Prof. Dr. Mehmet ŞAHİN
Köşe Yazarı
Prof. Dr. Mehmet ŞAHİN
 

Cenaze Yemeğinde Paralel Dua!

Cenaze yemeği eski bir Türk geleneğidir. Cenaze defnedildikten sonra cenaze yerine gelen misafirlere yemek sunmak “acısı olan cenaze sahiplerine fazladan bir külfet yükler” diyerek eleştirilse de cenaze sahipleri ve yakınları bu işi cenaze için bir görev ve sorumluluk olarak algılamaktadır. Bu bir Türk geleneğidir. Kaşgarlı Mahmud’un Dîvânu Lugâti’t-Türk adlı eserinde cenazede yemek dağıtılması, yuğ töreni geçmektedir. Türk cenazelerinde ölü, bir çadıra konur ve at, sığır veya koyun kurban edilirdi. Ölen kimseler için yapılan törenler yuğ olarak geçer ve cenaze töreni ya da cenaze yemeği anlamına gelir. Çok eski olan bu Türk geleneğinde esas olan yemekten ziyade defnolunan kişinin ruhuna gönderilen dualaradır. Lokma dökmek, helva dağıtmak, yemek vermek gibi formlarda devam eden bu eski Türk geleneği Anadolu’nun pek çok bölgesinde sürdürülmektedir. Ben de komşu köyde bir akrabamın taziyesine gittim. Önce cenaze defnedildi. Cenaze defin işlerini erkekler yaparken kadınlar cenaze evinde toplandılar. Bir kısmı yapılan hazırlıklara yardımcı olurken diğer kısmı cenaze yakınları ile hemhal olup onların acılarını paylaşma gayreti gösterdi. Cenaze evinde Çadır kurmak da zaten o eski Türk geleneğinin bir devamı. Belediyelerin tahsis ettiği çadırlar kurulmuş, gönderilen sandeleyeler ve masalar da misafirlerin oturacağı şekilde hazır edilmişti. Bir başka ifade ile bu eski Türk geleneğinin sürdürülmesine belediyeler de katkı sunmuştu. Defin işlemlerinden dönenler yerini almaya başlayınca “tahıl” temelli geleneksel yemekler masalara servis edilmeye başladı. Yemek yemeye başlayan grup henüz yemeğini tamamlamadan, daha önce bir yere konumlanmış olan ama yemekten yemeyen birisi dua etmeye başladı. Henüz ses sitemi kurulmamış olduğu için sesinin en yüksek tonunda tümüyle Arapça dua etti. Biraz Arapça bilgim olduğu için ve her duaya Amin denmemesi gerektiğini bilfiğim için yapılan duayı dikkatle takip ettim. Edilen dua içinde olumsuz bir ifade yoktu ama ilginç olan herkesin ne anlama geldiğini bilmediği, içinde tek Türkçe kelime olmayan duaya koşulsuz Âmin demesi idi. Ancak dua içinde geçen “Üstazına” ifadesi ilgimi çekti. Bu Üstaz kelimesinin nereye gönderme yaptığını bilmediğim için bu bölüme Âmin demedim. Gelmeye devam eden misafirler yerini aldıkça yemek servisi devam etti. Bu arada köyün hocası ve diğer emekli hocalar da geldi ve ses sistemini de kurdular.  Onlar da kendi aralarında değişiklik yaparak Kuranı Kerim okudular ve dua ettiler. Bu duaların büyük bir bölümü Türkçe olduğu için anlaşılır oldu. Özellikle henüz defnedilen kişinin ruhuna gönderilen dua önemli idi. Bu duaya da herkes içtenlikle Âmin dedi. Henüz misafirlerin gelmesi devam ederken bir yandan da taziyeye gelen kadınlara da yemek servisi devam ediyordu. Dikkatimi çeken ilginç bir şey oldu! Biraz önce ses sistemi kurulmadan dua eden kişi hemen mikrofonu kaptı ve acele ile daha önce konumlandığı yere geçti. Bu defa kafasında lacivert takke vardı. Bir defa daha aynı kişi tarafından Kuranı Kerim okunmasını dua takip etti. Ve gene herkes Âmin dedi. Taziye yerinden izin alarak ayrıldığımda misafirlere yemek sunumu devam ediyordu. Lacivert takkeli şahıstan sonra Türkiye Cumhuriyetinin görevli ve emekli hocaları tekrar Kuran okuması ve dua yaptı mı bilmiyorum. Burada basit görünen ve ölüm vakası ile görmezlikten gelinen veya hoşgörü ile karşılanan bir durum var. Cenaze yemeğinde çok Kuranı Kerim okunması ve dua edilmesi iyi bir şey. Kötü ve tehlikeli olan devletin görevli hocası ve hocalarına paralel lacivert takkeli bir başkasının de ısrarla rol çalması ve paralel bir yapıyı halk nezdinde ortaya koyması. Adeta “biz varız burada, Devletin hocalarının okuduğu Kuranı Kerim ve yaptığı dualar değil asıl olan bizimki” der gibi bir davranış dili oluştu. İster seralardan “öşür “ adına domates, salatalık ve diğer ürünlerden toplasınlar, isterse de cenaze yemeği gibi önemli olaylarda kendilerini göstermek için Kuranı Kerim okusunlar veya dua etsinler... Bu durum “Ne oluyor?” sorusunu sordurmaktadır. Özellikle yöremizde böyle bir paralel yapılanma iyiye işaret değil. Bu ikilik, temiz, iyi niyetli ve her duaya anlamını bilmese de Âmin diyen milletime gizliden gizliye verilen bir zarardır. Madem dua ediyorlar, Kuranı Kerim okuyorlar neden bir arada ve birlikte yapmıyorlar bu işi? Neden Show yapma ve rol yapma çabası öne çıkıyor? Taziye yeri ve cenaze yemeği lacivert takkesi ile ikilik yaratma ve alternatiflik gösterisi yapma yeri olamaz. Hem ayıp hem de bu çok iyi niyetli milletin birliğinin ve beraberliğinin temeline bilerek veya bilmeyerek dinamit döşeniyor. Taziyede ve cenaze yemeğinde çaktırmadan ikilik ve paralel yapı oluşturmak kimin aklı? İkilik yaratmak için cenaze gibi bir olayı bile istismar etmek ne kötü!
Ekleme Tarihi: 10 Eylül 2025 -Çarşamba

