Zeynel BOĞAN
Köşe Yazarı
Zeynel BOĞAN
 

Tetikçi Gazeteciden La Fontaine Masalları

İranlı Şah İsmail’i bilirsiniz. Yavuz Sultan Selim’e, mücevherle dolu bir kutu hediye etmişti. Fakat şah, aynı zamanda kutunun içine pislemişti. Büyük insan, Yavuz Sultan Selim ise onun seviyesizliğine inmemek adına gül kokulu lokumları Şah İsmail'e hediye olarak gönderir. Kutuyu açan Şah, Sultan Selim'in kötü bir şey göndermiş olabileceğinden şüphe eder. Fakat şüpheler boşa çıkar. “Herkesi sen kendin gibi mi sandın?” Kıssadan Hisse Kutuyu açan Şah, Gül kokulu lokumlar üzerine iliştirilmiş anlamlı bir yazı ile karşılaşır “herkes yediğini ikram eder”. Hikaye anlaşıldı sanırım. Ben ne tarihi bir kahramanım. Ne de kendisini dev aynasında gören bir insan… Sadece bir gazeteciyim. Nerede ne konuşacağımı bilirim. Haddimi çok iyi bilirim. Bir süredir, köşe yazılarımda Mersin gündemine dair kaleme aldığım konuları bilgilerinize sunuyorum. Eleştiririz; fakat çizgimizi aşmayız. İleri sürdüğüm hususları ilk kaynaktan edindiğim için yazarım; yine de nezaketen “ileri sürülüyor” diye belirtirim. Karşı tarafa söz hakkı tanımak adına. Fakat bir tetikçi gazeteci, köşe yazısında adımı kullanma cesareti edemeyip bana “gavat” diye hakaretamiz bir ifade kullandı. Bizim ebeveynlerimiz bize böyle şeyler öğretmedi. Ayrıca gavat tanımının ne olduğunu bilir misiniz? İran'ın meşhur hükümdarı Qavat! Kendisine karşı başlayan bir isyanı bastırmada başarısız olunca annesini (bir rivayette ise hanımını) asî olan kişiye sunmuş… Qavat ismi o isme atfen bugün hakaret içerikli bir ifade olarak kullanılır. Ben sana bu şekilde bir tanım kullanamam; senin annenin ellerinden öperim. İnsan onuru ve şerefini payimal edecek kadar eziksin! Ne acı. Benim senin seviyene inecek bir seviyesizliğim yok! Payimal olmakla ehl-i namus olmaz, nâkıs. Hake de düşse kadr-i güher dûn olmaz. Yani, köpeğin havlaması, güneşin parlaklığına halel getiremez, diye mealen belirteyim. Arz ederim. Gelelim Diğer Meseleye Yazında hikayeciliğe başlamışsın. Onu ya da bunu destekliyor olduğumu ifade etmişsin. Ne ilginçtir ki eski defterleri karıştırarak kendince hüküm vermeye cüret etmişsin. Ne diyor üstad: "ben geçmişimi dürdüm, büktüm, çöpe attım. Çöpü karıştırmak köpeklerin işidir." Haşa, sana köpek demiyorum; ama bu işlere bulaşma… Benim yaşadığım bir hadiseyi kendin yaşamış gibi uyduruyorsun. Yalancısın. Zamanında bana şiddet uygulayanların kim olduklarıyla ilgili bana nice bilgi geldi. Bir kısmı kirli bilgi idi. Bazen inandım; bazen yanıldım. Tabi ben hadisenin içeriğini burada anlatmak istemiyorum. Fakat bu hadisedeki faillerin aileleri gelip siyasi duruşlarını itiraf ederek defaatle özür dilediler, mahcubiyetlerini belirttiler. O partiyi lekememek ve hadiseyi o partiden bilmemek adına ismini belirtmeyeceğim. Fakat net olarak söylemeliyim ki bu işin içinde CHP yok. Bu hadise üzerine beni ilk arayanlardan biri de CHP camiasıydı. Sayın Vahap Seçer de aradı. Bunu benden duydunuz; bence rezil olmak için kendinizi zorlamaya çalışmayın, ey sözde gazeteciler! Neyse. Ayrıca benim siyasi görüşüm seni ne ilgilendirir ki? Ben saplantılı bir siyasi görüşe sahip değilim. Ulan hiç mi yazılarımı okumuyosun! Bugün Mersin halkının %60’ı sayın Vahap Seçer’e destek veriyor. Hiç bu desteğin gerekçesini merak ettin mi? Aslında meseleyi sen de biliyorsun; ama işine gelmiyor. Mezitli halkının % 60’ı yine Ahmet Serkan Tuncer’i başkanlığa layık gördü. Ulan, insan halkına düşman olur mu? Millet bu isimleri tercih etmiş; çünkü bu adamlar çalışıyor. Bugün seçim olsa yine kazanırlar. Herkesin gördüğünü sen ve senin ağababaların göremiyor. Bu