Takım erki olan bürokratik oligarşinin kamu yönetimindeki potansiyel olumsuz etkisi, müesses nizamı koruyarak kendini göstermektedir. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’nde gerçekleşen 17. Muhtarlar Toplantısı’nda (24 Aralık 2015) “Eğer iktidarlar güçlü olmazsa bürokratik oligarşi iktidar olma gayreti içine girer ve ülkede her şey adeta durur. Ondan sonra siz o ülkede sıçramayı, gelişmeyi bekleyemezsiniz. Bütün bakanlıklarda işler durur. O ona pas atar, o da bir başkasına. Futbolda olduğu gibi orta sahada top çevirirler” demişti.
Kamu yönetiminde bürokrasi, hiyerarşik bir yapı içinde örgütlenen, genel kurallar ve prensiplere göre çalışan bir sistem anlamına gelmektedir. Bakanlıklar, hastaneler, silahlı kuvvetler, okullar, daire başkanlıkları gibi kurumların kendi bürokratik hiyerarşisi vardır. Bir başka ifade ile, her kamu yönetim sistemi içinde yer alan her kurumun kendi müesses nizamı vardır.
Bu müesses nizam, devletle ilgili işlerin yürütülmesinde bazan kolaylık ve hız getirirken bazan da takım erki, yönetimin işleyişinde veya değişiminde engelleyici görev yapabilir. Takım erki, siyasal gücün birkaç kişilik bir grubun elinde toplandığı yönetim olduğu için oligarşi olarak adlandırılır.
Bu bağlamda oligarşi, siyasal gücü elinde bulunduran, ayrıcalıklı ve çıkarcı bir grup anlamını taşımaktadır. Oligarşinin bu şekli, devlet yönetimlerinde, bürokratik oligarşi olarak bilinmektedir. Bürokratik oligarşi, genel olarak devletlerin yönetim sistemlerini olumsuz yönde etkileyen bir tehdit olma potansiyeline sahiptir.
Bürokratik oligarşinin örgütlenme veya yönetim biçimi dışında bir başka anlamı da kırtasiyecilik, formalitelerden dolayı işlerin yavaş yürümesi, sorumluluk yüklenmekten kaçınmanın yolu ve sonuç olarak, kamu yönetiminin verimsiz çalışması, milletin devlet kurumlarının işleyişindeki yavaşlıktan şikâyet etmesi gibi sonuçlara yol açmaktadır.
Bu durumdan şikayetçi olan ve memnuniyetsizliklerini belirten vatandaşlara bürokratik oligarşinin yaptığı açıklama da devleti suçlama ve olumsuzlama sonucunu getirmektedir: “Yapacak bir şey yok. Devletin kuralı böyle!”
Bürokratik oligarşinin günümüzde kendini çok belirgin olarak gösterdiği alanlarda biri ise devlet kurumlarına sunulan veya devlet kurumlarınca istenen belgelerdir.
Devlet yönetiminde işleri daha kolay kılmak amacıyla uzun süredir çalışmalar yapılmakta. Dijital çağ olan 21. Yüzyılda devlet kurumlarının dijitalleşmesi için gösterilen çabaların en görünen ürünü “Hızlı Çözüm” için geliştirilen e-Devlet Kapısı olmuştur.
E-Devlet varken, dijital çağda bu da neyin nesi sorusunu sorduracak türden bir yazı kendi çalıştığım kurumdan geldi. Mal Bildirimi hakkında gelen yazı şu ifadeler vardı:
"Mal Bildiriminde Bulunulması Hakkında Yönetmelik’in 7. ve 11. maddeleri" gereğince, … Mal Bildirim Formunun ön yüzü, arka yüzü ile zarf yüzü doldurtulup formlar kapalı zarfa konulmuş ve kapatılmış olarak, … en geç 31 Ocak 2025 tarihi mesai bitimine kadar … gönderilmesi…”
Mal Bildirim Formunu e-Devlet Kapısından giriş yaparak doldurdum. Arka yüzünü de tamamladıktan sonra imzalayıp zarfa yerleştirdikten sonra sekreterliğe teslim ettim. Bu belgenin daha sonra izlediği bürokratik hiyerarşiyi tam olarak bilmiyorum ama muhtemelen 4 veya 5 kategori tamamlandıktan sonra varacağı yere varmıştır. İtiraf etmem gerekir ki son varacağı yerin hangi bürokratik kategori olduğunu da bilmiyorum. Uzun bir yol olduğu kesin.