Cenaze Yemeğinde Paralel Dua!

Cenaze yemeği eski bir Türk geleneğidir. Cenaze defnedildikten sonra cenaze yerine gelen misafirlere yemek sunmak “acısı olan cenaze sahiplerine fazladan bir külfet yükler” diyerek eleştirilse de cenaze sahipleri ve yakınları bu işi cenaze için bir görev ve sorumluluk olarak algılamaktadır.

Bu bir Türk geleneğidir. Kaşgarlı Mahmud’un Dîvânu Lugâti’t-Türk adlı eserinde cenazede yemek dağıtılması, yuğ töreni geçmektedir. Türk cenazelerinde ölü, bir çadıra konur ve at, sığır veya koyun kurban edilirdi. Ölen kimseler için yapılan törenler yuğ olarak geçer ve cenaze töreni ya da cenaze yemeği anlamına gelir. Çok eski olan bu Türk geleneğinde esas olan yemekten ziyade defnolunan kişinin ruhuna gönderilen dualaradır. Lokma dökmek, helva dağıtmak, yemek vermek gibi formlarda devam eden bu eski Türk geleneği Anadolu’nun pek çok bölgesinde sürdürülmektedir.

Ben de komşu köyde bir akrabamın taziyesine gittim. Önce cenaze defnedildi. Cenaze defin işlerini erkekler yaparken kadınlar cenaze evinde toplandılar. Bir kısmı yapılan hazırlıklara yardımcı olurken diğer kısmı cenaze yakınları ile hemhal olup onların acılarını paylaşma gayreti gösterdi.

Cenaze evinde Çadır kurmak da zaten o eski Türk geleneğinin bir devamı. Belediyelerin tahsis ettiği çadırlar kurulmuş, gönderilen sandeleyeler ve masalar da misafirlerin oturacağı şekilde hazır edilmişti. Bir başka ifade ile bu eski Türk geleneğinin sürdürülmesine belediyeler de katkı sunmuştu.

Defin işlemlerinden dönenler yerini almaya başlayınca “tahıl” temelli geleneksel yemekler masalara servis edilmeye başladı. Yemek yemeye başlayan grup henüz yemeğini tamamlamadan, daha önce bir yere konumlanmış olan ama yemekten yemeyen birisi dua etmeye başladı. Henüz ses sitemi kurulmamış olduğu için sesinin en yüksek tonunda tümüyle Arapça dua etti. Biraz Arapça bilgim olduğu için ve her duaya Amin denmemesi gerektiğini bilfiğim için yapılan duayı dikkatle takip ettim. Edilen dua içinde olumsuz bir ifade yoktu ama ilginç olan herkesin ne anlama geldiğini bilmediği, içinde tek Türkçe kelime olmayan duaya koşulsuz Âmin demesi idi. Ancak dua içinde geçen “Üstazına” ifadesi ilgimi çekti. Bu Üstaz kelimesinin nereye gönderme yaptığını bilmediğim için bu bölüme Âmin demedim.