nedenle Mersin'de ezici bir CHP iktidarı var. Bu siyasi denge, siz konjonktürü idrak edince değişecek. Milletin iradesine saygı duymuyorsunuz. Bu ayrı bir görgüsüzlük! Nerede Kaldı, Kamu Menfaati? Sizinkisi Üçkağıtçılık! Nice gazeteci biliyorum; belediyelerden talep ettiği şeyleri alamayınca düşmanlığa başlıyor. Belediye yetkililerinin çıkıp bunları dile getirmelerini mi bekliyorsunuz? Belediyeye teklifte bulunmuşsun. Kabul edilmedi; çünkü kanuni olmayan bir talepte bulunmuşsun; nitekim senin için menfi olan her şey kılıfına uydurulur öyle mi? Öyle tabi. Sana göre “devletin malı deniz, yemeyen keriz.” Haram, nedir öğren! Devletin malını yiyen, domuz! Sen muhalif değilsin. Olamazsın; çünkü muhalif olmanın da bir izzeti vardır. İsteklerin gerçekleşse hemen yalakalığa başlayacaksın. Beni diline dolamışsın. Ulan benim haberlerim nedeniyle birçok CHP'li belediyeye soruşturma açıldı. Koskoca bir daire başkanının usulsüzlüğünü deşifre ettiğim için, şahıs görevden alındı. Vahap Seçer döneminde büyükşehir belediyesine nice eleştiri içerikli yazı yazdım. Geri dönüş yapıp uyarı ve eleştirilerim için teşekkür ettiler. O yazıları çıkarıp sana okutmak vardı. Dersini kötü çalışmışsın! Mezitli Belediye başkanı sayın Ahmet Serkan Tuncer için sizin dizdiğiniz iddiaların doğruluk payı yok. Devlet aklı ne zaman ve nerede hareket edeceğini elbette, bilir. Fakat devlet sizin iddia ettikleriniz üzerinden hareket etmez. Devlet neyin olup olmadığını da bilir. Yakın zamanda TBMM’de gündem olan bir Ahmet Serkan Tuncer’den bahsediyorsunuz. Ne oldu sonuç? İddialar fos çıkmadı mı? Başkan Tuncer seçimde sadece muhaliflerini ve kumpasçılarını yenmedi. Aynı zamanda deniz kabuklusu gibi kamu kaynaklarından nemalananları da yendi. İspatınız yok; itibar suikastinde bulunuyorsunuz! Tetikçi; Ama Edepsiz Olanından Edep bulunmaz bir nimettir. Nerede olursan ol, başkalarının namusuna ve şerefine dil uzatma! Tabi bu sözüm namus ve şeref duygusunu bilenleredir. İddiada bulunuyorsun, daha ileri gidip “bu böyledir’’ diyorsun; fakat ispatın yok. Yargıç mısın sen? Belediye başkanı, sana cevap vermeye bile tenezzül etmiyor; ama sen bundan yüz bulup ileri gidiyorsun. Rezillik. Parmak sallar gibi köşe yazısı yazıyor ve “mahkemeye vereceğim’ diyorsun. Yavuz hırsız ev sahibini bastırırmış, misali. Sen bu iddialarla hâkim karşısına çıkarsan, sana gülerim. Mahkeme kararıyla daha çok gülerim sana. Belediye başkanı senin şantaj yaptığını ispatlarsa millet içine çıkamazsın. Gerçi bugüne kadar ispat gösterememe yüzsüzlüğüne rağmen hala ortada dolanıyorsun. Senin tabiatında bu var. Daha önce de söyledim, yineliyorum! Sayın Vahap Seçer ya da başkan Ahmet Serkan Tuncer hakkında kamu hukukunu ayaklar altına aldıkları tek bir ispat göster, yazarım! Kimse layüsel değildir! İspatsızsınız! Sen benim yazılarımı ya okumadan konuşuyorsun ya da anlama problemin var. “Salağa anlatır gibi” konuşmak istemiyorum. Laf anlatamayacağım adama akıl vermeyi de uygun bulmuyorum. Mesnetsiz iddiaları “ispat” kabul eden; şantajdan geri durmayan birisin. Sen hikaye anlatıcılığına devam et. İt ürür; kervan yürür.
Ekleme Tarihi: 05 July 2025 - Saturday

Tetikçi Gazeteciden La Fontaine Masalları

İranlı Şah İsmail’i bilirsiniz. Yavuz Sultan Selim’e, mücevherle dolu bir kutu hediye etmişti. Fakat şah, aynı zamanda kutunun içine pislemişti. Büyük insan, Yavuz Sultan Selim ise onun seviyesizliğine inmemek adına gül kokulu lokumları Şah İsmail'e hediye olarak gönderir. Kutuyu açan Şah, Sultan Selim'in kötü bir şey göndermiş olabileceğinden şüphe eder. Fakat şüpheler boşa çıkar. “Herkesi sen kendin gibi mi sandın?”

