyle yıllarca ağır bedeller de ödedik. Binlerce şehit verdik. Binlerce hâne yasa boğuldu. Ülke kaynakları terörle mücadelede harcandı. Yatırımlar durdu. Uluslararası alanda siyasi krizlere ve tartışmalara dahil olduk. Memleketimizi zor durumda bırakacak siyasi sorunlarla başbaşa kaldık.
Bu sürecin sosyal ve psikolojik yönünü anlatmak bir hayli vakit alacaktır. Nihayetinde Türkiye, terör belası nedeniyle çok kan kaybetti. Bugün daha iyi bir konumda olabilirdik.
Terör sorununun tespitini iyi yapmış olabiliriz; fakat terörle mücadele yöntemini Ak Parti dönemine kadar pek iyi icra edemedik.
Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan önderliğinde, bu sorunu birkaç kez en makul yol ve yöntemle çözmeye ciddiyetle niyet ettik. Şimdi daha kararlı ve güçlüyüz. Çözeceğiz bu habis uru. Ülkemizin canına kast eden terör problemi, Türkiye'ye karşı düşmanca politikalar benimseyen ülkeler için iştah kabartan bir seçenek olmaktan çıkarılacak. Hiçbir ülke, Türkiye'nin hassasiyeti üzerinden düşmanca politikalar takip edemeyecek ve geliştiremeyecek.
Yunan’ın, Ermeni’nin, Rum'un ve Siyonist’in en büyük kozu ortadan kalkacak. Ve bu ülke tüm imkânlarını, istikbali için seferber edecek…
TÜRKİYE, HERKESİ KUCAKLIYOR!
19. yüzyıldan itibaren gelişen ulus-devlet modeli, dünya üzerinde ciddi bir şekilde taraftar topladı. Fakat doğu dünyasında ciddi sancıları beraberinde getirdi. Yüzyıllarca farklı toplulukları ve meşrepleri bir çatı altında ve barış zemininde yöneten milletimiz, bugün lüzumsuz ve kısır bir tartışmanın içerisinde boğuşmaktadır.
Çoğulcu ve kapsayıcı olmak bize kazandırır. Tek tipleştirmek şuana dek kazandırmaktan ziyade kaybettirdi. Tek tipçilik; silahlı ve silahsız bölücü unsurların güç kazanmasına, emperyalist güçlerin politikalarına zemin hazırladı.
Bugün dile getirmekten imtina edenler olabilir; ama PKK cenahında bile “İsrail'in işgüzarlığı, fırsatçılığı" konuşulur oldu.
Ortadoğu'da dengeler değişiyor. Ya buna uygun bir yaklaşım geliştireceksiniz ya da kan kaybına devam edeceksiniz. İşte burada biz, milletimizin selametini ve bekasını düşünüyoruz.
Meseleye bir de şu açıdan bakmak lazım. Kürtler kim? Onlar bu vatanın asli ve asil evlatlarıdır. Akrabalarımız ve kardeşlerimizdir. Ortadoğu'daki diğer topluluklardan ziyade Kürtlerle bir hukukumuz ve tarihimiz var. Kardeşliğimiz pekişmeli.
Bunu gerçekleştirmek zor olmasa gerek. Yeni bir anayasa ve yeni bir mefkure gerekiyor. Sadece Güneydoğu Anadolu değil aynı zamanda ülkemiz kazanacak. Dahası Ortadoğu ve dünya barışına katkı sunulacak.
Bu durumun kardeşlik cephesini tahkim edeceğini ve Ortadoğu'da da birlik havası oluşturacağını öngörmek zor olmasa gerek.
İsrail'in kuyruk acısı neden kaynaklanıyor, sanıyorsunuz? Biran önce Suriye'ye saldırmak ve Türkiye'ye karşı cephe almak istiyorlar.
Terör sorununun çözülmesi, tabiri caizse İsrail'in korkulu rüyası olmuş durumda.
İSRAİL TEHLİKESİNE DİKKAT!
Esasında İsrail'in bu süreci sabote etmek için elinden geleni yaptığını öğrenmek için bir kaç noktaya dikkatlerinizi çekmek istiyorum. Devlet büyüklerimizin ve siyasetçilerin sözlerini analiz ederseniz, bazı cümlelerin çok derin anlamlar taşıdığını fark edersiniz.
Ancak, üzerinde durmak istediğim asıl meseleye geleyim. Türkiye'de istikrar düşmanı ve kaos taraftarı bir kitle var. Bunların önemli bir kısmı şuan İsrail ordusunda askerlik yapıyor. Ama aileleri burada. Bugün İsrail pasaportu taşıyan binlerce Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı var.
Sosyal medyada Kürt düşmanlığı yapan bazı Irkçıların ve aynı zamanda bölücülük peşinden olan Kürtçülerin birer kukla olduklarını göz ardı etmeyin! Bunların ipi İsrail'in elinde.
Kimleri kast ettiğimi daha net ifade edeyim! Ne ilginç değil mi? Bölücülerle faşistler tek cephede. İsrail'e hizmet ediyorlar.
Bugün Abdullah Öcalan bile İsrail tehdidine dikkat çekerken, bizler, ülkemizin toplumsal barışına ve kardeşliğine kast eden bu kesimlerin provokasyonlarına hazır olmalıyız?