Gelmeye devam eden misafirler yerini aldıkça yemek servisi devam etti. Bu arada köyün hocası ve diğer emekli hocalar da geldi ve ses sistemini de kurdular.  Onlar da kendi aralarında değişiklik yaparak Kuranı Kerim okudular ve dua ettiler. Bu duaların büyük bir bölümü Türkçe olduğu için anlaşılır oldu. Özellikle henüz defnedilen kişinin ruhuna gönderilen dua önemli idi. Bu duaya da herkes içtenlikle Âmin dedi.

Henüz misafirlerin gelmesi devam ederken bir yandan da taziyeye gelen kadınlara da yemek servisi devam ediyordu. Dikkatimi çeken ilginç bir şey oldu! Biraz önce ses sistemi kurulmadan dua eden kişi hemen mikrofonu kaptı ve acele ile daha önce konumlandığı yere geçti. Bu defa kafasında lacivert takke vardı. Bir defa daha aynı kişi tarafından Kuranı Kerim okunmasını dua takip etti. Ve gene herkes Âmin dedi.

Taziye yerinden izin alarak ayrıldığımda misafirlere yemek sunumu devam ediyordu. Lacivert takkeli şahıstan sonra Türkiye Cumhuriyetinin görevli ve emekli hocaları tekrar Kuran okuması ve dua yaptı mı bilmiyorum.

Burada basit görünen ve ölüm vakası ile görmezlikten gelinen veya hoşgörü ile karşılanan bir durum var. Cenaze yemeğinde çok Kuranı Kerim okunması ve dua edilmesi iyi bir şey. Kötü ve tehlikeli olan devletin görevli hocası ve hocalarına paralel lacivert takkeli bir başkasının de ısrarla rol çalması ve paralel bir yapıyı halk nezdinde ortaya koyması. Adeta “biz varız burada, Devletin hocalarının okuduğu Kuranı Kerim ve yaptığı dualar değil asıl olan bizimki” der gibi bir davranış dili oluştu.

İster seralardan “öşür “ adına domates, salatalık ve diğer ürünlerden toplasınlar, isterse de cenaze yemeği gibi önemli olaylarda kendilerini göstermek için Kuranı Kerim okusunlar veya dua etsinler... Bu durum “Ne oluyor?” sorusunu sordurmaktadır. Özellikle yöremizde böyle bir paralel yapılanma iyiye işaret değil. Bu ikilik, temiz, iyi niyetli ve her duaya anlamını bilmese de Âmin diyen milletime gizliden gizliye verilen bir zarardır.

Madem dua ediyorlar, Kuranı Kerim okuyorlar neden bir arada ve birlikte yapmıyorlar bu işi? Neden Show yapma ve rol yapma çabası öne çıkıyor?

Taziye yeri ve cenaze yemeği lacivert takkesi ile ikilik yaratma ve alternatiflik gösterisi yapma yeri olamaz. Hem ayıp hem de bu çok iyi niyetli milletin birliğinin ve beraberliğinin temeline bilerek veya bilmeyerek dinamit döşeniyor.

Taziyede ve cenaze yemeğinde çaktırmadan ikilik ve paralel yapı oluşturmak kimin aklı?

İkilik yaratmak için cenaze gibi bir olayı bile istismar etmek ne kötü!

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (3)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve birebirhaber.net sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Mustafa
(10.09.2025 07:34 - #744)
Çok haklısın hocam...
Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve birebirhaber.net sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
(0) (0)
Hüseyin poyraz
(10.09.2025 17:16 - #745)
Hocam önce yazınız için tşk ederim kaleminize sağlık. Malum lacivert takkeliler tabiki kuranı Allah rızası için okumazlar. Acaba cenaze sahiplerinden ne koparabilirim? Mantığıyla okudu. Yani allahın dinini(ayetlerini azbir para karşılığı satmayın) emrine muhalif olsada maddi çıkarlar malesef bunu gerektiriyor. Rabbim bizi kendi rızasını kazanmak için amel işleyen kullarından eylesin. Tekrar kaleminize, elinize, yüreğinize sağlık.
Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve birebirhaber.net sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
(0) (0)
Bayrâmî
(10.09.2025 20:23 - #746)
Üstaz güzel yazı. Hocalar mikrofonu kaptırmamalı. Diller söyler söyler:Gasl, tekfin, defin ve de telkin. Mevlid, kıraat, duada da yekin. Ortam bizden sorulur bihakkın Takkeler lacivert renklice, tekin.Bayrâmî
Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve birebirhaber.net sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
(0) (0)
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.