Kıssadan Hisse

Kutuyu açan Şah, Gül kokulu lokumlar üzerine iliştirilmiş anlamlı bir yazı ile karşılaşır “herkes yediğini ikram eder”. Hikaye anlaşıldı sanırım. Ben ne tarihi bir kahramanım. Ne de kendisini dev aynasında gören bir insan…

Sadece bir gazeteciyim. Nerede ne konuşacağımı bilirim. Haddimi çok iyi bilirim. Bir süredir, köşe yazılarımda Mersin gündemine dair kaleme aldığım konuları bilgilerinize sunuyorum. Eleştiririz; fakat çizgimizi aşmayız. İleri sürdüğüm hususları ilk kaynaktan edindiğim için yazarım; yine de nezaketen “ileri sürülüyor” diye belirtirim. Karşı tarafa söz hakkı tanımak adına.

Fakat bir tetikçi gazeteci, köşe yazısında adımı kullanma cesareti edemeyip bana “gavat” diye hakaretamiz bir ifade kullandı. Bizim ebeveynlerimiz bize böyle şeyler öğretmedi.

Ayrıca gavat tanımının ne olduğunu bilir misiniz? İran'ın meşhur hükümdarı Qavat!

Kendisine karşı başlayan bir isyanı bastırmada başarısız olunca annesini (bir rivayette ise hanımını) asî olan kişiye sunmuş…

Qavat ismi o isme atfen bugün hakaret içerikli bir ifade olarak kullanılır. Ben sana bu şekilde bir tanım kullanamam; senin annenin ellerinden öperim. İnsan onuru ve şerefini payimal edecek kadar eziksin! Ne acı.

Benim senin seviyene inecek bir seviyesizliğim yok! Payimal olmakla ehl-i namus olmaz, nâkıs. Hake de düşse kadr-i güher dûn olmaz. Yani, köpeğin havlaması, güneşin parlaklığına halel getiremez, diye mealen belirteyim. Arz ederim.

Gelelim Diğer Meseleye

Yazında hikayeciliğe başlamışsın. Onu ya da bunu destekliyor olduğumu ifade etmişsin. Ne ilginçtir ki eski defterleri karıştırarak kendince hüküm vermeye cüret etmişsin.

Ne diyor üstad: "ben geçmişimi dürdüm, büktüm, çöpe attım. Çöpü karıştırmak köpeklerin işidir." Haşa, sana köpek demiyorum; ama bu işlere bulaşma…

Benim yaşadığım bir hadiseyi kendin yaşamış gibi uyduruyorsun. Yalancısın. Zamanında bana şiddet uygulayanların kim olduklarıyla ilgili bana nice bilgi geldi. Bir kısmı kirli bilgi idi. Bazen inandım; bazen yanıldım.

Tabi ben hadisenin içeriğini burada anlatmak istemiyorum. Fakat bu hadisedeki faillerin aileleri gelip siyasi duruşlarını itiraf ederek defaatle özür dilediler, mahcubiyetlerini belirttiler. O partiyi lekememek ve hadiseyi o partiden bilmemek adına ismini belirtmeyeceğim.

Fakat net olarak söylemeliyim ki bu işin içinde CHP yok. Bu hadise üzerine beni ilk arayanlardan biri de CHP camiasıydı. Sayın Vahap Seçer de aradı.

Bunu benden duydunuz; bence rezil olmak için kendinizi zorlamaya çalışmayın, ey sözde gazeteciler! Neyse.

Ayrıca benim siyasi görüşüm seni ne ilgilendirir ki? Ben saplantılı bir siyasi görüşe sahip değilim. Ulan hiç mi yazılarımı okumuyosun!

Bugün Mersin halkının %60’ı sayın Vahap Seçer’e destek veriyor. Hiç bu desteğin gerekçesini merak ettin mi?

Aslında meseleyi sen de biliyorsun; ama işine gelmiyor. Mezitli halkının % 60’ı yine Ahmet Serkan Tuncer’i başkanlığa layık gördü. Ulan, insan halkına düşman olur mu?