Barış sürecini sabote edilmesi için İsrail'in ve İsrail destekli çetelerin faaliyetlerini yakından takip etmeliyiz.
Bakmayın Tengrici-Kürtçü söylemlerine, bunların birçoğu Tel Aviv’den paylaşım yapıyorlar. Ki kısa süre önce X platformunun “konum paylaşma" seçeneğini kullanıcılara sunması, söz konusu birçok sosyal medya hesabının İsrail'de faaliyet yürüttüğünü ve Siyonizm’e hizmet ettiğini ortaya koydu.
İsrail'de Kürtçe eğitim veren enstitüler var. Anadili gibi Kürtçe konuşan; fakat Kürt olmayan binlerce kişi var.
Tengrici-Atatürkçü kisvesiyle duyar kasan binlerce hesap İsrail'de paylaşım yapıyor. Ve bu gruplar Türkiye'deki barış sürecine dair dezenformasyon içerikli bilgiler yayıyorlar.
Açıkçası kara propaganda yapıyorlar. Bazen Türklere, bazen de Kürtlere gruplar halinde sövüp tartışma çıkarıyorlar.
Bu tarz hesapların önemli bir kısmı da Avrupa'da. Hepsi tek komuta altında organize olmuşlar. Ne oyun ama!
ÇÖZÜM NE OLMALI?
Elbette ki hükümetimiz barış konusunda ciddi ve kapsamlı bir çalışma yürütüyor. "Millî Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu" bu sürecin önemli bir aşamasıdır. Bana göre daha önemli adım, yeni anayasa olacaktır. Daha kapsayıcı ve birleştirici bir anayasa, memleketimizin istikbali için elzemdir. Darbe anayasaları misalinde olduğu gibi kutuplaştırıcı ve ayrıştırıcı bir anayasa olmamalı. Red ve inkar yerine kucaklayıcı bir dil benimsenmeli.
Darbe anayasası ile bugünlere yürümek ve çağdaş dünyayı anlamaya çalışmak anlaşılabilir gibi değil. Atalım bu at gözlüklerini! Ülkemiz aleyhine dönebilecek tüm tezgahları boşa çıkaracak olan yeni anayasa için var gücümüzle çalışalım.
Dahası var. Güneydoğu ve Doğu Anadolu'da ciddi bir ekonomik potansiyel var. Yeraltı ve yer üstü kaynaklarımız terör sorunu nedeniyle yıllarca kullanılamadı. Güneydoğu'ya ve ülkemize can katacak yatırımlara başlayalım. Dört başı mamur bir memleket olsun Türkiye.
Türkiye'nin artık sadece kendisini değil, yeryüzündeki kardeşlerini de düşünmesinin zamanı geldi. Suriye'de ve Irak'ta ciddi problemler var. İsrail, meydanı boş bulmuş, dilediğini yapıyor. İsrail'in bizim için hayati bir tehdit olduğunu unutmayalım. Gardımızı almamızın vakti geldi. İç cepheyi tahkim etmeden olmaz.
Eğri okla, doğru yol alınmaz! Hem ok atan, hem oka hedef olan olmayacağız.
TÜRKİYE KAZANACAK
Türkiye bugün stratejik ve jeopolitik konumu nedeniyle dünyada eşi benzeri olmayan bir potansiyele sahip. Türkiye, artık kronik sorunlarla boğuşan ve kendi Kürdünün puşisini Milli Güvenlik Kurulu’na konu edinen bir ülke değildir.
Elbette ki bu duruma kavuşmamızda sayın Cumhurbaşkanımızın etkisi ve katkısı büyüktür. İnanıyorum ki barış yolunu inşa edecek olan da odur. Türkiye'deki barış iklimi, Ortadoğu'da barışa susayan halklar içine bir istikamet tayin edecektir.
Siyasi bunalıma düçar olan ve krizlerle boğuşan halklar için Türkiye, bir çekim merkezi olacak. Cetvelle sınırları çizilen bir Ortadoğu'nun sınırlarını, elbette ki Türkiye'deki kardeşlik süreci değiştirecektir. Terör bu topraklara ait olamaz.
İsrail'in, ABD’nin ve BAE’nin geçim kaynağı olan tüm unsurlar yok olacaktır. Yıllarca bir koz olarak karşımıza çıkarılan terör sorunu, bitecek.
Türkiye Kürtlerin abisi ve hâmisidir. Artık sağlam bir iletişim kurmalı ve güvene dayalı bir siyaseti zemini geliştirmeyi esas vazifemiz olarak görmeliyiz.
Demokratik kurumların güçlendirilmesi, hukukun üstünlüğünün sağlanması ve sosyo-ekonomik kalkınmanın desteklenmesi tamamlayıcı bileşenler olacaktır.
Hukuk devleti, halkın refahı, demokratik katılım ve toplumsal uzlaşıyla temellendirilmiş bir vizyon geliştirmeliyiz. Madem amacımız “Terörsüz Türkiye”ye kapı aralamak...
O vakit, teröre can veren tüm etkenler ortadan kaldırılmalıdır. Tarih, Türkiye'yi asli misyonunu üstlenmeye çağırıyor.
Dünya mazlumları, yüzünü bize döndü. Ve dualarında “adil ve güçlü bir Türkiye" temennisi var. Bu duaya âmin demek zor olmasa gerek.