İşte bürokratik oligarşinin veya bu bürokratik alandaki müesses nizamın dijitalleşen yönetim sistemine direnerek belge ısrarı ve takıntısına bir örnek. Bu belge takıntısı, değişime direnen ve e-Devlet Kapısını dikkate almayan takım erkinin işinden başka bir şey değil. Benim kurumum elbette bürokratik oligarşinin kendisi değil, sadece en alt bürokratik kategorilerden birini temsil etmektedir.
Ama net olan bir gerçek var. Bürokratik oligarşinin başı ve koruyucusu devlet değil. Bürokratik hiyerarşinin her bir basamağında yer alan her yönetici, bu müesses nizamı korumaktan ve değişmemekten memnun görünür. Sonuçta bir alt kategoriye hükmetmek suretiyle kendi tahakkümünü pekiştirmiş, kendi pozisyonunun varlığına dikkat çekmiş oluyor. Bir çeşit psikolojik tatmin söz konusu.
Önemli olan işleri kolay kılma değil, kendi varlığına ve önemine dikkat çekmektir. E-Devlet Kapısı bu psikolojik tatmini sağlamaz. Öyle ise belge saplantısı devam etmeli ve yönetilenlerin işleri yavaş ve zor ilerlese de devlet işleri yavaş ve verimsiz eleştirisi gelse de değişime ve işleri kolay kılmaya direnmek gerekir.
Bürokratik oligarşi sadece kamu yönetimi ile ilgili değildir. Birleşmiş Milletlerden tutun şirket yönetimlerine, hatta en küçük yönetim birimlerinde bile bürokratik oligarşinin müesses nizamdan kendini tatmin etmesi söz konusu olabilmektedir.
Bir ibrikçibaşı hikayesi var hep anlatılan…
Zamanın birinde paşalardan birisinin akrabası işsiz kalmış. Paşanın akrabası için adama göre bir iş uydurma çabası başlamış. Nihayet bir cami vakfı ile çözüm bulunmuş ve paşanın akrabası camide ibrikleri doldurmakla görevli ibrikçibaşı yapılmış. Cami tuvaletlerinin kapısında dizili farklı renkteki ibriklerin başına bir sandalye atıp beklemeye başlamış ibrikçibaşı.
Yolu oradan geçen birisi fena halde sıkışır, acilen tuvalete gitmek ister. Cami müştemilatında mutlaka bir umumi tuvalet olması gerektiğini bilen adam, hemen en yakın camiye hızlıca koşar ve tuvaleti bulur. İbriklerden birini kaptığı gibi kabinlerden birine girer ama hemen ibrikçibaşı arkasından bağırır: “Bırak o sarı ibriği, başka ibrik al.”
Adam elindeki sarı ibriği bırakır ve mavi ibriği alır. Fakat ibrikçibaşı tekrar seslenir: “Mavi ibriği bırak, siyah ibriği al.”
Tuvalet ihtiyacını gideren adam rahatlamıştır ve ibrikçibaşı sorar: “İbrikler aynı ibrikler ve aynı işi yapacaklar. Sadece renkleri farklı. Sen siyah ibriği al dedin ve diğerlerini bıraktırdın. Niçin böyle yaptın?”
Tuvaletlerin kapısındaki sandalyesine tünemiş olan ibrikçibaşı, biraz gerinmiş ve özgüvenli bir ses tonuyla “bizim de bu kadar havamız olsun!” der.
Bu noktada akla gelen temel bir soru var. Bürokratik oligarşinin belgeler üzerine odaklanması ve belgelerle tahakküm oluşturmasının arkasında liyakatsizlik olabilir mi?
Yoksa bu dijital çağda e-Devlet Kapısı varken e-Devlet Kapısında yer alan verilerin bir belgeye aktarılması ve bürokratik işlemlerle bürokratik hiyerarşi izlenerek ilgili devlet birimine ulaşması anlamlı mı?
Devlette zaten var olan ve devletin elinin altında erişilebilen bilginin belgeler ile tekrar devlet birimine ulaştırılması için izlenen uzun yola ve bürokratik işlemlere gerek var mı?
Yoksa arada ibrikçibaşılar mı var?
Sonuç olarak, Anadolu İrfanının temsilcilerinden Yunus Emre’nin ifadesi ile:
Gelin tanış olalım
İşi kolay kılalım
Sevelim sevilelim
Dünya kimseye kalmaz