Millet bu isimleri tercih etmiş; çünkü bu adamlar çalışıyor. Bugün seçim olsa yine kazanırlar. Herkesin gördüğünü sen ve senin ağababaların göremiyor.

Bu nedenle Mersin'de ezici bir CHP iktidarı var. Bu siyasi denge, siz konjonktürü idrak edince değişecek. Milletin iradesine saygı duymuyorsunuz. Bu ayrı bir görgüsüzlük!

Nerede Kaldı, Kamu Menfaati? Sizinkisi Üçkağıtçılık!

Nice gazeteci biliyorum; belediyelerden talep ettiği şeyleri alamayınca düşmanlığa başlıyor. Belediye yetkililerinin çıkıp bunları dile getirmelerini mi bekliyorsunuz?

Belediyeye teklifte bulunmuşsun. Kabul edilmedi; çünkü kanuni olmayan bir talepte bulunmuşsun; nitekim senin için menfi olan her şey kılıfına uydurulur öyle mi? Öyle tabi.

Sana göre “devletin malı deniz, yemeyen keriz.” Haram, nedir öğren! Devletin malını yiyen, domuz!

Sen muhalif değilsin. Olamazsın; çünkü muhalif olmanın da bir izzeti vardır. İsteklerin gerçekleşse hemen yalakalığa başlayacaksın.

Beni diline dolamışsın. Ulan benim haberlerim nedeniyle birçok CHP'li belediyeye soruşturma açıldı. Koskoca bir daire başkanının usulsüzlüğünü deşifre ettiğim için, şahıs görevden alındı.

Vahap Seçer döneminde büyükşehir belediyesine nice eleştiri içerikli yazı yazdım. Geri dönüş yapıp uyarı ve eleştirilerim için teşekkür ettiler. O yazıları çıkarıp sana okutmak vardı. Dersini kötü çalışmışsın!

Mezitli Belediye başkanı sayın Ahmet Serkan Tuncer için sizin dizdiğiniz iddiaların doğruluk payı yok. Devlet aklı ne zaman ve nerede hareket edeceğini elbette, bilir.

Fakat devlet sizin iddia ettikleriniz üzerinden hareket etmez. Devlet neyin olup olmadığını da bilir.

Yakın zamanda TBMM’de gündem olan bir Ahmet Serkan Tuncer’den bahsediyorsunuz. Ne oldu sonuç? İddialar fos çıkmadı mı?

Başkan Tuncer seçimde sadece muhaliflerini ve kumpasçılarını yenmedi. Aynı zamanda deniz kabuklusu gibi kamu kaynaklarından nemalananları da yendi. İspatınız yok; itibar suikastinde bulunuyorsunuz!

Tetikçi; Ama Edepsiz Olanından

Edep bulunmaz bir nimettir. Nerede olursan ol, başkalarının namusuna ve şerefine dil uzatma! Tabi bu sözüm namus ve şeref duygusunu bilenleredir.

İddiada bulunuyorsun, daha ileri gidip “bu böyledir’’ diyorsun; fakat ispatın yok. Yargıç mısın sen?

Belediye başkanı, sana cevap vermeye bile tenezzül etmiyor; ama sen bundan yüz bulup ileri gidiyorsun. Rezillik.

Parmak sallar gibi köşe yazısı yazıyor ve “mahkemeye vereceğim’ diyorsun. Yavuz hırsız ev sahibini bastırırmış, misali. Sen bu iddialarla hâkim karşısına çıkarsan, sana gülerim. Mahkeme kararıyla daha çok gülerim sana.

Belediye başkanı senin şantaj yaptığını ispatlarsa millet içine çıkamazsın. Gerçi bugüne kadar ispat gösterememe yüzsüzlüğüne rağmen hala ortada dolanıyorsun. Senin tabiatında bu var.

Daha önce de söyledim, yineliyorum! Sayın Vahap Seçer ya da başkan Ahmet Serkan Tuncer hakkında kamu hukukunu ayaklar altına aldıkları tek bir ispat göster, yazarım!

Kimse layüsel değildir! İspatsızsınız!

Sen benim yazılarımı ya okumadan konuşuyorsun ya da anlama problemin var. “Salağa anlatır gibi” konuşmak istemiyorum. Laf anlatamayacağım adama akıl vermeyi de uygun bulmuyorum.

Mesnetsiz iddiaları “ispat” kabul eden; şantajdan geri durmayan birisin. Sen hikaye anlatıcılığına devam et. İt ürür; kervan yürür.

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve birebirhaber.net sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.